CEZA HUKUKUNDA MEŞRU SAVUNMA- ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ
Meşru savunma TCK’da kesin bir hukuka uygunluk hali olarak düzenlenmiş ve meşru savunma hali içinde hareket eden kişi fiilerinden dolayı cezalandırılmaz. TCK’da tek maddede ve tek fıkra şeklinde (TCK m. 25/1) düzenlenmiş olmasına rağmen bu durumun kendi içinde altı alt başlık halinde incelenmesi anlaşılma için önem teşkil eder. Bu altı alt başlığı da kendi içinde iki üst başlığa toplarsak meşru savunma ilk olarak saldırıya ilişkin koşullar ve savunmaya ilişkin koşullar şeklinde kendini gösterir.
Unutmadan ki meşru savunmada haklarını merak eden insanlar için şunu belirtmekte fayda vardır. İnsanlar evrimsel olarak milyonlarca yıldır avcı toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçişte de her zaman aklındaki düşünce her zaman kendini koruma olmuştur. Nasıl ki bereketli bir hasat sonrası kışın rahat edip varlığını koruma altına alan çiftçi aynı çiftçi aynı şekilde bir saldırı altında kalınca da açlıktan kendini koruduğu gibi saldırıdan da kendini koruyacaktır. Bu sebeple değinmek istediğim noktaya gelirsek varlığı kaçınılmaz bir tehlike altına giren kişi oluşturacağı zararlardan sorumlu tutulup tutulmayacağından değil varlığını o an saldırıdan korumaz ise o andan sonrası hiçbir anlam ifade etmeyecektir. 2. Dünya Savaşı Nazi döneminde bir insanın bir insana neler yapabileceğini birebir yaşayan Alman hukukçular insan hayatı ve onurunu sonuna kadar koruyan yönelimler içinde olmuşlardır. İnsanın varlığını korurken aklına gelen soru ‘Acaba ben tazminat öder miyim?’ değil ‘Acaba bu saldırıdan nasıl kurtulabilirim?’ olmalıdır.
SALDIRIYA İLİŞKİN KOŞULLAR
Haksız Bir Saldırı Olmalı
Saldırı iradi bir insan davranışı olmalıdır. Meşru savunma hali örneğin saldırgan bir hayvana karşı uygulanamaz. Bu durum ise TCK m. 25/2’de düzenlenen zorunluluk hali ile açıklanır. Burada dikkat etmemiz gerek şeyin meşru savunma halinin insan davranışlarına bağlı olduğu ve başka saldırıların başka şekilde def yollarının olduğudur.
Saldırı her zaman aktif bir hareketle değil de ihmal yoluyla da olabilir. En tipik örnek olarak hasta bakıcının ilgilendiği hastasına hayati ilaçlarını vermeyip ölüme sebep olması da ihmal yoluyla yapılan bir saldırı teşkil eder.
Karşılıklı bir saldırı halinde ilk başlatan kişi hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz. Devlete ait bir yetkinin hukuka aykırı olarak kullanılması söz konusu ise, yetkiyi kullanan bunu hukuka uygun sanmış olsa bile buna karşı meşru savunma mümkündür.
Saldırı Hakka Yönelik Olmalı
Meşru savunma hali için kişiye yönelik saldırı kişinin olası bir ihtimalle zarar görecek bir hakkına yönelmiş olması gerekmektedir. Kişinin beden bütünlüğü, şerefi, özgürlüğü, özel yaşamı, mülkiyet hakları gibi hakları meşru savunma kapsamında koruya bileceği haklarıdır.
Haksız saldırı kesin olarak saldırıya uğrayan kişiye yönelmiş olması da gerekmez. Üçüncü bir kişinin hakkı için de meşru savunma hakkı kullanılabilir. Örneğin bir alacaklı babanızı yolda sıkıştırmış ve yüksek ihtimalle bedensel bütünlüğüne zarar verecektir. Bu durumda biz de çocuğu olarak saldırıyı def etmek için babamızın hakkını korumak için saldırı düzenleyen kişiye bir karşı saldırı düzenlediğimiz anda bu fiil de meşru savunma kapsamında değerlendirilir.
