Şüpheli ve Sanığın İfade ve Sorgusu
CEZA MUHAKEMESİNDE BEYAN DELİLİ: ŞÜPHELİ VE SANIĞIN İFADESİ, SORGU USULÜ VE YASAK YÖNTEMLERİN HUKUKİ SONUÇLARI
Ceza muhakemesi hukuku, devletin cezalandırma yetkisini kullanırken keyfiliği önlemek ve maddi gerçeğe insan onuruna yaraşır bir şekilde ulaşmak amacıyla şekil şartlarına sıkı sıkıya bağlı bir disiplindir. Bu disiplinin en hassas noktası, suç isnadı altındaki kişinin (şüpheli veya sanığın) kendi aleyhine veya lehine beyanda bulunduğu “İfade” ve “Sorgu” süreçleridir.
Eski dönemlerde (engizisyon yargılamasında) sanık, yargılamanın bir “nesnesi” olarak görülür ve ikrar (itiraf) elde etmek için her türlü yöntem (işkence dahil) meşru sayılırdı. Modern hukukta ise şüpheli/sanık, yargılamanın **”aktif bir süjesi”**dir. CMK, beyanların özgür iradeye dayanmasını şart koşmuş, bu iradeyi sakatlayan yöntemleri yasaklamış ve usule aykırı elde edilen beyanları delil havuzunun dışına itmiştir.
Bu çalışmamızda; ifade ve sorgu kavramlarının teknik farklarını, kanuni icra usullerini (CMK m.147), tutanağa geçirilme şartlarını, CMK m.148’de düzenlenen yasak usulleri ve hukuka aykırı alınan ifadelerin yargılamadaki akıbetini (delil yasakları) doktrin ve Yargıtay içtihatları ışığında inceleyeceğiz.
I. KAVRAMSAL AYRIM: İFADE VE SORGU NEDİR?
Halk arasında ve medyada sıklıkla birbirinin yerine kullanılan bu iki kavram, hukuki nitelikleri ve işlemi yapan makamlar açısından birbirinden tamamen farklıdır.
A. İfade Alma (CMK m. 2/1-g)
İfade alma, şüphelinin kolluk görevlileri (polis, jandarma) veya Cumhuriyet savcısı tarafından, soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir.
-
Makam: Kolluk veya Savcı.
-
Evre: Sadece soruşturma evresinde olur.
-
Önemli Not: Kolluk kuvvetlerinin “Sorgu” yapma yetkisi yoktur, sadece “İfade” alabilirler.
B. Sorgu (CMK m. 2/1-h)
Sorgu, şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından, soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir.
-
Makam: Sulh Ceza Hakimi (Soruşturma evresinde) veya Mahkeme (Kovuşturma evresinde).
-
Nitelik: Sorgu, bir yargısal işlemdir. Tutuklama veya adli kontrol kararı ancak sorgu sonucunda verilebilir. Savcı veya polis ifade alıp kişiyi tutuklayamaz.
II. İFADE VE SORGU USULÜ (CMK m. 147)
Bir ifadenin veya sorgunun hukuken geçerli (sahih) sayılabilmesi için, CMK’nın 147. maddesinde belirtilen adımların sırasıyla ve eksiksiz uygulanması gerekir. Bu adımlardan birinin atlanması, işlemi hukuka aykırı hale getirebilir.
1. Kimlik Tespiti
İşlem, şüpheli veya sanığın kimliğinin saptanmasıyla başlar. Kişi, kimlik bilgilerini (adı, soyadı, anne-baba adı, doğum tarihi, adresi vb.) doğru bildirmekle yükümlüdür. Kimlik tespiti, yanlış kişinin yargılanmasını önlemek için elzemdir.
2. İsnadın Anlatılması (Aydınlatma Yükümlülüğü)
Kişiye, hangi olay nedeniyle orada bulunduğu ve neyle suçlandığı açıkça anlatılmalıdır.
-
“Hakkında şikayet var” demek yetmez.
-
“X tarihinde, Y yerinde, Z kişisine karşı kasten yaralama suçunu işlediğin iddia ediliyor” şeklinde somutlaştırma yapılmalıdır. Kişi, isnadı bilmeden savunma yapamaz.
3. Hakların Hatırlatılması (Miranda Hakları)
Belki de sürecin en kritik aşamasıdır. Şüpheli/sanığa şu hakları sahip olduğu, işlem başlamadan önce hatırlatılmalı ve bu durum tutanağa yazılmalıdır:
-
Müdafi Seçme Hakkı: Bir avukatın hukuki yardımından yararlanabileceği, avukatı yoksa ve durumu müsait değilse kendisine Barodan avukat atanacağı (zorunlu müdafilik halleri saklı kalmak kaydıyla).
