Single Blog Title

This is a single blog caption

Yabancı Ortaklı Türk Şirketlerinde Ortaklar Arası Uyuşmazlıklar

1. Giriş: Neden Yabancı Ortaklı Türk Şirketlerinde Uyuşmazlıklar Sık Görülüyor?

Türkiye, son yıllarda gerek jeostratejik konumu gerek iç pazar büyüklüğü gerekse yatırım teşvikleri nedeniyle yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke hâline gelmiştir. Bu durum, özellikle yabancı ortaklı Türk şirketlerinin sayısında ciddi bir artışa yol açmıştır. Ne var ki, yabancı yatırımcıların Türkiye’deki yerel ortaklarla aynı şirkette buluşması, zaman zaman ortaklar arası uyuşmazlıkları beraberinde getirir.

Bu uyuşmazlıklar çoğu zaman yalnızca hukuki metinlerden değil;

  • farklı iş kültürlerinden,

  • kurumsal yönetim alışkanlıklarındaki ayrışmalardan,

  • dil bariyerlerinden,

  • risk algısı ve beklentilerdeki ciddi farklılıklardan
    kaynaklanır.

Yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar, yalnızca şirket içi huzuru değil, aynı zamanda yatırımların sürdürülebilirliğini, şirketin piyasa itibarını ve çoğu zaman da şirketin varlığını tehdit eden sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hem uyuşmazlık nedenlerinin doğru analiz edilmesi hem de Türk hukuku çerçevesinde mevcut çözüm yollarının iyi bilinmesi büyük önem taşır.

Bu makalede, yabancı ortaklı Türk şirketlerinin hukuki çerçevesi, tipik uyuşmazlık türleri, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve ilgili mevzuat kapsamında başvurulabilecek dava ve süreçler ile önleyici stratejiler ayrıntılı biçimde ele alınacaktır.


2. Yabancı Ortaklı Türk Şirketi Kavramı ve Hukuki Çerçeve

Türk hukuku bakımından “yabancı ortaklı Türk şirketi” terimi, esasen Türk ticaret siciline kayıtlı, Türk hukukuna tabi ve merkez adresi Türkiye’de bulunan; ortaklarından en az birinin yabancı gerçek veya tüzel kişi olduğu şirketleri ifade eder. Genellikle:

  • Anonim şirket (A.Ş.),

  • Limited şirket (Ltd. Şti.),

  • Daha nadir olarak da kollektif ve komandit şirketler

yabancı ortakların tercih ettiği şirket türleridir. Uygulamada en yoğun görülen yapılar A.Ş. ve Ltd. Şti.’lerdir.

2.1. Yabancı Sermayeli Şirket – Yabancı Ortaklı Şirket Ayrımı

Her yabancı ortaklı şirket, her zaman “yabancı sermayeli şirket” statüsüne sahip olmayabilir. Bazı durumlarda belirli eşiklerin aşılması ile birlikte yabancı yatırım mevzuatındaki bildirim ve izin yükümlülükleri devreye girer. Ancak şirketin Türk hukukuna tabi olması, TTK hükümlerine göre kurulması ve ticaret siciline tescilli olması, ortaklar arası uyuşmazlıkların çözümünde temel hukuki çerçevenin Türk hukuku olduğunu gösterir.

2.2. Uygulanan Mevzuat

Yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar değerlendirilirken başlıca başvurulan normlar şunlardır:

  • Türk Ticaret Kanunu (TTK) – şirketin türüne göre anonim ve limited şirket hükümleri,

  • Türk Borçlar Kanunu (TBK) – pay sahipleri sözleşmesi, ortaklar arası borç ilişkileri, sorumluluk hukuku,

  • Kamu düzenine ilişkin özel mevzuat – bankacılık, enerji, sigorta, sermaye piyasası gibi regüle sektörlerde özel düzenlemeler,

  • Milletlerarası Özel Hukuk Kuralları – bazı durumlarda hukuk seçimi, yabancı tahkim ve yabancı mahkeme kararlarının tanınması/tenfizi gibi konularda devreye girer.

