Single Blog Title

This is a single blog caption

Yabancı Şirketlerin Türkiye’de Faaliyet Yetkisi ve İzin Rejimi

1. Giriş

Küreselleşen dünya ekonomisinde sermayenin ve ticari ilişkilerin sınır ötesine taşınması, yabancı şirketlerin farklı ülkelerde faaliyet göstermesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Türkiye, coğrafi konumu, büyüyen pazarı, genç nüfusu ve yatırım teşvikleri sayesinde yabancı sermaye için cazip bir ülke olma özelliğini her geçen gün güçlendirmektedir. Ancak Türkiye’de faaliyette bulunmak isteyen yabancı şirketler, belirli yasal çerçeveler ve izin süreçlerine tabidir.

Türk hukuk sistemi, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik ederken milli güvenlik, kamu düzeni ve ekonomik istikrar gibi temel ilkeler doğrultusunda birtakım sınırlamalar da öngörmüştür. Bu bağlamda, yabancı şirketlerin Türkiye’de faaliyet yetkisi, Türk Ticaret Kanunu (TTK), Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu (4875 sayılı Kanun), ilgili sektör mevzuatları ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde şekillenmektedir.

Bu makalede, yabancı şirketlerin Türkiye’deki faaliyet yetkisi, izin rejimi, mevzuattaki yeri, uygulamadaki sorunlar ve Yargıtay kararları ışığında hukuki değerlendirmeler detaylı biçimde ele alınacaktır.


2. Yabancı Şirket Kavramı

2.1. Hukuki Tanım ve Niteliği

Türk hukukunda “yabancı şirket” kavramı açık bir biçimde Türk Ticaret Kanunu’nun 40. maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre, Türk hukukuna göre kurulmayan ve merkezi Türkiye dışında bulunan ticari kuruluşlar yabancı şirket olarak kabul edilir.
Dolayısıyla bir şirketin “yabancı” sayılabilmesi için üç temel ölçüt aranır:

  1. Kuruluş yeri Türkiye dışında olmalıdır.

  2. Şirketin yönetim merkezi yabancı bir ülkede bulunmalıdır.

  3. Kurulduğu ülke hukukuna göre tüzel kişilik kazanmış olmalıdır.

Bu tanıma göre örneğin Almanya’da kurulan ve merkezini Berlin’de bulunduran bir anonim şirket, Türk hukukunda “yabancı şirket” statüsündedir. Ancak bu şirket Türkiye’de ticari faaliyette bulunmak istediğinde, Türk mevzuatına uygun olarak şube açmak ya da yeni bir Türk şirketi kurmak zorundadır.


3. Yabancı Şirketlerin Türkiye’de Faaliyet Türleri

Yabancı şirketlerin Türkiye’de faaliyette bulunmaları için farklı hukuki yollar mevcuttur. Her bir yöntemin hukuki statüsü, yetkileri ve sorumlulukları farklılık göstermektedir.

3.1. Temsilcilik Açılması

Yabancı şirketlerin Türkiye’de faaliyet göstermelerinin en basit şekli, temsilcilik ofisi açmaktır.
Temsilcilikler, ticari faaliyet yürütme yetkisine sahip değildir. Yalnızca pazar araştırması, iletişim, tanıtım, koordinasyon veya yatırım öncesi bilgi toplama faaliyetlerinde bulunabilirler.

Temsilcilikler Türk Ticaret Sicili’ne kayıt olmak zorunda değildir ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bildirimde bulunmaları gerekir.
Örneğin bir yabancı teknoloji firması, Türkiye pazarını tanımak ve potansiyel iş ortaklarını belirlemek amacıyla bir temsilcilik açabilir; ancak doğrudan satış yapamaz veya sözleşme imzalayamaz.


3.2. Şube Açılması

Yabancı şirketlerin Türkiye’de ticari faaliyet yürütebilmeleri için şube açmaları zorunludur.
TTK m. 40/3 uyarınca, yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinde geçerli olan kuruluş belgeleriyle birlikte ticaret siciline tescil edilmelidir.

Şube, yabancı şirketin Türkiye’deki hukuki uzantısıdır ve ayrı bir tüzel kişiliği yoktur.
Yani şubenin tüm borç ve yükümlülüklerinden doğrudan merkez şirket sorumludur.
Şube müdürü, merkezin temsilcisi sıfatıyla hareket eder ve yaptığı işlemler doğrudan yabancı şirketi bağlar.

