TÜRKİYE’DE YARGI SÜREÇLERİ NEDEN UZUN SÜRÜYOR?
Türkiye’de Yargı Süreçleri Neden Uzun Sürüyor?
Yapısal Sorunlar ve Pratik Çözüm Önerileri
1. Giriş: “Makul Süre” Sorunu Neden Bu Kadar Önemli?
Türkiye’de hemen her vatandaşın ortak şikâyeti, “Davam yıllardır bitmedi” cümlesinde somutlaşıyor. Özellikle iş, aile, ticaret, tüketici ve ceza yargılamalarında dosyaların yıllara yayıldığı, “makul sürede yargılanma hakkı”nın çoğu zaman kâğıt üzerinde kaldığı algısı oldukça güçlü.
Oysa Anayasa m. 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6 uyarınca, herkesin davasının makul sürede sonuçlandırılmasını isteme hakkı bulunuyor. Bu hak yalnızca teorik bir ideal değil; ihlal edildiğinde devleti tazminat ödemekle karşı karşıya bırakan, bireylerin devlete güvenini sarsan somut bir yükümlülük.
Bu makalede, Türkiye’de yargı süreçlerinin neden uzun sürdüğünü yapısal açıdan ele alıp, avukatlar, taraflar ve politika yapıcılar açısından pratik çözüm önerileri sunacağız.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının Hukuki Çerçevesi
2.1. Anayasal ve Uluslararası Dayanak
-
Anayasa m. 36: Hak arama hürriyetini düzenler; adil yargılanma hakkının bir unsuru da makul süredir.
-
AİHS m. 6: “Herkes, makul bir süre içinde, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
-
AYM bireysel başvurusu: Uzun süren yargılamalar için en çok kullanılan başvuru yollarından biri hâline gelmiştir; AYM çok sayıda kararda makul süre ihlali tespiti yaparak tazminata hükmetmektedir.
Bu çerçeve, yargının hızının artık salt idari bir tercih değil, insan hakkı boyutu olan bir yükümlülük olduğunu ortaya koyuyor.
3. Yapısal Sorunlar: Neden Bu Kadar Geç Karar Çıkıyor?
3.1. Aşırı Dava Yükü ve İnsan Kaynağı Yetersizliği
Türkiye’de hemen her alanda “mahkemeye gitme refleksi” oldukça güçlü.
-
Uyuşmazlıkların önemli bir kısmı arabuluculuk, uzlaştırma, iç denetim mekanizmaları veya şikâyet yollarıyla çözülebilecekken doğrudan dava konusu ediliyor.
-
Hâkim, savcı, zabıt kâtibi, mübaşir sayısı ile açılan dosya sayısı arasındaki denge çoğu yerde bozulmuş durumda.
-
Özellikle büyükşehir adliyelerinde tek hakimin önüne binlerce aktif dosya gelebiliyor; bu da kaçınılmaz olarak duruşma aralıklarını büyütüyor, karar yazım süresini uzatıyor.
Sonuç: Aynı hâkim, aynı gün içinde çok sayıda duruşmaya girip dosya incelemeye zaman bulamadığında, usul ekonomisi ve yargılamanın kalitesi de zedeleniyor.
3.2. Çok Basamaklı ve Karmaşık Kanun Yolları
HMK, CMK ve diğer usul mevzuatımızda istinaf ve temyiz sistemine geçiş, hak arama özgürlüğü açısından önemli bir kazanım olmakla birlikte uygulamada süreyi uzatabilmektedir:
-
İlk derece,
-
Bölge Adliye Mahkemesi (istinaf),
-
Yargıtay (temyiz)
üç basamaklı yapı, dosyanın aynı uyuşmazlık için birkaç defa incelenmesi anlamına geliyor. Kanun yollarında iş yükü dağılımı ve filtre mekanizmaları yeterince etkin çalışmadığında, süreler yıllara yayılabiliyor.
