İş Hukuku Davaları
İş Mahkemeleri Hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına; idari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara; diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işlere bakar. İş hukuku davaları; hizmet tespiti davaları ve işe iade davaları olmak üzere iki türdür.
Hizmet tespiti davaları
Sigorta bildirimi yapılmadan yahut eksik bildirim yapılarak çalıştığını öğrenen işçinin açabileceği davadır.
Çalıştığı dönemi ve aldığı ücreti ispat yükü davacı işçi üzerinedir. Tanık delili dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. Tanıkların çalışma iddiasında bulunulan dönemdeki bordro çalışanlarından ya da komşu işyerlerinden olması ispat gücü açısından önemlidir.
Davacı eksik hizmetin tespitini isteyen işçi, davalı ise işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu olup yapılan son düzenlemelerle artık Sosyal Güvenlik Kurumu davaya feri müdahil olarak katılabilir. Sigortalı sayılmak için, ücret ve sürekli çalışma birlikte randığından, her iki koşulun da gerçekleşmiş olması gerekir. Hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada süreklilik yoksa, bu tür çalışmayı sigortalı çalışma saymak mümkün değildir.
Öğretide ev hizmetleri, evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı, mürebbiyelik gibi işler olarak kabul görmektedir. Ev hizmetleri çalışanları ise uşak, kahya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı vb evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişiler olarak kabul görmektedir.
İşe iade davaları
İş Kanununun 20.maddesine göre işe iade davası açacak olan işçi, iş sözleşmesinden itibaren 1 ay içerisinde açacaktır. Görüldüğü üzere bir aylık süre, fesih bildiriminin tebliğinden itibaren başlayacaktır ve hak düşürücü süredir.
Dava kabul ile sonuçlanırsa işçinin yasal süre içinde işverene başvuru yapması gerekmektedir. İşveren, işçiyi işe davet ederse işçinin bu davete icabet etmemesi halinde işçinin mevcut tazminat haklarına kaybetmesi söz konusu olacaktır.
4857 sayılı İş Kanununun 21.maddesinin 5.fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır.Aksi halde işverence yapılan fesih geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Aynı maddenin 1. Fıkrasına göre de işveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az 4, en çok 8 aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilmez. İşverenin de işe davete dair beyanın da ciddi olması gerekir. İşverenin işe başlatma niyeti olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilmez.
İşe başlatmama tazminatının da fesih tarihindeki ücrete göre hesaplanması gerekir, işçinin işe başlatılmadığı tarih, işe başlatmama tazminatının muaccel olduğu andır. Bahsi geçen tazminat yönünden faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Ancak işçinin işe iade başvurusunda işe alınmadığı taktirde işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep etmiş olması durumunda işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez ve bahsi geçen tazminat muaccel olduğu anda işverence ödenmelidir.
Tüm detaylara ve aklınızda bulunan sorulara cevap bulmak için Av. Ferhat Kule ile görüşebilirsiniz.
Ali Bozoğlan