Single Blog Title

This is a single blog caption

Yabancı Yatırımcıların Vatandaşlık Kazanımı Yoluyla Taşınmaz Edinimi: Mülkiyet Hakkının Vatandaşlığa Bağlanması

Yabancı Yatırımcıların Vatandaşlık Kazanımı Yoluyla Taşınmaz Edinimi: Mülkiyet Hakkının Vatandaşlığa Bağlanması

Giriş

Küreselleşmenin hız kazandığı son yıllarda, ülkeler ekonomik çekiciliğini artırmak amacıyla çeşitli yatırım programları geliştirmeye başlamıştır. Türkiye de bu süreçte “yatırım yoluyla vatandaşlık kazanımı” mekanizmasını hayata geçirerek, hem ekonomik büyümeyi desteklemeyi hem de uluslararası sermaye akışını teşvik etmeyi hedeflemiştir.
Bu programın en dikkat çekici yönlerinden biri ise “taşınmaz edinimi yoluyla Türk vatandaşlığı” imkânıdır. Bu yöntem, yalnızca vatandaşlık hukukunun değil, aynı zamanda eşya hukukunun mülkiyet hakkı ilkelerini de yakından ilgilendirmektedir.

Mülkiyet hakkı, kişiye bir eşya üzerinde en geniş yetkileri tanıyan temel aynî hak olarak bilinir. Ancak bu hak, yatırım programlarıyla birlikte artık sadece bir mülkiyet ilişkisi değil, aynı zamanda vatandaşlık statüsü kazandıran bir araç haline gelmiştir. İşte bu noktada, mülkiyet hakkının eşya hukukundaki teknik boyutuyla vatandaşlık hukukundaki kamu hukuku boyutu birbirine temas eder.


1. Türk Hukukunda Yatırım Yoluyla Vatandaşlık Kazanımı

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’na göre, bazı yabancı yatırımcılar belirli koşulları yerine getirdiklerinde Türk vatandaşlığına geçebilme hakkına sahiptir.
Bu koşullardan biri, en az 400.000 ABD doları değerinde taşınmaz satın almak ve bu taşınmazı en az üç yıl boyunca satmama taahhüdünde bulunmaktır.

Bu düzenlemenin hukuki dayanağı, Türk Vatandaşlığı Kanununun 12. maddesi ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’tir.
Yönetmeliğe göre;

  • Taşınmaz, tapuya tescil edilmeli,
  • Üzerine üç yıl süreyle “satılamaz” şerhi konulmalı,
  • Ödemeler bankalar aracılığıyla ve döviz bazında yapılmalıdır.

Bu şartları yerine getiren yabancı yatırımcı, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türk vatandaşlığına kabul edilebilmektedir.


2. Eşya Hukuku Perspektifinden Mülkiyet Hakkı

Eşya hukukuna göre mülkiyet hakkı, sahibine kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkilerini tanır.
Bir kişi taşınmaz edindiğinde, bu hak doğrudan tapu siciline tescil yoluyla kazanılır. Ancak vatandaşlık kazanımı sürecinde bu tescil yalnızca bir mülkiyet işlemi olmaktan çıkar, kamu hukukuna bağlı bir statü kazandırma aracına dönüşür.

Taşınmaz edinimi burada çift yönlü bir nitelik taşır:

  1. Özel hukuk yönüyle: Taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı doğar.
  2. Kamu hukuku yönüyle: Bu taşınmaz, vatandaşlık kazanımında kullanılabilecek yatırım aracı niteliği taşır.

Dolayısıyla mülkiyet hakkı, salt bir özel mülkiyet ilişkisi değil; vatandaşlık statüsüyle bütünleşmiş bir egemenlik aracı haline gelir.
Bu durum, klasik “mülkiyet hakkı kişiseldir” anlayışını aşar; kişinin vatandaşlık statüsüne bağlı olarak sınırlanabilir veya genişletilebilir bir hak modeli oluşturur.


3. Vatandaşlık Hukuku Açısından Egemenlik ve Kamu Düzeni

Vatandaşlık, bir devletin egemenlik alanı içinde kimin “aidiyet bağı” kuracağını belirleyen en temel statüdür.
Her devlet, kimin vatandaş olabileceğini belirleme konusunda tam yetkilidir.
Bu bağlamda taşınmaz edinimi yoluyla vatandaşlık kazanımı, devletin ekonomik politikasıyla doğrudan bağlantılı bir kamu hukuku işlemidir.

Türkiye, bu sistemi uygularken hem ekonomik kalkınmayı teşvik etmeyi, hem de ulusal güvenlik ve kamu düzenini korumayı amaçlamaktadır.
Bu nedenle;

  • Her taşınmaz edinimi vatandaşlık hakkı doğurmaz.
  • Taşınmazın bulunduğu bölge, stratejik alanlar veya askeri yasak bölgeler bu kapsam dışında tutulabilir.
  • Ayrıca başvuru sahibinin geçmişi, gelir kaynağı, uluslararası bağlantıları ve güvenlik durumu da titizlikle incelenir.

Vatandaşlık burada, “yatırımın miktarı” kadar devletin güvenlik ve egemenlik değerlendirmesine bağlıdır.


