Yurt Dışına Çıkış Yasağı (Adli Kontrol)
Giriş
Ceza muhakemesi hukukunda kişi hürriyetine müdahale oluşturan koruma tedbirleri, masumiyet karinesi ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde dikkatle uygulanmalıdır. Tutuklama, bu tedbirlerin en ağır olanı olup ancak son çare olarak başvurulması gereken istisnai bir kurumdur. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), tutuklamanın alternatifi olarak bir dizi daha hafif müdahale imkânı sunar. Bunlardan biri de “adli kontrol”dür. Adli kontrol, kişinin tutuklanmaksızın belirli yükümlülüklere tabi kılınarak serbest bırakılmasını sağlayan bir koruma tedbiridir. Bu kapsamda uygulanan adli kontrol tedbirlerinden biri de “yurt dışına çıkış yasağı”dır. Bu yazıda, yurt dışına çıkış yasağının hukuki mahiyeti, uygulanma şartları, denetimi ve kaldırılmasına dair usul ve esaslar ele alınacaktır.
1. Adli Kontrol Kurumunun Hukuki Dayanağı
Adli kontrol müessesesi, 5271 sayılı CMK’nın 109 ila 115. maddeleri arasında düzenlenmiştir. CMK m. 109/1’e göre, “Şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilecek hâllerde, tutuklama yerine adli kontrol uygulanmasına karar verilebilir.” Böylece, tutuklamaya alternatif olarak kişi hürriyetini daha az sınırlayıcı bir koruma tedbiri olarak adli kontrol öngörülmektedir.
Yurt dışına çıkış yasağı da, bu çerçevede CMK m. 109/3 maddesinde sayılan tedbirlerden biridir. Aynı maddenin (a) bendi uyarınca, “Yurt dışına çıkamamak” şeklindeki yükümlülük, şüpheli veya sanığa yüklenebilir.
2. Yurt Dışına Çıkış Yasağının Hukuki Mahiyeti
Yurt dışına çıkış yasağı, kişinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına seyahat etmesini engelleyen geçici bir önlem niteliğindedir. Bu yasak, kişinin bir suça karıştığı şüphesiyle hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturma sürecinde, kaçma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle alınır. Böylece, şüpheli ya da sanığın yargılamaya katılımı güvence altına alınır.
Bu tedbir, niteliği itibarıyla “seyahat özgürlüğü”ne doğrudan bir müdahaledir. Anayasa’nın 23. maddesine göre, herkesin yurt dışına çıkma hürriyeti vardır. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında, bu özgürlüğün, suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararıyla sınırlanabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu sınırlamanın Anayasa’ya uygun olabilmesi için;
-
Kanuni dayanaktan
-
Meşru amaçtan
-
Ölçülülükten
-
Hâkim kararıyla tesis edilmesinden
kaynaklanması gereklidir.
3. Uygulama Şartları
a) Genel Şartlar
Yurt dışına çıkış yasağı kararı verilebilmesi için, öncelikle ilgili kişi hakkında tutuklama kararı verilebilecek bir durumun varlığı gereklidir. CMK m. 100 uyarınca tutuklama kararı için iki ana şart aranır:
-
Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması
-
Bir tutuklama nedeni bulunması (kaçma şüphesi, delilleri karartma, tanık ve mağdurları etkileme vs.)
Tutuklama kararı verilebilecek bu şartlar altında, hâkim veya mahkeme, daha hafif bir müdahale yöntemi olarak adli kontrol kararı verebilir. Bu çerçevede yurt dışına çıkış yasağı, genellikle kaçma şüphesine karşı bir güvence tedbiri olarak uygulanır.
b) Karar Merci
CMK m. 109/2’ye göre, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise yargılamayı yapan mahkeme adli kontrol kararı alabilir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, adli kontrol kararı ve bu kapsamda yurt dışına çıkış yasağı yalnızca hâkim veya mahkeme tarafından verilebilir. Savcılık tarafından bu yönde karar verilemez.