Şirketin Türk hukukuna tabi olması, genellikle ortaklar arasında doğan şirket içi uyuşmazlıklarda lex societatis olarak Türk hukukunun uygulanacağını ifade eder. Ancak pay sahipleri sözleşmesinde farklı bir hukuk seçimi yapılmışsa, bu durumda sözleşmesel ilişki bakımından farklı hukuki tartışmalar doğabilir.


3. Yabancı Ortaklı Türk Şirketlerinde Ortaklar Arası Uyuşmazlıkların Tipik Nedenleri

3.1. Yönetim ve Temsil Yetkisi Üzerine Çekişmeler

Yabancı ortaklı şirketlerde en sık karşılaşılan ihtilaflardan biri, şirket yönetiminin kim tarafından ve nasıl kullanılacağı, kimlerin şirketi temsil edeceği, hangi kararların kimlerin imzası ile alınacağı noktasındaki anlaşmazlıklardır.

Örnek uyuşmazlık alanları:

  • Yönetim kurulunun/şirket müdürlerinin belirlenmesi,

  • İmza yetkilerinin dağıtımı ve birlikte imza şartları,

  • “Reserved matters” – yani belirli önemli işlemler için veto veya oybirliği aranması,

  • Yönetim kurulu kararlarının alınamaması (deadlock) ve şirketin kilitlenmesi.

Yabancı ortak, çoğu zaman yatırımını korumak için belirli kritik kararlarda veto hakkı talep ederken; yerli ortak daha esnek ve hızlı bir karar mekanizması isteyebilir. Bu farklı beklentiler, iyi kurgulanmamış bir esas sözleşme ve pay sahipleri sözleşmesi söz konusu ise, kısa sürede ciddi uyuşmazlıklara dönüşebilir.

3.2. Kâr Dağıtımı ve Sermaye Artırımı Tartışmaları

Kâr dağıtımı, ortaklar arası uyuşmazlıkların klasik başlıklarından biridir. Özellikle:

  • Şirketin kâr etmesine rağmen kâr dağıtılmaması,

  • Kârın dağıtılmasına ilişkin oran ve zamanlama konusundaki anlaşmazlıklar,

  • Yedek akçeler, yatırım bütçesi ve temettü politikası üzerindeki görüş ayrılıkları

sıkça gündeme gelir. Çoğunluk hisseye sahip yerli ortak, kârı sürekli şirkette bırakmak ve yatırım yapmak isteyebilir; yabancı ortak ise belirli periyotlarla temettü akışı görmek, yatırımının geri dönüşünü somut olarak hissetmek ister.

Buna paralel olarak sermaye artırımı konusu da büyük önem taşır. Bazı durumlarda çoğunluk ortak, sermaye artırımı yoluyla azınlık yabancı ortağın payını sulandırmak (dilution) isteyebilir. Yabancı ortak ise sermaye artırımına katılmak istemez veya kendisine tanınan rüçhan haklarının fiilen kullanılamadığını iddia eder. Bu durum, ciddi pay sahipliği dengesi bozulmalarına yol açabilir.

3.3. Bilgi Alma ve Denetim Hakkına İlişkin Sorunlar

TTK, hem anonim hem de limited şirket ortaklarına bilgi alma ve inceleme hakkı tanır. Ancak uygulamada bilhassa yabancı ortaklar:

  • Finansal tablolara,

  • Yönetim kurulu/ortaklar kurulu kararlarına,

  • Şirketin sözleşmelerine ve ticari kayıtlarına

düzenli ve şeffaf biçimde erişemedikleri şikâyetinde bulunur. Bazı yerli ortaklar, yabancı ortağı bilgilendirmeyi salt “formalite” olarak görür ve pratikte ciddi bilgi asimetrisi yaratır.