4. Mülkiyetin Vatandaşlığa Bağlanması: Hukuki ve Toplumsal Etkiler

Taşınmaz edinimiyle vatandaşlık kazanımı, mülkiyetin yalnızca ekonomik bir hak değil, aynı zamanda siyasal bir aidiyet belirleyicisi haline geldiği bir dönüşüm yaratmıştır.
Bu durum, şu üç temel etkide kendini gösterir:

  1. Hukuki Etki:
    Mülkiyet, yatırım aracına dönüştükçe eşya hukuku klasik sınırlarının dışına çıkar. Artık mülkiyet yalnızca sahibine değil, devletin vatandaşlık politikasına da hizmet eden bir fonksiyona sahiptir.
  2. Ekonomik Etki:
    Türkiye’nin gayrimenkul piyasasında yabancı yatırımcı talebi artmış, özellikle İstanbul, Antalya, Muğla gibi bölgelerde taşınmaz değerleri ciddi oranda yükselmiştir.
    Bu durum, iç piyasada fiyat artışlarına yol açarken yabancı sermaye girişini de hızlandırmıştır.
  3. Toplumsal Etki:
    Vatandaşlık ve mülkiyet kavramlarının birbirine bu denli bağlanması, “aidiyetin ekonomikleşmesi” tartışmasını gündeme getirmiştir.
    Artık vatandaşlık, doğum ya da soy bağı dışında ekonomik bir edinim aracı haline gelebilmektedir.

5. Uygulamadaki Teknik Detaylar ve Sorunlar

Her ne kadar sistem cazip görünse de, uygulamada hem teknik hem hukuki bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır.

  • Tapu Şerhi ve Denetim:
    “Üç yıl süreyle satılamaz” şerhi konulsa da, bu şerhin etkin biçimde denetlenip denetlenmediği tartışma konusudur.
  • Değer Tespiti Sorunları:
    Taşınmazın gerçek piyasa değeri ile tapuda gösterilen değer arasında farklar olabilmekte, bu durum suistimallere açık hale gelmektedir.
  • Miras ve Tasarruf İşlemleri:
    Vatandaşlık kazanımı sonrası taşınmazın mirasçılara geçmesi, eşya hukuku kapsamında ayrıca düzenlenmesi gereken bir konudur.
  • Kamu Düzeni Riski:
    Vatandaşlık kazanımı işlemleri hızla yürütülürken, bazen güvenlik taramaları veya kişisel geçmiş araştırmaları yeterli derinlikte yapılamamaktadır. Bu durum, ilerleyen dönemlerde kamu düzeni sorunlarına yol açabilir.

6. Uluslararası Karşılaştırmalar

Dünyada benzer sistemler Malta, Portekiz, İspanya, Karadağ ve Yunanistan gibi ülkelerde de uygulanmaktadır.
Bu ülkeler, yabancı yatırımcılara taşınmaz edinimi karşılığında “Altın Vize” ya da “Yatırım Yoluyla Vatandaşlık” programları sunmaktadır.

Ancak Türkiye’nin farkı; bu sistemin doğrudan vatandaşlık kazandırmasıdır.
Yani birçok Avrupa ülkesinde önce oturma izni, ardından uzun süreli ikamet ve nihayetinde vatandaşlık verilirken, Türkiye’de doğrudan vatandaşlık kazanımı mümkündür.
Bu da Türkiye’yi yatırımcılar açısından cazip hale getirmiştir; ancak hukukçular açısından daha derin bir inceleme alanı yaratmıştır.


7. Anayasal Perspektif: Mülkiyet Hakkı ve Eşitlik İlkesi

Anayasa’nın 35. maddesi, mülkiyet hakkını temel bir hak olarak güvence altına alır. Ancak bu hak, “kamu yararı” amacıyla sınırlandırılabilir.
Yabancıların taşınmaz edinimi ve buna bağlı vatandaşlık kazanımı, kamu yararı gözetilerek düzenlenmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, eşitlik ilkesinin ihlal edilmemesidir.
Bir Türk vatandaşı ile yabancı yatırımcı arasında mülkiyet hakkı açısından farklılıklar bulunsa da, bu farkın meşru bir kamu yararına dayanması gerekir.
Dolayısıyla, yatırım yoluyla vatandaşlık sistemi ancak kamu yararı ve ekonomik istikrar amacını gerçekten sağladığı sürece hukuken savunulabilir.


8. Sonuç

Taşınmaz edinimi yoluyla vatandaşlık kazanımı, çağdaş hukuk sistemlerinde mülkiyet hakkının anlamını yeniden tanımlayan bir mekanizmadır.
Türkiye açısından bu sistem, hem ekonomik büyümeyi teşvik eden hem de uluslararası ilişkilerde ülkenin konumunu güçlendiren bir araçtır.
Ancak, vatandaşlığın “ekonomik bir ürün” haline gelmemesi için yasal denetimlerin, şeffaflığın ve kamu yararı ilkesinin titizlikle korunması gerekir.

Sonuç olarak, bu uygulama vatandaşlık hukukunun kamu hukukuna ait yönü ile eşya hukukunun özel hukuk yönü arasında kurulmuş hassas bir dengedir.
Bu denge korunmadığı takdirde, vatandaşlık bir yatırım aracı olmaktan çıkıp, devlet egemenliğini zedeleyen bir statü değişim aracına dönüşebilir.

 

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button