Yenilenebilir enerji projelerinde yerel halkın dava açma hakkı var mı?
Giriş
Yenilenebilir enerji projeleri (güneş tarlaları, rüzgâr enerji santralleri, hidroelektrik barajlar ve biyokütle tesisleri) iklim değişikliğiyle mücadelede büyük bir önem taşımaktadır. Ancak bu projeler, arazi kullanımı, çevresel etkiler, gürültü kirliliği, kültürel mirasın zarar görmesi ve sosyal dengelerin bozulması gibi nedenlerle yerel halk açısından çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Bu noktada ortaya çıkan temel soru, yerel toplulukların yenilenebilir enerji projelerine karşı dava açma hakkına sahip olup olmadığıdır.
Bu makalede, yerel halkın yenilenebilir enerji projelerine karşı dava açma hakkı, Türk çevre mevzuatı, idare hukuku, insan hakları ve uluslararası hukuk çerçevesinde detaylı şekilde incelenecektir. Hem teorik açıklamalar hem de uygulamaya dönük dava örnekleri yer alacaktır.
1. Yerel Toplulukların Dava Ehliyeti (Locus Standi)
1.1. Çevre Davalarında Ehliyet
Türk hukukunda, dava açabilmek için davacının menfaatinin ihlal edilmesi gerekir. Çevre Kanunu (m.30), çevreye verilen zararların önlenmesi veya giderilmesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilere dava açma hakkı tanımaktadır.
Yerel topluluklar, aşağıdaki durumlarda dava açabilir:
-
Doğrudan ve kişisel zarar: Gürültü, gölgeleme (shadow flicker), su kaynaklarının kirlenmesi gibi durumlar.
-
Arazi kullanımı ve mülkiyet hakkı: Kamulaştırma ya da mülkiyet hakkının ihlali.
-
ÇED raporunun hukuka aykırılığı: Eksik veya hatalı çevresel etki değerlendirme raporlarının iptali.
1.2. Kamu Yararı Davaları
Çevre koruma amacı güden dernekler ve vakıflar, kamu yararı gerekçesiyle idari işlemlerin iptali için dava açabilmektedir. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında, çevre hakkının kolektif bir hak olduğu vurgulanmakta ve çevre STK’larının ehliyeti geniş yorumlanmaktadır.
2. Hukuki Dayanaklar ve Mevzuat
2.1. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Süreci
-
2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği gereğince, belirli büyüklükteki yenilenebilir enerji projelerinde ÇED raporu zorunludur.
-
Yerel halk, ÇED olumlu veya ÇED gerekli değildir kararlarının iptali için idare mahkemelerine başvurabilir.
2.2. İdare Hukuku
-
Yenilenebilir enerji projelerine verilen çevre izinleri, imar ruhsatları ve EPDK lisansları gibi idari işlemler, yerel halk tarafından iptal davasına konu edilebilir.
-
İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) uyarınca menfaat ihlali koşulu aranır.
2.3. Mülkiyet ve Arazi Kullanımı Hakları
-
Kamulaştırmasız el atma veya yetersiz bedelle yapılan kamulaştırmalar için adli yargıda tazminat davası açılabilir.
-
Medeni Kanun m.683 çerçevesinde, mülkiyet hakkını ihlal eden faaliyetler için müdahalenin men’i davası açılabilir.
3. İnsan Hakları ve Sosyal Boyut
3.1. Sağlıklı Çevrede Yaşama Hakkı
Anayasa m.56, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu belirtir. Bu hak, yenilenebilir enerji projelerine karşı çevresel zararların engellenmesi için dava açma hakkını da içerir.
3.2. Yerli Halk ve Kültürel Haklar
Özellikle köyler, tarım toplulukları veya yerli halk üzerinde ciddi etkiler doğuran projeler, kültürel hakların ihlali gerekçesiyle yargıya taşınabilmektedir. Uluslararası alanda ILO 169 Sözleşmesi ve BM Yerli Halk Hakları Bildirgesi (UNDRIP) bu konuda önemli dayanaklar sağlar.
4. Yerel Halkın Açtığı Davalarda Yaygın Hukuki İddialar
-
İmar ve Zoning İhlalleri: Rüzgâr santrallerinin yerleşim yerlerine yakın kurulması.
-
Çevresel Zararlar: Kuş göç yollarına zarar, orman alanlarının yok edilmesi, gürültü kirliliği.
-
Sağlık Riskleri: Biyokütle tesislerinde hava kirliliği, gürültü ve titreşim.
-
Yetersiz Halk Katılımı: ÇED sürecinde halkın görüşlerinin alınmaması.
-
Sözleşme İhlalleri: Proje şirketlerinin, yerel halka vaat ettiği sosyal veya ekonomik faydaları sağlamaması.
