Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurma veya Kullanma Suçu
Bu suçun kapsamı bakımından korunan yarar ‘halk sağlığıdır’. Bu sebeple suçun meydana gelmesi için salt bulundurma eyleminin icra edilmesi yeterlidir. Uyuşturucunun kullanılması veya kullanımı sonrası kişilerin sağlığının bozulup topluma etki edecek düzeyde genel sağlığın bozulması gibi etkilerini artık korunması gereken bir toplumsal ve hukuksal yarar kalmayınca gösteren bir durumun olmasına gerek yoktur. Uyuşturucunun kişinin hakimiyet alanında kolayca ulaşabileceği şekilde bulunması suçun oluşması için yeterlidir.
Fiil
Konusu suç teşkil eden eylemler uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanmak için ‘bulundurmak’, ‘satın almak’ veya ‘kabul etme’ ya da ‘maddeyi kullanma’ olarak belirtilmiştir.
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan yargılanan kişi TCK m. 191/2’ye göre ‘Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.’
TCK m. 191/3’e göre de ‘Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.’
TCK m. 191/6’ya göre ise ‘Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.’
Son olarak 191/8’ e göre ise şayet TCK m. 188 veya TCK m. 190 uyarınca yapılan yargılama sırasında, suçun aslında sadece TCK m. 191 kapsamında kaldığı anlaşılırsa, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
Denetimli serbestlik ve/veya tedavi tedbirine hükmedilebilmesi için kullanma yeterli görülmüş; ayrıca bu kullanmanın bağımlılık derecesine varmış olması gibi bir zorunluluk aranmamıştır. İlk defa kullanan kişinin tedavi edilmesine gerek olmadığı gibi yalnızca denetimli serbestlik kararı vermekle yetinilecektir.
Tipikliğin Objektif Unsurları
Bu suç ancak özel bir kast ile işlenebilir. Maddenin hangi amaçla bulunduğu bilinmediği hallerde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince TCK m. 191’den ötürü hüküm kurulması gerekmektedir.
Yerleşmiş içtihatlara göre failin kullandığını söylediği madde ele geçirilmemişse, itiraftan yola çıkarak, suçun işlendiği kabul edilmemektedir. Söz konusu maddenin tespit edilip, uyuşturucu içerip içermediğinin incelenmesi zorunludur.
Etkin Pişmanlık
TCK m. 192/2’ye göre; ‘Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.’
Eğer suçun ortaya çıkmasından sonra yapılan yardımlar sonucu öngörülen hükümler bir sonraki fıkrada düzenlenmiştir. TCK m. 192/3’e göre ‘Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.’
Etkin pişmanlık hükümlerine göre önemli olan kriter olarak suçun aydınlatılması kapsamında maddelerin ele geçirilmesinin kolaylaştırılması yeterli görülmüştür. Ve kolaylaştırma sonucu olayın gidişatına ve yardımın kapsamına göre cezasızlık veya cezadan indirim öngörülmüştür.
Kişinin verdiği bilgiler ile aynı kişi değil ortağı (şeriki) da yakalansa ayni hüküm uygulanabilir.
Tedaviyi kabul eden kişiler için de tedavi koşullarını kolaylaştıran bir düzenleme de mevcuttur. İlgili sağlık kuruluşlarına başvurup uyuşturucu madde kullanımı konusunda tedavi olmak istediğini dile getiren kişiler için sağlık çalışanları açısından ortada bir suç olduğu için ilgili çalışanların bu suçu bildirme yükümlülüğü mevcuttur. Ancak kişileri hem tedaviye özendirip hem de tedavi olmaya çalıştıkları zaman ilgili kişileri suçu bildirim zorunluluğu altında bırakmak tedaviye özendirmenin ruhu ile bağdaşmamaktadır. Bunun sonucu olarak da hem ilgili sağlık çalışanlarının bildirim yükümlülüğü kaldırılmış hem de tedavi olmayı kabul eden kişi için cezaya hükmolunmayacağı belirtilmiştir. Kişi hakkında kamu davası açılacak ancak mahkûmiyet kararı verilmeyecektir. Hatta kamu davası açma takdiri savcının takdirinde olduğu için kesin mahkûmiyet kararı çıkmayacağı için dava bile açılmayabilir. Bu yönelim hem hasta doktor gizliliğine uygun bir eylem olmuş hem de kişileri tedaviye özendirmiştir.
Kişinin bu kapsamda etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için suç şüphesinin yetkili makamlar tarafından öğrenilmesinden önce tedavi isteminde bulunması gerekir.
Tedavi başvurusunda bizzat bulunulması gerekir. Ancak yakın tarafından yapılan tedavi başvurusunun fail tarafından kabul edilmesi de etkin pişmanlıktan yararlanmak için yeterlidir.
Yine kanaatimizce mahkemenin tedavi ile etkin pişmanlıktan yararlanılması için tedaviye başlanmış olması gerekmektedir. Ancak uygulamada farklı yönelimler mevcuttur.
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 26.01.2009 Tarihli 5744/817 Esas ve Karar numaralı kararına göre ‘ Sanık Gülsüm’ün olay mahallinde yakalanan esrardan Ferhat’la birlikte içtiğini belirterek, kendisinin ve bir başkasının suçunun; aleyhine Gülsüm’ün soyut anlatımı dışında herhangi bir kanıt bulunmayan Ferhat’ın ise, suçunu ikrar ederek, kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım ettikleri gözetilerek, haklarında 5237 sayılı TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,…bozmayı…’ demektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretide yer alan baskın görüşlere göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için;
- Fail TCK m. 188-191’deki suçları icra etmiş olmalıdır.
- Hizmet ve yardım bizzat fail tarafından yapılmış olmalıdır.
- Yardım soruşturma makamlarına yapılmış olmalıdır.
- Yardım mahkeme karar vermeden önce yapılmalıdır.
- Hizmet ve yardım önemli miktarda olmalıdır.
- Hizmet ve yardım bilgileri doğru olmalıdır.
Teşebbüs
Madde teslim mahalline gelirse teşebbüs oluşur. Madde ortada yoksa ve teslim mahalline getirilmemişse teşebbüs yoktur hatta suç da yoktur.
Maddenin elden kararlaştırılan yerde tesliminde ziyade kararlaştırılan yere bırakılması da teşebbüs oluşturur.
Maddenin çok az miktarda olması durumunda suç işlenmeye elverişli değildir.
Satın alınacak malın beğenilmemesi durumunda da alıcılar bakımından vazgeçme durumunda gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.
Bu konuda daha fazla bilgi almak için büromuzun alanında deneyimli avukatlarından danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz.
STJ. AV. Hamdi Berk Can