Bu durum, yabancı yatırımcı açısından güven sorununa yol açar ve ortaklar arası uyuşmazlıkların derinleşmesine neden olur. Son aşamada, bilgi alma hakkının ihlali gerekçesiyle dava açılması, özel denetçi atanması talebi gibi yollara başvurulabilir.

3.4. Azınlık Haklarının İhlali ve Hakların Kötüye Kullanılması

Yabancı ortaklar çoğu zaman şirkette azınlık pay sahibi konumundadır. TTK’da azınlık hakları hem anonim hem de limited şirketler bakımından ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bununla birlikte:

  • Genel kurulun toplantıya çağrılmaması veya çağrının usule aykırı yapılması,

  • Bilançonun gerçeği yansıtmaması,

  • Şirket varlıklarının hakim ortak lehine kullanılması,

  • Grup şirketler arası işlem ve finansman ilişkilerinin kötüye kullanılması,

  • Karar alma süreçlerinde azınlık ortağın sistematik olarak dışarıda bırakılması

gibi haller azınlık yabancı ortağın korunma ihtiyacını artırır. Azınlık ortağın haklarını kötüye kullandığı iddiası da zaman zaman gündeme gelebilir; örneğin, her kararı sistematik olarak dava etmesi, şirket aleyhine agresif medya veya piyasa iletişimi yürütmesi gibi.

3.5. Rekabet Yasağı, Sadakat Borcu ve “Side Business” Uyuşmazlıkları

Şirket ortaklarının, özellikle yönetim görevini üstlenen ortakların sadakat borcu ve rekabet etmeme yükümlülüğü, yabancı ortaklı şirketlerde sıklıkla tartışma konusu olur. Yerli ortak veya yönetim kurulu üyesi;

  • Şirketle aynı alanda faaliyet gösteren yeni bir şirket kurabilir,

  • Şirketin müşterilerini kendi adına çekebilir,

  • Şirketle rekabet eden üçüncü kişilerle işbirliği yapabilir.

Bu durum, yabancı ortağın perspektifinden açık bir güven ihlali ve yatırımın değersizleşmesi olarak görülür. TTK ve TBK çerçevesinde, rekabet yasağının ihlali halinde tazminat, haksız rekabet hükümleri ve bazı durumlarda ortaklıktan çıkarma yollarına başvurmak mümkündür.

3.6. Pay Sahipleri Sözleşmesi ile Esas Sözleşme Arasındaki Çatışmalar

Uluslararası yatırımcıların katıldığı projelerde genellikle iki temel metin vardır:

  1. Esas sözleşme (articles of association)

  2. Pay sahipleri sözleşmesi (shareholders’ agreement)

Pay sahipleri sözleşmesi çoğu zaman İngilizce hazırlanır; yetkili mahkeme veya tahkim yeri yabancı bir ülke olarak belirlenir. Esas sözleşme ise Türkçe ve Türk hukukuna tabi olarak ticaret siciline tescil edilir.

Uygulamada sık rastlanan sorunlar:

  • Esas sözleşme ile pay sahipleri sözleşmesindeki hükümlerin çelişmesi,

  • Türk mahkemesi önünde yalnızca esas sözleşmenin dikkate alınması,

  • Pay sahipleri sözleşmesinin üçüncü kişilere karşı ileri sürülememesi,

  • Sözleşmedeki kilit hükümler (veto hakları, çıkma hakkı, değerleme yöntemleri) Türk hukukunun emredici hükümleri ile çatıştığında ortaya çıkan belirsizlikler.

Bu çatışmalar, yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar başlığı altında en karmaşık alanlardan birini oluşturur.


