Single Blog Title

This is a single blog caption

Boşanma Davasında Kusur Tespiti

Giriş

Boşanma davaları, Türk Medeni Kanunu’nun 161 ila 166. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, aile hukukunun en hassas alanlarından biridir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, zina, hayata kast, pek kötü muamele veya terk gibi özel ve genel sebeplerle açılabilir. Ancak her boşanma davasında belirleyici unsurlardan biri, tarafların kusur durumudur. Zira kusur, boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini, kusurun ağırlığı ise maddi ve manevi tazminat ile nafaka haklarını doğrudan etkiler.

Kusur kavramı, boşanma hukukunda yalnızca evlilik birliğinin sona erdirilmesine neden olan davranışın hukuka aykırılığı değil; aynı zamanda boşanma sonrası hakların belirlenmesinde adaletin tesis edilmesini sağlayan bir ölçüttür. Dolayısıyla, kusurun tespiti, yalnızca boşanma kararı bakımından değil; yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, hatta velayet ve iştirak nafakası bakımından da belirleyicidir.


I. Boşanma Davasında Kusur Kavramı

1. Kusurun Hukuki Niteliği

Kusur, genel anlamda “bir kişinin hukuken kendisine yüklenen özeni göstermemesi sonucu zararlı bir sonuca sebebiyet vermesi” olarak tanımlanabilir. Türk Medeni Kanunu bakımından kusur, evlilik birliğini sarsan davranışların hangi eş tarafından gerçekleştirildiğini ve bu davranışların boşanma sebebi oluşturup oluşturmadığını belirleyen ana unsurdur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarına göre, “Kusur, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, tarafların evlilik yükümlülüklerine aykırı davranışlarıyla illiyet bağı kurularak tespit edilmelidir.”

Bu bağlamda, evlilik birliğinin devamını imkânsız kılan eylemler (örneğin sürekli hakaret, ilgisizlik, aldatma, şiddet, eşe karşı saygısızlık, ekonomik şiddet vb.) kusur olarak değerlendirilir.

2. Kusur Türleri ve Ağırlık Derecesi

Kusur, ağır kusur, hafif kusur ve kusursuzluk şeklinde üç kategoride incelenir. Ağır kusur, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına doğrudan neden olan, eşin sadakat, saygı, destek ve güven yükümlülüklerini ciddi biçimde ihlal eden davranışlardır. Hafif kusur ise evlilik birliğini zedeleyen, ancak boşanma sebebi oluşturmayan davranışları ifade eder. Kusursuzluk ise tarafın evlilik birliğini sona erdiren olaylarda hiçbir olumsuz katkısının bulunmaması hâlidir.

Yargıtay’a göre, “Boşanma kararı verilebilmesi için davacı eşin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir.” (Yarg. 2. HD, 2021/1548 E., 2021/3635 K.). Bu nedenle mahkemeler, boşanma kararlarını verirken yalnızca olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini değil, hangi tarafın kusurlu olduğunu da ayrıntılı biçimde tespit eder.


II. Kusurun Tespiti ve Delillerin Değerlendirilmesi

1. Kusurun Belirlenmesinde Mahkemenin Takdir Yetkisi

Kusurun tespiti, hakimin geniş takdir yetkisi kapsamında değerlendirilir. Hakim, taraf beyanları, tanık anlatımları, mesaj kayıtları, sosyal medya paylaşımları, fotoğraflar, uzman raporları ve tüm delil unsurlarını birlikte değerlendirir. Ancak HMK m. 190 gereğince, ispat yükü iddia eden tarafa aittir. Bu kapsamda, eşlerden biri diğerini aldatmakla, şiddet uygulamakla veya kötü muameleyle suçluyorsa, bunu hukuka uygun delillerle ispat etmelidir.

Yargıtay 2. HD’nin 2019/2548 E., 2020/3416 K. sayılı kararında şu ilke benimsenmiştir:

“Boşanma davasında kusurun belirlenmesinde tanık beyanları önemlidir; ancak bu beyanlar somut, tarafsız ve yaşamın olağan akışına uygun olmalıdır.”

Bu nedenle, salt soyut iddialar veya intikam saikiyle yapılan beyanlar kusur tespitine esas alınmaz.

