Hileli ve Taksirli İflas Suçu
İflas, borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğu mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan borçlunun durumudur. Bu durumda olan borçluya müflis adı verilir. Bu durum İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmektedir. Müflis durumunda olan borçluya herhangi bir yaptırım uygulanmaz lakin kanunun 311. Maddesindeki durumlar neticesinde gerçekleşmiş ise bu halde Türk Ceza Kanunu’nun 161. Maddesine göre cezalandırılır. Bu hükme göre hileli iflasın oluşabilmesi için:
- Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması,
- Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi,
- Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi,
- Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi gerekir.
Türk Ceza Kanunu’nun 162. Maddesi iflasın taksirli halini düzenlemektedir. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak bir davranışın neticesinin öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Asıl olan kast, taksir ise istisnadır. Yani her suç tipinde taksirli hal cezalandırılmaz. Kanun koyucu kanunda belirtilen istisnai suç tiplerinde taksirli hal düzenlemesi yapmıştır. İflas suçunda da taksirli hal bulunmaktadır. Bu durumda suç işleyen kimseler hakkında cezada indirim öngörülmüştür.
Taksirli iflas konusuyla ilişkin bir yargıtay kararında[1] Şirkete ait 2006 yılı defterlerinin kanuna uygun tutulmaması, sanığın aşamalardaki savunmalarında iflas eden şirketin 2007-2008 yıllarında faal olmadığı için defter tutulmadığını belirtmesi, defter ve belgelerin sunulmamış olması tek başına hileli iflas suçunun oluşturması için yeterli olmayacağı gözetilerek, şeklinde hüküm bulunmaktadır. Anlaşıldığı üzere iflasın detaylıca araştırılması, hangi şekillerde ortaya çıktığı ve kast taksir düzeyi önem arz etmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 167. Maddesi malvarlığına karşı işlenen suçlar başlığı altındaki suç tiplerinde yağma ve nitelikli yağma suçları hariç şahsi cezasızlık veya cezada indirime neden olan şahsi sebepleri ele almıştır. Bu maddeye göre,
- Mahkemece ayrılık kararı verilmemiş eşlerden biri,
- Üstsoy veya altsoyunun ya da bu derecedeki kayın hısımlarından, evlat edinen veya evlatlığın,
- Aynı konutta beraber yaşayan kardeşin, zararına işlenmesi durumunda ilgili akrabaya ceza verilmez. Aynı maddenin 2. fıkrası hangi akraba kişilerinde cezada indirim yapılması gerektiği yer almaktadır.
Kanunun 168. Maddesi ise ilgili suçun etkin pişmanlık durumunu incelemiştir. Bu maddeden anlıyoruz ki, iflas suçları tamamlandıktan sonra kovuşturma başlamadan önce kişinin pişmanlık göstererek mağdurun zararını gidermesi halinde cezada indirim yapılmaktadır.
5235 sayılı kanunun 12. Maddesine göre hileli iflas suçunda Ağır Ceza Mahkemesi görevli iken taksirli iflas suçunda Asliye Ceza Mahkemesi görevlidir. Ayrıca bu suç şikayete tabi değildir savcı re’sen soruşturabilir.
[1] Yargıtay 8. ceza dairesi / 2018/1992E. / 2018/5059K. / 09.05.2018 tarihli kararı