Teknolojinin getirdikleriyle birlikte insanların mesafe, dil, kültür gibi bariyerleri aşıp diğer insanlarla etkileşime girmesi oldukça kolay bir hale gelmiş ve bunun sonucunda gerek sanatsal gerek bilimsel, gerekse ekonomik ya da ticari alanda yeniliklerin ortaya çıkma süresi azalmış, çeşitliliği ise artmıştır. Bu doğrultuda kişilerin fikri yolla ürettiği ve belli bir değeri olan ürünlerin korunması ihtiyacı ortaya çıkmış, bu konudaki kurallar Fikri Mülkiyet Hukuku başlığı altında toplanmıştır.
Fikri Mülkiyet Hukuku, isminden de anlaşılabileceği üzere mülkiyet hakkı içerir. Mülkiyet hakkı deyince ilk olarak aklımıza maddi hukuk alanındaki ve maddi eşyalara göre tasarlanmış olan hak gelir. Ancak Fikri Mülkiyet Hukuku kapsamındaki mülkiyet hakkı bu hakka nazaran bazı farklılıklar göstermektedir. Bunlardan ilki maddi hukuktaki mülkiyet hakkının konusunun somut varlığı bulunan eşyalar olmasına karşın fikri mülkiyet hakkının konusunun soyut ve cismani mevcudiyeti bulunmayan unsurlar olmasıdır. İkinci olarak ise maddi mülkiyet hakkının herhangi bir süreyle sınırlanmayıp kişinin yaşamı boyunca o hak üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilmesine zıt olarak fikri mülkiyet hakkının belli sürelere tabi olması ve kanunda belirtilen bu sürelerde yenilenmemesi durumunda sona ermesini söyleyebiliriz. Üçüncü bir farklılık ise, fikri mülkiyet hakkının maddi mülkiyet hakkının aksine korunmanın istendiği ülkenin kurallarına göre korunmasıdır.
Fikri Mülkiyet Hukuku konu edindiği unsurlar itibariyle iki ayrı başlık altında incelenmektedir. Bunlardan ilki telif haklarıdır. Telif hakları, kişinin düşünsel emeği ile ortaya çıkardığı fikir ve sanat eserleri üzerindeki mülkiyetini ifade eder. Bu hak, herhangi bir başvuru gereksinimi olmadan eserin meydana getirilmesiyle vücut bulur. İkinci başlık ise sınai mülkiyet haklarıdır. Bu başlık altında ise, ticari ürünleri diğerlerinden ayırmamıza yarayan marka, buluş niteliğinde ve sanayi alanında kullanılabilecek bir araç veya teknolojiyi üreticisinin mülkiyet alanına dahil eden patent, benzer ürünlerden şekil ve görünüş itibariyle ayrılmasını sağlayacak özelliklerinin üreticisine ait olması durumunu meydana getiren endüstriyel tasarım gibi uygulamalar bulunmaktadır.
Fikri Mülkiyet Hukuku ile ilgili en dikkat edilmesi gereken husus belki de bu alandaki hakların hukuki korumasının ülkesellik ilkesine bağlı olmasıdır. Fikri mülkiyetin konusu olan haklar, koruma talep edilen ülkenin mevzuatı uyarınca korunur ya da bu hususta bir düzenleme yoksa korunmaz. Bu tamamen o ülkenin koyduğu kurallara bağlı bir durumdur. Türkiye’de tanınmış bir fikri mülkiyet hakkı başka bir ülkede tanınmayabilir ve bu sebeple korunmayabilir. Ya da bu hakkın korunması ile ilgili şartlar değişiklik gösterebilir. Ancak bu noktada uluslararası sözleşmelerin rolüne de değinmek gerekir. Bazı uluslararası sözleşmelerle fikri mülkiyet hakları taraf devletlerce ortak kurallara bağlanmıştır. Bu durum da ülkesel korumanın yol açacağı farklı durumların en aza indirilmesi anlamına gelmektedir. Ülkemizin de bu konuda taraf olduğu anlaşmaların bulunmasıyla, bu anlaşmalara taraf devletlerin mensubu yabancıların ülkemizde koruma sağlaması, ülkemiz vatandaşı kişilerin de yabancı ülkelerde bu koruma sağlaması mümkündür. Ayrıca Fikri Mülkiyet Hukuku’ndaki uluslararası sözleşmelerle ilgili bir başka durum ise bu hukuk alanında uluslararası sözleşmelerin daha fazla ön planda yer almasıdır. Buna göre hakkın hakkın etki alanı uluslararası sözleşmede yerel hukuk mevzuatından daha geniş bir şekilde tanımlanmışsa yerel koruma uluslararası sözleşme hükmü genişliğinde yapılacaktır.
Telif Hakkına Tecavüz Davaları
Kişinin düşünsel emeğiyle ürettiği fikir ve sanatsal eserleri üzerindeki hakkının telif hakkı olduğunu belirtmiştik. Her hakkın olduğu gibi, bu hakkın da korunması için bazı yöntemler öngörülmüştür. Kişinin telif hakkına tecavüz edildiği durumda açılabilecek davalar ceza davaları ve hukuk davaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Telif haklarına tecavüzün şekline ve şartlarına bağlı olarak kanunda bu konuda bazı suçlar öngörülmüştür. Ceza davalarında bu suçlar araştırılır ve suçun varlığı tespit edilirse kanunda öngörülen cezalar uygulanır. Bu cezalar hapis cezası ve para cezasının çeşitli miktarlarıdır. Hukuk davalarında ise henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşebileceği öngörülen tecavüzün önlenmesi yolunda açılan tecavüzün önlenmesi davası, var olan ve devam eden bir tecavüzün sona erdirilmesi yolunda açılan tecavüzün men’i davası ve tecavüzden doğan zararların giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davaları yer almaktadır.
Sonuç olarak Fikri Mülkiyet Hukuku, kendine has bazı kuralları içeren bir alan olduğundan genel hukuk bilgisinin yanında bu alandaki özel bilgilere de hakim olunmasını gerektirir. Uluslararası sözleşmelerin de normalden fazla bir şekilde bu alanda müdahil olması sonucunda uzmanlık gerektiren bir husus olduğu aşikar hale gelmektedir. Büromuzda, Fikri Mülkiyet Hukuku alanındaki uzmanlıklarıyla fikri mülkiyet haklarının meydana gelmesi ve korunması hukuki hizmetini en iyi şekilde veren avukatlarımız bulunmaktadır.