Niteliğine Göre Marka Çeşitleri ve Hukuki Uygulama
Hukuki mevzuata göre tescil edilebilecek olan işaretler, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt edilebilecek olması koşulunu sağlaması ile sınırlı sayı ilkesi ile belirtilmemiş olduğundan çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretlerdir. Misalen, renk de bu şekilde ifade edilebilecek, soyut olarak tescil edilip edilemeyeceği tartışmalı bir tür işarettir. Somut bakımdan tescil için incelemek gerektiğinde; renk bir şeklin, bir gösterimin, bir çizimin veya üç boyutlu bir biçimin parçası olabilir. Marka, renkli bir biçim markası olarak kullanılabilir. Bunun yanında malın paketinin veya malın kendisinin kareli, çizgili, desenli olması da mümkündür.
Belirli bir konuyla, malla, hizmetle ilişkilendirilen ancak hangi amaçla kullanılacağı belirlenmiş olmayan bir renk veya renk kombinasyonu, renklerin kullanıldığı bir desen de soyut olarak markanın koruması kapsamında yer alabilir. Ancak yine bu hangi çerçevede kullanılacağı belirlenmemiş renkler veya kombinasyonların soyut olarak tescil edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. AB Marka Ofisi, soyut renklerin de marka olarak seçilebileceği görüşündedir. Doktrinde de bu konu tartışmalı ve ikilemli olmakla birlikte Yargıtay renklerin bağımsız olarak marka yapılamayacağı görüşündedir.
İlgili bir Yargıtay kararını inceleyelim:
Yargıtay 11. HD’nin 28.10.1997 tarihli, 1997/8257 E., ve 1997/7514 K. sayılı kararına konu olan olayda davacı, 1962 yılından beri sıvılaştırılmış petrol gazı ve dağıtım faaliyetlerini sürdüren müvekkilinin yıllardır gümüş rengi tüpler içinde pazarlama yaptığını, 10.07.1989 tarihinde de “gümüş rengi” ibaresini marka olarak tescil ettirdiğini, davalı ise 20 yıldan beri tüplerinde kahverengi rengini kullanmakta iken, son zamanlarda “gümüş alüminyum” rengini kullanmaya başladığını, hatta tüp ağzındaki siboplar yönünden de benzerlik sağladığını ifade etmiştir. Davacı vekili; davalının kullandığı tüpler ile iltibas yarattığını ileri sürerek, davalının markasındaki “alüminyum beyaz renk” ibaresinin çıkarılarak terkinini, haksız rekabetin menini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilin markasının tescilli olduğunu, renklerin tekel altına alınamayacağını, iltibasa neden olacak bir durum bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Yerel mahkeme; gerek 551 sayılı Marka KHK m. 4 gerekse 556 sayılı Marka KHK uyarınca renklerin bağımsız olarak marka konusu yapılamayacağını, ülkemizde aynı alanda faaliyet gösteren firmalardan büyük çoğunluğunun “metalik gümüş” , “gri renk” sözcüklerini tescil ettirdiklerini, doğadaki sınırlı renklerden biri hakkında tekel hakkı tanınmasının mümkün olmayacağını, ürünlerin satışa arz ediliş biçimi, hitap ettiği tüketici kesim dikkate alındığında tüketicinin yanılmayacağını, sonucu itibariyle iltibas ve haksız rekabet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bu karar Yargıtay’ca onanmıştır.
İlgili mevzuatta “çizimle görüntülenebilme veya benzer biçimde ifade edilebilme, baskı yoluyla yayınlanabilme ve çoğaltılabilme” şartını dolaylı yoldan çizimsel ifadesinin mümkün olması nedeniyle ses ve melodi de yerine getirdiği için ses ve melodinin de marka olabildiği kabul edilmektedir. Bu markalar, o ürün için ayırt edici olan ve üründen yararlanan kişiler için o ürün bazında bir çağrışım oluşturan markalardır. Bu markaların müzikal türde olması gibi bir şart da belirlenmemiştir. Seslendirilen herhangi bir; doğada meydana gelen ses, slogan, bilgisayar ortamında hazırlanan yapay ses vs. ayırt etme koşulunu taşımaları ile marka olabilir. Radyo ve TV programlarında kullanılan jingle’lar gibi o radyoyu ya da TV programını tanıtıcı işaretler de bunlar gibi ses markasıdır.
Bir biçimin ya da ambalajın veya başkaca bir üç boyutlu işaretin marka olarak tescili doktrinde tartışmalı olup ağırlıklı görüş bu biçimlerin KHK’ye göre korunduğu sonucuna varmıştır.
