Türk Hukukunda Rekabet Hukuku ile AB Rekabet Hukukunun Karşılaştırmalı Analizi
1. Giriş ve Tarihsel Çerçeve
AB’de rekabet hukuku, ortak pazarın kurulması ve sürdürülmesinin olmazsa olmazı olarak 1957 Roma Antlaşması’ndan beri sistematik biçimde uygulanır. Türkiye’de rekabet hukuku, 1982 Anayasası’nın ekonomik düzenlemeyi ve tekelleşmeyi önlemeye ilişkin hükümlerinin yön göstericiliğinde, 1994’te yürürlüğe giren 4054 sayılı Kanun ile kurumsal bir zemine kavuşmuştur. Kanun hazırlanırken AB müktesebatı ve içtihatlarından yoğun biçimde yararlanılmış; sonraki reformlar (taahhüt/uzlaşma, de minimis, birleşme kontrolünde eşik güncellemeleri vb.) bu yakınsamayı artırmıştır. Dolayısıyla Türk sistemi, amaç ve araçlar bakımından AB ile büyük ölçüde paraleldir; farklılıklar daha çok usul, kurumsal yoğunluk, uygulama pratiği ve sektörel öncelikler düzeyinde ortaya çıkar.
2. Normatif Dayanak ve Amaçlar
2.1. AB Hukuku
ABİHA m.101, teşebbüsler arasındaki rekabeti kısıtlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarını yasaklar; m.102 ise hâkim durumun kötüye kullanılmasını engeller. 1/2003 sayılı Tüzük, yetki ve işbirliği mimarisini kurar; 139/2004 sayılı Birleşme Tüzüğü (EUMR) ise yoğunlaşmaların (mergers) kontrol rejimini düzenler. AB sisteminin tarihsel hedefi, iç pazarın parçalanmasını önlemek ve “rekabetçi süreç” üzerinde etkili olan davranışlara karşı hızlı ve caydırıcı müdahaledir.
2.2. Türk Hukuku
4054 sayılı Kanun m.4 (rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar), m.6 (hâkim durumun kötüye kullanılması) ve m.7 (birleşme-devralma kontrolü) ABİHA 101-102 ve EUMR’nin işlevsel karşılığıdır. Kanun’un amaç maddesi ile gerekçesi, tüketici refahı, etkinlik ve yenilikçilik vurgusunu benimser. İkincil mevzuatta; grup muafiyeti tebliğleri (dikey anlaşmalar, Ar-Ge/uzmanlaşma), de minimis tebliği, uzlaşma ve taahhüt düzenlemeleri, para cezaları yönetmeliği ve menfi tespit-bireysel muafiyet süreçlerini şekillendiren düzenlemeler yer alır.
Değerlendirme: Amaç düzeyinde mutlak bir yakınsama söz konusu olmakla birlikte, AB’nin iç pazar bütünlüğü ve sınır aşan etkilerle mücadele misyonu Türk sisteminden daha geniştir. Türkiye’de ise iktisadi yapı, pazar yoğunlaşmaları ve dijital platformların yerel etkileri ön plana çıkmaktadır.
3. Kavramsal Temeller: “Teşebbüs”, “Ekonomik Birlik” ve Pazar Tanımı
3.1. Teşebbüs ve Ekonomik Birlik
AB içtihadında “teşebbüs”, hukuki formdan bağımsız olarak ekonomik faaliyette bulunan her birimi ifade eder. Ekonomik birlik doktrini, grup içi koordinasyonun tek bir teşebbüs olarak kabulüyle sonuçlanabilir (örneğin ana-yan kuruluş ilişkilerinde). Türk hukukunda da Kanun’un lafzı ve Kurul içtihadı AB yaklaşımını benimser; kamu teşebbüsleri ve meslek birlikleri dahi ekonomik faaliyete konu ölçüde kapsam içine girer.