4. Türk Hukukunda Ortaklar Arası Uyuşmazlıklarda Başlıca Hukuki Mekanizmalar

4.1. Genel Kurul Kararlarının İptali ve Yokluk/Butlan İddiaları

Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptali, TTK’da ayrıntılı biçimde düzenlenmiş olup, özellikle şu durumlarda gündeme gelir:

  • Kanuna veya esas sözleşmeye aykırı genel kurul kararları,

  • Ortakların eşit işlem ilkesine aykırı uygulamalar,

  • Bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmesi,

  • Hazırlanan finansal tabloların gerçeğe aykırı olması.

Azınlık ortak veya toplantıda olumsuz oy kullanıp bunu tutanağa geçiren ortak, belirli süreler içinde iptal davası açabilir. Daha ağır ihlallerde, örneğin yokluk veya butlan iddiası söz konusuysa, süreye bağlı olmayan talepler gündeme gelebilir.

Yabancı ortak açısından, iptal davası:

  • Şirket içi dengeyi korumak,

  • Hak ihlallerini somutlaştırmak,

  • Çoğunluk ortağın kontrolsüz hareketlerini frenlemek

için önemli bir araçtır.

4.2. Bilgi Alma, İnceleme ve Özel Denetçi Atanması

Ortakların bilgi alma ve inceleme hakkı, şirket içi şeffaflığın temel güvencelerinden biridir. Yabancı ortak, bu hakkın engellendiği düşüncesindeyse:

  • Yönetim kurulundan/şirket müdürlerinden yazılı bilgi talebinde bulunabilir,

  • Genel kurulda bu hakkın kullanılmasının engellenmesi durumunda,

  • Mahkemeden bilgi alma hakkının ihlali gerekçesiyle dava açabilir,

  • Belirli koşullar altında özel denetçi atanmasını talep edebilir.

Özel denetçi, şirket faaliyetlerinin belirli yönlerini bağımsız biçimde inceleyerek rapor hazırlar. Bu rapor, ileride açılacak tazminat ve sorumluluk davaları için önemli bir delil kaynağı olabilir.

4.3. Yönetim Kurulu Üyeleri ve Hakim Ortaklara Karşı Sorumluluk Davaları

Yabancı ortaklı Türk şirketlerinde, özellikle hakim ortakların veya yönetim kurulunun şirketi kendi lehlerine ve azınlığın aleyhine olacak şekilde yönettiği iddiaları sıkça gündeme gelir. Bu durumlarda:

  • Şirkete verilen zararın tazmini için,

  • Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilere karşı,

  • Bazı hallerde hakim ortağa karşı

sorumluluk davası açılması mümkündür. Davanın kimin tarafından ve hangi şartlarda açılabileceği, şirket türüne ve pay sahipliği oranına göre değişir.

Yabancı ortağın burada dikkat etmesi gereken, kişisel zararla şirketin uğradığı zarar arasındaki ayrım ve hangi zararın hangi dava türüyle ileri sürülebileceğidir.

4.4. Haklı Sebeple Fesih, Çıkma ve Çıkarılma

Bazı durumlarda, ortaklar arasındaki uyuşmazlık öyle bir seviyeye gelir ki, şirketin birlikte devam etmesi fiilen imkânsız hale gelir. Bu hallerde:

  • Anonim şirketler yönünden haklı sebebe dayanarak şirketin feshi davası,

  • Limited şirketlerde ortağın haklı sebeple şirketten çıkma talebi veya

  • Pay sahibinin şirketten çıkarılmasına ilişkin hükümler

gündeme gelebilir. Haklı sebep kavramı, her somut olayda ayrı değerlendirilir ve çoğu zaman:

  • Ortaklar arasındaki güven ilişkisinin kalıcı biçimde sarsılması,

  • Şirketin menfaatlerinin ağır şekilde zedelenmesi,

  • Azınlık ortağın sistematik olarak dışlanması

gibi unsurlar üzerinden ispat edilir.

Yabancı ortak açısından, haklı sebebe dayalı fesih veya çıkma talebi:

  • Yatırımını zararı minimize ederek sonlandırma,

  • Pay bedelini makul bir değer üzerinden tahsil etme,

  • Daha büyük zararların önüne geçme

amacını taşır. Ancak bu davalar karmaşık, uzun ve teknik süreçler içerdiğinden, baştan doğru strateji kurulması son derece önemlidir.