Buna, görevsizlik/yetkisizlik kararları, dosyanın mahkemeler arasında gidip gelmesi, bozma sonrası yeniden yargılama gibi süreçler eklendiğinde tablo daha da ağırlaşmaktadır.
3.3. Mevzuatın Sık Değişmesi ve İçtihat İstikrarsızlığı
Türk hukukunda son yıllarda:
-
Birçok usul hükmü,
-
Temel ceza ve infaz düzenlemeleri,
-
Tüketici, iş ve ticaret hukuku alanındaki maddeler
defalarca değişikliğe uğradı.
Her değişiklik, uygulamacılarda “geçiş dönemi belirsizliği” yaratıyor:
-
Hangi tarihte işlenen fiile hangi kanun uygulanacak?
-
Hangi usul hükmü derdest dosyalara uygulanacak?
-
Yargıtay ve BAM içtihatları, yeni düzenlemeye nasıl uyarlanacak?
Bu belirsizlik, mahkemelerin daha temkinli hareket etmesine, bazı dosyaların yeni içtihadı bekleyerek “bekletilmesine” ve toplam sürenin uzamasına yol açıyor.
3.4. Kurumsal ve Teknik Altyapı Sorunları
Dijitalleşme anlamında Türkiye, UYAP ve e-tebligat gibi projelerle birçok ülkeye göre ileride olsa da:
-
Sistem yoğunluğu, teknik kesintiler,
-
E-duruşma alt yapısının her yerde eşit uygulanamaması,
-
Personel eksikliği nedeniyle gelen evrak ve taleplerin sisteme geç işlenmesi
gibi sorunlar, zaman kaybı doğuruyor. Ayrıca fiziki arşiv, dosya kaybı, yanlış klasörleme gibi klasik problemler hâlâ tam anlamıyla çözülebilmiş değil.
3.5. Bilirkişilik, Keşif ve Adli Tıp Kaynaklı Gecikmeler
Özellikle:
-
İş davaları,
-
Trafik kazaları,
-
İnşaat/gayrimenkul uyuşmazlıkları,
-
Teknik hesaplama gerektiren ticari davalarda
bilirkişi raporları kritik önem taşıyor. Ancak bilirkişilerin iş yükü, raporların zamanında hazırlanamaması, yetersiz raporların iadesi, yeni bilirkişi atanması gibi süreçler yargılamayı ciddi şekilde uzatabiliyor.
Benzer şekilde, keşif gerektiren dosyalarda keşif günü bulmak, tarafları ve bilirkişiyi aynı gün ve saatte bir araya getirmek çoğu zaman güç; bu da takvimi sarkıtan önemli bir faktör.
4. Uygulamada Taraflardan Kaynaklanan Gecikme Nedenleri
Yargı süreçlerinin uzamasında yalnızca sistemsel ve kurumsal sorunlar değil, taraf ve vekillerin tutumu da belirleyicidir.
4.1. Delillerin Geç Sunulması ve Süre Kaçırma
-
Delil listelerinin eksik düzenlenmesi,
-
Gerekli harç ve giderlerin zamanında yatırılmaması,
-
Tanıkların duruşmaya getirilememesi,
-
Islah, karşı dava, husumet düzeltme gibi işlemlerin süresinde yapılmaması
davayı gereksiz yere uzatmaktadır. HMK’daki “sürelerin hak düşürücü” niteliği birçok durumda gecikmeyi önlemeye çalışsa da, pratikte eksik ve gecikmeli işlem hem usulî tartışma doğuruyor hem de yeni duruşma günleri gerektiriyor.
4.2. Kötü Niyetli Süreç Uzatma Taktikleri
Bazı uyuşmazlıklarda taraflardan biri, “zaman kazanmak” amacıyla:
-
Gereksiz tanık listesi vermek,
-
Sürekli mazeret bildirmek,
-
Aynı konularda tekrar tekrar bilirkişi talep etmek,
-
Haksız yetki/görevsizlik itirazlarıyla dosyayı dolaştırmak
gibi taktikler kullanabiliyor. Her ne kadar mahkemeler bu tür kötü niyetli davranışları engellemeye çalışsa da, mevcut iş yükü altında her dosyada proaktif kontrol mümkün olmayabiliyor.