3.2. İlgili Pazar Tanımı
Her iki sistemde müdahalenin eşiği; ikame edilebilirlik, talep ve arz yönlü baskılar, potansiyel rekabet ve rekabetçi kısıtlar ışığında belirlenen “ilgili ürün ve coğrafi pazar” analizidir. AB’de Pazar Tanımı Bildirimi (Notice) yönlendirici iken Türkiye’de Kurul’un Kılavuzu ve yerleşik iktisadi metodoloji (SSNIP testi, çapraz esneklik, iktisadi kanıt) uygulanır. Dijital ve çok-yanlı platform piyasalarında pazar tanımı daha fonksiyonel ve davranışsal ölçütlere (veri, ağ etkileri, çok-yanlılık) yaslanma eğilimindedir.
4. Rekabeti Kısıtlayıcı Anlaşmalar: Yatay ve Dikey Kısıtlar
4.1. Yatay Kısıtlar (ABİHA m.101 / 4054 m.4)
Karteller (fiyat tespiti, pazar/müşteri paylaşımı, üretim/arz kısıtlaması, ihaleye fesat/ihaleye katılmama anlaşmaları) her iki sistemde de “ağır ve doğrudan” ihlal olarak kabul edilir. Bilgi değişimi, özellikle geleceğe dönük stratejik parametreler (fiyat, kapasite, indirim, niyet) üzerinden koordinasyon riskini artırdığında ihlal doğurabilir. AB’de yeni Yatay İşbirliği Kılavuzları, sürdürülebilirlik anlaşmaları ve ortak alım/geliştirme gibi işbirliklerine koşullu çerçeve sunar. Türkiye’de de yatay işbirliği türleri, amaç/etki ayrımı ve veriye dayalı kanıt standardıyla incelenir; “hardcore” sayılan çekirdek kısıtlamalara karşı güçlü yaptırım uygulanır.
4.2. Dikey Kısıtlar
Tedarik zincirinin farklı seviyelerindeki teşebbüsler arasındaki anlaşmalar; yetkili bayilik, seçici dağıtım, münhasırlık, yeniden satış fiyatının tespiti (RPM), çevrimiçi satış kısıtları gibi başlıklarda gündeme gelir. AB’de dikey grup muafiyeti ve Kılavuzlar, çevrimiçi satışa ilişkin yeni hassasiyetleri (ikili fiyatlandırma, pazar yerleri kısıtları, veri paylaşımı, MFN/“en iyi fiyat” hükümleri) ayrıntılandırır. Türk hukukunda da dikey grup muafiyeti tebliği ve kılavuzlar, RPM’yi ağır ihlal olarak görür; çevrimiçi satış ve platform koşullarında muafiyet için nesnel ve orantılı kriterler aranır. Çevrimiçi dağıtımda seçici sistemler, kalite ve marka koruma gerekçeleriyle kabul görebilir; ancak müşteriye erişimi fiilen engelleyen ölçüsüz kısıtlar ihlal sayılır.
4.3. Amaç–Etki Ayrımı ve De Minimis
AB yaklaşımı, “amaç bakımından” rekabeti kısıtlayan (by-object) anlaşmaları doğrudan yasaklar; başka bir etkinlik savunması gerekçesi ancak 101/3 kapsamında gündeme gelir. “Etki bakımından” kısıtlamalarda ise pazar gücü ve rekabetçi parametrelerde bozulma aranır. Türkiye’de de paralel bir çizgi izlenir. Küçük ölçekli etkiler için AB’de De Minimis Bildirimi, Türkiye’de de de minimis tebliği, soruşturma açmama veya idari işlem bakımından bir eşik işlevi görür; ancak çekirdek kısıtlamalarda (örneğin fiyat tespiti) de minimis koruması tanınmaz.
5. Muafiyet Mekanizmaları: Bireysel ve Grup Muafiyeti
5.1. AB Hukuku – ABİHA m.101/3
Bir anlaşma; (i) ekonomik/teknik ilerlemeyi teşvik ediyor, (ii) tüketicilere adil pay sağlıyor, (iii) zorunlu değil ve (iv) rekabeti ilgili pazarlarda ortadan kaldırmıyorsa muafiyet alabilir. AB; dikey, Ar-Ge, uzmanlaşma ve transfer teknolojisi gibi alanlarda blok muafiyet ve kılavuzlar yayınlamıştır. Sürdürülebilirlik anlaşmalarına yönelik çerçeve; çevresel faydaların doğrulanması, ölçülebilirliği ve tüketiciye paylaştırılması şartlarına odaklanır.
