Nafaka Türleri-Tedbir İştirak, Yoksulluk ve Yardım Nafakasıı

Nafaka Çeşitleri

Nafaka, Medeni Kanunun 169.maddesine göre, hakim, boşanma veya ayrılık davası açılınca, davanın devam süresince gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri içermektedir.

Tedbir nafakası

Boşanma veya ayrılık davası açıldığında, geliri ve malvarlığı bulunmayan eş ile dava süresince bu eşin yanında kalan çocuklar (18 yaşından küçük) için ekonomik durumu daha iyi olan diğer eşe uygun miktarda nafaka öder. Hakim kendiliğinden tedbir nafakasına hükmedebilir.

Tedbir nafakası dava tarihinden itibaren başlayarak boşanma veya ayrılık kararı kesinleşinceye dek devam eder. Boşanma davasından önce açılan tedbir nafakası davası hakim yeni bir karar verinceye dek devam eder. Nafaka verilmesine yönelik karar koşulların değişmesi üzerine eşlerden birinin açacağı uyarlama davası ile hakim tarafından miktarı arttırılıp azaltılabilir ya da tedbir nafakası talebine sebep olan olgu ortadan kalkmışsa tamamen kaldırılabilir.

İştirak nafakası

Boşanma davası sonucunda çocuğun velayetinin kendisinde olmayan eşin çocuğun giderlerini sağlamaya katılmak üzere hükmedilen nafakadır. Bu nafaka türünde amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, eğitim, sağlık gibi giderlerinin karşılanması hususunda velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. (TMK.182/2)

İştirak nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur. TMK (m.328/1) Ancak çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim hayatı son buluncaya dek iştirak nafakası ödenmeye devam edilir. (TMK m.182/2)

İştirak nafakası, nafaka borçlusu eşin ölmesi, çocuğun ergin olduktan sonra eğitim hayatına devam etmemesi ve evlenmesi durumlarında kesilir.

Yoksulluk nafakası

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş diğer eşten daha fazla kusurlu olmamak kaydıyla yoksulluk nafakası talep edebilir. Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusu eşin hiç kusurunun olmaması durumunda bile hakim yoksulluk nafakasına hükmeder. Yoksulluk nafakası süresiz olarak hükmedilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi, taraflardan birinin ölümü durumunda nafaka kendiliğinden ortadan kalkarken; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacak tarafın başka birisiyle birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK m.176/2)

Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliği boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. (TMK.m.178)

Yardım nafakası

Yoksulluğa düşecek alt soy, üst soy ve kardeşlere talep halinde dava tarihinden itibaren bağlanan nafaka türüdür. (TMK m.364). Yardım nafakası mirastaki sıra talep edilerek talep edilebilir.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, çocuk için aylık 700,00 TL iştirak nafakasına karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, davalı vekilinin temyiz işleminin ek karar ile reddine karar verilmiş ek karar davalı vekilince temyiz edilmiş olup Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, evlilik dışı doğan 10.07.2012 doğumlu …’nın babasının davalı olduğu ileri sürülerek, davalı …’ın küçük …’nın babası olduğunun tespiti ile aylık 1.000 TL nafaka ile 50.000 TL gebelik giderlerine dair maddi tazminat istenmiş, babalık yönünden davanın kabulüne, maddi tazminat talebinin reddine ve çocuk lehine aylık 1.000,00 TL iştirak nafakası ödenmesine dair ilk karar, davalı vekilinin temyizi üzerine sair temyiz itirazları reddedilerek reddedilen maddi tazminat yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği ile hükmedilen nafakanın fazla olduğu, iştirak nafakasının bir miktar azaltılması gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu çocuk için aylık 700,00 TL iştirak nafakası ile reddedilen maddi tazminat için davalı lehinde vekalet ücretine hükmedilmiş, babalık ve maddi tazminat yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 301. maddesi kapsamında anne tarafından açılan babalığın tespiti ile 304. maddede düzenlenen mali haklar ve çocuk için nafaka istemine ilişkindir.
1.Davalı vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek karara yönelik temyiz itirazları;
Davalı vekili tarafından mahkeme kararı gerekli harçlar ile masraflar yatırılmadan temyiz edilmiş, gerekli harç ve giderlerin yatırılması için mahkemece çıkartılan açıklamalı muhtıra davalı vekiline 06.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, harç ve masraflar ise yasal bir haftalık süre geçirildikten sonra 15.11.2017 tarihinde yatırılmış olduğunun anlaşılması karşısında temyiz isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından 02.01.2018 tarihli ek karara yönelik davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde iştirak nafakası yönünden hüküm tesis edildiğine göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b.6100 sayılı HMK’nin 297/1-c fıkrasında (1086 s. HMUK’un 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı Kanunun aynı maddesinin 2. fıkrasında ise (1086 s. HMUK’un 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.) Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK). Ancak bozma ilamı ile bozma dışı bırakılan hususlarda bulunsa mahkeme kararı usuli kazanılmış haklar dışında ortadan kalmaktadır. Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek taleplerden her biri hakkında yeniden hüküm kurulmalıdır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesine babalık hükmü, iştirak nafakası ve maddi tazminat talebe dair üç ayrı talebin olduğu, mahkemenin ilk kararında; davalı …’ın, çocuk …’nın babası olduğuna, maddi tazminat talebinin reddine ve çocuk için 1.000 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine ise sair temyiz itirazları reddedilmiş, sadece vekalet ücreti ve iştirak nafakası yönünden mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek babalığın hükmen tespiti ile maddi tazminat talepleri hakkında da hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz isteminin reddine dair 02.01.2018 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarının yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan ek kararın ONANMASINA,
Davacı vekilinin yazılı temyiz itirazlarının yukarıda (2-b) nolu bentte gösterilen nedenlerle kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’ nın Geçici 3. maddesi yollaması ile HMUK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) no’lu bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK ‘un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 44,40 TL peşin harcın da onama harcına mahsubuna, 06.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Tüm detaylara ve aklınızda bulunan sorulara cevap bulmak için Av. Ferhat Kule ile görüşebilirsiniz.

Merve Zengin

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button