Marka Hakkına Tecavüz
Marka, bir ürünü veya hizmeti benzerlerinden ayırmaya yarayan ve bu nedenle de korunması gereken bir kavramdır. Sahibinin izni olmaksızın markanın kullanılmasını, taklit edilmesini özleme amacı taşıyan ayni etkili mutlak hak marka hakkıdır. Bu tanımlardan da yola çıkıldığında marka sahibinin olası saldırılara karşı hukuki bir korumaya sahip olması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Olası marka hakkı ihlallerinde marka hakkı sahibinin başvuracağı hukuki yollar vardır.
Marka kavramının tanımlarına bakıldığında ortak noktalar şu şekildedir: öncelikle marka ilgili olduğu ürünü/hizmeti benzerlerinden ayırt edici nitelikte olmalıdır. Bunu sağlayan kişi adı, şekil, resim, logo, harf, sayı, ürünün/ambalajın biçimi, üç boyutlu şekil, renk, hatta tat ver koku da kanuni şartlara uymak kaydıyla marka olarak tescil edilebilecektir.[1] Marka ve marka tescilindeki mutlak/nispi ret nedenleri Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) m. 4 – vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Mutlak ret nedenleri varsa hiçbir şekilde tescil söz konusu olamazken nisbî ret nedenleri varsa itiraz üzerine başvurunun reddi mümkün olacaktır. Bu aşamaları geçen marka hakkı tescil edildikten sonra sahibine hukuki koruma sağlayacaktır. Tescilin Bültende yayımlanması söz konusu marka tescilinin üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmesinin başlangıcıdır. Tescilin koruma süresinin de 10 yıl olarak düzenlendiği unutulmamalıdır; onar yıllık sürelerde yenileme gerekecektir. (SMK m.23/1) Dolayısıyla marka sahibinin yasaklı eylemlerle, ihlallerle karşılaşması üzerine tazminat davası açması mümkündür. Düzenlemeye göre marka hakkının sahibi şu eylemlerin önlenmesini talep edebilecektir: (SMK m.7/2)
- Markasıyla aynı olan işaretin tescil kapsamındaki mal/hizmetlerde kullanılması
- Halk tarafından diğer tecil kapsamındaki mallarla/hizmetlerle ilişki kurulup karıştırılma ihtimali bulunan bir işretin kullanılması
- Aynı/benzer olma kriterine bakılmaksızın tanınan bir markaysa onun bu tanınmışlığından yararlanarak haksız kazanç elde edilmesi yahut onun itibarına zarar verecek işaretin haklı sebep olmadan kullanılması
Aşağıdaki hallerde de işaretin ticari alanda kullanılması 2. fıkra uyarınca yasaklanabilir. (SMK m.7/3):
- Ambalajın ya da malın üzerine işaretin konması
- İşareti barındıran malların piyasaya sürülmesi, teslim edileceği teklifinde bulunulması ya da bu amaçlarla stoklanması yahut işaretten faydalanarak hizmetin sunulması ya da bunun teklif edilmesi
- İşareti taşıyan malın ihracı ya da ithal edilmesi
- Teşebbüsün iş evraklarında ya da reklamlarında işaretin kullanılması
- İnternet ortamında ticari bir etki yaratmak suretiyle işaretin kullanımına dair hakkı bulunmaksızın kullanılması
- İşaretin, ticaret unvanı/işletme adı olarak kullanılması
- Hukuka aykırı olarak karşılaştırmalı reklamlarda işaretin kullanılması
Önemle belirtilmelidir ki marka tescili marka hakkının sağladığı hukuki korumanın yalnızca belirli bir bölge/ülke içinde gerçekleşmesidir. Tahmin edileceği günümüz dünyasında böylesine sınırlı bir koruma marka sahibine ne yazık ki yeterli gelmeyecektir. İşte, uluslararası alanda bir koruma da ancak uluslararası sözleşmelerle, protokollerle sağlanabilir. Madrid Protokolü de bunlara bir örnek olarak verilebilir. Bu kapsamda yapılan uluslararası başvuru da ülke içindeki hukuki korumayı ve sonuçlarını beraberinde getirecektir.
