Uyuşturucu Madde Satışı Suçuna Yardım Etme
Uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları, Türk Ceza Kanunu’nun en ağır şekilde cezalandırdığı suç tipleri arasında yer almaktadır. Özellikle TCK’nın 188. maddesinde düzenlenen “uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu”, toplumsal sağlığı doğrudan tehdit eden niteliği nedeniyle hem kolluk kuvvetlerinin hem de yargı mercilerinin öncelikli mücadele alanlarından biridir. Ancak bu suçun işlenmesine bizzat katılmayan, fakat bir şekilde suçun işlenmesini kolaylaştıran kişilerin hukuki sorumluluğu da ayrıca önem arz etmektedir. İşte bu noktada TCK’nın 39. maddesinde düzenlenen “yardım etme” hükümleri devreye girmektedir. Yardım etme, failin doğrudan suçun icrasına katılmaması, fakat suçun işlenmesine katkıda bulunacak davranışlarda bulunmasıdır. Uyuşturucu madde satışı suçunda yardım etme hali, uygulamada sıklıkla karşımıza çıkmakta ve çoğu davada “asıl fail” ile “yardım eden” arasındaki ayrım tartışma konusu olmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun sistematiğinde, suçun asli faili, fiili doğrudan işleyen kişidir. Ancak bazı durumlarda, suçun işlenmesine katkıda bulunan kişiler, suça iştirak eden olarak kabul edilir. Bu iştirak biçimleri arasında müşterek faillik, azmettirme ve yardım etme bulunmaktadır. Yardım etme, iştirak türleri arasında en hafif sorumluluk biçimi olarak düzenlenmiştir. Çünkü yardım eden kişi, suçun doğrudan faili değil, suçun icrasını kolaylaştıran konumdadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, yardım etme eylemleri, failin sorumluluğunu azaltır ancak tamamen ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, uyuşturucu madde satışı suçunda yardım eden kişinin de cezai sorumluluğu söz konusudur, fakat bu sorumluluk asli failinkinden daha düşük seviyededir.
Uyuşturucu madde satışı suçuna yardım etmenin en tipik örnekleri, failin uyuşturucu maddeyi satacağı kişiye ulaşmasına aracılık etmek, satışın yapılacağı mekânı temin etmek, uyuşturucu maddenin taşınmasına yardımcı olmak veya gözetleme yapmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, uyuşturucu madde ticareti yapan kişiye alıcı bulmak, alıcı ile satıcıyı buluşturmak, uyuşturucu maddenin saklandığı yere araç temin etmek ya da satışın gerçekleştiği esnada polis baskınını engellemek amacıyla çevrede gözetleme yapmak, Yargıtay kararlarında açıkça yardım etme fiilleri arasında kabul edilmektedir. Burada kritik olan, yardım eden kişinin kastıdır. Kişi, yardım fiilini gerçekleştirirken suçun işlendiğini bilerek ve isteyerek hareket ediyorsa, artık suça yardım eden sıfatıyla sorumlu olur. Buna karşılık, failin uyuşturucu madde sattığını bilmeden, örneğin yalnızca bir arkadaşına araç tahsis eden kişi, yardım kastı bulunmadığından cezalandırılamaz. Bu husus, yardım suçunun manevi unsuru bakımından büyük önem taşır.
Uyuşturucu madde suçlarında yardım etme hali, yalnızca failin suçla doğrudan ilgisi bulunmadığında gündeme gelmez. Bazen, suçun örgütlü şekilde işlendiği dosyalarda da, asli faillerin yanında daha tali roller üstlenen kişiler “yardım eden” olarak sorumlu tutulur. Nitekim TCK m.39, suça yardım edenlerin cezasının, işlenen suçun cezası üzerinden indirime tabi tutulacağını açıkça düzenlemiştir. Bu noktada uyuşturucu ticareti suçunun cezası oldukça ağırdır. Kanun koyucu, uyuşturucu madde ticaretini 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırmaktadır. İşte bu ağır ceza, yardım edenler bakımından da gündeme gelir, ancak cezada indirim uygulanır. Yani asıl fail on iki yıl hapis cezasına mahkûm edilmişse, yardım eden için bu ceza yarıya kadar indirilebilir.
Yargıtay kararları, yardım etme kavramını somut olaylarda şekillendirmektedir. Örneğin Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2018/4251 E., 2020/2134 K. sayılı kararında, sanığın alıcı ile satıcıyı buluşturduğu, fakat doğrudan uyuşturucu maddeyi satmadığı olayda, sanığın “yardım eden” sıfatıyla cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Benzer şekilde Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 2019/3452 E., 2021/1456 K. sayılı kararında, uyuşturucunun taşınması için araç temin eden kişinin suça doğrudan katılmadığı, fakat suçun işlenmesini kolaylaştırdığı belirtilerek, yardım etme kapsamında sorumlu tutulmasına hükmedilmiştir. Bu kararlar, uygulamada yardım edenin sorumluluğunun sınırlarını belirlemesi açısından önemlidir.
Uyuşturucu suçlarına yardım etme halinde en çok tartışılan noktalardan biri de, yardım fiilinin gerçekten suçun işlenmesine katkı sağlayıp sağlamadığıdır. Yargıtay, katkısı olmayan veya önemsiz fiilleri yardım kapsamında değerlendirmemektedir. Örneğin, failin yanında bulunmak, ancak suçun icrasına hiçbir şekilde katılmamak veya suçun işlenmesini kolaylaştırmamak, yardım etme olarak kabul edilmez. Bu nedenle, savunma stratejilerinde sanığın fiilinin gerçekten suçun işlenmesine katkı sağlayıp sağlamadığı detaylı şekilde incelenmelidir.