Yargıtay 12.11.1999 tarihli kararında, dikdörtgen biçiminde, üst yandan sonra kapaklı, kızıl kahverengi karışımı rengi içeren yabancı sigara ürününün kutusunun KHK m.5’te öngörülen başka bir işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan niteliğinin bulunduğunu, tescil edilebileceğini açıklamıştır.
Üç boyutlu formların marka olarak tescillenmesi, üreticilere rakiplerinden ayrılan ve dikkat çeken ürün tasarımları oluşturma imkanı tanır, bu da onların pazarda daha etkili bir şekilde tanınmasını sağlar. Bu formlar, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında koruma altına alındığında, haksız rekabet hükümlerine göre daha kapsamlı bir koruma elde eder. Üç boyutlu markalar, tescil edilmek üzere ürün veya ambalajın şekli olarak seçilebileceği gibi, bu ürün veya ambalajla ilgisi olmayan bir form da seçilebilir. Örneğin, “Toblerone” çikolatasının üçgen paket şekli, cep telefonlarının karakteristik biçimi veya “Smarties” şekerlerinin silindirik kutusu gibi.
Amerikan hukuk sisteminde “trade dress” (ticari görünüm) kavramı bulunmaktadır. Ticari görünüm, bir ürünün hacmi, şekli, renk düzenlemeleri, dokusu, grafik unsurları ve belirli satış tekniklerini içeren genel imajı veya görünüşüdür. Ürün veya hizmetin genel görünüşü ya da ambalajı marka olarak tescil edilebilir. Örneğin, “Hard Rock Cafe”lerin rock-and-roll temalı iç dekorasyonu ve menüsü, farklı bir ticari görünüm sunar. KHK’nin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmeliğinde üç boyutlu şekil, ürünün ambalajı olarak kabul edilir. Ancak, ürünün ambalajı dışında, üç boyutlu bir form da marka olarak tescil edilebilir. Örneğin, Mercedes’in yıldızı veya Rolls Royce’un kadın figürü gibi.
Marka hakkı, ticari işletmeler, rakip firmalar ve tüketiciler için birçok ekonomik ve toplumsal işlevi yerine getirir. Marka hakkının ayırt edici ve reklam işlevleri, marka sahipleri ve rakip firmalar açısından büyük önem taşırken, garanti ve köken işlevleri ise tüketiciler için daha kritiktir. Marka sahibi açısından, marka bir ürünün ait olduğu işletmeyi simgeler. Markasına yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda, marka sahibi bu tecavüzlerin önlenmesini, saldırı fiillerinin durdurulmasını ve markasına zarar veren ürünlerin üretim veya kullanımının yasaklanmasını talep edebilir.
Marka sahibi, markasına yönelik ihlallerin engellenmesini hem KHK (Kanun Hükmünde Kararname) hükümlerine dayanarak hem de Türk Ticaret Kanunu’nun “Haksız Rekabet” hükümlerine dayanarak talep edebilir. Marka hakkının, ekonomik ve toplumsal işlevlerini en verimli şekilde yerine getirebilmesi, bu hakkın işlevlerinin tam olarak bilinmesi ve anlaşılması ile mümkündür.
Marka hakkının önemi, işletmelerin kimliklerini koruması, rakiplerinin haksız avantaj elde etmesini engellemesi ve tüketicilerin güvende hissetmesini sağlamasıdır. Markalar, tüketicilere bir kalite güvencesi sunar ve ürünlerin kaynağını belirlemelerine yardımcı olur. Bu da tüketicilerin alışveriş yaparken bilinçli ve güvenli kararlar vermesini sağlar.
Ek olarak, markalar işletmelerin pazarda kendilerini ayırt etmelerini sağlar. Bu, rekabet avantajı elde etmeleri ve marka bilinirliğini artırmaları açısından kritik öneme sahiptir. Marka ihlalleri durumunda, marka sahipleri hukuki yollara başvurarak haklarını koruyabilir ve zararlarını minimize edebilir. Bu süreçte, marka hukuku bilgisi ve farkındalığı, marka sahiplerinin haklarını etkin bir şekilde savunabilmeleri için gereklidir.
Sonuç olarak, marka hakkının toplumsal ve ekonomik işlevlerinin tam anlamıyla yerine getirilebilmesi, bu hakların işlevlerinin bilinmesi ve doğru uygulanmasıyla mümkündür. Bu bilinç, hem markaların korunmasını hem de tüketicilerin güvenliğini sağlar.