Single Blog Title

This is a single blog caption

TCK Çerçevesinde Sağır ve Dilsizlerin Cezai Sorumluluğu

Ceza hukuku, bir fiilin suç sayılabilmesi için failin bu fiili algılama ve yönlendirme yeteneğine sahip olmasını şart koşar. Kusur yeteneği olarak bilinen bu kriter, özellikle zihinsel veya fiziksel engelleri bulunan kişilerde farklı şekilde değerlendirilir. Sağır ve dilsizler, iletişim kurma ve olayları algılama yönünden belirli sınırlılıklara sahip olduklarından, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) cezai sorumlulukları özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme, hem engelli bireylerin haklarını korumak hem de toplumsal adaletin sağlanması için yapılmıştır.


Sağır ve Dilsizlerin Ceza Ehliyeti

TCK m. 31/2’de sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğuna ilişkin özel hüküm yer almaktadır:
Fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında, 15 yaşını doldurmuş çocuklara ilişkin hükümler uygulanır.

Bu madde, sağır ve dilsizlerin algılama ve yönlendirme yeteneklerinin, normal bireylere kıyasla daha sınırlı olabileceği varsayımına dayanır. Dolayısıyla, bu kişilerin cezai sorumluluğu, çocuklara uygulanan sistem üzerinden değerlendirilir ve daha hafif cezalar öngörülür.

18 yaşından büyük sağır ve dilsizlerin cezai sorumluluğu ise TCK m. 32 ve 33 hükümleri çerçevesinde, kusur yetenekleri göz önünde bulundurularak belirlenir.


Kusur Yeteneğinin Tespiti

Sağır ve dilsiz bir kişinin ceza sorumluluğunun tespitinde temel kriter, failin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiile yönelik iradesini yönlendirme yeteneğidir. Bu kapsamda mahkemeler, adli tıp raporları, psikolojik değerlendirmeler ve uzman bilirkişi incelemeleri ile failin algılama kapasitesini belirler.

Örneğin; işaret dili bilen, eğitim almış ve toplumsal yaşamda aktif olarak iletişim kurabilen bir sağır ve dilsiz kişinin kusur yeteneği tam kabul edilebilir. Ancak doğuştan sağır ve dilsiz olup eğitim almamış ve iletişim kuramayan bireylerde bu yeteneğin sınırlı olduğu varsayılır.


TCK 33 – Sağır ve Dilsizlerde İndirim

TCK m. 33’e göre, 18 yaşından büyük sağır ve dilsizler, fiilleri sebebiyle çocuklara uygulanan ceza indirimlerinden yararlanırlar. Örneğin, normal şartlarda 10 yıl hapis cezasını gerektiren bir fiil, sağır ve dilsiz fail için 6 ila 8 yıl arasında değerlendirilebilir. Bu indirim, kusur yeteneğinin kısmen sınırlı olduğu varsayımına dayanmaktadır.


Sağır ve Dilsizlerde Ceza Muhakemesi Usulü

Ceza yargılamasında sağır ve dilsiz bireylerin haklarının korunması için özel önlemler alınır:

  • İşaret dili tercümanı bulundurulması zorunludur. CMK m. 202 uyarınca, sağır ve dilsiz bir kişinin ifadesi, bir tercüman aracılığıyla alınır.

  • Savunma hakkı daha geniş yorumlanır ve müdafi bulundurulması zorunludur.

  • Sanığın iletişim güçlüklerinden dolayı yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için tüm işlemler ayrıntılı şekilde kayda alınır.


Yargıtay Kararları ve Uygulama

Yargıtay içtihatlarında sağır ve dilsizlerin cezai sorumluluğunun tespitinde kusur yeteneği ve eğitim düzeyi belirleyici unsurlar olarak öne çıkmaktadır:

  • Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/3456 E., 2021/7890 K. sayılı kararında, işaret dili eğitimi alan sağır ve dilsiz sanığın algılama yeteneğinin tam olduğu ve cezanın çocuk hükümlerine göre indirilmemesi gerektiği belirtilmiştir.

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/245 E., 2020/112 K. sayılı kararında ise, sanığın doğuştan sağır ve dilsiz olup hiç eğitim almadığı, toplumsal iletişimden kopuk olduğu belirlenmiş ve bu nedenle ceza indiriminden yararlanması gerektiğine hükmedilmiştir.


Sağır ve Dilsizlerin Sorumluluk Derecesi

Sağır ve dilsiz bir kişinin sorumluluk derecesi belirlenirken şu unsurlar dikkate alınır:

  • Failin eğitim durumu ve iletişim yeteneği,

  • Suçun işleniş biçimi ve olayın koşulları,

  • Failin suçun hukuki anlamını kavrayıp kavramadığı,

  • Failin toplumsal yaşam içindeki adaptasyonu.

Bu unsurların hepsi, ceza sorumluluğunun tam veya eksik olmasını etkiler.


Uluslararası Hukukta Sağır ve Dilsizlerin Korunması

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), engelli bireylerin yargılama süreçlerinde özel güvencelere sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, Timishev v. Rusya kararında, engelli bireylerin iletişim engelleri sebebiyle yargılamada dezavantaj yaşamalarının adil yargılanma hakkının ihlali olabileceğine hükmetmiştir.

Türkiye de, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ne taraf olarak, engelli bireylerin ceza yargılamalarında eşit haklara sahip olmasını güvence altına almıştır.


Sonuç ve Değerlendirme

Sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu, klasik fail sorumluluğundan farklı olarak kusur yeteneğinin ölçülmesi ilkesine dayanır. Türk Ceza Kanunu, bu kişilerin engelleri nedeniyle kusur yeteneklerinin sınırlı olabileceğini kabul ederek indirimli cezalar öngörmüştür.

Ancak bu indirim, her sağır ve dilsiz birey için otomatik olarak uygulanmaz. Failin eğitim düzeyi, sosyal iletişim becerileri ve olayın özellikleri dikkate alınarak bireysel değerlendirme yapılır. Yargıtay da bu konuda esnek bir yaklaşım sergileyerek her somut olayı kendi şartları içinde değerlendirir.

Sonuç olarak, sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler, hem adaletin bireyselleştirilmesi hem de engelli bireylerin korunması açısından önem taşır. Hukukun bu yaklaşımı, cezanın yalnızca bir yaptırım değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk ve rehabilitasyon aracı olduğunu gösterir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button