5.2. Türk Hukuku – 4054 sayılı Kanun m.5
Muafiyet kriterleri AB ile uyumludur. Grup muafiyeti tebliğleri ve rehberler, sektör uygulamasını normalize eder. Bireysel muafiyet başvurularında ispat yükü başvurandadır; verimlilik ispatı “nicel ve nitel” kanıtlarla desteklenmelidir. Özellikle veri paylaşımı, sürdürülebilirlik iddia ve standartları, ortak üretim/lojistik gibi işbirliklerinde muafiyet değerlendirmesi yoğun iktisadi analiz gerektirir.
6. Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması (ABİHA m.102 / 4054 m.6)
6.1. Hâkim Durum Tespiti
Her iki sistemde hâkim durum, “rakiplerden, müşterilerden ve nihai olarak tüketicilerden bağımsız hareket etme gücü”dür. Pazar payı, giriş engelleri, ağ dışsallıkları, veri birikimi, çok-yanlı platform dinamikleri ve dikey entegrasyon analizde belirleyicidir. Dijital pazarlarda kullanıcı verisi, erişim kontrolü ve öntanımlı konum gibi parametreler hâkimiyetin kaynağı olabilir.
6.2. Kötüye Kullanma Türleri
Fiyat dışlayıcı uygulamalar: Aşırı düşük fiyatlama (predation), marj sıkıştırması, sadakat indirimleri, yıkıcı hamleler.
Fiyat dışı dışlama/baskı: Bağlama/bağlı satış, ayrımcılık, münhasırlık dayatmaları, temel altyapıya erişimin reddi.
Sömürücü davranış: Aşırı fiyatlama, adil olmayan ticari şartlar.
AB içtihadı, ciddi ekonomik testler (ör. AKZO/Areeda-Turner yaklaşımları, AEC testi, maliyet karşılaştırmaları) ve etkiler çerçevesinde değerlendirme yapar. Türkiye’de de Kurul; veri-temelli ve iktisadi delil odaklı inceleme yürütür; özellikle platform ekonomilerinde kendini kayırma (self-preferencing), arayüz tasarımı ve sıralama algoritmaları gibi davranışları yakından inceler.
7. Birleşme ve Devralmalar: Yoğunlaşma Denetimi
7.1. AB Rejimi (139/2004)
AB düzeyinde “AB boyutuna sahip” işlemler Komisyon denetimine tabidir. Test esası “etkin rekabetin önemli ölçüde engellenmesi” (SIEC) standardıdır. Yatay örtüşmelerde tekelleşme ve koordinasyon riski; dikey/karma işlemlerde girdi-müşteri kapanması, veri ve portföy etkileri incelenir. Taahhütler (yapısal/ davranışsal) koşullu izin için bir araçtır.
7.2. Türkiye Rejimi (4054 m.7 ve Tebliğler)
İzin yükümlülüğü doğuran eşiklerin aşıldığı işlemlerde Kurul değerlendirmesi yapılır. İlgili pazar, yoğunlaşma göstergeleri (HHI), potansiyel rekabet, yakın rakip baskısı ve koordinasyon olasılığı analiz edilir. Teknoloji/yenilik ve veri setlerinin birleşmesi, özellikle dijital işlemlerde önem taşır. Taahhüt mekanizması ve koşullu izin, AB ile paralel şekilde işler.
Not: Türkiye’de son yıllarda birleşme eşiklerinin güncellendiği ve belirli teknoloji teşebbüsleri bakımından niteliksel eşik yaklaşımının güçlendiği görülmektedir; bu, yenilikçi şirket alımlarında “kaçış” riskini azaltmaya yöneliktir.
8. Usul, Delil ve Soruşturma Araçları
8.1. Yetki ve İşbirliği
AB’de 1/2003 sayılı Tüzük, Komisyonun ve Ulusal Rekabet Otoritelerinin (NCA’lar) yetkilerini ve Avrupa Rekabet Ağı (ECN) içi işbirliğini düzenler. Türkiye’de Rekabet Kurumu ve Kurul; önaraştırma, soruşturma, yerinde inceleme, bilgi-belge isteme yetkilerini Kanun m.14-15 ve ikincil düzenlemelerden alır.