Saldırı Halen Varolmalı
Meşru savunmada önemli olarak tespit edilmesi ve sınır çekilmesi gereken nokta da saldırı halen devam etmekte mi yoksa bitmiş bir saldırı üzerinden mi hareket edilmektedir? Bitmiş bir saldırı için meşru savunma hakkı söz konusu değildir. Bu durumda en fazla sona ermiş saldırı üzerinden yaptığınız saldırı için cezanızda haksız tahrik hükümlerine göre indirim alabilirsiniz.
Örneğin sürekli taciz ve tecavüz vakalarında kişi sürekli olarak belli periyotlarla tacize maruz kalmaktadır. Evinde veya herhangi muhitte belli bir zaman içinde belli periyotlar halinde tacize maruz kalan kişi için tartışılması gereken şudur. Örneğin ikinci taciz periyodu ile üçüncü taciz periyodu arasında saldırgana karşı saldırı yapıp gerekirse öldürüp gerekirse yaralayıp kurtulan kişin meşru savunma halinden yararlanacak mıdır? Bu durumda cevabımız evet olacaktır. Taciz ve tecavüz vakalarında kişinin sürekli olarak tacize maruz kalması bizi şu özelliğe götürür saldırının bir kez daha gerçekleşecek olması kesindir. Bu sebeple kişinin tecavüz anında meşru savunmadan yararlanması ya da periyotlar arasında yararlanması hakkın kullanımı için bir sorun teşkil etmeyecektir.
SAVUNMAYA İLİŞKİN KOŞULLAR
Savunmada Zorunluluk Bulunmalı
İlk olarak şu belirtilmelidir ki hiçbir kanun kişiye onursuz ve haysiyetsiz bir yaşam bahşetmediği gibi hiçbir kişiye de haddinden fazla hak vermemektedir. Bu noktada ise meşru savunma için karşı saldırının gerçekleşmesi için zorunluluk hali aranmaktadır. Yine tekrarlamakta fayda vardır ki bitmiş bir saldırı üzerinden yapılan saldırı meşru savunma teşkil etmeyecektir.
Örneğin alacaklınız sizi korkutmak için yaralamak maksadıyla size saldırdı siz kaçtınız bir kovalamaca yaşandı ancak alacaklınız sizi yakalayamadı bu durumda siz alacaklınız sizi korkuttuğu için öfkelenip geri dönüp bir saldırı düzenlerseniz bu yaptığınız hareket meşru savunma kapsamında değerlendirilmez. Yine en fazla haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilirsiniz.
Savunma kesinlikle saldırıda bulunan kişiye yönelik olmalıdır. Örneğin A, B’den yumruk yiyip gidip B’nin oğlu O’ya yumruk atarsa muhakkak ki bu durum meşru savunma teşkil etmeyecektir.
Savunma İle Saldırı Arasında Oran Olmalı
Şüphesiz ki meşru savunma için en önemli başlıklardan biri de orandır. Hangi saldırıya karşı hangi savunmanın oranlı olduğu bulunduğu durum içinde anlam kazanmaktadır. Bu durumda değerlendirme mağdur ve failin elinde bulunan araçlar bakımından yapılır.
Örneğin ateşli silahlı saldırıya karşı ateşli silaha karşılık verilmesi durumunda araçlar bakımından oran vardır. Aynı şekilde cılız bir kişinin kendini bıçakla savunması ile iri yarı heybetli birini yumrukla saldırması arasında oran olduğu söylenebilir.
Oran konusunda dikkat edilmesi gereken şey de amaç saldırıyı düzenleyenin hakkının elinden almak değil saldırıyı uğrayanın hakkının korunmasıdır. Bu sebeple saldırıya karşı en hafif ama en etkili yol seçilmelidir. Kişi meşru savunma içinde etkisiz bir karşı saldırı hakkı ile de donatılmamıştır saldırının yoğunluğundan fazla zarar verecek yoğun bir saldırı hakkı ile de. Örneğin güçleri yakın kişilerin yumrukla engelleyebileceği bir saldırı için ateşli silaha başvurulması halinde meşru savunmada oranın aşılması teşkil edecektir.