4.5. Pay Devri, Çıkma Payı ve Değerleme Uyuşmazlıkları

Ortaklar arası ilişkilerde pay devri ve payın gerçek değerinin tespiti de uyuşmazlıkların önemli bir alt başlığıdır. Özellikle:

  • Pay devrinin şirkete karşı ileri sürülebilmesi için gereken onay prosedürleri,

  • Esas sözleşmedeki devri kısıtlayan hükümler,

  • Çıkma veya çıkarılma halinde pay bedelinin belirlenmesi,

  • Call/put opsiyonu ve drag along/tag along hükümlerinin uygulanması,

  • Şirket değerinin hangi yöntemle hesaplanacağı (DCF, EBITDA çarpanı, emsal değerleme vb.)

konularında taraflar arasında ciddi görüş ayrılıkları çıkabilir. Türk hukuku çerçevesinde, esas sözleşmede veya pay sahipleri sözleşmesinde öngörülen yöntemlerin geçerliliği, ölçülülüğü ve azınlık ortağı koruyup korumadığı tartışma konusudur.

4.6. Tahkim, Arabuluculuk ve Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları

Yabancı ortaklar, çoğu zaman yatırım yaparken tahkim klozu içeren pay sahipleri sözleşmesi imzalarlar. Bu sözleşmelerde:

  • İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC),

  • Milletlerarası Tahkim (örneğin ICC),

  • Belli bir ülke tahkimi (Londra, Zürih vb.)

yetkili kılınabilir. Ayrıca ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk veya ihtiyari arabuluculuk da devreye girebilir.

Burada kritik noktalar:

  • Tahkim klozunun kapsamının ne kadar geniş olduğu,

  • Hangi uyuşmazlıkların tahkime, hangilerinin Türk mahkemelerine tabi olduğu,

  • Tahkim kararının Türkiye’de icra edilebilirliği,

  • Arabuluculukta varılan anlaşmanın icra kabiliyeti.

Yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar, doğru kurgulanmış tahkim ve arabuluculuk hükümleri ile daha hızlı, daha gizli ve uzman hakemler önünde çözülebilir. Ancak tahkim masrafları ve süreç yönetimi doğru planlanmalıdır.


5. Yabancı Ortaklar Açısından Özel Hassasiyetler

5.1. Dil Sorunu ve Çeviri Uyuşmazlıkları

Yabancı ortakların en temel pratik engellerinden biri, dil bariyeridir. Esas sözleşme, ticaret sicil kayıtları, resmi yazışmalar, mahkeme evrakı ve çoğu iç belge Türkçe hazırlanır. Pay sahipleri sözleşmesi veya yatırım sözleşmesi ise genelde İngilizce olur.

Çeviri kaynaklı sorunlar:

  • Türkçe metin ile İngilizce metin arasında anlam farklılıkları,

  • Sadece Türkçe metnin resmî ve bağlayıcı kabul edilmesi,

  • İngilizce metni esas alarak karar veren yabancı tahkimle, Türk mahkemelerinin değerlendirmesinin farklılık göstermesi.

Bu nedenle, her iki dilde de aynı özeni gösteren, çelişki halinde hangi metnin esas alınacağını netleştiren ve gerektiğinde çift dilli (bilingual) sözleşme modelinin tercih edildiği yapılar, uyuşmazlık riskini ciddi ölçüde azaltır.

5.2. Hukuk Seçimi ve Emredici Hükümler

Pay sahipleri sözleşmesinde taraflar yabancı bir hukuku seçmiş olabilir. Ancak şirketin kendisi Türk hukukuna tabi olduğu için:

  • Şirketin iç işleyişine,

  • Organlarının oluşumu ve yetkilerine,

  • Esas sözleşmenin geçerliliğine,

  • Azınlık haklarına ve sermaye yapısına

ilişkin birçok konuda Türk hukukunun emredici hükümleri ön planda olacaktır. Bu nedenle, yabancı hukuk seçimi yapılsa dahi, Türk hukukunun şirket hukuku alanındaki zorunlu hükümleri göz ardı edilemez.

