Taşınmazın Beş Yıl İçinde Kamulaştırılmaması Nedeni İle Bedelinin Ödenmesi Talebi Dava Dilekçesi
NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ’NE
ANKARA
DAVACI: [Adı ve Soyadı] – [Adres]
VEKİLİ: [Avukat Adı ve Soyadı] – [Adres]
DAVALI: [Belediye Adı] – [Adres]
KONU: [İl Adı], [İlçe Adı], [Mahalle Adı], [Pafta No], [Parsel No] tapuya kayıtlı gayrimenkulün İmar Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca 5 yıl içerisinde kamulaştırılmaması sebebiyle bedelinin ödenmesi hakkındadır.
BAŞVURU TARİHİ: [Başvuru Tarihi]
CEVAP TARİHİ: [Cevap Tarihi]
DAVA TARİHİ: [Dava Tarihi]
AÇIKLAMALAR:
- Müvekkilim [Adı ve Soyadı], [İl Adı], [İlçe Adı], [Mahalle Adı], [Pafta No], [Parsel No] tapuya kayıtlı gayrimenkulün tek başına malikidir. [İlçe Adı] Belediyesi’nin [Tarih] tarihli ve [Karar No] sayılı kararı, Büyükşehir Belediyesinin [Tarih] tarihli kararı ile onanan imar plan değişikliği ile dava konusu gayrimenkulün bir kısmı X Adlı Sosyal Tesisleri alanı, diğer kısmı ise park alanı olarak belirlenmiş ve ilan edilen plan değişikliği kesinleşmiştir. Dilekçemiz ekinde sunulan [Belediye Adı] İmar Bilgi Formu’ndan da görüleceği üzere, dava konusu gayrimenkulün tamamı [M2] m² olup, %30’luk kısmı park alanı olarak belirlenmiştir. (EK 1: [Belediye Adı]’nden alınmış imar bilgi formu)
- [Yıl] yılında yapılan plan değişikliğinden bu yana dava konusu gayrimenkulün park alanı olarak belirlenen kısmının ifrazı ile kamulaştırılması yapılmamıştır. Müvekkilim bugüne kadar gayrimenkulün aynından doğan tüm vergileri ödemiştir. Park alanı olarak belirlenen kısım nedeniyle müvekkilim taşınmazı ile ilgili tasarrufta bulunaması imkansız hale gelmiştir. Kamusal alan olarak belirlenen alanda gelir getirici hiçbir tasarrufta bulunamadığından ve taşınmazı başkaları tarafından da talep edilmesi pek mümkün görünmemekte müvekkil zarara uğramaktadır. Dilekçemiz ekinde sunulan [Belediye Adı]’nin cevabi dilekçesinden de görüleceği üzere (EK 2: [Belediye Adı]’nin [Tarih] tarihli cevabi dilekçesi), [Tarih] tarihli dilekçemiz ile [Belediye Adı]’nden dava konusu taşınmazın kamulaştırılması talep edilmiş, ancak [Tarih] tarihli cevabı dilekçede kamulaştırma programı dahilinde değerlendirileceği belirtilmiştir. İdarenin kamulaştırma yapılacağı yönündeki beyanı ise belirsizdir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun İMAR PROGRAMLARI VE KISITLILIK HALİ başlıklı 10. maddesi gereğince, belediyeler imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar ve bu programlar belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir ve bu alanların kamulaştırılması bu program süresi içinde gerçekleştirilir. İmar programlarında umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder. Gereğince dava konusu gayrimenkulün belirli süre içinde kamulaştırılması gerekirken, bugüne kadar talebimize rağmen kamulaştırma işlemi yapılmamıştır. İmar durumunda da bugüne kadar herhangi bir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla müvekkilimin zararı devam etmektedir ve araziden istifadesi imkânsız hale gelmiştir.
