TEDAVİYİ REDDETME HAKKI NEDİR ?
İnsanların toplumsal yaşamda çeşitli hakları ve sorumlulukları vardır. Bu durum, bireylerin topluluk içinde yaşaması ve birbirlerine olan temel insani ihtiyaçlarıyla ilgilidir. Hukuk, bu sosyal ilişkileri düzenlerken, farklı alanlarda ortaya çıkan uyuşmazlıklara taraf olan kişilerin de belirli hak ve yükümlülükleri olduğunu kabul eder. Örneğin, iş hukukunda işveren ve işçi, sözleşmelerde taraflar, idare hukukunda idare ve vatandaş arasında hak ve sorumluluklar bulunur.
Bizim burada özellikle inceleyeceğimiz alan, sağlık hukukudur. Sağlık hukukunda temel olarak hasta ve doktor ilişkisi öne çıkar. Doktor tarafında hastane veya diğer sağlık personelleri de yer alabilir, ancak hasta tarafı genellikle değişmez. Hastanın tedavi sürecindeki yükümlülükleri, iş birliği yapmak, doktorun tavsiyelerine uymak, tedaviye rıza göstermek ve ödeme yapmak gibi konuları kapsar. Bu yükümlülükler, tedavinin sorunsuz ve etkin bir şekilde devam etmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur.
Özellikle önem arz eden konu ise hastaların sahip olduğu haklardır. Bu haklar, hastaların tedavi sürecinde maddi, manevi ve fiziksel olarak korunmalarını sağlamayı amaçlar. Bu bağlamda, ele alacağımız en önemli hak, hastaların tedaviyi reddetme hakkıdır.
Hastaların hastaneye başvurduklarında kendilerine önerilen tedaviyi kabul etmek zorunda olup olmadıkları önemli bir sorudur. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 25. maddesi şu şekildedir: “Kanunen zorunlu haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak kaydıyla, hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetme veya durdurma hakkına sahiptir. Bu durumda, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçlar hastaya ya da kanuni temsilcilerine anlatılmalı ve bunu gösteren yazılı belge alınmalıdır. Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar başvurmasında aleyhine kullanılamaz.”
Bu madde, hastaların kendilerine önerilen tedaviyi kabul etmek zorunda olmadığını açıkça belirtir. Tedaviyi reddetme hakkı, kişinin doktoruyla olan memnuniyetsizlik, tedavi sürecinin uzaması veya gereksiz testlerin yapılması gibi durumlarda devreye girebilir. Ancak bu hakkı kullanmadan önce doktorun, hastayı tedaviye devam edilmemesi durumunda karşılaşabileceği olası riskler ve sonuçlar hakkında bilgilendirme yapması gerekir. Eğer hasta hala tedaviyi reddetmek istiyorsa, yazılı bir belge ile bu karar kayıt altına alınmalıdır. Böylelikle tüm sorumluluk hasta ve yakınlarına devredilir. Hastanenin ya da doktorun bu aşamadan sonra herhangi bir olumsuz sonuçtan sorumlu tutulması mümkün olmaz.
Tedaviyi reddetme hakkı kullanıldığında, bu durum hastanın gelecekte aynı hastaneye başvurmasına engel teşkil etmez. Hastane, bu durumu hastanın aleyhine kullanamaz. Bu, hukuki bir zorunluluktur ve kişinin sağlık hizmetine erişiminin kesintiye uğramaması için önemlidir. Aksi takdirde, hastanelerin hastaları kabul etmeme durumu doğar ve bu durum, toplum sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Bir diğer önemli konu, tedaviyi reddetme hakkının bazı zorunlu hallerde geçerli olup olmadığıdır. Acil durumlar, tedaviyi reddetme hakkının sınırlanabileceği durumlardan biridir. Kişinin bilincinin kapalı olduğu acil vakalarda, tedaviye devam edilip edilmeyeceği konusunda doktorlar karar vermelidir. Örneğin, dini inançları gereği kan naklini reddeden Yehova Şahitleri gibi durumlar bu bağlamda değerlendirilebilir. Bilinci kapalı bir şekilde hastaneye getirilen bir Yehova Şahidi için doktor, varsayılan rıza ilkesine dayanarak müdahale edebilir. Ancak kişinin bilinci yerindeyken tedaviyi reddetmişse, doktorun müdahalede bulunması yasaktır.
Tedaviyi reddetme hakkı kullanıldığında ve hasta bu sebeple hayatını kaybettiğinde, ötenazi kavramı gündeme gelir. Ötenazi, hastanın yaşamının sonlandırılması amacıyla tıbbi müdahalede bulunulmasıdır. Ülkemizde aktif ötenazi yasaklanmış olup, pasif ötenaziye dair net bir düzenleme bulunmamaktadır. Hastanın rızası olmadan doktorun müdahale etmemesi yasal olarak suç teşkil eder. Bu nedenle, tedaviyi reddetme hakkı, kişinin hayatı tehlikeye girse dahi saygı duyulması gereken bir haktır.
Tedaviyi reddetme hakkı, kişinin kendisi tarafından kullanılmalıdır. Vesayet altında bulunan bireyler veya çocuklar için bu hakkın kullanımı ise farklılık gösterir. Kişi, kendi adına bu hakkı kullanabilir ancak başka bir kişi için, tıbbi olarak gerekli olan bir tedaviyi reddetme hakkına sahip değildir.
Sonuç olarak, tedaviyi reddetme hakkı, bireyin sağlık hukukundaki en temel haklarından biridir. Ancak bu hakkı kullanmadan önce, hastalar sorumluluklarının farkında olmalı ve iyi düşünmelidir. Çünkü bu hak kullanıldığında, tedavi sürecinde oluşabilecek olumsuz sonuçlardan hastane ya da doktorlar sorumlu tutulmayacaktır.