Yukarıda da değinildiği gibi marka hakkının çeşitli saldırılarla, ihlâllerle karşılaşması halinde marka sahibinin başvuracağı yollar bulunmaktadır. Genel anlamda bakıldığında, marka hakkının ihlali ticari karakterli bir eylem olup haksız rekabetin özel bir görünüşüdür.[2] SMK düzenlemelerinden de anlaşıldığı üzere marka hakkı yalnızca marka sahibine yönelik bir koruma sağlamaktadır; bir başka deyişle münhasır bir haktır. Marka hakkına tecavüz/Marka hakkının ihlâli SMK m.7 kapsam ve m.29 marka hakkına tecavüz olarak iki maddede ele alınmıştır. Bunlara göre olası bir durumda marka hakkı sahibi ihlal/tecavüz sayılan mevcut fiillerin durdurulmasını, ihlal tehlikesi oluşturan fiillerin önlenmesini yahut bu fiillerden doğan zararlarının tazmin edilmesini isteyebilecektir.[3] Önemle belirtilmelidir ki, marka hakkına tecavüzden söz edebilmek ancak ve ancak ticari amaca ve ticari sonuçlar meydana getirmeye bağlıdır.[4] Yani, sadece marka hakkı sahibinin izni olmaksızın markanın kullanılması marka hakkının tecavüzü sonucunu doğurmayacaktır. Bir başka deyişle, ticari bir kazanç elde edilmek amacıyla bir markaya ait imitasyon bir ürünün pazarda satılması eylemi marka hakkının tecavüzü kapsamında değerlendirilebilecekken bir öğrencinin sunum ödevinde markanın logosunu kullanması ticari bir amaç taşımadığından bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.
Marka hakkına tecavüz niteliğinde olan fiiller SMK m.29’da düzenlenmiştir. Buna göre:
- Marka sahibinin izni olmadan markanın m.7’deki hallerde kullanılması
- Markanın benzerlerinden ayırt edilemeyecek kadar taklit edilmesi
- Markanın taklit edildiğini bilerek ya da bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla markayı taşıyan ürünü “satmak, dağıtmak, ticari alana dahil etmek, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari bir amaçla elde bulundurmak yada ürüne ilişkin sözleşme yapma önerisinde bulunmak”
- Marka sahibinin lisans yoluyla verdiği hakları izinsiz genişletmek yada başkasına devretmek
Bu hallerle karşılaşan marka sahibi açacağı davada öncelikle marka sahibi olduğunu ispatlamakla mükelleftir. Bu da ancak tescil belgesi ile mümkündür. Marka hakkının tecavüze uğradığını iddia edenin ileri sürebileceği talepleri ortak hükümler vasıtasıyla tekrar edecek olacak olursak (SMK m149):
- İlgili fiilin tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespiti
- Olası bir tecavüzün önlenmesi
- Mevcut tecavüz niteliğindeki fiillerin durdurulması
- İlgili tecavüzün kaldırılması ve bundan doğan maddi/manevi zararların tazmin edilmesi
Sonuç olarak bir ürünü ya da hizmeti benzerlerinden ayırma amacı taşıyan ve sahibine hukuki bir koruma sağlayan marka hakkı, sahibinin izni olmadan özellikle ticari kazanç elde etme amacıyla ticari sonuçlar doğuracak ve kanuni düzenlemelerde yer alan fiilleri oluşturacak şekilde kullanıldığında tecavüze uğraması söz konusu olacaktır. Bu halde marka hakkı tecavüze uğrayan sahibinin bu fiilleri gerçekleştirenlere karşı dava yoluyla ileri süreceği talepler marka hakkının hukuki koruması kapsamında olacaktır.
[1] Eyüp Can Karaca, “Hukuki Açıdan Marka ve Marka Hakkı”, The Journal of Europe – Middle East Social Science Studies, 1 (1), s.43, https://dergipark.org.tr/tr/pub/jemsos/issue/18644/196766 (Erişim Tarihi: 18.05.2023).
[2] İlhami Güneş, “Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku”, 2. Baskı, Adalet Yayınevi: Ankara, Şubat 2020, s. 304.
[3] A.g.e., s.315.
[4] A.g.e., s.329.