ICC Tahkimini Konu Alan Uyuşmazlıklar ve Taraf Ehliyeti
ICC Tahkimi ve Tahkim Kavramı
Uyuşmazlıklara yönelik olarak getirilen mahkemeler aracılığı çözüm yöntemi klasik bir yöntem olmakla beraber bu yöntem ile elde edilen sonucun yahut sonucun elde edilme süreci bakımından düşünülecek olursa verimli olmadığına dair eleştirilerin hedefi olmaktadır.
Sadece bu da değildir aynı zamanda uluslararası ticarette ticaretin taraflarının kendilerine uygulanacak olan hukukun ne olacağının endişesi ve tarafların çeşitlilik göstermesinin kaçınılmaz olması ile beraber klasik çözüm yönteminin yani mahkemeler aracılığı ile çözüm yönetiminin eleştirilere maruz kaldığı ve alternatif çözüm yöntemlerini bu eleştirilerin beraberinde getirdiği görülmektedir.
Sonuç, taraf arasında bir uyuşmazlığın çıkması halinde bağımsız bir yargılama makamından söz konusu uyuşmazlığı çözüme kavuşturma isteği gündeme gelmektedir.Bu tahkimi ortaya koymaktadır.
Örneğin,İstanbul Ticaret Odası Tahkimi yahut ICC(International Court of Arbitration) Tahkimi örnek verilebilir.
Fakat ICC tahkim divanı bu konuda liderdir denmektedir.
ICC tahkim divanından bahsederken aslında milletlerarası ticaret odasının bağımsız tahkim kuruluşundan bahsedilir. Divan anlaşıldığının aksine uyuşmalıkları çözmez.
Bunu atanan hakem yahut hakemler hakem heyeti aracılığıyla gerçekleştirir.
Divan,milletlerarası ticaret odası tahkim kurallarına göre uyuşmazlığın çözülmesinin yönetilmesinde yetkilidir.
Divan, başkan,başkan yardımcısı ve üyelerden oluşur.
Bir de divan sekreteryası vardır ki onun önemi ileride açıklanacaktır,fakat şu anlık divana,işlerinde yardım eder dense eksik ama yanlış bir açıklama yapılmamış olacaktır.
Peki tahkim mevcut olan bütün uyuşmazlıklar için mi çözüm yöntemidir?
Tahkim anlaşmasının sözleşmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılmaksızın bir hukuki ilişkiden doğmuş olması yeterli olup hatta doğabilecek olması bile yeterli olup uyuşmazlık konusu hususun tamamı yahut bir kısmının çözüme kavuşturulması için başvurulabilecek bir alternatif çözüm yöntemi olarak kabul edilebilir.
Uyuşmazlık doğmadan tahkime başvurulur ise uyuşmazlık konusunda tahkime elverişli olması beklenir.
‘’Bundan sonra aramızda imzalanacak olan sözleşmelerden kaynaklanacak olan uyuşmazlıklar tahkim yolu ile çözümlenecektir’’ gibi yani ‘’bundan sonra’’ ibaresinin yer aldığı sözleşmeler henüz mevcut bir hukuki ilişkiye işaret etmediği için tahkim anlaşmasının geçerli olmadığı söylenmektedir.
Sonuç,mevcut ve belirli bir hukuki ilişkinin olması önemlidir.Bunun anlamı hukuki ilişkiden doğsun yahut doğabilecek olsun ,uyuşmazlıklar tahkim anlaşması ile çözümlenebilir denmektedir.
Yine şu da belirtilmelidir bir hukuki ilişki bir çekişmeyi barındırıyorsa tahkim yolu tüketilebilir
Fakat her şeyden önce tahkim anlaşmasının geçerliliği önemlidir.Öyle ki tahkim anlaşmasının geçersiz olduğuna ilişkin savunmalar, tahkimin devam etmesinde hatta tenfiz kararının alınmasında bile engel oluşturabilir.
Sözleşmenin geçerliliği hangi makam önünde tartışmaya açıldığı da önemli bir husustur.
Hakem kararının iptali için dava açılacaksa tahkim kararının verildiği yerdeki mahkemede dava görülür.Mahkeme iç hukuk yollarına başvurarak uyuşmazlığı çözüme kavuşturur.
Bu bizi tahkim sözleşmesinin geçerliliğini o yerdeki hukuk kurallarının tespit etmeye yönlendirir.Şimdilik sadece Türk hukuku için açıklamalar yapılacaktır.