4. Kararın Uygulanması ve Denetimi
a) Uygulama
Yurt dışına çıkış yasağı kararı, kişinin pasaportuna işlenmekte ve ilgili kolluk birimlerine (emniyet, jandarma, sınır kapıları) bildirilmektedir. Kişi bu tedbir süresince sınır kapılarında sistem üzerinden engellenir.
b) Süre ve Denetim
CMK’da adli kontrol tedbirlerinin ne kadar süreyle uygulanabileceğine dair açık bir üst sınır öngörülmemiştir. Ancak bu tedbirin ölçülü, gereklilik ilkelerine uygun ve gerektiğinde gözden geçirilebilir olması gerekir. CMK m. 110/1 gereği, adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği en geç dört ayda bir resen hâkim veya mahkeme tarafından gözden geçirilmelidir.
5. Tedbirin Kaldırılması veya Değiştirilmesi
a) Talep Üzerine Kaldırma
Şüpheli ya da sanık, her zaman adli kontrol kararının kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep edebilir (CMK m. 111). Bu talep üzerine hâkim ya da mahkeme, dosya üzerinden karar verebilir ya da gerek görürse duruşma açabilir.
b) Kararın Değiştirilmesi
Yargılama sürecinde yeni delillerin ortaya çıkması, kaçma şüphesinin ortadan kalkması veya orantısızlık oluşması durumunda yurt dışına çıkış yasağı kararı kaldırılabilir. Uygulamada özellikle şüpheli/sanığın eğitim, sağlık veya iş nedeniyle yurt dışına çıkmasının gerekmesi durumlarında mahkemeler belirli süreliğine izin verebilir.
6. Karara İtiraz
Adli kontrol kapsamında verilen yurt dışına çıkış yasağı kararlarına karşı CMK m. 268 vd. hükümleri uyarınca itiraz yolu açıktır. Bu kararlar, nihai karar niteliğinde olmadığından temyiz veya istinaf yolu açık değildir.
İtiraz süresi, kararın tebliğinden itibaren 7 gündür. Kararı veren hâkimliğin bağlı bulunduğu ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz incelemesi yapılır. İtiraz merciince verilen karar kesindir.
7. Uygulamada Sorunlar ve Anayasa Mahkemesi Kararları
Uygulamada yurt dışına çıkış yasağı kararları çoğu zaman ölçülülük ilkesine aykırı şekilde uzun süre devam ettirilmekte ve resen gözden geçirme yükümlülüğü ihmal edilmektedir. Bu durum, kişinin anayasal haklarının ihlali sonucunu doğurabilir.
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararlarında, yurt dışına çıkış yasağına ilişkin birçok ihlal kararı verilmiştir. Özellikle şu hususlar vurgulanmaktadır:
-
Tedbirin belirsiz süreli olarak uygulanması
-
Gereklilik ve orantılılık analizinin yapılmaması
-
Kişinin sosyal ve mesleki yaşamını ciddi şekilde etkilemesi
Örnek karar:
Anayasa Mahkemesi, 2016/13471 başvuru numaralı kararında, başvurucunun uzun süre boyunca yurt dışına çıkış yasağı ile karşı karşıya kalmasının, “seyahat özgürlüğü”nü ihlal ettiğine karar vermiştir.
8. Değerlendirme ve Sonuç
Yurt dışına çıkış yasağı, adli kontrol kapsamında başvurulabilecek önemli koruma tedbirlerinden biridir. Ceza muhakemesi sürecinde şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek, delillere ulaşmayı kolaylaştırmak ve yargılamanın sağlıklı şekilde sürdürülmesini sağlamak bakımından önem arz eder.
Bununla birlikte, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşıdığı için bu tedbirin ölçülülük, kanunilik, gerekçelilik ve hukuki denetim ilkeleri doğrultusunda uygulanması gerekmektedir. Keyfî ve süresiz uygulamalar, hem bireylerin anayasal haklarını ihlal etmekte hem de adalet sistemine olan güveni zedelemektedir.
Mahkemelerin, adli kontrol hükümlerini değerlendirirken her somut olay özelinde gerekçeli ve ölçülü kararlar vermesi, yargılamanın hem etkinliğini hem de adil olmasını sağlayacaktır.