Bu nedenle, şube açma süreci ciddi bir hukuki hazırlık gerektirir. Ticaret sicil tescilinden önce, gerekli belgelerin (ana sözleşme, faaliyet belgesi, yetki belgeleri vb.) apostil şerhli ve yeminli tercümeli şekilde ibraz edilmesi zorunludur.


3.3. Türkiye’de Yeni Bir Şirket Kurulması

Yabancı yatırımcılar, Türkiye’de yeni bir anonim veya limited şirket kurarak da faaliyet gösterebilirler.
Bu durumda kurulan şirket, Türk hukuku uyarınca kurulmuş sayılır ve Türk şirketi statüsünü kazanır.

4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nun 3. maddesi bu konuda açık bir ilke getirir:

“Yabancı yatırımcılar, yerli yatırımcılarla eşit muameleye tabidir.”

Bu hüküm uyarınca, yabancı yatırımcılar Türk vatandaşlarıyla aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir.
Dolayısıyla Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli şirketler, Türk şirketi olarak değerlendirilir; vatandaşlık veya sermaye kaynağı farkı gözetilmez.


4. Hukuki Dayanaklar ve Mevzuat

4.1. Türk Ticaret Kanunu (TTK)

Türk Ticaret Kanunu, yabancı şirketlerin Türkiye’deki faaliyetlerini düzenleyen temel kanundur.
TTK m. 40/3 açıkça belirtir:

“Yabancı ticaret şirketleri, Türkiye’de şube açtıkları takdirde, merkezlerinin bulunduğu memleket kanunlarına göre ticaret siciline tescil olunur.”

Bu hüküm, yabancı şirketin kendi ülke hukukuna göre varlığını kanıtlaması ve Türkiye’deki faaliyetini tescil ettirmesini zorunlu kılar.

Ayrıca, TTK m. 118 vd. hükümleri gereğince şubeler, Türk ticari defter düzenine uymak ve kendi faaliyetleriyle ilgili mali kayıt tutmakla yükümlüdür.


4.2. 4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu

Bu kanun, yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapma koşullarını ve teşvik mekanizmalarını düzenler.
Kanunun 3. maddesi “millî muamele” ilkesini getirirken, 4. maddesi ise yatırım serbestisini güvence altına alır.

Ayrıca, DYK madde 5 uyarınca, yabancı yatırımcıların karşılaşabileceği kamulaştırma, el koyma veya transfer engellerine karşı uluslararası koruma hükümleri devreye girer.

Bu yönüyle Türkiye, yabancı sermaye için öngörülebilir bir yatırım ortamı sunmayı hedeflemiştir.


4.3. 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun

Yabancı şirketlerin Türkiye’deki faaliyetleri sırasında gerçekleştirdikleri birleşme, devralma ve işbirliği anlaşmaları, 4054 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca Rekabet Kurulu iznine tabidir.
Eğer birleşme veya devralma işlemi Türkiye’deki ilgili pazarda hâkim durum yaratacaksa, önceden izin alınması zorunludur.

Bu uygulama, yabancı yatırımcıların serbestçe faaliyet göstermesine izin verirken, Türkiye’de rekabet dengesini korumayı amaçlamaktadır.


4.4. MÖHUK ve Kamu Düzeni Müdahalesi

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK), yabancı unsurlu ticari ilişkilerde uygulanacak hukuku belirler.
MÖHUK m. 5 hükmü uyarınca, “Türk kamu düzenine açıkça aykırı” olan yabancı hukukun uygulanması engellenebilir.

Bu madde, özellikle savunma, enerji, telekomünikasyon gibi stratejik sektörlerde kamu yararını korumak amacıyla kullanılmaktadır.


5. Şube Açılışı ve İzin Süreci

5.1. Ticaret Sicil Başvurusu

Yabancı şirketin Türkiye’de şube açabilmesi için, ticaret sicil müdürlüğüne başvurması gerekir. Başvuru dosyasında genellikle şu belgeler aranır:

  • Şirketin ana sözleşmesi (yeminli tercümeli ve apostilli),

  • Merkez ülke ticaret sicilinden alınan faaliyet belgesi,

  • Türkiye’de açılacak şubenin adresi,

  • Şube müdürünün atama kararı,

  • Şube müdürünün imza beyannamesi,

  • Yetkili makamdan alınan izin (gereken sektörlerde).

Başvurunun kabul edilmesiyle birlikte, şube Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilir ve faaliyetlerine başlayabilir.


