Rekabet Hukuku Kuralları ile Uyum Sağlayan Sürdürülebilirlik Anlaşmaları
Giriş
Son yıllarda küresel ölçekte iklim krizi, çevresel sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm, hukuk düzenlerinin en önemli gündem başlıklarından biri haline gelmiştir. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı (Green Deal), Paris İklim Anlaşması ve ulusal mevzuatlardaki çevresel yükümlülükler, şirketleri yalnızca ekonomik kâr elde etme hedefiyle değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal fayda yaratma sorumluluğu ile hareket etmeye zorlamaktadır.
Bu bağlamda şirketler, karbon emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerjiye geçiş, döngüsel ekonomi projeleri veya sürdürülebilir tedarik zinciri uygulamaları gibi alanlarda ortak hareket etme ihtiyacı duymaktadır. Ancak bu tür işbirlikleri, doğası gereği rekabet hukukunun sınırlarını zorlayabilmektedir. Çünkü rakipler arasında yapılan anlaşmaların, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında “rekabeti kısıtlayıcı anlaşma” olarak nitelendirilmesi mümkündür.
İşte bu noktada, rekabet hukuku kuralları ile uyumlu sürdürülebilirlik anlaşmaları gündeme gelmektedir. Bu anlaşmaların amacı, hem çevresel faydayı hem de adil rekabet düzenini birlikte güvence altına almaktır.
I. Rekabet Hukukunda Genel Çerçeve
1. Rekabet Hukukunun Temel İlkeleri
Türk rekabet hukuku, 4054 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olup esas itibariyle şu alanları kapsar:
-
Madde 4: Rekabeti kısıtlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararları yasağı
-
Madde 6: Hakim durumun kötüye kullanılması yasağı
-
Madde 7: Birleşme ve devralmaların rekabeti önemli ölçüde azaltacak şekilde yapılmasının yasaklanması
Sürdürülebilirlik anlaşmaları, özellikle Madde 4 kapsamında değerlendirilir. Çünkü bu tür anlaşmalar, rakipler arasında fiyat, üretim miktarı, pazar paylaşımı veya diğer rekabet parametrelerini doğrudan etkileyebilir.
2. Muafiyet Kuralları
4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi, rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaların bazı koşullarda muafiyet alabileceğini düzenler. Şartlar şunlardır:
-
Malların üretim veya dağıtımında iyileşme ya da ekonomik/teknik gelişme sağlanması
-
Tüketicilerin bu gelişmelerden yarar sağlaması
-
Rekabetin ilgili pazarda önemli ölçüde ortadan kalkmaması
-
Sınırlamaların amaca ulaşmak için zorunlu olması
Dolayısıyla, sürdürülebilirlik anlaşmaları “toplumsal fayda” kriterini güçlü biçimde ortaya koyabildiği sürece, muafiyet alma ihtimali oldukça yüksektir.
II. Sürdürülebilirlik Anlaşmalarının Hukuki Niteliği
1. Tanım
Sürdürülebilirlik anlaşmaları, çevresel, sosyal veya ekonomik sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak amacıyla işletmeler arasında yapılan işbirlikleri olarak tanımlanabilir. Örneğin:
-
Tek kullanımlık plastiklerin aşamalı olarak kaldırılması için rakip firmaların işbirliği
-
Tarımda pestisit kullanımını azaltmaya yönelik ortak standartların getirilmesi
-
Enerji verimliliği projelerinde ortak yatırım yapılması
2. Türleri
Sürdürülebilirlik anlaşmaları genellikle şu başlıklarda toplanabilir:
-
Çevresel sürdürülebilirlik anlaşmaları (karbon azaltımı, geri dönüşüm, yeşil enerji)
-
Sosyal sürdürülebilirlik anlaşmaları (çocuk işçiliği yasağı, işçi haklarının korunması)
-
Ekonomik sürdürülebilirlik anlaşmaları (yerel üreticilerin desteklenmesi, adil ticaret)
3. Riskli Alanlar
Her ne kadar amaç kamu yararına olsa da, bu anlaşmaların rekabeti sınırlama riski vardır:
-
Fiyat koordinasyonu (örneğin, “sürdürülebilir üretim maliyetlerini fiyatlara yansıtma” anlaşmaları)
-
Pazar paylaşımı (örneğin, “bu bölgedeki yeşil yatırımı ben yapayım, diğer bölgeyi sen yap” yaklaşımı)
-
İnovasyonun yavaşlaması
III. Avrupa Birliği ve Uluslararası Yaklaşımlar
1. Avrupa Komisyonu Kılavuzları
AB rekabet hukuku, TFEU madde 101 çerçevesinde Türkiye ile benzer düzenlemeler içerir. 2022 yılında yayımlanan Yatay İşbirliği Anlaşmaları Kılavuzu, sürdürülebilirlik anlaşmalarına özel hükümler getirmiştir.
