Uyuşturucu Suçları ile Mücadelede Ceza Hukuku ve İnsan Hakları Dengesi
Uyuşturucu suçları, hem bireysel hem de toplumsal anlamda ciddi tehditler oluşturan suç tipleri arasında yer almaktadır. Bu suçların önlenmesi, yalnızca cezai yaptırımlarla değil, aynı zamanda toplumsal önleme, tedavi ve rehabilitasyon politikalarıyla mümkündür. Ancak ceza hukuku alanında uyuşturucu suçlarıyla mücadele edilirken, insan hakları ilkelerinin korunması da son derece önemlidir. Aksi takdirde, kamu güvenliğini sağlamak adına bireysel özgürlüklerin aşırı şekilde kısıtlanması, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz.
1. Uyuşturucu Suçlarının Hukuki Niteliği
Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu madde suçları 5237 sayılı TCK’nın 188-192. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu suçların kapsamı, imal, ithal, ihraç, ticaret, kullanma ve bulundurma fiillerini içerir. Özellikle TCK m.188’de uyuşturucu madde imal ve ticareti 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırken, TCK m.191’de kullanmak için bulundurma suçu daha düşük cezalar ve tedavi/denetimli serbestlik seçenekleriyle ele alınmaktadır.
2. Ceza Hukukunun Müdahale Alanı ve İnsan Hakları
Ceza hukuku, en ağır yaptırım olan hapis cezası ile bireyin özgürlüğüne doğrudan müdahale eder. Bu nedenle ölçülülük, hukuki belirlilik ve adil yargılanma hakkı uyuşturucu suçlarında da önem arz eder. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa, kişinin yaşam hakkı, vücut bütünlüğü, özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı gibi temel haklarının korunmasını güvence altına alır.
Uyuşturucu suçlarıyla mücadelede polisin yaptığı aramalar, yakalamalar ve dinleme-tespit tedbirleri çoğu zaman özel hayatın gizliliği ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması arasında bir çatışma yaratır. AİHM içtihatlarında da vurgulandığı üzere, önleyici ve kovuşturma faaliyetlerinde hukuka uygunluk, orantılılık ve yargısal denetim mekanizmasının varlığı temel koşuldur (örn. Klass v. Almanya, 1978).
3. Uyuşturucu Suçlarında Polis Yetkisi ve Keyfiliğin Önlenmesi
Uyuşturucu suçları genellikle organize suç örgütleriyle bağlantılıdır. Bu nedenle güvenlik güçlerinin operasyonel yetkileri geniştir. Ancak bu yetkilerin keyfi kullanımı, kişilerin özel yaşamının ihlali, işkence ve kötü muamele iddialarına yol açabilir. AİHS m.3 uyarınca, kötü muamele kesinlikle yasaktır. AİHM’in ‘Aksoy v. Türkiye’ (1996) kararında vurgulandığı üzere, uyuşturucu gibi ağır suçlar söz konusu olsa bile, kolluk güçlerinin insan haklarını ihlal eden yöntemlere başvurması kabul edilemez.
4. Tedavi ve Rehabilitasyon Yaklaşımları
Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı, çoğu zaman yalnızca cezalandırma politikasıyla çözülemez. TCK m.191/2 gereği, kullanmak için uyuşturucu bulunduran kişilere tedavi ve denetimli serbestlik imkanı tanınmıştır. Bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve AİHM standartlarına da uygundur. İnsan hakları perspektifi, cezalandırmadan ziyade rehabilitasyonu öncelik haline getirmeyi öngörür.
5. AİHM ve Yargıtay Kararları Işığında Uygulama Sorunları
-
AİHM – Ocalan v. Türkiye (2005) kararında, ağır suçlarda dahi adil yargılanma hakkının (m.6) mutlak bir şekilde korunması gerektiği vurgulanmıştır.
-
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına göre, uyuşturucu suçlarında yakalama ve arama işlemleri sırasında hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller, CMK m.206/2 ve 217 uyarınca hükme esas alınamaz.
-
AİHM – Hristozov v. Bulgaristan (2012) kararında, uyuşturucu ile mücadelede bile insan onurunu zedeleyen muamelelerin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.
6. Ceza Politikası ve İnsan Hakları Dengesi
Uyuşturucu suçlarının ağır cezalara bağlanması, kamu güvenliği ve toplum sağlığı açısından gerekli görülmektedir. Ancak insan haklarına saygı ilkesi göz ardı edildiğinde, hukuki güvenlik zedelenir. Dengeli bir yaklaşım için:
-
Hukuka aykırı delillerin kullanılmaması,
-
Orantısız cezaların önlenmesi,
-
Adil yargılanma süreçlerinin güvenceye alınması,
-
Tedavi ve rehabilitasyon politikalarının güçlendirilmesi gereklidir.
7. Sonuç
Uyuşturucu suçlarıyla mücadele, ceza hukuku bakımından sert bir politika gerektirirken, insan haklarının korunması da demokratik hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez unsurudur. Uyuşturucu suçlarının önlenmesinde yalnızca cezai yaptırımlara dayalı bir yaklaşım yerine, önleyici sosyal politikalar, rehabilitasyon programları ve insan haklarına saygılı adli süreçlerin birlikte işletilmesi en uygun çözüm olacaktır.