Savunma İradesi
Buna göre savunmayı gerçekleştiren kişi, savunmaya dayanak oluşturan davranışı bilemeli, bunun içinde ayrıca savunma iradesi ile hareket etmelidir.
TAZMİNAT
Giriş bölümünde bahsedildiği gibi de tazminat konusuna değinmekte fayda vardır. Meşru savunma halinde saldırganın şahsına veya mallarına yapılan zararlardan dolayı tazminat gerekmez (TBK m. 64/1). Kişi kolluk gücünü ulaşması zor veya gecikecek durumlarda hakkının kullanımı önemli ölçüde zorlaşıyorsa verdiği zararlardan sorumlu tutulmaz (TBK m.64/3)
GÜNCEL BİR ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ
Sosyal medya gündeminde yer alan bir olayın incelemesini de eklemek isterim. Bir parkta eşiyle kavga eden kişiyi kurtarma gayesiyle hareket eden Kadir Şekerci olayında meşru savunma varlığı çokça tartışılmaktadır. Az önce de belirttiğimiz gibi kişi sadece kendi bedensel bütünlüğü için değil üçüncü bir kişinin bedensel bütünlüğü için de meşru savunma hakkında bulunabilir. Ayrıca meşru savunma halinde üçüncü kişi ile karşı saldırıyı saldırgana uygulayan kişi arasında herhangi akrabalık vb. bir ilişkinin varlığına da gerek yoktur.
Hukuki realist kişiler genelde şu görüş üzerinde toplanır. Tamam bizler o kadar hak hukuk adalet gibi birçok soyut kavram ortaya attık ancak esas gerçek mahkemelerdir derler. Yani olaylar mahkemeye nasıl aksediyorsa mahkeme olayların o şekilde geliştiğini düşünüp ona göre karar verir. Bu durumda bizim yaptığımız inceleme de basından elde ettiğimiz bilgiler kadar olacaktır. Ki mahkemenin elinde başka kritik bilgiler de mevcutsa burada açıklayacağımız görüşten farklı bir sonuca ulaşılacaktır. İşte meşru savunma hali bu kadar önemli ve temel bir durumudur.
Basından elde ettiğimiz bilgilere göre Kadir beyanında parkın tenha olduğunu genel üzerinde herhangi bir tehlikeye karşı bıçak taşıdığını söylemiştir.
Maktül ve eşini tartışırken gördüğü sırada müdahale etmek istemiş ve kadının bedensel bütünlüğüne yönelik saldırıyı engellemek istemiştir. Bu duruma kadar koşulların meşru savunma teşkil ettiği şüphe götürmezdir. Ancak burada olayın içine bıçakla düzenlenen bir saldırı girmektedir. Bu durumda bakılması gereken durum saldırı ve savunma arasındaki orandır. Buradan sonra gelişecek şeyler mahkemenin takdirindedir ancak bir çeşitli ihtimalleri göz önünde alıp açıklayalım. Eğer ki mahkeme Kadir’in maktüle nazaran fiziksel olarak biraz daha zayıf olduğunu maktülün eşine yönelmiş saldırının def edilmesi için bedensel cüsse ve bıçak arasında bir oran olduğunu ve başka bir şekilde maktülün saldırıdan vazgeçmeyeceği belirlenirse Kadir’in davranışı meşru savunma teşkil edecektir. Ancak ki mahkeme aksini de takdir edebilir. Bir önceki cümlede tabir ettiğimiz görüş bir ihtimal olsa da ikili bir arbede esnasında arbedenin içine bıçağın girmesi ve maktülün kalbine saplanması hem araçların oranı bakımından hem de maktülün hayatı organın isabet etmesi sebebiyle kanımızca olayda kurulacak hüküm meşru savunmada oranın aşılması sebebi ile ölüme sebebiyet verme üzerinden olacaktır. Kesin ceza mahkemenin takdiridir ancak meşru savunma hakkında bu olay için elimizdeki bilgiler dahilinde diyebileceğimiz şeyler bu kadardır. Bu konu içinde gayet yerinde ve özümsetici güncel bir örnek olmuştur.
Bu konuda daha fazla bilgi almak için büromuzun alanında deneyimli ceza avukatlarından danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz.
Stj. Av. Hamdi Berk Can