2. Dijital Delillerin Önemi

Günümüzde mahkemeler, kusur tespitinde elektronik delillere (WhatsApp mesajları, sosyal medya paylaşımları, e-postalar) da önem vermektedir. Ancak bu tür delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerekir. 6698 sayılı KVKK ve TCK m. 132-134 hükümleri gereğince, özel hayatın gizliliğini ihlal eden şekilde elde edilen deliller hukuka aykırıdır ve hükme esas alınamaz.

Yargıtay 2. HD, 2022/2381 E., 2022/4679 K. sayılı kararında şöyle demiştir:

“Eşin haberi olmadan telefonundaki mesaj kayıtlarının alınması hukuka aykırı delildir; bu tür deliller, kusur tespitinde dikkate alınamaz.”

Bu nedenle, dijital delil sunacak tarafın delili hukuka uygunluk sınırları içinde elde ettiğini kanıtlaması gerekir.


III. Kusurun Boşanma Kararına Etkisi

1. Karşılıklı Kusur Durumu

Boşanma davalarında tarafların karşılıklı kusurlu olması sıkça rastlanan bir durumdur. TMK m. 166/2’ye göre, “Evlilik birliği temelinden sarsılmışsa ve tarafların her ikisi de kusurluysa, davacı daha az kusurlu ise boşanmaya karar verilebilir.”

Yargıtay uygulamasına göre, “Eşlerin kusurları eşit ise boşanma kararı verilemez.” (Yarg. 2. HD, 2018/6258 E., 2018/10682 K.). Ancak bu kural mutlak değildir; bazı durumlarda evlilik birliği öyle ağır şekilde sarsılmış olabilir ki, eşit kusurda dahi boşanma kararı verilebilir (örneğin, tarafların birbirine karşı sevgi ve saygıyı tamamen kaybettiği durumlarda).

2. Kusursuz Eş Lehine Boşanma

Kusursuz veya daha az kusurlu eşin açtığı dava, genellikle kabul edilir. Hakim, boşanma kararı verirken kusursuz eşin kişilik haklarının korunmasını gözetir. Bu noktada, tazminat ve nafaka hakları da bu kusur dengesine göre şekillenir.


IV. Kusurun Tazminat Haklarına Etkisi

1. Maddi Tazminat (TMK m.174/1)

Maddi tazminat, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen tarafın talep edebileceği bir haktır. TMK m. 174/1’e göre, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.”

Dolayısıyla, maddi tazminat talep eden eşin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir. Yargıtay, bu hususta “Kusurlu eş maddi tazminat talep edemez” ilkesini benimsemiştir (Yarg. 2. HD, 2021/5452 E., 2021/8431 K.).

Örnek: Eşini aldatan bir kadın veya erkeğin boşanma sonrası uğradığı gelir kaybı için maddi tazminat istemesi mümkün değildir. Zira aldatma, ağır kusur teşkil eder.

2. Manevi Tazminat (TMK m.174/2)

Manevi tazminat, kişilik hakları ihlal edilen eşe ödenen bir tazminattır. TMK m. 174/2’ye göre, “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan kusursuz veya daha az kusurlu taraf, diğer taraftan uygun bir manevi tazminat isteyebilir.”

Yargıtay kararlarında manevi tazminatın amacı “zararı karşılamak değil, mağdurun manevi huzurunu bir ölçüde yerine getirmektir” şeklinde açıklanmıştır. (Yarg. 2. HD, 2019/3610 E., 2019/7440 K.)

Örnek: Eşin zina yapması, şiddet uygulaması veya alenen küçük düşürücü davranışları, manevi tazminat talebi için yeterli gerekçedir.

3. Tazminatın Miktarının Belirlenmesi

Tazminat miktarı belirlenirken şu unsurlar dikkate alınır:

  • Tarafların ekonomik ve sosyal durumu,

  • Kusurun ağırlık derecesi,

  • Boşanmanın mağdur üzerindeki etkisi,

  • Hakkaniyet ilkesi.

Yargıtay’a göre, “Tazminat miktarı, tarafların ekonomik gücünü aşmamalı, aynı zamanda mağduriyeti giderecek ölçüde olmalıdır.” (Yarg. 2. HD, 2020/3456 E., 2020/8750 K.)