- Anayasamızın 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddede, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmü yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Hakan Arı/Türkiye Davası (Başvuru No: 13331/07) 11.01.2011 tarihinde verdiği kararda, “… AİHM başvuranın, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kaldığı yönünde düşünmeye sevk etmektedir. AİHM, bu nedenle Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmaktadır.” gerekçesiyle Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Bu karar dilekçemiz ekindedir (EK 3). Danıştay 6. Dairesi de 2011/8152 E 2013/2702 K sayılı kararında, AİHM’nin 13331/07 başvuru numaralı kararını gerekçe olarak kullanmıştır.
- Adli yargı da bu tür haksız uygulamaların mülkiyet hakkının özüne dokunduğuna ilişkin kararlar vermeye başlamıştır. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 günlü, E: 2010/5-662 K: 2010/651 sayılı kararında; “… uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan İdarece engellendiği kuşkusuzdur.” denilmektedir. Bu karar da dilekçemiz ekindedir (EK 4).
- Uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas yapılmaması, davalı İdarece başvuru yapılmasına rağmen gereklerin yapılması bakımından suskun kalması nedeniyle müvekkil,mülkiyet hakkına müdehalenin orantısız külfetlerine maruz bırakılmıştır.Sonuç, idarenin eylemi, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir özelliğe sahiptir.
- Davacı müvekkil, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan, alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kalmaktadır. İmar uygulamasıyla dava konusu gayrimenkulün kamusal alan olarak ilan edilmesi, yapılaşma imkânını ortadan kaldırmış ve davacıyı zarara uğratmıştır. İmar uygulamasının üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, davalı idare mevzuat gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiştir. Oluşan durum, davacının mülkiyet hakkını zedelemekte,mülkiyer hakkını anlamsız hale getirmektedir.
- İdare, davacı müvekkilin uğradığı zararı, ancak dava konusu taşınmazın kamulaştırılması suretiyle giderebilir. Açılmış olan dava ile davalı idare, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirme yaparak gayrimenkulün değerini tespit etmeli ve Kamulaştırma Kanunu hükümlerini göz önünde bulundurmalıdır. Kamulaştırma Kanunun 15. maddesi uyarınca bilirkişi kurulunun oluşturulması ve 11. madde gereğince değerin tespit edilerek zararın karşılanması gerekmektedir.
- Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, aralarında emlak değerleme uzmanının da bulunduğu bilirkişi kurulunca, taşınmazın cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek tüm nitelik ve unsurlar, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre net gelir, özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri gibi tüm objektif ölçütler belirlenmeli ve taşınmaz bedeli tespit edilerek davacıya ödenmesine karar verilmelidir.
- Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle müvekkilin zararının giderilmesi gerekmektedir. İYUK hükümleri uyarınca fazlaya ilişkin talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik [TL Miktarı] TL’nin dava tarihi itibariyle ticari faizi ile birlikte davalı idare tarafından tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini talep etmekteyiz. Yeni düzenleme ile 2577 sayılı İYUK’un 16’ncı maddesinin 4. fıkrasına “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” hükmü eklenmiştir. Bu sebeple davamız şimdilik [TL Miktarı] TL üzerinden açılmıştır.
DELİLLER:
- AİHM kararları
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları
- Danıştay Kararları
- [Belediye Adı]’nin [Tarih] tarihli cevabı
- Bilirkişi incelemesi
- Kamu ve özel kurum ekspertiz raporları
- [Tarih] tarihli Kamulaştırma Başvurumuz
- Tapu kayıtları
- İlçe ve Büyükşehir Belediyesinin imar kayıtları ve sair yasal delil
HUKUKİ SEBEPLER: İlgili yasal mevzuat
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda kısaca arz ve izah ettiğimiz nedenler ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle, müvekkilin zararını karşılamak amacıyla İ.Y.U.K. 16. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik [TL Miktarı] TL’nin tazminat olarak ödenmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı idareye tahmiline karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim.
[Tarih]
[Avukatın Adı ve Soyadı]
[Avukatın İmzası]