İş kazası, Dünya Sağlık Örgütü gibi birçok kurumun tanımlarından hareketle; önceden planlanmamış, yaralanmalara veya araçların zarar görmesine neden olan, iş sürecinde fiziksel ve ruhsal zararlar oluşturan olaylardır.
Ülkemizde Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre iş kazası;
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
- Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında
meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ve ruhen engelli hale getiren olaylardır.
İş ve Sosyal Güvenlik Kanunu’na göre ise iş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır.
İşverenin yükümlülüklerine bakacak olursak işveren; mesleki risklerin önlenmesi için her türlü tedbirin alınmasıyla yükümlüdür. Buna gerekli eğitimlerin verilmesi, uygun araç-gereçlerin sağlanması örnek verilebilir. Çalışanlarına görevlendirme yaparken çalışanının verdiği iş için uygun olmasına dikkat etmelidir. Ayrıca, işyerinde, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulup uyulmadığını denetleyip takip etmekle de görevlidir.
İşyerinde üretilen mal ve hizmet ile bağlılığı bulunan çocuk emzirme, yemek, bakım, uyku vb. faaliyetlerin yapıldığı yerler ile araçlar işyeri olarak kabul edilir. Trafik kazalarında işverenin sorumluluğu, genellikle, işveren çalışana araç tahsis ettiği zamanlarda ortaya çıkar. Dolayısıyla iş amacıyla kullanılan bir araçla yapılan trafik kazasında çalışanın zarar görmesi bir iş kazası oluşturmaktadır. Ancak, Yargıtay kararlarına göre, kişinin iş amacıyla kullandığı fakat kendi seçtiği araçla yaptığı trafik kazası da iş kazasıdır ve yine işverenin sorumluluğuna gidilir.
Yine, işverenin eski ve bakımsız bir araçla kaza yapması durumunda işveren kusurlu bulunmuştur. İşverenin bir trafik kazasındaki kusuru, işverence sağlanmış olan bir araçtan, aracı kullanan işçiye verilmesi gereken eğitimden, çalışma şartlarından ve işyerine dahil yoldan kaynaklanabilir. Çalışma şartlarına çalışma süreleri de dahildir. Çalışma sürelerinin çok uzun olması yorgunluk sebebiyle kavrama kabiliyetini düşürdüğünden kazalara sebep olabilir ve işveren için bir kusur oluşturur. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde ticari amaçla yük taşımacılığı yapan ve azami ağırlığı 3.5 tonu geçen araçların şoförleri ile ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapan ve taşıma kapasitesi şoförü dahil 9 kişiyi geçen araçların şoförlerinin 24 saatlik herhangi bir süre içinde; toplam olarak 9 saatten ve devamlı olarak 4.5 saatten fazla araç sürmelerini yasaklanmıştır.[1]
Teknik arızalar açısından bakacak olursak, bunlar, beklenmedik hal olarak nitelendirilemez. Teknik arızalar önlenebilir durumlardır. İmalatta oluşan hatalar nedeniyle de kazalar oluşabilir.
İşverenlerin sorumluluğu ancak işçinin veya üçüncü kişinin kusuru ya da mücbir sebep sonucu ortadan kalkabilir. Bu durumlar dışında işveren kusuru olmasa bile yükümlülük altındadır.
İşverenlerin sigortası varsa ortaya çıkan zararları sigortayla karşılayabilir.
[1] (Akman & İşler, 2012)