-
Susma Hakkı: Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmama hakkına sahip olduğu.
-
Delil Toplanmasını İsteme Hakkı: Şüpheyi ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği.
-
Yakınlarına Haber Verme Hakkı: Yakalandığının yakınlarına bildirilmesi hakkı.
4. Şahsi ve Ekonomik Durumun Sorulması
Kişinin işi, aylık geliri, medeni hali, çocuk sayısı gibi bilgiler sorulur. Bu, ileride verilecek cezanın bireyselleştirilmesi veya adli para cezasına çevrilmesi aşamalarında mahkemeye yol gösterir.
5. Olayın Anlatılması (Beyan)
Tüm bu ön aşamalardan sonra, şüpheli/sanıktan olayı anlatması istenir.
-
Özgür Anlatım: Önce kişi, sözü kesilmeden olayı kendi perspektifinden anlatır.
-
Soru-Cevap: Ardından eksik kalan veya çelişkili yerler hakkında sorular sorulur.
-
Bu aşamada kişiye, suçunu itiraf etmesi için baskı yapılamaz, yönlendirici sorular sorulamaz.
III. İŞLEMİN KAYDA ALINMASI: TUTANAĞA GEÇİRİLME (CMK m. 169)
Ceza muhakemesinde “yazılılık ilkesi” geçerlidir. İfade veya sorgu işlemi mutlaka bir tutanağa bağlanmalıdır. Aksi takdirde ispat gücü olmaz.
Tutanakta Bulunması Zorunlu Unsurlar:
-
İşlemin yapıldığı yer, tarih, başlama ve bitiş saati.
-
İşlemi yapanların (Savcı, Katip, Polis vb.) ve hazır bulunanların (Avukat) kimlikleri.
-
İfade verenin kimlik bilgileri.
-
İfade verene haklarının hatırlatıldığı ve haklarını anladığına dair beyanı.
-
İfade verenin anlattıkları (ağzından çıktığı gibi, özetlenmeden).
-
Sorulan sorular ve verilen cevaplar.
İmza Aşaması: Tutanak tamamlandıktan sonra, ifade verene ve müdafiine okunur (veya kendileri okur).
-
İfade veren, tutanağın anlattıklarını doğru yansıttığını kabul ederse imzalar.
-
İmzadan İmtina: Şüpheli, tutanağı imzalamak zorunda değildir. İmzalamazsa, sebebi (veya sebep göstermediği) tutanağa yazılır. İmzadan imtina, ifadenin geçersiz olduğu anlamına gelmez ancak ispat gücünü zayıflatabilir.
Teknik Kayıt (SEGBİS): Günümüzde özellikle mahkemelerdeki sorgularda ve bazı savcılık ifadelerinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kullanılmaktadır. Bu durumda beyanlar görüntülü kaydedilir, daha sonra bilirkişilerce yazıya dökülür (tape edilir).
IV. YASAK SORGU YÖNTEMLERİ (CMK m. 148)
CMK’nın 148. maddesi, şüpheli ve sanığın iradesinin “sakatlanmasını” kesin bir dille yasaklamıştır. İfade veren kişi suçunu itiraf etse dahi, eğer bu itiraf yasak yöntemlerle alınmışsa hukuk dünyasında “yok” hükmündedir.
Kanunda Sayılan Yasak Haller:
-
Kötü Davranma: Hakaret, aşağılama, küfür etme.
-
İşkence: Kişiye fiziksel veya ruhsal acı vererek direncini kırmak (Darp, elektrik, askı vb.).
-
İlaç Verme: Bilinci bulandıran veya irade kontrolünü zayıflatan kimyasalların kullanılması (Doğruluk serumu vb.).
-
Yorma: Kişiyi uykusuz bırakma, aç bırakma, saatlerce ayakta bekletme, tuvalet ihtiyacını gidermesini engelleme.
-
Aldatma (Hile): Gerçek dışı olaylar kurgulayarak tuzağa düşürme. (Örn: “Arkadaşın her şeyi itiraf etti, sen de anlat kurtul” yalanı veya “Parmak izin bulundu” yalanı).
-
Cebir veya Tehdit: Fiziksel zor kullanma veya korkutma (Örn: “Konuşmazsan tutuklanırsın”, “Ailene zarar veririz”).
-
Vaatte Bulunma (Kanuna Aykırı Yarar Sözü): Yetkili makamın, yasal yetkisi dahilinde olmayan bir söz vermesi. (Örn: Polisin “Anlatırsan seni serbest bırakırım” demesi. Polisin bırakma yetkisi yoktur, bu bir yasak vaattir).