8.2. Yerinde İnceleme ve Delil
Dijital aramalar (e-posta, anlık mesajlaşma, bulut ortamları) ve anahtar kelime taramaları kritik önemdedir. İmtiyazlı (avukat-müvekkil) yazışmaların korunması, AB ve Türkiye’de kuraldır; ancak işlevsel sınırlar ve kapsamın tespiti olaya göre yapılır. “Bilgi saklama/temizleme” girişimleri hem esas ihlale hem de usule aykırılık nedeniyle ağırlaştırıcı etki doğurabilir.
8.3. Uzlaşma, Taahhüt, Pişmanlık (Leniency)
AB’de kartel uzlaşması ve etkin pişmanlık (Leniency Notice) yaygın araçlardır. Türkiye’de uzlaşma ve taahhüt kurumları son yıllarda etkinleşmiş; kartellerde pişmanlık yönetmeliği, ihlalin ortaya çıkarılmasında güçlü teşvik oluşturmuştur. Taahhüt (özellikle m.6 ve dikey ihtilaflarda) davransal/dizayn odaklı çözümler sunar; uzlaşma, usul ekonomisi ve ceza indirimi sağlar. Pişmanlıkta başvuru sırası, delil değeri ve işbirliğinin kapsamı temel parametrelerdir.
9. Yaptırımlar ve Caydırıcılık
9.1. Para Cezaları
AB’de ceza üst sınırı ilgili teşebbüsün dünya cirosunun %10’udur; ağırlaştırıcı/hafifletici nedenler, sürenin uzunluğu ve ihlalin niteliği dikkate alınır. Türkiye’de de idari para cezası üst sınırı benzer şekilde ciro üzerinden belirlenir; kartellerde başlangıç oranları ve artırım/indirim katsayılarını düzenleyen yönetmelik uygulanır. Günlük gecikme cezaları (periodic penalty payments) her iki sistemde de uyumun sağlanmasına hizmet eder.
9.2. İsim ve Utandırma / Reputasyon
Kamuya açık kararlar, özette belirtilen ihlal ve para cezaları ile birlikte güçlü itibar riski yaratır. Uyum programı oluşturma, tespit edilen ihlalin tekrarlanmaması ve üst yönetim sahipliğinin güçlendirilmesi, ceza sonrası yeniden yapılanmanın zorunlu parçalarıdır.
10. Özel Hukuk Sonuçları ve Yargısal Denetim
10.1. Tazminat Davaları
AB’de rekabet ihlali nedeniyle zarar görenlerin tazmin hakkı; ABAD içtihadı ve “Private Enforcement” direktifleriyle güçlenmiştir. Passing-on savunması, zarar ve nedensellik ispatı ile tazminatın hesaplanması yönlendirici çerçevededir.
Türkiye’de 4054 sayılı Kanun m.57-59 çerçevesinde özel hukuk yaptırımları mevcuttur. Zarar gören gerçek ve tüzel kişiler, genel mahkemelerde (uyuşmazlığın niteliğine göre asliye ticaret mahkemeleri) tazminat talep edebilir; “zararın üç katına kadar” tazmin hükmü, kartellerde caydırıcılığı artırır. Rekabet Kurulu kararları, hukuk hakimine “bağlayıcı delil” olmasa da güçlü bir başlangıç noktası ve teknik kanaat sağlar; ayrıca Kurul kararı beklenmeden doğrudan tazminat davası açılması da mümkündür. Zarar hesabında “fark teorisi”, karşılaştırmalı pazar analizi, eşleştirilmiş örneklem ve ekonometrik yöntemler uygulanabilir.
10.2. Yargısal Denetim
AB’de Komisyon kararlarının denetimi iki kademelidir: önce Genel Mahkeme, sonra ABAD. Türkiye’de Kurul kararları idari yargıda denetlenir; Ankara idare yargısı ve Danıştay yoluyla hukuka uygunluk incelemesi yürütülür. Son yıllarda hem AB hem Türkiye’de mahkemeler, iktisadi analiz ve veri temelli argümanlara daha fazla ağırlık vermektedir.