5.3. Yabancı Mahkeme ve Tahkim Kararlarının Tanınması ve Tenfizi

Yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar, yabancı mahkemeler veya tahkim heyetleri önünde karara bağlanabilir. Ancak:

  • Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi,

  • Yabancı tahkim kararlarının icrası,

şartlara bağlıdır. Kamu düzenine aykırılık, savunma hakkının kısıtlanması, tahkim anlaşmasının geçerliliği gibi hususlar Türk mahkemelerince denetlenir. Stratejik planlama yapılırken, verilecek kararın Türkiye’de fiilen uygulanabilir olup olmayacağı baştan düşünülmelidir.

5.4. Kurumsal Yönetim ve Raporlama Beklentileri

Yabancı yatırımcılar, çoğu zaman kendi ülkelerindeki kurumsal yönetim standartlarını ve şeffaf raporlama kültürünü Türkiye’deki ortaklık yapısına da taşımak ister.

  • Düzenli yönetim kurulu ve genel kurul toplantıları,

  • Yıllık bütçe ve iş planı,

  • İç denetim ve uyum programları,

  • Yolsuzlukla mücadele ve etik kodlar

konusunda yüksek beklentiler bulunur. Yerli ortakların bu beklentilere uyum sağlayamaması veya gönülsüz davranması, kısa sürede güven krizine ve uyuşmazlıklara sebep olabilir.


6. Uygulamada Karşılaşılan Tipik Uyuşmazlık Senaryoları

6.1. Kâr Dağıtımı Yapılmayan Şirket ve Azınlık Yabancı Ortak

Şirket yıllardır kâr etmekte, ancak çoğunluk yerli ortak her yıl kârın tamamını yatırımlara ayırmakta ve temettü dağıtımı yapmamaktadır. Yabancı azınlık ortak, yatırımının karşılığını göremediğini, adeta “sürekli sermaye koyan ama herhangi bir getiri alamayan” pasif bir yatırımcıya dönüştüğünü ileri sürer.

Bu durumda:

  • Genel kurul kararlarının iptali,

  • Şirketin feshi,

  • Azınlık haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle sorumluluk ve tazminat talepleri

gündeme gelebilir. Tarafların baştan kâr dağıtım politikasını netleştirmemesi, uyuşmazlığın temel nedenidir.

6.2. Yönetim Kurulu Kontrolü ve Deadlock

İki ortağın eşit paya sahip olduğu bir anonim şirkette, yönetim kurulunda kararlar oybirliği ile alınmak zorundadır. Ortaklar arasında ortaya çıkan görüş ayrılığı giderilemez ve şirket kilitlenir. Önemli sözleşmeler imzalanamaz, bankalarla ilişkiler yönetilemez, yatırım kararları alınamaz.

Deadlock çözüm mekanizması (örneğin buy-out, Russian roulette, third-party valuation) sözleşmelerde düzenlenmemişse, bu kilitlenme hali:

  • Şirketin piyasa değerini düşürebilir,

  • Müşteri ilişkilerini zedeleyebilir,

  • Son aşamada şirketin feshi davasına kadar varabilir.

6.3. Rekabet Yasağına Aykırı Davranan Yerli Ortak

Yerli ortak, şirketin en büyük müşterilerinden bazılarını kendi adına kurduğu yeni şirkete yönlendirmekte, yabancı ortağa ise bu bilgileri aktarmamaktadır. Yabancı ortak, şirket hesaplarının düşmesinden ve müşteri kaybından şüphelenir.