5. Pratik Çözüm Önerileri: Devlet, Uygulayıcılar ve Vatandaş Ne Yapabilir?
Sorunun kaynağı çok boyutlu olduğu için, çözüm de çok katmanlı olmak zorunda.
5.1. Politika ve Mevzuat Düzeyinde Öneriler
-
Yargı Bütçesinin ve İnsan Kaynağının Güçlendirilmesi
-
Hâkim, savcı ve yardımcı personel sayısının nitelik gözetilerek artırılması,
-
Tahsis edilen fiziki mekân, duruşma salonu ve teknik altyapının güçlendirilmesi,
-
Tetkik hâkimliği gibi ara inceleme mekanizmalarının çoğaltılması.
-
-
İhtisas Mahkemelerinin Yaygınlaştırılması
-
Ticaret, tüketici, iş, fikrî mülkiyet, aile gibi alanlarda uzmanlaşmış mahkemeler, uyuşmazlıkların daha hızlı ve isabetli karara bağlanmasını sağlar.
-
İstinaf ve Yargıtay’da da dairelerin ihtisaslaşmasının güçlendirilmesi, içtihat istikrarını ve hızını artıracaktır.
-
-
Kanun Yollarında Filtre Mekanizmaları
-
Her dosyanın otomatik olarak Yargıtay’a taşınmasındansa, belli parasal sınırlar ve hukuki kriterlere göre “ön eleme” ve “kabul edilebilirlik” incelemesi yapılması, yüksek mahkemelerin gerçek içtihat oluşturma işlevine odaklanmasını sağlar.
-
-
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yollarının Etkinleştirilmesi
-
Zorunlu ve ihtiyari arabuluculuk, uzlaştırma, tahkim ve tüketici hakem heyetleri gibi yolların pratikte erişilebilir ve güvenilir hâle gelmesi, mahkemeye gitmesi gerekmeyen pek çok uyuşmazlığı sistemden çeker.
-
Bu mekanizmaların bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının güçlendirilmesi, vatandaşın güvenini artıracaktır.
-
-
Mevzuat Değişikliklerinde Öngörülebilirlik
-
Temel kanunlarda sık ve ani değişiklikler yerine, etki analizi yapılmış, geçiş hükümleri net, uygulamaya hazırlık süresi tanınmış reformlar yapılması;
-
Yüksek mahkemelerin, yeni düzenlemeler hakkında zamanında ve açık içtihatlar yayımlaması, uygulamacıya yol gösterecektir.
-
5.2. Mahkemeler ve Uygulayıcılar İçin Öneriler
-
Dava Yönetimi ve Takvimlendirme
-
Mahkemelerin, özellikle karmaşık dosyalarda baştan bir “dava takvimi” belirlemesi; delil toplama, bilirkişi, keşif, tanık dinleme gibi işlemlerin tarihlerini mümkün olduğunca öngörülebilir kılması,
-
Gereksiz ertelemelerin önlenmesi, duruşmaların “dosya hazırlama” yerine gerçek anlamda “yargılama” fonksiyonunu icra etmesi.
-
-
Bilirkişilik Sisteminin Gözden Geçirilmesi
-
Bilirkişilerin uzmanlık alanlarına göre daha isabetli seçilmesi,
-
Rapor teslim sürelerine uyulmaması hâlinde etkin yaptırım uygulanması,
-
Tekrarlayan uyuşmazlık tipleri için standart rapor formatlarının geliştirilmesi.