11. Sektörel ve Tematik Gündem: Yakınsama ve Ayrışma
11.1. Dijital Piyasalar ve Platformlar
AB’de DMA, “kapı bekçisi” (gatekeeper) olabilecek platformlara ex ante yükümlülükler getirerek (öz-üretim hizmetlerini kayırmama, veri birleştirmeye sınırlamalar, devre dışı bırakılabilir ön-yüklemeler vb.) klasik ex post rekabet denetimini tamamlar. Klasik 101/102 uygulaması yine sürer; DMA kuralları ihlale karşı idari para cezası ve yapısal/davranışsal tedbirler öngörür.
Türkiye’de rekabet hukuku, dijital platform davranışlarını 4054 m.4 ve m.6 çerçevesinde yoğun biçimde denetler; algoritmik fiyatlama, arama/derecelendirme, veri erişimi ve çok-yanlı ağ etkileri başlıca gündemdir. E-ticaret, çevrimiçi aracılık ve pazaryeri uygulamalarına ilişkin sektörel düzenlemeler (tüketici ve ticari mevzuat) rekabet hukukunun yanında tamamlayıcı işlev görür. Yakın gelecekte veri taşınabilirliği, birlikte çalışabilirlik ve API erişimi gibi konularda daha proaktif çözümler beklenmelidir.
11.2. Sürdürülebilirlik Anlaşmaları
AB yatay kılavuzları; emisyon azaltımı, enerji verimliliği ve döngüsel ekonomi gibi ölçülebilir faydalar üreten anlaşmaların 101/3 kapsamında değerlendirilebileceğini açıklığa kavuşturur. Türk uygulaması da benzer bir yönelim içindedir: ölçülebilir çevresel faydanın ortaya konması, tüketiciye adil payın yansıtılması ve rekabet kısıtlamasının zorunlu/ orantılı olması şarttır. “Yeşil iddialar”ın kanıtlanabilirliği (ispat standardı) ve ölçüm metodolojisi kritik önemdedir.
11.3. Veri Ekonomisi, Gizlilik ve Rekabet
Veri, rekabet parametresi olarak kalite, inovasyon ve kişiselleştirme üzerinde doğrudan etkilidir. AB’de GDPR ile rekabet hukuku arasında komplementer bir ilişki kurulur; veri birleştirme, hedefli reklamcılık ve çapraz pazar kaldıraçlama davranışları rekabet ve gizlilik kesişiminde değerlendirilir. Türkiye’de KVKK ve rekabet hukuku etkileşimi giderek önem kazanmaktadır; veri taşınabilirliği ve birlikte çalışabilirlik, hâkim durum analizinde ve taahhüt dizaynında belirleyici olabilir.
12. Uyum Programları ve Kurumsal Yönetişim
12.1. Program Tasarımı
Her iki sistemde de etkili bir rekabet uyum programı; üst yönetim taahhüdü, risk haritalaması (yatay/dikey, ihaleler, bilgi değişimi, platform kuralları), politika ve prosedürler, eğitim, denetim ve iç raporlama kanallarını içerir. Tedarik, satış, marka, hukuk ve veri/ürün ekiplerinin birlikte çalışması şarttır.
12.2. İhlal Riskini Azaltan Pratikler
— Toplantı ve yazışmalarda hassas bilgi paylaşımından kaçınma,
— Çevrimiçi kanal stratejisinde yeniden satış fiyatı tespiti (RPM) ve paralel kısıtlar konusunda açık kırmızı çizgiler,
— Müşteri ve bölge tahsisine ilişkin kuralların muafiyet koşullarına uygunluğu,
— Platform içi sıralama/erişim kriterlerinin şeffaflığı ve nesnelliği,
— Veri minimizasyonu, erişim logları ve “Chinese wall” mekanizmaları,
— İç soruşturma ve ivedi “stop-the-bleed” protokolleri.
