Fikri Mülkiyetin Doğru Korunması
Fikri Mülkiyet alanının her şeyden önce kendine özgü özellikleri vardır ve bu bağlamda oluşacak sorunlara yalnızca bu alanın özellikleri dikkate alınarak çözüm getirilebilir. Bir yaratıcı çabanın sonucu olan bu alanın, ‘biricik’liğinin korunması konusu özellikle küreselleşme alanında birtakım sorunların çözümünü ifade etmektedir. Başka bir deyişle, fikri mülkiyetin temel amacı, bir bireyin veya işletmenin maddi olmayan varlıkları üzerinde hak kullanmanın uygun yollarını bulmak ve başkalarının eylemlerine, üçüncü şahısların suistimal ve suiistimallerine karşı yeterli koruma sağlamaktır.
Fikri Mülkiyet ülkelerin her alanda ilerlemelerinin önemli bir unsuru olarak uluslararası ölçekte karşımıza çıkmaktır. Zira ülkelerin özellikle teknoloji, yatırım ve ticaret alanlarında ilerlemelerinde büyük rol oynamaktadır. Hal böyleyken böyle bir alanın özel olarak korunması ve ihlal noktasında ihlal edene çeşitli yaptırımların uygulanması gerekir.Son yüzyılda özellikle iletişim ve bilgi teknolojilerinin ivmeli gelişimi ile birlikte , bu gelişimin unsurları beraberinde bir ekonomi yaratmışlardır.Uluslararası alanda bu tarz kolay bir etkileşim varlığı olası ihlallerin de önünü açabilmekte ve devletlerin hedeflerini saptırabilmektedir. Buradan hareketle söylemek gerekir ki; söz konusu bilgi ekonomisinde yaratıcılığın değeri anlaşılmış, bu değerleri korumak devletlerin önceliği haline gelmiştir.
Fikri Mülkiyetin korunması, özellikle teşvik açısından önem arz etmektedir. Yeni fikirlerin önünü açmak , sürdürülebilir gelişmeyi sağlamak ve buluşların ortaya çıkabilmesi için gerekli arz ortamını yaratmak, ekonomik sürdürülebilirlik açısından mihenk taşı konumundadır.
Gelişmiş ülkelerde Fikri Mülkiyet Alanının etkinliğine ilişkin yorumlar ilginçtir. Bu görüşe göre, 19. yüzyılda Batı Avrupa’nın hızlı sanayileşmesi sırasında, örneğin günümüz durumuna uyarlanmış bir düzenleyici kurum olan patent sistemi, amacından sapmış ve günümüz koşullarında önemli ölçüde gerilemiştir.Patent sistemi artık araştırma ve buluş için temel değildir.Teknolojideki ilerlemeler, buluşları bir düşünce ürününden daha fazlası haline getirdi. Özellikle pahalı ve pahalı son teknoloji laboratuvarların varlığı gerekliliği gözler önüne serildi.Araştırma yapabilen büyük şirketler , patentin varlığını göz ardı ederek bu noktaya ulaşmışlardır. Buradan hareketle , odaklanılması gereken asıl konunun Fikri Mülkiyetin doğru korunması olduğu ortaya çıkmaktadır.
Buradan hareketle Fikri Mülkiyet’in bir hak olduğunu düşünenlerin aksine internette ve sosyal medyada ifade edilen farklı görüşler, kullanıcıların internet ve sosyal medyadaki belirli faaliyetlerini iletişim, ifade ve iletişim özgürlüğü bağlamında değerlendirir. Fikri Mülkiyet in bu tarz bir korunma şekli tekellere yol açtığını, yolların tıkandığını iddia etmekteler ve söz konusu alan hakkında yapılan düzenlemeleri yasa ile güvence altına almanın bu hakların bir sınırlaması olarak değerlendirirler. Bu bir bakıma doğru olarak yorumlanabilir; bilginin paylaşılarak ya da çeşitli yollarla aktarılarak isteyene ulaşması, alışverişi kolaylaştırıp yaratıcılığa elverişli bir ortam yaratmaktadır. Özellikle internet ve sosyal medya kullanımın artmasıyla, söz konusu kullanıcının gerçekleştirdiği bazı faaliyetler gerçekten de ifade ve haberleşme özgürlüğü bağlamında değerlendirilebilir.Bu noktada olası bir sınırlama, bilgi tekeline yol açabilir ve bu da alanın yanlış ve olması gerektiği gibi korunamaması anlamına gelmektedir.
Günümüzde özellikle iletişim ve bilgi teknolojilerinin zamana ayak uydurarak gelişimi ile birlikte, paylaşım kültürünün ortaya çıktığı ve insanların sık sık ulaşabildikleri kaynaklardan yararlandığı görülmektedir.Paylaşım kültürünün böylesine egemenliği karşısında, elbette ki Fikri Mülkiyet’in doğru korunabilmesi sorunu en başta çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu durum , aslında çağın kendisiyle birlikte getirdiği , yenilik ve teknoloji ile harmanlanmış büyük bir çıkmazı ifade etmektedir. Zira , özellikle online ortam denetlemesi ve burada oluşacak sorunlara çözüm yaratmak globalde zor bir alanı ortaya çıkarmaktadır. Buradan hareketle söylemek gerekir ki ; Fikri Mülkiyet’in ‘doğru ve etkin’ şekilde korunması artık bu çağın en büyük gerekliliğidir. Bilgi çağının getirdikleriyle birlikte yaşanan kolay alışveriş ortamı ihlallere açık bir alanı gündeme getirse de, devletlerin fikri haklar bağlamında ‘doğru’ sınırlamaları yaşanacak suçlara engel olabilecektir. Bu düzenlemeler pek tabii , kullanıcıların özgürlüklerini ve haklarını ihlal etmemeli , dengeli bir düzen yaratılmalıdır. Fikri Mülkiyet haklarının doğru şekilde korunması, teknolojik ilerlemeyi ve doğru rekabeti teşvik ederken zengin yaşam tarzlarının ve toplumsal gelişimin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Tüm detaylara ve aklınızda bulunan sorulara uzman bir cevap bulmak için Av. Ferhat Kule ile görüşebilirsiniz.
Ceren Karabıyık