Önemli İlke: Yasak usullerle elde edilen ifadeler, rıza olsa bile delil olarak değerlendirilemez (CMK m. 148/3). Yani sanık mahkemede, “Beni dövdüler ama ben zaten doğruyu söyledim, ifadeyi kabul ediyorum” dese bile, hakim o ifadeyi hükme esas alamaz. Çünkü burada korunan değer sadece o sanık değil, insan onuru ve hukuk devletidir.
V. HUKUKA AYKIRI İFADENİN DEĞERLENDİRİLMESİ YASAĞI (DELİL YASAKLARI)
Hukuka aykırı şekilde alınan ifadenin akıbeti, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunun en tartışmalı ve en önemli konularından biridir.
1. Mutlak Değerlendirme Yasağı
CMK m. 217/2 uyarınca; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Bunun mefhum-u muhalifi (zıt anlamı) şudur: Hukuka uygun elde edilmeyen delil, ispat aracı olamaz.
Yasak sorgu yöntemleri (işkence, tehdit vb.) kullanılarak alınan ifadeler “Mutlak Hukuka Aykırı Delil” niteliğindedir. Hakimin bu konuda takdir yetkisi yoktur. “Bu delil hukuka aykırı ama sanık cinayeti itiraf etmiş, görmezden geleyim” diyemez. O ifade dosyanın içinde fiziksel olarak dursa bile, hüküm gerekçesinde kullanılamaz.
2. Müdafi Hazır Bulunmaksızın Alınan İfadeler (CMK m. 148/4)
Bu, uygulamada en çok karşılaşılan durumdur. Kanun hükmü şöyledir: “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.”
-
Senaryo: Şüpheli karakolda avukatı olmadan ifade vermiş ve suçunu itiraf etmiştir. Ancak mahkemeye çıktığında (hakim huzurunda) “Ben o ifadeyi kabul etmiyorum, suçu işlemedim” demiştir.
-
Sonuç: Karakoldaki o itiraf, artık çöp hükmündedir. Hakim, “Ama karakolda itiraf etmişsin” diyerek mahkumiyet kararı veremez. O ifadeyi yok saymak zorundadır.
-
İstisna: Eğer şüpheli mahkemede, “Evet, karakolda avukatsız verdiğim ifade doğrudur, aynen tekrar ederim” derse, o ifade geçerlilik kazanır (Sıhhat kazanır).
3. Zehirli Ağacın Meyvesi (Uzak Etki)
Eğer hukuka aykırı alınan bir ifade sayesinde başka bir delile ulaşılmışsa, o yeni delilin durumu ne olacaktır?
-
Örnek: Polisin şüpheliye işkence yaparak silahın yerini söylettiğini ve gidip silahı bulduğunu varsayalım.
-
Değerlendirme: Türk hukukunda hakim görüş ve Yargıtay içtihatları; hukuka aykırı işlemle (işkenceyle) elde edilen ifadenin geçersiz olduğu gibi, bu ifade sayesinde ulaşılan türev delillerin (silahın) de hukuka aykırı olduğu ve hükme esas alınamayacağı yönündedir. (Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir doktrini).
VI. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Ceza muhakemesinde ifade ve sorgu, maddi gerçeğe giden yolda en önemli kilometre taşlarıdır. Ancak bu yolun, hukuk devletinin sınırları içinde yürünmesi zorunludur.
Şüpheli ve sanığın, “kendini suçlamama” (nemo tenetur) hakkı başta olmak üzere, susma hakkı ve müdafi yardımından yararlanma hakkı, adil yargılamanın temel garantileridir. Yasak sorgu yöntemleri ise insanlık onuruna vurulmuş bir darbedir.
Kanun koyucu, CMK m. 148 ile getirdiği katı “değerlendirme yasağı” ile kolluk kuvvetlerine ve yargı makamlarına şu mesajı vermiştir: “Delili hukuka aykırı yolla elde edersen, o delil ne kadar güçlü olursa olsun ben onu görmezden gelirim.”
Bu nedenle, bir soruşturma veya kovuşturma sürecinde verilen ifadenin usulüne uygun alınıp alınmadığı, hakların hatırlatılıp hatırlatılmadığı ve yasak yöntemlerin uygulanıp uygulanmadığı; davanın sonucunu (beraat veya mahkumiyet) doğrudan belirleyen en stratejik husustur. Hukuka aykırı bir ifadenin dosyadan çıkarılması, sanığın beraat etmesini sağlayacak kadar güçlü bir usuli haktır.
Yasal Uyarı: İşbu metin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri ve hukuki doktrin çerçevesinde genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Somut hukuki süreçlerinizde hak kaybı yaşamamak adına uzman bir ceza avukatından profesyonel destek alınması önemle tavsiye olunur.