Yapılabilecekler:

  • Şirket içinde inceleme ve bağımsız denetim,

  • Rekabet yasağının ihlali nedeniyle tazminat davası,

  • Haksız rekabet hükümlerine dayanarak dava,

  • Haklı sebeple fesih veya ortaklıktan çıkarma süreçlerinin değerlendirilmesi.

Bu senaryolar, yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar başlığının ne kadar geniş ve çok boyutlu olduğunu gösterir.


7. Uyuşmazlık Riskini Azaltmak İçin Önleyici Hukuki Stratejiler

Yabancı ortaklı şirketlerde uyuşmazlıklar çoğu zaman “kaçınılması güç riskler” olarak görülse de, doğru yapılandırma ile önemli ölçüde yönetilebilir ve azaltılabilir.

7.1. Yatırım Öncesi Hukuki İnceleme (Legal Due Diligence)

Yabancı yatırımcı, bir Türk şirketine ortak olmadan veya yeni bir şirket kurmadan önce mutlaka kapsamlı bir hukuki inceleme yaptırmalıdır:

  • Şirketin mevcut sözleşmeleri,

  • Çalışan ilişkileri,

  • Vergi ve kamu borçları,

  • Devam eden davaları ve icra takipleri,

  • Grup şirket yapısı ve ilişkili taraf işlemleri

detaylı şekilde analiz edilmelidir. Bu sayede, ileride çıkabilecek uyuşmazlıkların önemli bir kısmı daha en başta tespit edilerek, sözleşme tasarımlarına yansıtılabilir.

7.2. Esas Sözleşme ve Pay Sahipleri Sözleşmesinin Uyumlu Kurgulanması

En sık yapılan hatalardan biri, esas sözleşme ile pay sahipleri sözleşmesinin birbirinden kopuk veya çelişkili hazırlanmasıdır. Uyumlu bir yapı için:

  • Esas sözleşmede, yönetim ve temsil yetkisi, genel kurul toplantı ve karar nisapları, kâr dağıtımı, sermaye artırımı, pay devri sınırlamaları ve azınlık hakları netleştirilmelidir.

  • Pay sahipleri sözleşmesi, esas sözleşmeyi tamamlayıcı nitelikte olup; veto hakları, deadlock çözüm mekanizmaları, çıkma/çıkarılma şartları, opsiyonlar, rekabet yasağı ve gizlilik hükümlerini detaylandırmalıdır.

  • Çatışma halinde hangi metnin öncelikli olacağı açıkça düzenlenmelidir.

Bu noktada, hem Türk hukuku hem de uluslararası sözleşme pratiğine hâkim bir ekip ile çalışmak, yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar açısından büyük avantaj sağlar.

7.3. Net Kâr Dağıtım ve Exit (Çıkış) Stratejisi

Yabancı yatırımcı açısından belki de en önemli konulardan biri, yatırımının ne zaman ve nasıl geri dönüş sağlayacağıdır. Bu nedenle:

  • Kâr dağıtım politikasının (örneğin belirli oranlarda temettü dağıtımı, yeniden yatırım sınırları vb.) sözleşmelerde net biçimde belirlenmesi,

  • Ortağın şirketten ne şekilde çıkabileceğinin (pay devri, borsaya açılma, üçüncü kişiye satış, drag along/tag along, put/call opsiyonları) detaylı düzenlenmesi,

  • Değerleme yönteminin ve hangi hallerde devreye gireceğinin açıkça yazılması

gerekir. Böylece uyuşmazlık ortaya çıktığında, taraflar en azından çerçeve kuralları bilir ve tamamen belirsiz bir zeminde hareket etmek zorunda kalmaz.

7.4. Kurumsal Yönetim, Uyum ve İç Yönergeler

Özellikle orta ve büyük ölçekli yabancı ortaklı Türk şirketlerinde, kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde:

  • Yetki devirlerini, imza sirkülerini, iç onay süreçlerini düzenleyen iç yönergeler,

  • Uyum politikaları (compliance), etik kodlar ve çıkar çatışması düzenlemeleri,

  • Şeffaf raporlama ve denetim mekanizmaları

oluşturulmalıdır. Bu sayede hem yerli hem yabancı ortak, şirketin öngörülebilir bir çerçevede yönetildiğinden emin olabilir.

