Single Blog Title

This is a single blog caption

Yabancı Sanık Açısından Adli Kontrol

1. Giriş: Adli Kontrol Kurumuna Yabancı Sanık Penceresinden Bakmak

Adli kontrol, Türk ceza muhakemesinde tutuklamanın daha hafif bir alternatifi olarak düzenlenmiş; kişiyi ceza infaz kurumuna kapatmadan, soruşturma ve kovuşturmaya katılımını sağlamayı amaçlayan bir koruma tedbiridir. Uygulamada özellikle ağır ceza kapsamına giren suçlarda, tutuklama yerine adli kontrolle serbest bırakma kararı sıkça karşımıza çıkar.

Ne var ki söz konusu olan “yabancı sanık” olduğunda, bu kurumun etkisi ve sonuçları Türk vatandaşına göre kat kat ağır hissedilir:

  • Türkiye, yabancının asıl yaşam merkezi değildir;

  • Aile, iş, eğitim, oturum ve sosyal bağlar çoğunlukla başka bir ülkededir;

  • Basit görünen bir yurt dışı çıkış yasağı, yabancı için fiilen hayatın durması anlamına gelebilir.

Bu nedenle “adli kontrol” kavramını, klasik “tutuklama yerine daha hafif bir önlem” kalıbının ötesine taşıyıp, yabancı sanık bakımından özgün etkileri, ölçülülük sorunlarını ve savunma stratejilerini ayrı başlık halinde ele almak gerekir.


2. Normatif Çerçeve: CMK m. 109 vd. ve Yabancı Sanık

2.1. Adli Kontrolün Temel Mantığı

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda adli kontrol, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama sebepleri bulunmakla birlikte, tutuklama yerine daha hafif yükümlülükler uygulanmasını sağlayan bir tedbir olarak düzenlenmiştir. Genel mantık şu şekildedir:

  • Kaçma, saklanma, delilleri karartma gibi klasik tutuklama nedenleri mevcutsa;

  • Ancak kişinin cezaevine konulması yerine, belirli sınırlar içinde serbest bırakılması yeterli görülüyorsa;

  • Sanık, bazı yükümlülüklere uymak şartıyla özgürlüğünü kısmen korur.

Adli kontrol bu yönüyle teoride “özgürlüğü koruyan” bir tedbir gibi görünse de, uygulamada özellikle yabancılar yönünden:

  • Uzun yıllar süren yurt dışı çıkış yasağı,

  • Çok sık aralıklarla karakola imza yükümlülüğü,

  • Ev hapsi veya elektronik kelepçe

gibi uygulamalar nedeniyle, kişi özgürlüğüne çok ciddi müdahale haline dönüşebilmektedir.

2.2. Hangi Tedbirler Adli Kontrol Kapsamındadır?

Kanunda adli kontrol yükümlülükleri tek tek sayılmıştır. Uygulamada yabancı sanık bakımından öne çıkanlar:

  • Yurt dışına çıkamamak, pasaportun kollukta muhafazası,

  • Belirli yerleşim yerini terk etmeme, belirli adreste ikamet etme,

  • Belirli aralıklarla kolluk birimine imza atma,

  • Konutu terk etmeme (ev hapsi) ve elektronik izleme (elektronik kelepçe),

  • Güvence (kefalet) yatırma.

Teorik çerçeve Türk vatandaşları için de aynıdır; ancak yabancının hayat kurduğu ülkeye dönememesinin doğurduğu sonuçlar sebebiyle, bu tedbirler yabancı bakımından nitelik olarak daha ağır bir müdahale haline gelir.

2.3. Adli Kontrol Süresi ve Yabancı Bakımından Önemi

Adli kontrol süreleri; suçun niteliğine, ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmediğine göre azami sürelerle sınırlandırılmıştır. Fakat uygulamada:

  • Yargılamaların uzun sürmesi,

  • Otomatik uzatma kararları,

  • Gerekçe yönünden şablon ifadelerin kullanılması

sonucu, yabancı sanıkların yıllar boyunca Türkiye dışına çıkamadığı dosyalarla karşılaşılabilmektedir.

