Sözleşmelerde İrade, Beyan Bozuklukları
Bir hukuki işlemin temel kurucu unsurunu irade açıklaması teşkil eder. İrade açıklaması irade ve beyan unsurlarından oluşur. Geçerli bir irade açıklamasında irade ve beyan birbirine uygun olmalıdır. Bazı durumlarda irade ile beyanın birbirine uygun olmadığından söz edilir. Bu uygunsuzluk irade sakatlığı olarak nitelendirilir. Türk Borçlar Kanunu’nda irade bozuklukları; “yanılma” (hata), “aldatma” (hile) ve “korkutma” (cebir ve tehdit) başlıkları altında düzenlenmiştir. Yanılma kendi içinde “açıklamada (beyanda) yanılma” ve “saikte yanılma” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Sağlıklı olarak oluşan iradenin muhataba karşı açıklanması sırasında, irade ile beyan arasında bir uyumsuzluk meydana gelmişse beyan bozukluğu söz konusudur.
İrade Sakatlığı Halleri
Hata
İrade açıklamasında bulunan kişinin istemeyerek iradesine uymayan bir beyanda bulunmasıdır. Hata beyanda hata ve saikte hata olmak üzere ikiye ayrılır. Borçlar kanunu yalnızca esaslı hatayı geçersizlik sebebi kabul eder. Yanılma (Hata) TBK’da iki farklı şekilde düzenlenmiş durumdadır. İlk durumda, yanılma, irade ile beyan arasındaki uyumun bozulmasına sebep olan açıklamada yanılmadır. İkinci durumda gerçekle örtüşmeyen yanlış bir düşünce, bozuk bir irade söz konusudur. TBK m.30’a göre sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf sözleşme ile bağlı olmaz. Esaslı yanılmanın sözleşmeye etkisi TBK m.39’da yanılma sebebiyle sözleşme yapan taraf yanılmayı öğrendiği andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse sözleşmeyi onamış sayılır.
Esaslı Hata Halleri
Bu hata halleri 4 başlık altında toplanabilir.
Beyan hatası
Beyanda hata halinde kişinin hukuki işlemi yapmaya yönelik iradesi sağlıklı bir şekilde oluşmakta ancak iradenin açıklanması aşamasında irade ile beyan arasında uygunsuzluk meydana gelmektedir. Esaslı hata kabul edilebilecek haller TBK m.24/1 de sayılmıştır. Bunlar hukuki işlemin niteliğinde hata, hukuki işlemin konusunu teşkil eden şeyde hata, şahısta hata, edim veya karşı edim miktarında hata.
Saik hatası
Saik hatasında, yanlış değerlendirmelerle, kişinin hukuki işlem yapmaya yönelik iradesinde bir bağ olmalıdır. (Uygun illiyet bağı). Saikte hata halinde kişinin gerçek iradesi ile açıkladığı iradesi arasında fark olmayıp, yalnızca iradenin oluşumuna neden olan hata söz konusudur.
Hile
Bir kimsenin irade beyanı üzerinde yanlış bir kanaat oluşturarak sözleşmenin yapılmasını sağlamaktır.
Tehdit ve cebir
Tehdit, Borçlar Kanunun 29. ve 30’uncu maddelerinde düzenlenmiştir. TBK m.29/1’e göre bir kimse sözleşmenin karşı tarafının ya da üçüncü bir kişinin tehdidi neticesinde sözleşme yapmışsa bununla bağlı değildir. Tehditten söz edilebilmesi için, hukuki işlemi yapan kişiye ya da yakınlarına yönelmiş bir tehlike söz konusu olmalıdır.
İrade sakatlığı altında yapılan sözleşmenin geleceği, iradesi sakatlanan tarafın karar ve davranışına bağlıdır. Sözleşme, iradesi sakatlanan tarafın kararına kadar askıdadır.
Konuya ilişkin Yargıtay kararı
19.Hukuk Dairesi 2014/5270 E., 2015/2100 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kâğıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. … gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, müvekkilinin icra takibine konu senedin alacaklısına herhangi bir borcunun bulunmadığını, senedin kendisine hile ve aldatma ile işyeri evrakı arasında imzalattırıldığını öğrendiğini, şikayet üzerine Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2012/1754 Hz. nolu dosya üzerinden soruşturma başlatıldığını ileri sürerek, senedin bedelsiz olduğunun tespiti ile icra takibinin iptaline, bedelsizlik iddiasının kabul edilmemesi halinde müvekkilinin irade bozukluğu, hata, hile ve iradesi dışında elinden çıkan davaya konu senedin hükümsüzlüğüne, borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline, kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, iddiaların doğru olmadığını, davacının İcra Hukuk Mahkemesi’nde açmış olduğu imzaya itiraz davası reddedilince alacağı ödememek için bu davayı açtığını ileri sürerek, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere ve dinlenen tanık beyanlarına göre, davacının davaya konu senedin hile ile işyerindeki diğer evraklar arasında imzalatıldığı ve bu nedenle iradesinin sakatlandığı, senedin butlan nedeniyle geçersiz olduğu iddiası ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 18.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Tüm detaylara ve aklınızda bulunan sorulara cevap bulmak için Av. Ferhat Kule ile görüşebilirsiniz.
Merve Zengin