5. Dava Süreci
5.1. Ön Başvurular ve İtirazlar
-
İdari başvuru ve itiraz yolları (Bakanlık, valilik, belediye) tüketilir.
-
Halkın katılım toplantılarında dile getirilen şikâyetler ÇED dosyasına işlenir.
5.2. İdari ve Adli Yargı Yolları
-
İptal Davaları: ÇED olumlu kararlarının iptali için idare mahkemelerine başvurulur.
-
Tazminat Davaları: Zarar gören bireyler TBK m.49 uyarınca tazminat talep edebilir.
-
Yürütmenin Durdurulması: İdari davalarda projelerin inşaatı geçici olarak durdurulabilir.
5.3. Delil ve Bilirkişi İncelemeleri
-
Bilirkişi raporları, çevresel ölçümler, gürültü ve ekosistem analizleri davalarda önemli delil niteliğindedir.
-
Uydu görüntüleri ve drone kayıtları, arazi tahribatının kanıtlanması için kullanılabilir.
6. Örnek Davalar
6.1. Rüzgâr Santrali Davaları (Türkiye)
Danıştay ve bölge idare mahkemeleri, ÇED raporu yetersiz olan bazı rüzgâr projelerini iptal etmiştir. Gürültü kirliliği ve göçmen kuşların etkilenmesi, dava gerekçeleri arasında yer alır.
6.2. Güneş Enerjisi Projeleri (Hindistan)
Yerel köy halkı, tarım arazilerinin düşük bedelle alınması üzerine dava açmış ve yüksek tazminatlar kazanmıştır.
6.3. Hidroelektrik Santral Davaları (Latin Amerika)
Brezilya ve Şili’de yerli halk, atalarına ait toprakların sular altında kalması gerekçesiyle projeleri durdurmuştur.
7. Yatırımcılar Açısından Riskler
Yenilenebilir enerji yatırımlarında halkla yeterli iletişim kurulmazsa:
-
Proje Gecikmeleri: İdari davalar ve yürütmeyi durdurma kararları projeleri durdurabilir.
-
Mali Kayıplar: Yüksek tazminatlar ve ek lisans maliyetleri ortaya çıkabilir.
-
İtibar Kaybı: ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kriterlerinde olumsuz puanlama.
8. Hukuki Riskleri Azaltmak İçin Stratejiler
-
Erken Halk Katılımı: Proje planlama aşamasında şeffaf bilgilendirme toplantıları düzenlenmeli.
-
Bağımsız ÇED Raporları: Çevresel etkiler bağımsız ve bilimsel verilerle desteklenmeli.
-
Arazi Kullanımında Adalet: Kamulaştırma süreçlerinde adil bedel ve toplumsal fayda sağlanmalı.
-
Sözleşme ve İzin Denetimi: EPDK lisansları, belediye ruhsatları ve imar izinleri hukuka uygun olmalı.
-
Alternatif Uyuşmazlık Çözümü: Tahkim ve arabuluculuk maddeleri ile yargı süreci önlenebilir.
9. Alternatif Çözüm Yolları (ADR)
-
Arabuluculuk: Halk ile yatırımcı arasında uzlaşma sağlanabilir.
-
Tahkim: Yabancı yatırımcıların dahil olduğu projelerde uluslararası tahkim tercih edilir.
-
Şikâyet Mekanizmaları: Dünya Bankası veya IFC gibi finans kuruluşlarının grievance mechanisms uygulamaları yaygınlaşmaktadır.
10. Gelecek Perspektifi
-
Artan Dava Sayısı: Yenilenebilir projeler genişledikçe, yerel halkın dava açma eğilimi artacaktır.
-
İnsan Hakları ve İklim Adaleti: Mahkemeler, yenilenebilir projelerde adil geçiş (just transition) ilkesini daha fazla dikkate alacaktır.
-
ESG ve Sosyal Lisans: Yatırımcıların, projelerin toplumsal etkilerini en başta değerlendirmesi zorunlu hale gelecektir.
Sonuç
Yerel halk, yenilenebilir enerji projelerine karşı dava açma hakkına sahiptir. Bu hak, 2872 sayılı Çevre Kanunu, ÇED Yönetmeliği, Anayasa m.56 ve Danıştay içtihatları ile güvence altına alınmıştır. Projelerin, halkın menfaatini gözetmeden ve çevresel yükümlülükleri ihmal ederek yürütülmesi, hem hukuki hem de toplumsal riskleri artırmaktadır.
Yatırımcıların halkla iletişim, hukuka uyum, şeffaf raporlama ve adil fayda paylaşımı stratejilerini benimsemeleri, uzun vadede projelerin sürdürülebilirliğini sağlar.
Hukuk Fakültesi Öğrencisi Gamze Akbulut