Örneğin; üç-dört yıl süren bir yurt dışına çıkış yasağı:

  • Yabancının dış ülkedeki işini kaybetmesine,

  • Çocuklarının büyüme sürecine katılamamasına,

  • Oturum izni bulunan ülkede hak kaybına,

  • Uzun vadede mesleki ve ekonomik çöküşe

neden olabilmektedir. Türk vatandaşı için “uzun ama katlanılabilir” gibi görülen bu süreler, yabancı açısından çok daha yıkıcı sonuçlar doğurur. Bu nedenle yabancı sanık dosyalarında süreye ilişkin ölçülülük vurgusu savunmanın merkezinde yer almalıdır.


3. Yabancı Sanık Kimdir? Ceza Muhakemesinde Karşılığı

“Yabancı sanık” kavramı mevzuatta ayrı bir maddeyle tanımlanmış değildir; ancak uygulamada şu gruplar bu başlık altında değerlendirilir:

  • Türkiye’de turist olarak bulunan yabancılar,

  • Öğrenci vizesiyle gelenler,

  • Çalışma izniyle Türkiye’de ikamet eden yabancılar,

  • Uzun dönem ikamet izni sahipleri,

  • Geçici koruma altındaki kişiler, mülteciler, vatansızlar,

  • Kısa süreli iş, fuar, konferans vb. için ülkeye gelenler.

Bu kişiler hakkında adli kontrol kararı verilirken, hâkim çoğu zaman şu varsayımlarla hareket eder:

  • Türkiye onların esas yaşam merkezi değildir,

  • Aile ve malvarlığı genelde yurt dışındadır,

  • Ülkeyi terk etmeleri hâlinde geri getirilmesi güç veya imkânsız olabilir.

Dolayısıyla “kaçma şüphesi” değerlendirmesinde yabancının durumu, Türk sanığa göre daha fazla önem kazanır. Bu noktada kritik soru şudur:

Yabancı olmak tek başına ağır adli kontrol veya tutuklama gerekçesi midir?

Cevap açıkça “hayır” olmalıdır. Yabancı statüsü, ancak somut olayla bağlantılı hale geldiği ölçüde dikkate alınabilir; aksi hâlde eşitlik ve ayrımcılık yasağı ihlalleri gündeme gelir.


4. Yurt Dışı Çıkış Yasağı: Yabancı İçin En Ağır Adli Kontrol Yükümlülüğü

4.1. Teoride Basit, Pratikte Hayatı Durduran Bir Tedbir

Yurt dışına çıkış yasağı, adli kontrol tedbirleri arasında yabancı bakımından en ağır etkiye sahip olanıdır. Türk vatandaşı için bu tedbir, çoğu zaman:

  • “Ülke içinde serbestçe dolaşabilirim, sadece yurt dışına gidemem”
    anlamına gelirken;

yabancı için:

  • Ailesine dönememe,

  • İşine, şirketine, eğitimine devam edememe,

  • Oturum iznini kaybetme riski,

  • Uzun vadede başka ülkelere girişte vize problemi

gibi sonuçlar doğurur. Yani adli kontrol, yabancının hayatının merkezini zorla Türkiye’ye taşır ve kişinin yaşam planını tamamen altüst eder.

4.2. Savunma Açısından Değerlendirme

Yurt dışına çıkış yasağı talep veya karar aşamasında savunma avukatı:

  1. Somut kaçma riskini tartıştırmalıdır.

    • Sanığın Türkiye ile bağları (örneğin evlilik, çocuk, iş, taşınmaz, uzun süreli ikamet) belgeleriyle sunulmalı,

    • Yabancının dosyada işbirlikçi tutumu (ifadelere gelmiş olması, tebligatlarda ulaşılabilirliği) vurgulanmalıdır.

  2. Tedbirin ölçülü bir alternatifinin olup olmadığı anlatılmalıdır.

    • Yurt dışına çıkış yasağı yerine,

      • Daha yüksek tutarlı güvence,

      • Belirli periyotlarla Türkiye’ye giriş-çıkış bildirim yükümlülüğü,

      • Elektronik tebligat ve adres bildirimi gibi seçeneklerin yeterli olabileceği savunulabilir.