7.5. Uyuşmazlık Çözüm Klozlarının Stratejik Tasarımı

Sözleşmelerde yer alan uyuşmazlık çözüm maddeleri genellikle “sona bırakılan” ve çoğu zaman yeterince düşünülmeden kopyalanan hükümlerdir. Oysa:

  • Hangi uyuşmazlıklar için tahkim, hangileri için Türk mahkemeleri yetkili olacak?

  • Tahkimde hangi kurum, hangi şehir ve hangi dil tercih edilecek?

  • Arabuluculuk şartı zorunlu mu; ihtiyari arabuluculuk öngörülüyor mu?

  • Geçici hukuki korumalar (ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz) hangi mahkemeden istenecek?

gibi soruların yanıtları, yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar ortaya çıktığında sürecin kaderini belirler. İyi tasarlanmamış bir uyuşmazlık çözüm klozu, en güçlü hakların bile fiilen kullanılamamasına sebep olabilir.


8. Sonuç: Yabancı Ortaklı Türk Şirketlerinde Uyuşmazlıkları Yönetilebilir Kılmak

Yabancı ortaklı Türk şirketleri, doğru yapılandırıldığında hem Türkiye ekonomisi hem de yabancı yatırımcı için büyük fırsatlar sunar. Ancak bu yapılarda:

  • Yönetim ve temsil yetkisi,

  • Kâr dağıtımı,

  • Sermaye artırımı,

  • Bilgi alma ve denetim,

  • Azınlık hakları,

  • Rekabet yasağı ve sadakat borcu,

  • Pay devri ve çıkış mekanizmaları

gibi başlıklar yeterince açık ve öngörülebilir biçimde düzenlenmemişse, ortaklar arası uyuşmazlıklar kaçınılmaz hale gelir.

Türk hukuku, TTK ve TBK başta olmak üzere, bu uyuşmazlıkların çözümü için geniş bir araç seti sunar: genel kurul kararlarının iptali, sorumluluk davaları, haklı sebeple fesih, çıkma/çıkarılma süreçleri, bilgi alma ve özel denetçi mekanizmaları ile tahkim ve arabuluculuk gibi alternatif yollar bunların başında gelir.

Bununla birlikte asıl amaç, uyuşmazlıkların çıkmasını bekleyip sonra dava açmak değil; yatırımın en başında sağlıklı bir sözleşme mimarisi kurmak, kurumsal yönetim ve uyum süreçlerini yerleştirmek, şeffaflık ve güven esasına dayalı bir ortaklık ilişkisi inşa etmektir. Böylelikle:

  • Yabancı yatırımcı, hukuki ve ticari risklerini daha öngörülebilir biçimde yönetebilir,

  • Yerli ortak, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir iş ortaklığı kurmanın avantajlarından yararlanır,

  • Şirketin piyasa itibarı ve değeri korunur,

  • Uyuşmazlıklar ortaya çıksa dahi daha hızlı ve kontrollü şekilde çözülür.

Sonuç olarak, yabancı ortaklı Türk şirketlerinde ortaklar arası uyuşmazlıklar, hukuki ve ticari açıdan son derece teknik bir alandır. Bu alanda başarı; mevzuatı bilen, uluslararası yatırım pratiklerine hâkim, hem Türk hukukunu hem de yabancı yatırımcının beklentilerini anlayabilen bir yaklaşım gerektirir. Doğru planlama, iyi kurgulanmış sözleşmeler ve zamanında alınan profesyonel hukuki destek, hem uyuşmazlık riskini minimize eder hem de ortaya çıkan uyuşmazlıkların etkin biçimde yönetilmesini sağlar.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button