Günümüz Çağında Yaygınlaşan Korsanlık Suçunun Yasal Süreci / Fikir ve Emek Hırsızlarına Karşı Sessiz Kalma
Günümüz Çağında Yaygınlaşan Korsanlık Suçunun Yasal Süreci / Fikir ve Emek Hırsızlarına Karşı Sessiz Kalma
Fikir ve sanat eserleri, eser sahiplerinin şahsi özelliklerini taşımaktadır. Şöyle ki edebiyat, musiki, sinema eserleri ve diğer tüm fikri çabayı içeren ürünler fikir ve sanat ürünleridir. Kişinin bu eserler üzerindeki haklar Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun amacı, “fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.” Şeklinde kanunun 1. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla kanun, eser sahiplerini 3. kişilerin izinsiz bir şekilde kullanılmasına, çoğaltılmasına, ortadan kaldırılmasına karşı korumaktadır. Bir fikir ve sanat eserinin bu kanun kapsamında koruma altına alınabilmesi için bazı şartlar vardır. Bunlar:
- Eserin, eser sahibinin hususi özelliklerini taşıması gerekir.
- Eser, sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde biçimlenmesi gerekir.
- Kanunda öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi gerekir.
- Son olarak ürün, fikri çaba sonucunda oluşmuş olması gerekir.
Eser sahibinin haklarına karşı yapılan tecavüzün sonuçları ve suçun incelenmesinin ardından eser sahibinin hakları konusuna değinmek gerekmektedir. Eser sahibinin hakları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda belirtilmiştir. Bu haklar mali ve manevi olarak iki bölüme ayrılır. Bu haklar eserin bütününü kapsadığı gibi parçalarını da kapsar. Manevi haklar:
- Eseri umuma arz yetkisi, yayımlanma zamanı ve tarzını eser sahibinin belirleyebilmesi (FSEK m.14)
- Eserin yayınlanmasında eser sahibi olarak tanıtılma hakkı veya adsız olarak umuma arz etme yetkisi (FSEK m.15)
- Eser sahibinin izni olmadıkça eserde değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı (FSEK m.16)
- Eser sahibinin zilyet ve malike karşı haklarını düzenleyen yani eser sahibinin, eserin orijinaline varma hakkı (FSEK m.17)
Mali haklar ise:
- Bir eserden onu işlemek maksadıyla faydalanma hakkı eser sahibine aittir. (FSEK m.21)
- Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir suretle hangi şekilde olursa olsun çoğaltma hakkı eser sahibine aittir. (FSEK m.22)
- Bir eseri yayma, kiralama ve kamuya ödünç verme hakkı eser sahibinindir. (FSEK m.23)
- Bir eseri halka açık yerlerde okumak, çalmak, göstermek gibi faydalanarak temsil etme hakkı eser sahibine aittir. (FSEK m.24)
- Bir eseri; işaret, ses veya görüntü nakline sağlayan araçlarla umuma iletme hakkı özellikle eser sahibine aittir. (FSEK m.25)
- Radyo/televizyon gibi araçlarla yayınlanan fikir ve sanat eserlerine ilişkin ödemelere dair eser sahibinin hakkı kanunun 43. Maddesinde yer almaktadır.
Bu haklara karşı ihlaller Fikir ve Sanat Eserler Kanunu’nda hukuk ve ceza davaları ile korunmuştur. Eser sahibinin tespiti davası, tecavüzün ref’i davası, tecavüzün men’i davası, tazminat davası ve vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan davalar hukuk davaları içerisinde yer almaktadır. Yalnızca eser sahibinin olmayıp bağlantılı hak sahiplerinin de tecavüzün ref’i, men’i ve tazminat davaları haklarından da faydalanabilecekleri kanunun 80. Maddesinin son fıkrasında belirtilmiştir.
Korsan yayınlarla ilgili bulunan kanunun 81. Maddesinde yer alan haklara tecavüzün önlenmesi hükmü eser sahiplerini aynı zamanda bağlantılı olan hak sahiplerini korumaktadır. Aynı zamanda 80. Maddede yer alan ihlallerden herhangi birini işleyenler hakkında hapis ve para cezası öngörülmüştür. Her davada olduğu gibi hak ihlalleri sebebiyle açılacak olan davalarda da zamanaşımı hususu önem arz etmektedir. Kanunun eseri koruma anı, eserin meydana geldiği andan koruma süresinin sonuna kadar devam eder. Şu unutulmamalıdır ki, tecavüz devamı süresince men ve ref’i davalarında zamanaşımı süresi işlemez.