  3. Tedbirin süre bakımından sürekli gözden geçirilmesi istenmelidir.

    • Değişen koşullar, delillerin toplanmış olması, bilirkişi raporlarının tamamlanması gibi gelişmeler, tedbirin kaldırılması veya hafifletilmesi yönünde kullanılmalıdır.

  4. Yurt dışı çıkış yasağının, sanığın çocuklarıyla kişisel ilişki kurma hakkı ve aile hayatı üzerindeki etkileri de somut olayda ortaya konmalıdır.


5. İkamet ve İmza Yükümlülüğü: Yabancı İçin Görünenden Daha Ağır

5.1. İkamet Adresi Zorunluluğu

Birçok adli kontrol kararında sanığa, belirli bir adreste ikamet etme veya belirli bir yerleşim yerini terk etmeme yükümlülüğü getirilir. Türk sanık için bu çoğu zaman:

  • “Evinde otur, şehirden izin almadan ayrılma” anlamına gelirken;

Türkiye’de evi, ailesi, kalıcı adresi olmayan yabancı için şu sonuçlara yol açabilir:

  • Otelde veya kısa süreli kiralık evlerde kalma zorunluluğu,

  • Kira ve yaşam giderlerini karşılayamama,

  • Çalışma izni yoksa yasal olarak gelir elde edememe,

  • Uzayan süreçte maddi çöküş ve sosyal izolasyon.

Bu nedenle ikamet yükümlülüğünün getirilmesi aşamasında savunma:

  • Yabancının Türkiye’de gerçekçi olarak nerede ve nasıl ikamet edebileceğini,

  • Kimlerin destek olacağını, kira ve geçim masraflarının nasıl karşılanacağını,

  • Gerekirse kefil olacak kişi veya kurumları ortaya koymalıdır.

5.2. Karakola İmza Verme Yükümlülüğü

Haftada bir, haftada iki, her gün vb. imza yükümlülüğü, Türk sanık için zahmetli ama genelde yönetilebilir bir tedbirdir. Yabancı için ise:

  • Türkiye’de kalma zorunluluğu yaratır,

  • Ülkesine dönmesini fiilen imkânsız kılar,

  • Bu yükümlülüğe uymadığında tutuklanma riski doğurur.

Örneğin; bir turist hakkında her gün imza zorunluluğu getirilmesi, bu kişinin Türkiye’de ne süreyle ve hangi gelirle kalacağı tartışılmadan verildiyse, ölçülülük sorunu barındırır. Savunma, imza sıklığının:

  • Haftada bir ya da iki hafta bir,

  • Uçuş tarihleri gibi özel durumlarda geçici olarak esnetilmesi

gibi talepleri mutlaka gündeme getirmelidir.


6. Ev Hapsi, Elektronik Kelepçe ve Yabancı Sanığın Fiili Tutukluluğu

“Konutunu terk etmeme” ve elektronik kelepçe uygulaması, adli kontrol tedbirleri arasında özgürlük kısıtlaması bakımından tutuklamaya en çok yaklaşan tedbirlerdir.

Yabancı sanık açısından bu tür bir tedbirin uygulanması, çoğu durumda:

  • Ziyaretçisi olmayan, dil bilmediği bir ülkede kapalı mekâna hapsedilme,

  • Sosyal izolasyon, psikolojik baskı,

  • Çalışma ve gelir elde etme imkanlarının tamamen ortadan kalkması

anlamına gelir. Üstelik yabancının Türkiye’de sahip olduğu konut çoğu zaman yoktur; kiralık bir dairede veya otelde ev hapsi uygulanması hem masraflı hem de pratikte zordur.

Bu nedenle savunma:

  • Ev hapsi talep edildiğinde, bunun fiilen tutuklamaya eşdeğer bir sonuç doğuracağını,

  • Yabancının barınma koşulları, maddi durumu ve psikolojik etkileriyle birlikte anlatmalı,

  • Daha hafif adli kontrol yükümlülükleriyle aynı sonuca ulaşılabileceğini somutlaştırmalıdır.