Somut bir olay üzerinden örnek vermek gerekirse, sanığın arkadaşına ait araçla başka bir yere götürdüğü kişide daha sonra uyuşturucu madde çıktığında, sanık hakkında “uyuşturucu ticareti suçuna yardım” iddiası gündeme gelebilir. Ancak bu durumda, savunmada sanığın uyuşturucu maddeden haberi olmadığı, yalnızca arkadaşını bir yere bırakmak için araç temin ettiği ortaya konulursa, yardım kastının bulunmadığı ileri sürülebilir. Buna karşılık, sanık uyuşturucu maddeden haberdar ise, aracı suçun işlenmesi için tahsis etmişse ve bu şekilde suçu kolaylaştırmışsa, artık TCK m.39 kapsamında yardım eden olarak sorumlu olacaktır.
Yardım etme suçu bakımından bir diğer önemli husus, suçun icrasına başlanmış olmasıdır. Eğer uyuşturucu satışı gerçekleşmemiş, yalnızca hazırlık aşamasında kalmışsa, yardım eden kişi de teşebbüsten sorumlu olacaktır. Bu da cezanın daha da indirilmesine yol açabilir. Yargıtay, uyuşturucu satışı gerçekleşmemiş, ancak alıcı ile satıcının buluşturulması için çaba gösterilmiş dosyalarda, teşebbüs hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtmektedir.
Etkin pişmanlık kurumu da yardım edenler bakımından önemlidir. TCK m.192’de düzenlenen etkin pişmanlık, uyuşturucu suçlarında failin suçun aydınlatılmasına yardımcı olması halinde cezada indirim veya cezasızlık öngörmektedir. Yardım eden kişi de, uyuşturucu kaynağını, satıcıyı veya suç örgütünü ifşa ederse, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilir. Bu, savunma stratejilerinde özellikle dikkate alınması gereken bir noktadır.
Sonuç olarak, uyuşturucu madde satışı suçuna yardım etme, Türk Ceza Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olmasa da, TCK m.39 kapsamında iştirak biçimi olarak cezalandırılmaktadır. Yardım eden kişi, doğrudan satışı gerçekleştirmese de, suçun işlenmesine katkıda bulunduğu ölçüde sorumlu tutulur. Cezası asıl failden daha düşük olsa da, ağır sonuçları vardır. Bu nedenle, yardım edenle asli faili ayırmak, yardım kastını ortaya koymak ve sanığın fiilinin gerçekten suçun işlenmesine katkı sağlayıp sağlamadığını değerlendirmek büyük önem taşır. Yargıtay kararları, bu ayrımın yapılmasında yol göstericidir. Uyuşturucu suçlarının toplumsal etkisi dikkate alındığında, yasa koyucunun bu suçlara karşı sert tutumunu sürdürdüğü, ancak yardım edenlere farklı bir sorumluluk biçimi öngördüğü açıktır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi – 2018/4251 E., 2020/2134 K.
Sanık, uyuşturucu madde satan kişiyi alıcıyla buluşturmuş, satışın gerçekleşmesine aracılık etmiştir. Ancak sanığın bizzat uyuşturucu maddeyi satmadığı, yalnızca satıcı ile müşteri arasında irtibat kurduğu dosya kapsamında sabittir. Yerel mahkeme, sanığın fiilini “uyuşturucu madde ticareti” kapsamında değerlendirerek TCK m.188’den mahkûmiyet kararı vermiştir.
Yargıtay, dosyayı incelediğinde, sanığın doğrudan satışı gerçekleştirmediğini, sadece satışın yapılmasına aracılık ettiğini, yani suçun asli faili olmadığını tespit etmiştir. Bu durumda sanığın eyleminin TCK m.39 kapsamında “yardım etme” fiili niteliğinde olduğu, doğrudan TCK m.188 kapsamında değerlendirilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay’a göre, uyuşturucu madde suçlarında sanığın konumu dikkatle tespit edilmeli; doğrudan satışı yapan, uyuşturucuyu elinde bulunduran kişi “asli fail” olarak cezalandırılırken, yalnızca aracılık eden ya da suçun icrasını kolaylaştıran kişi “yardım eden” sıfatıyla sorumlu tutulmalıdır.
Kararın Sonucu
Yargıtay, yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararını bozmuş, sanığın fiilinin yardım etme kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Böylece sanığın cezasının, TCK m.39 uyarınca yarı oranına kadar indirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu karar, uyuşturucu madde satışı suçlarında “asli fail” ile “yardım eden” arasındaki farkın önemini ortaya koymaktadır. Eğer sanık yalnızca satıcı ile alıcı arasında köprü olmuşsa, bizzat satışa katılmamışsa ve uyuşturucu üzerinde fiili hâkimiyeti yoksa, doğrudan TCK m.188’den cezalandırılması adil olmayacaktır. Yargıtay bu tür durumlarda sanığın sorumluluğunu “yardım etme” düzeyinde kabul etmektedir.
Karar aynı zamanda uygulamada çokça karşılaşılan bir problemi çözmektedir. Çünkü çoğu dosyada, alıcıyla satıcıyı buluşturan kişi doğrudan “satıcı” gibi değerlendirilmekteydi. Bu karar ile Yargıtay, failin rolünü ayırarak, yardım edenin daha düşük cezayla sorumlu tutulması gerektiğini netleştirmiştir.