Alacaklının Temerrüdü
Borçların ifası başlığı altında incelenen alacaklı temerrüdü TBK’nun 106-111. maddelerinde düzenlenmiştir. Temerrüt, bir şeyi yapmaktan kaçınmak, ona karşı direnmek anlamlarına gelmektedir. Alacaklının ifayı kabulü yahut borçlunun ifasını gerçekleştirebilmesine yardımcı olacak hazırlık fillerini yapması gibi bazı sorumlulukları yapma/verme gibi borçlarda söz konusu olmaktadır. Alacaklı, bu gibi sorumluluklarından kaçınması halinde de temerrüde düşecektir.
Borçlu, alacaklının temerrüde düşmesi ile borcundan kurtulmaz. Bu nedenle kanun hükümleri de dikkate alındığında borçlunun yerine getirmesi gereken birtakım sorumluluklar meydana gelecektir. Borçlunun alacaklıya bir şeyi teslim etme edimini yüklendiği hallerde alacaklının temerrüdü halinde m.107’ye göre teslim konusu şeyin hâkim tarafından belirlenen yere tevdi edilmesiyle borcundan kurtulabilecektir. Bu hususta Yargıtay’ın bir kararındaki karşı oyda yer alan ifadeler de şu şekilde özetlenebilir: “Her ne kadar davacı (alacaklı) teslim konusu emtianın teslim edileceği adresi davalıya (borçluya) uygun bir şekilde bildirmediğinden alacaklı temerrüdüne düşmüş olsa da davalı bu halde borcundan kurtulmuş sayılamaz. TBK 107 uyarınca ya hâkim kararı ile emtia tevdi yerine bırakılmalı ya da karar olmaksızın ardiyeye teslim edilmelidir.”[1]
İfanın konusu bozulması muhtemel, tevdi edilemeyecek yahut bakımı, korunması, tevdi edilmesi ciddi masraflı nitelikte ise borçlu bu halde TBK 108 hükmüne göre alacaklıya ihtarda bulunarak söz konusu şeyi hâkim izni dahilinde açık arttırmayla sattırıp bedeli tevdi imkanına sahiptir.
Borç konusu teslim dışında bir edim gerektiriyorsa bir başka deyişle ifanın kabulü alacaklı için aynı zamanda bir borç ise borlunun “borçlu temerrüdüne” ilişkin hükümlere başvurarak sözleşmeden dönmesi (TBK m.110) mümkündür.[2] Borçlu temerrüde düştüğünde alacaklı sözleşmeden dönme halinde olumsuz zararlarının tazmini talep edebiliyorken alacaklı temerrüdünde borçlunun böyle bir hakkı yoktur.[3] Bunun nedeni ise hakkını almaktan kaçınan alacaklının bu davranışından sorumlu tutulamayacağı yani tazminat sorumluluğunun oluşmayacağıdır.[4] Bu durum öğretide tartışmalıdır. Öyle ki ciddi hak kayıplarının yaşanması muhtemeldir. Borçlu, alacaklının bu davranışı nedeniyle ekonomik bir kayıp yaşamış olabilir; hatta alacaklı ile aralarındaki sözleşmeyi başka bir kişi ile yapmış olsaydı bu şekilde bir zarara uğramayacaktı da denebilir. İşte bu gibi durumların her somut olayın ayrıca değerlendirilerek zarar miktarı da gözetilerek alacaklının tazminat sorumluluğu hususunun tartışılması gerekmektedir.
[1] Yarg., 11. HD, 2020/3676 E., 2021/1751 K.
[2] Hâluk N. Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Baskı, Beta Yayıncılık: İstanbul, 2020, s. 356.
[3] Melek Bilgin Yüce, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Pratik Çalışmaları, 8. Baskı, Filiz Kitabevi: İstanbul, 2020, s.366.
[4] Nomer, a.g.e., s.358.