7. Güvence (Kefalet) ve Yabancı Sanık: Miktar ve Ödenebilirlik Sorunu

Güvence (kefalet), adli kontrolün hem kaçma riskini azaltan hem de ileride doğabilecek para cezaları, giderler ve zararların karşılanmasını teminat altına alan para temelli bir tedbiridir.

Yabancı bakımından bu tedbir, doğru kullanıldığında:

  • Yurt dışına çıkış yasağı gibi hayatı durduran bir tedbir yerine,

  • Ülkesine dönmesine izin verilen ama gerektiğinde geri gelmesini güvence altına alan bir araç olarak kullanılabilir.

Buradaki asıl mesele, güvence miktarının belirlenmesidir:

  • Yabancının gelir düzeyi,

  • Ülkesindeki ekonomik koşullar,

  • Türkiye’deki malvarlığı ve benimseyebileceği ödeme planı

dikkate alınmadan belirlenen astronomik rakamlar, fiilen “ödenmesi imkânsız” bir yükümlülük haline gelir. Bu da teoride adli kontrol olsa da, gerçekte uzatılmış tutukluluk anlamına gelir.

Savunma dilekçesinde mutlaka:

  • Yabancının mesleği, geliri, şirketi, maaşı gibi bilgiler,

  • Varsa banka hesap dökümleri, vergi beyannameleri, maaş bordroları,

  • Güvence tutarının ödeneceğini gösteren belgeler (havale dekontları, sponsor olacak kişi beyanları)

sunulmalı ve mahkemeden “ödenebilir, ama caydırıcı” bir rakam belirlemesi istenmelidir.


8. Adli Kontrol – Tutuklama – İdari Gözetim (Geri Gönderme Merkezi) İlişkisi

Yabancı sanıklarla ilgili uygulamada sık karşılaşılan karmaşık tablo şudur:

  1. Yabancı hakkında ceza soruşturması yürümektedir,

  2. Savcılık veya sulh ceza hâkimliği adli kontrol kararı vermiş, yurt dışına çıkış yasağı koymuştur,

  3. Aynı zamanda Göç İdaresi, yabancı hakkında sınır dışı kararı verip geri gönderme merkezinde idari gözetim kararı uygulamak istemektedir.

Bu durumda yabancı kişi:

  • Bir yandan adli kontrol altında görünmekte,

  • Diğer yandan fiilen geri gönderme merkezinde özgürlüğünden tamamen yoksun kalmaktadır.

Bu çifte kısıtlama:

  • Hem kişi özgürlüğü ve güvenliği,

  • Hem de ceza muhakemesinin amacına uygunluk açısından ciddi sorunlar doğurur.

Savunma stratejisi olarak:

  • Ceza soruşturmasının sağlıklı yürütülebilmesi için kişinin Türkiye’de, fakat özgürlüğü makul ölçüde korunarak bulunması gerektiği vurgulanmalı,

  • Eğer idari gözetim uygulanacaksa, ceza dosyasında tutuklama/adli kontrol yerine, idari gözetim sonucu ülkesine gönderilen bir kişinin yargılamaya katılamayacağı gerçeği tartışılmalıdır,

  • Gerekirse sınır dışı kararına karşı idari yargı yoluna başvurularak, ceza yargılaması tamamlanıncaya kadar sınır dışının ertelenmesi talep edilmelidir.


9. Anayasa, AİHS ve Eşitlik İlkesi Perspektifinden Yabancı Sanık

9.1. Seyahat Özgürlüğü ve Ölçülülük

Yurt dışına çıkış yasağı, seyahat özgürlüğüne doğrudan müdahaledir. Yabancı sanık söz konusu olduğunda bu müdahale:

  • Kişinin aile hayatını (eş, çocuk, anne-baba ile fiili ilişkiyi),

  • Meslek hayatını,

  • Eğitim ve kariyer planlarını

doğrudan etkiler. Dolayısıyla adli kontrolin her türlü şeklinde olduğu gibi, yurt dışı çıkış yasağında da ölçülülük ilkesi kritik önem taşır:

  • Tedbir gerekli mi?

  • Daha hafif bir tedbirle aynı amaç sağlanabilir mi?