Tenfiz davası söz konusu olursa yani hakem heyeti tarafından verilen kararın icrası için bir karar alınması gerekiyorsa ki buna tenfiz kararı denir, icranın gerçekleşeceği ülkedeki mahkemede tenfiz davası görülür denmektedir.
Yukarıda bahsedildiği gibi sadece Türk hukuku için gerekli açıklamalarla yetinilecektir.
Belirtilmesi gereken iptal davasında tahkimin yürütüldüğü yerin hukuk kuralları göz önünde bulundurulacağıdır.Tenfiz kararının alınmasında da yine kararın icrasının istendiği yerin hukuk kurallarına göre mahkemenin karar vereceğidir.
Türk hukuku bakımından bir sözleşmenin geçerliliğine dönülecek olunursa
Konu bir sözleşme ise tarafların karşılıklı birbirine uygun irade beyanları şarttır denir.
İrade beyanının hukuk düzeni tarafından korunması ise tarafların fiil ve hak ehliyetine sahip olmalarını gündeme getirir. Çünkü sözleşmenin geçerliliği için tarafların fiil ve hak ehliyetine sahip olması aranır.
Hak ehliyeti,ana karnından tam ve sağ doğmak şartıyla başlayan haklara ve borçlara sahip olmaya yetisidir.
Fiil ehliyeti ise kısıtlı olmamak,reşit olmak ve ayırt etme gücüne sahip olmakla ilgilidir.
Ayırt etme gücü, kişinin davranışlarının sonucunu tahayyül etme ve buna uygun olarak hareket edebilme becerisidir.
Şu ana kadar sanki gerçek kişiler için açıklamalar yapılmış gibi bir intiba uyandırılmasının önüne geçmek için şunu belirtmek gerekir:
Tahkim anlaşmasına gerçek kişiler taraf olabileceği gibi tüzel kişiler de taraf olabilir.
Tüzel kişilik hangi hukuka uygun olarak kurulduysa o hukukun uygulaması esas alınmaktadır.Türk hukukuna göre ise gerekli organlara sahip olmaları ile fiil ehliyetini kazandıkları varsayılır.Elbette bir tüzel kişinin tahkim anlaşması yapabilmesi için onun organları aracılığıyla hukuki işlemi yapması beklenir.Bunun için ayrıca organın yetkili olması ise aranmaz.
Tüzel kişiler açısından
Bir dernek yahut bir vakıf düşünülecek olursa eğer bunun için yönetim organının,
Bir anonim şirket düşünülecek olursa eğer bu durumda yönetim kurulunun,
Bir limited şirket düşünülecek olursa eğer müdür sıfatını taşıyan ortak yahut ortaklar veya yetkilendirilen üçüncü bir kişi tahkim anlaşması yapabilir denmektedir.
Kollektif şirket odağımızda olsaydı eğer şirket yöneticilerinin tahkim anlaşmasını ancak olağan işlerle ilgili olarak yapabileceklerini,
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerden bahsedecek olsaydık eğer yöneticilerinin şirketin olağan işlemleri ile sınırlı olarak tahkim sözleşmesi yapabileceklerini söyleyebilirdik.
Bir acentede ise müvekkil olan tacir adına özel olmakla beraber yazılı olarak bir yetki almadan ve hatta bu yetki ilan edilmeden müvekkil adına bir tahkim sözleşmesi yapılması mümkün değildir.
Komisyoncular için kendi adlarına fakat başkaları hesabına tahkim sözleşmesi yapabilmeleri ancak özel olarak yetkilendirilmeleri ile mümkündür.
Bir vekil olsaydı yine onun da özel olarak yetkilendirilmedikçe en azından türk hukuku için böyle tahkim anlaşması yapması düşünülemez.Yapmış olduğu tahkim anlaşması geçersiz olacaktır derdik.
Hem tahkim yolunun hem de belirli mahkemelerin yetkili kılınmış olması hali
Bağımsız bir şekilde düzenlenen tahkim sözleşmelerinin varlığı tarafların kesin birbirine uygun karşılıklı irade beyanları ile mümkündür.
Yargıtayın görüşü böylesi bir durumda yani hem tahkim hem de yargı yoluna ilişkin düzenlemenin varlığı halinde tahkim anlaşmasına ilişkin olarak tarafların kesin iradelerinin var olmadığına yönelik olarak bir yorum getirerek tahkim anlaşmalarının geçersiz olduğunu ifade etmiştir.Doktrin ise tartışmalıdır.Tarafların seçim hakkının var olduğunun iddia edildiği görülmektedir.
Stajyer Öğrenci
Bedirhan TAŞÇI