Single Blog Title

This is a single blog caption

Yapay Zeka Tarafından Üretilen Eserlerin Hukuki Niteliği: Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda Yeni Sınırlar

Fikri ve sınai mülkiyet hukuku, klasik anlamda insan zihninin ürünü olan eserleri koruma altına almayı amaçlar. Ancak teknolojik gelişmeler, özellikle yapay zekâ (YZ) sistemlerinin karmaşık ve özerk şekilde eser üretme yeteneği, bu hukuk dalında sınırların yeniden çizilmesini zorunlu kılmaktadır. Bugün yapay zekâ algoritmaları bir resim oluşturmakta, bir beste yazmakta, hatta bir roman kaleme alabilmektedir. Bu durum, “eserin sahibi kimdir?” sorusunu hukuken yeniden tartışmaya açmaktadır.


1. Eser Sahibinin Belirlenmesi Sorunu

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.1/B’de eser, sahibinin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsulü olarak tanımlanır. Dolayısıyla burada temel kriter insan iradesi ve kişiliğidir. Ancak yapay zekâ tarafından tamamen veya kısmen üretilen içeriklerde, bu hususiyetin insana mı yoksa algoritmaya mı ait olduğu net değildir.

Örneğin; bir müvekkilin yazdığı birkaç dizeyi yapay zekâya yükleyip şiir haline getirdiği bir durumda, ortaya çıkan eserde insan katkısı ne kadardır? Bu durumda eser sahibinin yapay zekâ mı yoksa kullanıcı mı olduğu değerlendirilmelidir. Hukuki görüşler şu üç başlıkta toplanmaktadır:

  • İnsan katkısına dayalı eserlerde kullanıcı sahibidir.

  • Tam özerk üretimde, eser hukuken sahipsiz olabilir.

  • Yapay zekâ üreticisi ya da geliştiricisi hak sahibi olabilir (sözleşme ile devredilmediyse).


2. Sözleşme Serbestisi ve Devredilebilirlik Sorunu

Yapay zekâ sistemlerinin üretici firmaları ile son kullanıcılar arasındaki lisans sözleşmeleri, genellikle kapsamlı değildir. Türk Borçlar Kanunu ve FSEK hükümleri birlikte yorumlandığında, açıkça devredilmemiş hakların üreticide kalacağı kabul edilmelidir. Ancak bu da eser sahibi ile mali hak sahibi ayrımını tekrar gündeme getirmektedir.

Bu noktada Yargıtay kararlarında benzerlik taşıyan tek örnek, fotoğraf stüdyolarında çekilen ve “eser” niteliği taşıyan fotoğraflarla ilgilidir. Yargıtay 11. HD 2017/3749 E. sayılı kararında, “eser sahibinin stüdyo sahibi değil, çekimi yapan kişidir” denmiştir. Bu yorum, yapay zekâ üretiminde de kullanıcı lehine emsal teşkil edebilir.


3. Sınai Mülkiyet Boyutu: Otomatik Patentler

Sınai mülkiyet alanında, özellikle patent hukukunda benzer sorunlar mevcuttur. Türkiye’de 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.82/1’e göre patent başvurusu gerçek kişi tarafından yapılmalıdır. Ancak yapay zekânın kendi algoritmik değerlendirmeleriyle buluş yapması, başvuru sahibinin belirlenmesini karmaşıklaştırır.

DABUS adlı yapay zekâ sisteminin geliştirdiği “yiyecek kabı” ve “acil durum ışığı” tasarımları, Avrupa Patent Ofisi (EPO) tarafından reddedilmiştir. Gerekçe ise “buluş sahibi insan olmak zorundadır” ifadesidir. Türk hukuku açısından da bu yorum geçerli olup, yapay zekâ tarafından geliştirilen buluşların ancak insan müdahalesi ve niyetiyle patentlenebilir kabul edilmesi mümkündür.


4. Hukuki Öneriler ve Gelecek Perspektifi

  • FSEK’te eser tanımının genişletilmesi ve insan katkısının derecelerine göre koruma tanınması gereklidir.

  • Yapay zekâ üretiminde “ortak eser” modeli benimsenebilir. Kullanıcı ve yazılım geliştiricisi arasında paylaştırma yapılabilir.

  • Yasal düzenlemelerde sözleşme özgürlüğü genişletilmeli ve yapay zekâ çıktıları için özel lisanslama rejimleri tanımlanmalıdır.

  • Patent başvurularında “yapay zekâ destekli buluş” kavramı tanımlanarak ara statüler oluşturulmalıdır.


Sonuç

Yapay zekânın üretici rolü üstlendiği günümüzde, fikri ve sınai mülkiyet hukuku klasik kalıplarla cevap verememektedir. Hukuk dünyasının bu gelişmelere uyum sağlayabilmesi için, mevcut kanunların güncellenmesi ve yeni normatif çerçevelerin oluşturulması zorunludur. Özellikle yapay zekânın üretici mi yoksa araç mı olduğu konusunun, her somut olayda dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button