  • Tedbirin süresi makul mü, yoksa belirsiz ve aşırı mı?

Yabancı sanık bakımından bu sorulara verilecek cevap çoğu zaman Türk sanığa göre daha hassas bir denge gerektirir.

9.2. Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı

Yabancının, sadece “yabancı” olduğu için:

  • Otomatik olarak daha ağır adli kontrol tedbirlerine tabi tutulması,

  • Türk sanıkla kıyaslandığında çok daha zor koşullara mahkûm edilmesi;

eşitlik ilkesine aykırılık tartışmalarını gündeme getirir. Elbette yabancının yurt dışı bağlantıları kaçma şüphesini değerlendirmede dikkate alınabilir; fakat buna rağmen:

  • Yabancı ile Türk’ün somut olayın koşulları yönünden karşılaştırılması,

  • Yabancının Türkiye’deki yerleşik bağlarının (aile, iş, yatırım, uzun süreli ikamet) görmezden gelinmemesi gerekir.

Savunma; dilekçelerinde sıkça kullanılan genel cümlelerin ötesine geçip, kişiselleştirilmiş, somutlaştırılmış argümanlar sunmak zorundadır. “Müvekkil yabancıdır, fakat….” diye başlayan paragraflar; aile, iş, ikamet, yatırım gibi her bir bağ üzerinden ayrı ayrı temellendirilmelidir.

. Adli Kontrolün İhlali ve Yabancı Sanık Açısından Sonuçları

Adli kontrol yükümlülüklerinin kasten ihlali hâlinde:

  • Mahkeme veya hâkim, adli kontrolü ağırlaştırabilir,

  • Yeni yükümlülükler ekleyebilir,

  • En ağır durumda tutuklama kararı verebilir.

Yabancı sanık için bu ihlallerin ek bir sonucu daha vardır:

  • YUKK çerçevesinde sınır dışı ve Türkiye’ye giriş yasağı kararları gündeme gelebilir,

  • “Adli kontrolü ihlal eden ve kaçma eğilimi olan kişi” algısı, idari makamların kararlarında ağır şekilde aleyhe kullanılabilir.

Bu nedenle savunma, müvekkiline:

  • Her imza gününü,

  • Her mahkeme tarihini,

  • Her değişiklik kararını

açık, tercüme edilmiş ve yazılı şekilde anlatmalı; bir ihlal ihtimali doğduğunda derhal mahkemeden tedbir değişikliği talep etmekten çekinmemelidir.


 Sonuç: Yabancı Sanık İçin Adli Kontrol, Gerçek Bir “Denge Sanatı”

Yabancı sanık açısından adli kontrol, çoğu zaman şu ikilemin tam ortasında durur:

  • Bir yanda tutuklama gibi ağır bir tedbirden korunma ihtiyacı,

  • Diğer yanda yıllar süren yurt dışı çıkış yasağı, yoğun imza yükümlülüğü, ev hapsi ve fiili özgürlük kısıtlaması.

Bu dengenin doğru kurulabilmesi için:

  • Hâkimin, yabancı sanığın hayat gerçekliğini ve uluslararası boyutu dikkate alan kişiselleştirilmiş bir değerlendirme yapması,

  • Savunmanın, müvekkilin bağlarını belgeleriyle ortaya koyan güçlü dosyalar hazırlaması,

  • Adli kontrol tedbirlerinin belirli aralıklarla gerekçeli biçimde gözden geçirilmesi ve uzatmalarda otomatik reflekslerden kaçınılması gerekir.

Yabancı sanık dosyalarında adli kontrol, sadece bir ceza muhakemesi tedbiri değildir; aynı zamanda:

  • Yabancının geleceği,

  • Kariyeri ve oturum statüsü,

  • Aile bütünlüğü ve insan onuruyla doğrudan ilişkili bir yaşam hakkı meselesi haline gelebilir.

Bu bilinçle hareket eden bir savunma pratiği, hem müvekkilin haklarını koruyacak hem de yargı organlarının önüne nitelikli ve ikna edici talepler koyarak adli kontrol kurumunun amacına uygun şekilde işletilmesine katkı sağlayacaktır.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button