İDARENİN EYLEMLERİNDEN KAYNAKLANAN TRAFİK KAZALARINDA İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN KAYNAKLANAN SORUMLULUĞU
Hukuk kuralları toplum halinde yaşayan insanların birbirleriyle ve toplumla ilgili ilişkilerini düzenleyebilmek adına devletin yetkili organları tarafından konulan, uyulması zorunlu ve maddi müeyyideli kurallardır. Hukuk kuralları her ne kadar birlikte yaşayan insan topluluklarının bir düzen halinde yaşamasını amaçlasa da kapsam alanı bu kadarla sınırlı değildir. Hukuk devleti ilkesini benimsemiş bir devlette hukuk, sadece vatandaşlar için değil ayrıca tüm idari yapısı ile devlet için de bağlayıcıdır. Devlet ve devletin yetkili organları, hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden dolayı hesap verebilir olmalı, kişilere verdiği zararları tazmin etmelidir. Sosyal devlet anlayışının bu kadar önem kazandığı bir dönemde topluma hizmet amacını yürüten bu idari kuruluşlar, hizmetleri gerektiği gibi yerine getirememesi halinde belli bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bizde sosyal devlet anlayışını benimsemiş olduğumuzdan dolayı idarenin her türlü işlem ve eylemlerinden sorumlu olması gerektiği ilkesini kabul etmekteyiz. Bu ilke doğrultusunda idare hukukunda da kabul gören “hizmet kusuru” kavramı karşımıza çıkmaktadır. Hizmet kusuru, idarenin idare hukuku ilkelerine göre kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında üçüncü kişilere verdiği zararı ifade eder. Hizmet kusuru genel, anonim, asli, bağımsız ve esnek bir yapıya sahiptir. İdarenin yürütmüş olduğu kamu hizmetinin hiç işlememesi, kötü işlemesi veya geç işlemesi idarenin sorumlu olduğu hizmetleri yerine getirmesi konusunda bir aksamaya neden olacaktır bunun sonucunda da hizmet kusuru ortaya çıkacaktır. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu en çok trafik kazalarında karşımıza çıkmaktadır. Trafik kazaları son zamanlarda artış göstermektedir, bu artışın sebeplerini birçok nedene bağlayabiliriz. Bunlardan en önemlileri yetkili idari kurumları da ilgilendiren yol bakım ve çalışmalarının gerektiği gibi yapılmaması, bakım ve yapım çalışmalarında gerekli tedbirleri almamak, yol yapısı ve işaretleme yetersizliği gibi nedenleri sıralayabilir. Sıralamakta olduğumuz bu nedenlerden kaynaklanan kazalarda belli idari kurumların sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluk devlet tarafından kamu yararı gözetilerek bu konudaki düzeni ve emniyetin sağlanabilinmesi adına, ilgili kazanın karayolunun hangi bölgesinde gerçekleştiğine göre değişiklik göstermesine bağlı olarak Karayolları Genel Müdürlüğü ve belediyeye yüklenmiştir. Yukarıda sıraladığımız nedenlerle meydana gelebilecek trafik kazalarında sorumluluğun hangi idari kuruluşlara ait olacağının açıkça belirlendiğinden bahsetmiştik. Şehir içi yollarda meydana gelen ve yukarıda saydığımız nedenler veya benzer nitelikli nedenlerden dolayı meydana gelen trafik kazalarında ilgili belediyeye tazminat davası açılabilir. Benzer nedenler ile şehir dışı yollarda meydana gelen kazalarda uğranılan zarardan ise Karayolları Genel Müdürlüğü sorumlu olur. Görüldüğü üzere karayolları üzerinde belediyelerin ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumlulukları birbirleriyle aynı olsa bile sorumluluk alanları birbirlerinden ayırılmıştır. Bu ayrım olası bir trafik kazası halinde mağdur tarafın maddi ve manevi kayıplarını hangi ilgili idare kurum tarafından karşılanacağı hususunda önem kazanmaktadır. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan kazalarda ortaya çıkan zarara göre maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulabilir. Trafik kazaları nedeniyle talep edilebilecek maddi tazminat kalemleri; kazaya karışan araçta oluşan ve sigorta şirketinden talep edilemeyen maddi zarar, ortaya çıkan bedensel zarar nedeniyle tedavi masrafları, organ veya işgücü kaybının hayat boyu yol açacağı gelir kaybı ve ölüm meydana gelmişse ölenin yakınları için destekten yoksun kalma tazminatıdır. Manevi tazminat kalemleri ise trafik kazasının ağırlığına göre; kaza anında yaşanan korku ve şok, bedensel zarar varsa bu nedenle yaşanan fiziksel acı, tedavi sürecinde yaşanan veya yaşanacak olan fiziksel acı, organ kaybı veya vücutta sabit iz kalması halinde bunun yarattığı psikolojik rahatsızlık ve manevi sarsıntının karşılığını talep edebiliriz. İdarenin söz konusu trafik kazalarında sorumluluk alanının belirlenmesinde belli bazı koşullar bulunmaktadır. Bunlar; idarenin sorumluluğunu doğuran bir fiil olmalı ve bu fiil idari işlem ya da eylemden kaynaklanmalı, ortada para ile ölçülebilen bir zarar olmalı, zarar ile zarara yol açan olay arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu koşullar sağlandığı takdirde ancak idarenin hizmet kusurundan söz edebiliriz. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat yükümlülüğü sadece yukarıda saymış olduğumuz örneklerden ibaret değildir. Kamu personeli, idari kurum tarafından kiralanan veya satın alınan bir araç ile kamu hizmetini yerine getirdiği sırada karışacağı bir trafik kazasını da hizmet kusurunun kapsamı alanına sokmamız mümkündür. Hizmet kusuruna yol açabilecek eylemleri belli bir kalıba sokarak kısıtlamak doğru olmayacaktır. Kamu hizmetinin yerine getirilmesi veya getirilmemesi, yerine getirilse dahi bunun eksik şekilde olması halinde oluşabilecek mağduriyetlerin birçoğunu hizmet kusuru alanında değerlendirebilir. Ayrıca hizmet kusurundan doğan zararlardan sadece idare soorumludur. Kamu personeli hizmet kusurundan doğan zararlardan sorumlu tutulamaz. Hizmet kusurundan dolayı oluşan zararlardan kamu görevlisine özel hukuk hükümlerine çerçevesinde adli yargıda tazminat davası açılamaz. Hizmet kusuru halinde idareye karşı idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Son olarak idarenin kusurunu ispatlama görevi, genel bir usul hukuku kuralı olan “iddia eden ispatını mükelleftir” kuralı gereği zarar gören davacıya düşer.