V. Kusurun Nafaka Üzerindeki Etkisi

1. Yoksulluk Nafakası (TMK m.175)

Yoksulluk nafakası, boşanma sonucu yoksulluğa düşecek olan kusursuz veya daha az kusurlu eşe ödenir. TMK m. 175 hükmü şu şekildedir:

“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan süresiz olarak nafaka isteyebilir.”

Dolayısıyla, tamamen kusurlu eşin yoksulluk nafakası istemesi mümkün değildir.
Yargıtay 2. HD, 2022/1345 E., 2022/3410 K. kararında bu ilkeyi şöyle ifade etmiştir:

“Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan, ancak boşanmada daha az kusurlu eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilir; tamamen kusurlu eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi hukuka aykırıdır.”

Örnek: Eşini aldatan veya fiziksel şiddet uygulayan kişi, yoksulluk nafakası talep edemez; ancak kusuru daha az olan, evlilik birliğini sürdürmek isteyen eş bu haktan yararlanabilir.

2. Tedbir Nafakası (TMK m.169)

Tedbir nafakası, boşanma davası sürecinde taraflardan birinin geçimini sağlamak amacıyla hükmedilen geçici bir nafaka türüdür. Kusur, tedbir nafakasının bağlanmasında dikkate alınmaz. Amaç, dava süresince zayıf tarafın mağduriyetini önlemektir.

Yargıtay kararlarına göre, “Tedbir nafakası, kusura bakılmaksızın, geçim sıkıntısına düşecek eş lehine hükmedilmelidir.” (Yarg. 2. HD, 2020/5123 E., 2020/8719 K.)

3. İştirak Nafakası

İştirak nafakası, çocukların bakım ve eğitim giderlerine katılma amacıyla hükmedilir. Kusur, iştirak nafakasının belirlenmesinde dikkate alınmaz. Önemli olan çocuğun üstün yararıdır.


VI. Kusurun Aile Birliğine Etkileri ve Yargıtay Uygulamaları

Yargıtay içtihatları, kusurun yalnızca boşanmanın gerekçesi değil, boşanmanın mali sonuçlarının belirleyicisi olduğunu açıkça göstermektedir. Özellikle son yıllarda, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararlarında kusur tespitine ilişkin detaylı analizler yapılmakta, taraf beyanlarının yanı sıra dijital delillere, davranış sürekliliğine ve psikolojik etkilere de önem verilmektedir.

Örnek Karar 1:

Yarg. 2. HD, 2019/7241 E., 2020/10265 K.
“Eşine sürekli hakaret eden, ilgisiz davranan ve evlilik birliğinin sorumluluklarını yerine getirmeyen davalı eş ağır kusurludur. Davacı kadın kusursuzdur. Bu nedenle davacı lehine boşanmaya, yoksulluk nafakası ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.”

Örnek Karar 2:

Yarg. 2. HD, 2022/3745 E., 2023/5169 K.
“Eşit kusur halinde taraflar lehine tazminata hükmedilemez. Kusur oranı tazminatın varlığı ve miktarının belirlenmesinde belirleyicidir.”


VII. Kusur ve Hakkaniyet İlişkisi

Kusur değerlendirmesi yapılırken yalnızca tarafların davranışları değil, evlilik birliğinin genel seyri, tarafların psikolojik durumu, sosyal çevresi ve ekonomik koşulları da dikkate alınmalıdır. Hakim, hakkaniyet ilkesi gereğince taraflardan birinin ağır mağduriyetine yol açmayacak şekilde karar vermek zorundadır (TMK m.4).


Sonuç

Boşanma davalarında kusurun tespiti, yalnızca evlilik birliğinin sona erdirilmesi açısından değil, boşanmanın mali sonuçları bakımından da merkezi bir öneme sahiptir. Maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası gibi haklar, tarafların kusur oranına göre belirlenmektedir.

Kusursuz veya daha az kusurlu eş, hem manevi itibarını hem de ekonomik dengesini koruma hakkına sahiptir. Buna karşın, ağır kusurlu taraf, boşanmanın sonuçlarından doğan bu haklardan yararlanamaz.

Yargıtay içtihatları da göstermektedir ki, kusur–nafaka–tazminat üçgeni, Türk boşanma hukukunun en hassas ve belirleyici alanıdır. Hakimler, olayların sübjektif yönünü, tarafların davranış biçimini ve delillerin güvenilirliğini değerlendirerek, her dosyada adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde karar vermelidir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button