-
-
Dijitalleşme ve E-Duruşma Uygulamalarının Yaygınlaştırılması
-
Özellikle keşif gerektirmeyen, hukukî ağırlıklı uyuşmazlıklarda e-duruşmanın kullanılması,
-
E-tebligat sisteminin kapsamının ve etkinliğinin artırılması,
-
Duruşma tutanaklarının, kararların ve müzekkerelerin sistem üzerinden hızlı ve eksiksiz işlenmesi.
-
5.3. Avukatlar ve Taraflar İçin Pratik Öneriler
-
Dava Açmadan Önce Hukukî ve Fiilî Hazırlık
-
Dava stratejisinin baştan planlanması,
-
Delillerin eksiksiz şekilde toparlanıp dilekçeye eklenmesi,
-
Gereksiz talep ve iddialardan kaçınılarak odaklanmış, anlaşılır, sistematik dilekçe yazımı.
-
-
Alternatif Çözümleri Ciddiye Alma
-
Özellikle ticari, aile, iş ve tüketici uyuşmazlıklarında mahkeme öncesi müzakere, arabuluculuk, uzlaştırma gibi çözümlerin samimiyetle denenmesi,
-
Tarafların “her hâlükârda dava açma” refleksi yerine, zaman ve maliyet hesabı yaparak rasyonel hareket etmesi.
-
-
Süre ve Tebligat Takibine Özen Gösterme
-
E-tebligat adreslerinin etkin kullanımı,
-
Mahkemece verilen ara kararların takibi,
-
Harç ve giderlerin zamanında yatırılması, delil listeleri ve tanık bildirimlerinin süreler içinde tamamlanması.
-
6. Vatandaş Açısından: Yargı Sürecini Kısaltmak İçin Neler Yapılabilir?
Bireyler, yapısal sorunları tek başına çözemese de, kendi dosyalarının gereksiz uzamasını önlemek için şu adımları atabilir:
-
Önemli sözleşmeleri mutlaka yazılı ve mümkünse noter onaylı yapmak,
-
Ödemeleri mümkün olduğunca banka kanalıyla ve açıklama yazarak gerçekleştirmek,
-
Tanık listesini dava öncesinde belirlemek ve tanıklarla irtibatı koparmamak,
-
Avukatla çalışılıyorsa, dosya hakkında düzenli bilgi alışverişi yapmak,
-
Haklı olunan uyuşmazlıklarda makul sulh tekliflerine kapıyı tamamen kapatmamak.
Bu adımlar, hem delillerin güçlenmesini sağlar hem de yargılama aşamasında “ek belge arayışı” sebebiyle doğacak gecikmeleri azaltır.
7. Sonuç: Hızlı Yargı, Adaletin Lüksü Değil Şartıdır
“Geç gelen adalet, adalet değildir” sözü, Türkiye’de yargı süreçlerinin uzunluğunu tartışırken sıkça hatırlanmalıdır. Yargılamanın makul sürede tamamlanması:
-
Yalnızca bireyin değil,
-
Ekonominin, yatırımların, ticari hayatın, aile düzeninin, toplumsal barışın
doğrudan menfaatinedir.
Türkiye’de yargı süreçlerinin uzun sürmesi; insan kaynağı yetersizliği, aşırı dava yükü, çok basamaklı kanun yolları, mevzuat karmaşası, bilirkişilik ve teknik altyapı sorunları ile tarafların tutumunun iç içe geçtiği çok boyutlu bir problemdir.
Bu sebeple çözüm de tek bir sihirli düzenlemeyle değil; yargı politikası, mevzuat, kurumsal kapasite, dijitalleşme ve uygulama kültürünü birlikte dönüştüren bütüncül bir yaklaşımla mümkün olacaktır.
Vatandaş, avukat, hâkim-savcı, yasa koyucu ve idare, aynı hedefte buluştuğunda; “Türkiye’de yargı süreçleri neden bu kadar uzun sürüyor?” sorusu yerini, “Artık davalar makul sürede sonuçlanıyor” cümlesine bırakabilir.