Komisyon, çevresel faydaların tüketicilere doğrudan veya dolaylı yansıması durumunda bu tür anlaşmalara olumlu yaklaşmaktadır. Örneğin:
-
Tüm otomotiv üreticilerinin karbon emisyon standartlarını yükseltmesi
-
Gıda üreticilerinin hayvansal refahı gözeten minimum koşullarda anlaşması
2. OECD ve Diğer Uluslararası Rehberler
OECD, rekabet otoritelerinin çevresel hedeflere duyarsız kalmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Hollanda Rekabet Otoritesi (ACM) ve İngiltere Rekabet Kurumu (CMA) da bu konuda öncü kararlar vermektedir.
IV. Türk Hukuku Açısından Değerlendirme
1. Rekabet Kurulu’nun Tutumu
Türk Rekabet Kurulu henüz sürdürülebilirlik anlaşmalarına ilişkin çok sayıda içtihat üretmemiştir. Ancak AB hukukuna paralel bir yaklaşımın benimsenmesi muhtemeldir.
2. Muafiyet Başvurusu Süreci
Şirketler, sürdürülebilirlik anlaşmalarını uygulamadan önce Rekabet Kurulu’na bireysel muafiyet başvurusu yapabilir. Başvuruda şu hususların özellikle vurgulanması gerekir:
-
Sağlanacak çevresel faydaların ölçülebilirliği
-
Bu faydaların tüketicilere nasıl yansıyacağı
-
Rekabeti sınırlayıcı etkilerin zorunlu ve asgari seviyede olması
3. Örnek Senaryo
Türkiye’de faaliyet gösteren büyük market zincirlerinin, tek kullanımlık plastik poşetleri tamamen kaldırmak için anlaşma yapması düşünülebilir. Bu durumda:
-
Çevresel fayda açıktır (plastik kirliliğinin azaltılması)
-
Tüketiciler uzun vadede fayda sağlayacaktır
-
Ancak, fiyatların koordineli şekilde artırılması riski yaratmamalıdır
V. Sürdürülebilirlik Anlaşmalarının Yapılandırılması
1. Hukuka Uygunluk İçin İlkeler
-
Şeffaflık
-
Tüketici faydasının ölçülmesi
-
Rekabet parametrelerinin korunması
-
Gerekli ve orantılı sınırlamalar
2. Sözleşme Maddeleri
Bir sürdürülebilirlik anlaşmasında şu maddelere yer verilmesi önerilir:
-
Amaç ve kapsam: Çevresel hedeflerin net tanımı
-
Uygulama süresi: Belirli sürelerle sınırlama
-
Şeffaf raporlama: Sonuçların kamuya açıklanması
-
Denetim mekanizmaları: Bağımsız kuruluşlarca izleme
-
Rekabeti koruyucu hükümler: Fiyat veya miktar koordinasyonundan kaçınma
3. Uyumluluk Programları
Şirketler, kendi bünyelerinde rekabet hukuku uyum programları geliştirerek çalışanlarını bu konularda bilinçlendirmelidir.
VI. Sürdürülebilirlik ve Rekabet Hukukunun Geleceği
Dünya genelinde iklim değişikliğinin aciliyeti, rekabet hukukunu da dönüştürmektedir. Artık rekabet otoriteleri, sadece fiyat ve tüketici refahı ekseninde değil, uzun vadeli toplumsal fayda perspektifinde karar vermeye başlamıştır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği ilişkisi de dikkate alındığında, Rekabet Kurulu’nun AB pratiğine yakın bir çizgi benimsemesi beklenmektedir.
Sonuç
Rekabet hukuku ile uyumlu sürdürülebilirlik anlaşmaları, günümüz dünyasında hem işletmeler hem de toplum açısından kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Ancak bu anlaşmaların hukuki güvenceye kavuşturulması ve rekabeti haksız şekilde sınırlamaması kritik önemdedir.
Şirketler, bu tür anlaşmaları hayata geçirirken şu adımları takip etmelidir:
-
Hedeflenen çevresel veya sosyal faydayı somutlaştırmak
-
Rekabeti sınırlayıcı etkileri minimuma indirmek
-
Rekabet Kurulu’ndan muafiyet başvurusu yapmak
-
Uygulamada şeffaflık ve denetim mekanizmalarını hayata geçirmek
Böylelikle hem sürdürülebilir bir gelecek hem de adil bir piyasa düzeni birlikte sağlanabilecektir.