Ecrimisil Davalarında Hakkın Kötüye Kullanılması İddiası ve Yargıtay’ın Değişen Yaklaşımı
1. Giriş
Türk Medeni Kanunu’nda yer alan mülkiyet hakkı, hak sahibine taşınmaz üzerinde geniş yetkiler tanımaktadır. Mülkiyet hakkının bir uzantısı olarak ecrimisil talebi, hak sahibinin zilyetliğini ihlal eden kötü niyetli üçüncü kişilere karşı başvurduğu tazminat türüdür. Ancak uygulamada bu hakkın bazı durumlarda “hakkın kötüye kullanılması” niteliği taşıyacak şekilde istismar edildiği görülmekte; bu durum mahkemeler önünde tartışmalı bir hal almaktadır. Bu makalede, ecrimisil talebinin sınırları, hakkın kötüye kullanılması iddiasının somutlaşması ve Yargıtay’ın zamanla değişen yaklaşımı ele alınacaktır.
2. Ecrimisil Kavramı ve Hukuki Niteliği
Ecrimisil, haksız işgal tazminatı olarak tanımlanır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanan bu talep, bir kimsenin rızası dışında malına el atılması halinde doğar. Ecrimisilin amacı, mal sahibinin mahrum kaldığı kullanım bedelini telafi etmektir. Ancak bu hak, hakkaniyet sınırları içinde kullanılmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2016 tarihli bir kararında (YHGK, 2016/1-260 E., 2016/683 K.) ecrimisilin, cezalandırma değil, tazmin etme amacı taşıdığını ve zenginleşme aracına dönüştürülmemesi gerektiğini belirtmiştir.
3. Hakkın Kötüye Kullanılması İlkesi (TMK m.2/2)
Türk Medeni Kanunu m.2/2, hakkın kötüye kullanılmasını açıkça yasaklamaktadır:
“Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Ecrimisil taleplerinde, özellikle uzun yıllar boyunca birlikte kullanılan taşınmazlarda, mirasçıların yıllar sonra yüksek meblağlı tazminat istemesi; yahut kira ilişkisi ile örtüşen bir durumda ecrimisil talebinde bulunulması gibi hallerde, bu ilkenin uygulanması gündeme gelir.
4. Uygulamada Karşılaşılan Durumlar ve Yargıtay Uygulaması
A. Miras Ortaklığı ve Uzun Süreli Zımni Rıza
Mirasçılar arasında paylı mülkiyete konu taşınmazların, yıllarca birlikte kullanılması ve herhangi bir ihtarname gönderilmeden doğrudan ecrimisil talep edilmesi durumunda Yargıtay, geçmiş yıllarda bu hakkın kullanılmasının mümkün olduğunu savunmaktaydı. Ancak son yıllarda, zımni rıza, uzun süreli sessizlik ve muvafakat izlenimi gibi gerekçelerle talepleri reddetme eğilimi görülmektedir.
📌 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2022/11034 E., 2022/15676 K.:
“Taraflar arasında uzun yıllardır kurulan fiili kullanım ve sessizlik hali, davacıların zımni rızasıyla oluşmuş bir tasarrufu göstermektedir. Bu nedenle ecrimisil talebi hakkın kötüye kullanılmasıdır.”
B. Kira İlişkisi İddiası Varken Ecrimisil Talebi
Kiraya verenin, tahliye öncesinde ihtar göndermeden ecrimisil talebinde bulunması da Yargıtay nezdinde hakkın kötüye kullanılması sayılabilmektedir.
📌 Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2019/2343 E., 2019/6542 K.:
“Davacının taşınmazı kiraya verdiği, kira sözleşmesinin sona ermesi üzerine ihtar çekmeksizin doğrudan ecrimisil talep etmesi, dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz. Talep, kötüye kullanımdır.”
5. Değişen Yaklaşım ve Güncel Eğilim
Son yıllarda Yargıtay, ecrimisilin adil kullanımını sağlama yönünde daha dengeleyici bir yaklaşıma yönelmiştir. Özellikle mirasçılar arası ihtilaflarda, eşit kullanım hakkı, fiili durum, zımni rıza gibi kavramlar öne çıkmakta, hakkın kötüye kullanıldığı iddialarına daha fazla itibar edilmektedir.
Yine 2023 tarihli bir kararda, taşınmazın imara aykırı kullanıldığı ve davacının bu hali uzun süre sessizce kabul ettiği durumlarda, ecrimisil talebinin reddi yönünde karar verilmiştir (Yargıtay 1. HD., 2023/5112 E., 2023/9783 K.).
6. Değerlendirme ve Sonuç
Ecrimisil, mülkiyet hakkının bir yansıması olmakla birlikte, her somut olayda dürüstlük kuralına uygun şekilde kullanılmalıdır. Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlar, ecrimisilin zenginleşme aracı olmaktan çıkarılıp hakkaniyete uygun bir tazminat kurumu olarak kalması yönündedir. Özellikle mirasçılar arası uyuşmazlıklarda ve kira ilişkisi içeren durumlarda, hakkın kötüye kullanılması savunması, mahkemeler nezdinde ciddi bir değerlendirme konusu haline gelmiştir.
Bu bağlamda, ecrimisil davası açmadan önce ihtar gönderilmesi, kullanım şeklinin açıklığa kavuşturulması ve somut olayın dürüstlük kuralı ile uyumlu şekilde değerlendirilmesi, hem dava risklerini azaltmakta hem de yargı mercileri tarafından talebin ciddiyetle ele alınmasını sağlamaktadır.