13. Karşılaştırmalı Değerlendirme: Yakınsama, Farklılaşma ve Stratejik Çıkarımlar
-
Normatif yakınsama: 4054 sayılı Kanun’un m.4-6-7 kurgusu, ABİHA 101-102 ve EUMR ile işlevsel olarak uyumludur. Muafiyet, de minimis, leniency, uzlaşma/taahhüt gibi araçlar da paraleldir.
-
Kurumsal kapasite ve içtihat derinliği: AB’de Komisyon ve ABAD karar pratiği; sektör rehberleri, piyasa incelemeleri ve etki analizleriyle çok katmanlıdır. Türkiye’de Kurul uygulaması giderek zenginleşmekte, idari yargı denetimi iktisadi ispatı daha merkezî konuma taşımaktadır.
-
Dijital piyasa vizyonu: AB’nin DMA ile ex ante yaklaşımı, Türkiye’de henüz genel rekabet hukuku araçlarıyla (ex post) karşılanmaktadır. Ancak taahhüt/uzlaşma, algoritma ve veri odaklı çözümlerle esnek bir “case-by-case” müdahale mümkündür.
-
Birleşme kontrolü ve inovasyon: AB’de SIEC testi ve veri/ekosistem etkileri derinlemesine incelenir. Türkiye’de eşik ve niteliksel kriterlerin güncellenmesi, “killer acquisition” riskini azaltma iradesini gösterir.
-
Özel hukuk yaptırımları: AB’de private enforcement kurumsal ve yoğun; Türkiye’de üç katına kadar tazmin imkânı güçlü bir caydırıcılık sunar. Uygulamada iktisadi zarar ispatı için metodolojinin güçlendirilmesi önemlidir.
-
Sürdürülebilirlik ve kamu politikaları: AB’de ölçülebilir çevresel faydalar üzerinden muafiyet daha sistematik çerçeveye oturmuş durumdadır; Türkiye’de de hızla yakınsama beklenir.
-
Uyum ve yönetişim: Her iki sistemde de kurumsal uyum, üst yönetim sahipliği ve veri yönetişimi rekabet riskini azaltmanın anahtarıdır.
14. Sonuç
Türk rekabet hukuku, doğuşundan itibaren AB müktesebatı ile uyum arayışı sayesinde kurumsal ve normatif açıdan ileri bir aşamadadır. Güncel eğilimler—dijital piyasalar, veri ekonomisi, sürdürülebilirlik ve platform yönetişimi—her iki sistemde de gündemin merkezindedir. AB’nin ex ante nitelikli DMA yaklaşımı, Türkiye’de ex post rekabet araçları ve sektör düzenlemeleriyle dengelenmektedir. Uygulamada yakınsama sürecinin hızla devam edeceği öngörülebilir: iktisadi analiz derinliği, veri odaklı ispat, esnek taahhüt mimarisi ve ölçülebilir tüketici faydası rekabet hukukunun geleceğinde belirleyici olacaktır.
Pratik açıdan şu üç öneri, her iki sistemde de “başarılı uyum” için kritik önemdedir:
-
Önleyici Uyum: Yatay/dikey risklerin haritalanması, çevrimiçi satış ve platform kuralları için açık politika metinleri ve eğitim.
-
Veri ve Algoritma Yönetişimi: Erişim kontrolleri, kayıt altı karar süreçleri, şeffaf kriterler ve denetlenebilirlik.
-
Olay Yönetimi ve İspat Hazırlığı: İç soruşturma protokolleri, hızlı durdurma mekanizmaları, iktisadi kanıt stratejisi ve taahhüt/uzlaşma yol haritaları.
Türkiye açısından en rasyonel strateji; AB’deki içtihat ve rehber güncellemelerini yakından izlemek, sektörel farklılıkları dikkate alan davaya özgü (case-by-case) iktisadi analiz kapasitesini kurumsal olarak güçlendirmek ve dijital ekonomide veri temelli yenilikçiliği teşvik ederken erişim, birlikte çalışabilirlik ve adil oyunun kurallarını şeffaf biçimde tesis etmektir. Böylece hem tüketici refahı ve etkinlik artırılacak hem de girişimcilik iklimi sağlam temellere oturacaktır.