5.2. Sektörel İzinler

Bazı sektörlerde şube açmak veya faaliyete başlamak için özel izin zorunludur. Örneğin:

Sektör İzin Makamı Mevzuat Dayanağı
Bankacılık BDDK 5411 sayılı Bankacılık Kanunu
Sigortacılık SEDDK 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu
Enerji EPDK 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Finansal Kiralama Hazine ve Maliye Bakanlığı 6361 sayılı Kanun
Savunma Sanayi Savunma Sanayi Başkanlığı 5201 sayılı Kanun

Bu alanlarda izinsiz faaliyete başlanması idari para cezalarının yanı sıra faaliyet durdurma ve şube kapatma yaptırımlarını doğurabilir.


6. Vergisel ve Muhasebesel Yükümlülükler

Yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubeleri, dar mükellef kurum statüsündedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) m. 3 uyarınca, yalnızca Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden kurumlar vergisi öderler.

Ayrıca şube gelirleri KDV, stopaj, damga vergisi gibi dolaylı vergilere de tabidir.
Şubelerin muhasebe kayıtlarını Türk Tekdüzen Hesap Planı’na uygun şekilde tutmaları zorunludur.

Türkiye ile birçok ülke arasında imzalanmış olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA), hem merkez ülke hem Türkiye’de aynı kazanç üzerinden vergi ödenmesini engeller.


7. Kamu Düzeni, Milli Güvenlik ve Kısıtlamalar

Türkiye yabancı sermayeye açık bir ülke olmakla birlikte, kamu düzeni ve milli güvenlik gerekçeleriyle bazı sektörlerde sınırlamalar getirilmiştir.

Örneğin:

  • Savunma sanayii,

  • Enerji iletim ve dağıtım,

  • Liman, havaalanı ve iletişim altyapısı işletmeleri,

  • Yayıncılık ve medya.

Bu sektörlerde yabancı ortaklık oranı sınırlanabilir veya belirli devlet kurumlarının iznine bağlanabilir.
Bu sınırlamalar Anayasa’nın 168. maddesinde yer alan “doğal kaynakların ve kamu hizmetlerinin devletin gözetiminde işletilmesi” ilkesiyle uyumludur.


8. Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2018/2746 E., 2020/5327 K. kararında, Türkiye’de ticari faaliyette bulunan yabancı şirketin şube açmadan işlem yapamayacağı vurgulanmıştır.

“Yabancı bir şirketin Türkiye’de ticari faaliyette bulunabilmesi için, ticaret siciline tescil edilmiş bir şubesinin bulunması gerekir.”

Ayrıca Yargıtay 19. HD, 2017/1234 E., 2018/2899 K. sayılı kararda şu ilke benimsenmiştir:

“Yabancı şirketin Türkiye’de yetkisiz temsilcilik aracılığıyla yürüttüğü faaliyetler, merkez şirketin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.”

Bu kararlar, şube açılışı yapılmadan gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin geçersiz sayılabileceğini ve merkez şirketin doğrudan sorumlu olacağını ortaya koymaktadır.


9. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

Uygulamada en sık karşılaşılan problemler şunlardır:

  1. Bürokratik gecikmeler: Özellikle enerji, finans ve telekom sektörlerinde izin süreçlerinin uzunluğu yatırımcıları zorlamaktadır.

  2. Vergisel belirsizlikler: Yabancı şubelerin Türkiye’de hangi kazanç unsurlarının vergiye tabi olduğu konusunda yorum farklılıkları mevcuttur.

  3. İdari denetim fazlalığı: Farklı bakanlık ve kurumların denetim yetkileri bazen mükerrer uygulamalara yol açmaktadır.

  4. Kamu düzeni yorumu: MÖHUK m. 5 kapsamında hangi işlemlerin kamu düzenine aykırı sayılacağı her zaman öngörülebilir değildir.


10. Sonuç ve Değerlendirme

Yabancı şirketlerin Türkiye’de faaliyette bulunması, ülke ekonomisine sermaye, istihdam ve bilgi birikimi açısından büyük katkı sağlar. Ancak bu faaliyetlerin hukuk güvenliği içinde yürütülebilmesi için izin ve tescil mekanizmalarının şeffaf, hızlı ve öngörülebilir şekilde işletilmesi gerekmektedir.

Türk hukuk sistemi, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı yatırımcıya önemli serbestlikler tanımış olsa da, uygulamada izin rejiminin sadeleştirilmesi ve dijitalleştirilmesi gerekmektedir.

Gelecekte yapılacak düzenlemelerde, kamu güvenliği ve milli menfaatler korunarak yatırımcı dostu bir ortamın güçlendirilmesi, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artıracaktır.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button