Tazminat davaları ile ilgili olarak kanunun 70. Maddesine göre, manevi hakları ihlal olan kişi, uğradığı zarara karşılık manevi tazminat davası açabilir. Mali hakları ihlal olunan kişi için ise, tecavüz edenin kusuru var ise haksız fiillere ilişkin hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Hakları tecavüze uğrayan kimse tazminatın dışında başka temin edilen kârın kendisine verilmesini de isteyebilir. Eser sahibinin tazminat davası açabilmesi için uğradığı zararı ispat etme şartı aranmamaktadır. Zaten ihlal edilmesiyle manevi hakkın ihlal edildiği varsayılmıştır. Eser sahibi bunların yanında kişilik hakkının da zedelendiğini düşünüyor ise Türk Borçlar Kanunu madde 58’e göre de dava açabilmektedir. Öncelik olarak eser sahibinin davayı açabildiği öngörülse de eser sahibinin yakınları ve mali hak sahiplerinin de dava açabileceği hususu doktrinde tartışmalıdır.
Eser Sahibinin Tespiti davası, eserin kimin tarafından oluşturulduğu anlaşmazlık içerisinde ise ve herhangi bir kimse eserin sahibinin kendisi olduğunu iddia ediyorsa açılabilir. Mahkeme eserin sahibini tespit eder akabinde mahkeme tarafından tespit edilen tarafa eserin sahipliğini verir. Böylece uyuşmazlık ortadan kalkar.
Tecavüzün ref’i davası, kanunun 66. Maddesinde genel olarak tanımlanmıştır. Özetle hak sahibinin hakları ihlal edilmişse ve bu ihlal devam ediyor ise açılacak olan dava türüdür. İzinsiz çoğaltılan kopyalarının uygun bir bedel ile eser sahibine verilmesi ve çoğaltmaya yarayan araçların imhasını sağlayan aynı zamanda sözleşme olması durumunda istenilen tutarın üç katının talep edilmesine imkân veren dava türüdür. İzinsiz çoğaltılan eserin uygun bir bedel karşılığında eser sahibine devredilmesi tazminat olarak nitelendirilmemesi gerekir. Bundan kaynaklı olarak devir talebinde bulunulmasının yanında tazminat istenmesi de mümkün olacaktır. Kaynak gösterilmesinde herhangi bir yanlışlık yapılması durumunda taraf hem tespit davası hem de ref davası açabilir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan doğan uyuşmazlıkların görülmesine ilişkin tecavüzün ref’i davasında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleridir. Bu mahkemenin bulunmadığı yerlerde ise görevli olan mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir.
Tecavüzün tespiti davası, bir eylemin tecavüz olup olmadığını veya hak ihlali bulunup bulunmadığının belirlenmesi için açılan dava türüdür. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda bu hususa yer verilmese de Türk Medeni Kanunu’n 25. Maddesine göre açılmasında bir sorun yoktur.
Tecavüzün men’i davası kanunun 69. Maddesinde düzenleme yerini almıştır. Hükme göre bir fikir ve sanat eseri hakkında tecavüz tehlikesinin bulunduğu hallerde bu tehlikenin ortadan kaldırılması veya tehlikenin önlenmesi maksadıyla açılır. Yani gerçekleşmemiş tecavüzleri önlemek için tecavüzün meni davası açılabilir. Gerçekleşmiş tecavüzün de devamı halinde men talebi edilebilir. Peki refi ile men davası arasındaki fark nedir sorusunun cevabı, refi davasının gerçekleşmiş bulunan veya hala devam eden tecavüzün sonuçlarını ortadan kaldırma amacına karşın men davası tehlikenin tecavüze dönüşmesini önleme davası olmasıdır. Tecavüzün men’i davasının zamanaşımı yoktur. Bu tecavüzün devamı olduğu sürece dava açılabilir demektir.
Asıl mesele olan korsanlık suçunu irdelemek gerekir ise, bir eserin sahibinin izni olmadan işlenmesi, temsil etmesi, çoğaltılması, dağıtılması veya umuma yeniden iletilmesi bu suç kapsamına girmektedir. Suçta aranan asıl unsur kasttır. Davalı taraf olabilecekler eserin hukuka aykırı olarak işleten, çoğaltan, satışa sunan, kiralayan, ödünç veren, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran veya depolayanlardır. Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına bakıldığında “sanığın izinsiz çoğaltılmış ve bandrolsüz CD satmak şeklindeki fiili manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçu ayrıca 81. Maddedeki yer alan suçları kapsadığı bu hükümler uyarınca hâkim kararı ile hapis veya adli para cezası öngörülmüştür.
Bilişim hukuku ve fikri mülkiyet hukuku dalları uzmanlık gerektiren hususlar olduğundan kişinin avukat ile birlikte süreci yürütmesi kişi adına en uygun yol olacaktır. Aksi durumda hak ihlaline uğrayan kişi, ihlalin ortadan kaldırılması sürecinde veya uğranılan maddi manevi zararların tazmini durumunda çok fazla sorun ve problemlerle karşılaşabilmesi olası bir durumdur. Dolayısıyla hak kayıplarının en kısa ve en doğru bir şekilde giderilmesi adına alanında uzman bir avukat ile sürecin yürütülmesi gerekmektedir. Her hukuk alanında kişinin avukat ile işlemlerini yürütmesi en doğrusu olsa da bilişim hukukunun ve fikri mülkiyet hukukunun ihtisas gerektiren hususlar olması sebebiyle alanında uzman bir avukat tutulması yapılması gereken öncelik harekettir.