Suça Sürüklenen Çocuk Nedir? Türk Ceza Hukuku’nda Çocuğun Sorumluluğu ve Devletin Koruma Yükümlülüğü
Suç, sadece fail bakımından değil; suçun işlendiği sosyal çevre, failin yaşı, psikolojisi ve yaşam koşulları gibi birçok etken açısından analiz edilmesi gereken karmaşık bir olgudur. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, suçun arkasındaki nedenler çoğu zaman bireysel kasttan çok sosyal ve çevresel etkenlerle ilişkilidir. Bu nedenle suça sürüklenen çocuk kavramı, Türk Ceza Hukuku’nda özel ve ayrıksı bir şekilde ele alınır.
Suça Sürüklenen Çocuk Ne Demektir?
Türk hukukunda “suça sürüklenen çocuk” kavramı ilk olarak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile açık biçimde tanımlanmıştır. İlgili Kanun’un 3. maddesine göre, “suça sürüklenen çocuk, hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması yapılan ya da güvenlik tedbirleri uygulanan 18 yaşını doldurmamış kişidir.” Bu tanım, suçu bizzat işleyen bir failden çok, bir eylem sonucu adalet sistemiyle karşı karşıya kalan ve hâlâ çocuk statüsünde olan bir bireyi ifade eder. Tanımda “çocuk” ifadesi kullanılmakla birlikte, bu kişi hem mağdur hem de fail olabilir. Ancak suça sürüklenen çocuk deyimi, fail durumundaki çocukları kapsar.
Bu kavram, çocukların işlediği fiillerin ceza hukuku açısından değerlendirilmesinde, onların henüz gelişimlerini tamamlamamış, sosyal etkilere açık bireyler oldukları gerçeğini ön plana çıkarır. Dolayısıyla suça sürüklenen çocuklara yönelik ceza muhakemesi prosedürü, klasik yetişkin ceza yargılamasından oldukça farklıdır. Buradaki temel ilke, çocuğun cezalandırılması değil, topluma kazandırılması ve korunmasıdır.
Türk Ceza Kanunu’nda Çocukların Ceza Sorumluluğu Nasıl Belirlenir?
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi çocukların cezai ehliyetini yaş gruplarına göre sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırma, ceza sorumluluğunun varlığını veya yokluğunu belirleyen en temel ölçüttür.
0–12 Yaş Arası: Ceza Sorumluluğu Yoktur
12 yaşını doldurmamış çocuklar, hangi suçu işlerse işlesin cezai anlamda sorumlu tutulamaz. Bu çocukların eylemleri ceza değil, sosyal koruma ve destek tedbirleri kapsamında değerlendirilir. Ancak bu, çocuğun tamamen serbest bırakılacağı anlamına gelmez. Hakim, Çocuk Koruma Kanunu kapsamında çocuk hakkında danışmanlık, sağlık, eğitim veya bakım tedbirlerine karar verebilir.
12–15 Yaş Arası: Kusur Yeteneğine Göre Değerlendirme
Bu yaş aralığında bulunan çocuklar için ceza sorumluluğu, çocuğun fiilin anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği olup olmadığına göre belirlenir. Bu tespit, sosyal inceleme raporları, pedagog görüşleri ve uzman değerlendirmeleriyle yapılır. Eğer çocuk kusur yeteneğine sahipse ceza verilebilir; ancak ceza miktarında önemli indirimler uygulanır.
15–18 Yaş Arası: Genel Olarak Ceza Sorumluluğu Vardır
15 yaşını doldurmuş çocuklar açısından ceza sorumluluğu genellikle kabul edilir. Ancak bu yaş grubunda da cezalar yetişkinlere göre daha düşük oranlarda uygulanır. Hâkim, suça sürüklenen çocuğun gelişim düzeyine ve çevresel faktörlerine göre ceza indirimi uygulayabilir.
Kusur Yeteneği ve Sosyal İnceleme Raporunun Önemi
Çocuğun cezai sorumluluğunun tespiti için sadece yaş yeterli değildir. Özellikle 12–15 yaş grubundaki çocuklarda, hâkim mutlaka sosyal inceleme raporu ister. Bu rapor; çocuğun zeka gelişimi, aile yapısı, sosyal çevresi, eğitim durumu ve psikolojik özelliklerini içeren detaylı bir değerlendirme sunar. Kusur yeteneği, ancak bu rapor ışığında sağlıklı biçimde ortaya konulabilir. Kusur yeteneği yoksa, çocuk hakkında sadece koruyucu ve destekleyici tedbirlere başvurulabilir.
Çocuklar İçin Ceza Değil, Koruma Önceliklidir
Türk Ceza Hukuku’nda çocukların yargılanması sırasında gözetilmesi gereken en önemli ilke, çocuğun üstün yararıdır. Bu ilke, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde de açıkça yer alır. Ceza hukukunun amacı çocukları cezalandırmak değil, onları tekrar topluma kazandırmaktır. Bu nedenle suça sürüklenen çocuklara yönelik yargılamalar, yetişkinlerden tamamen farklı usullere tabidir.
Örneğin çocuk mahkemelerinde duruşmalar gizli yapılır. Duruşmalarda çocuk psikolojisi gözetilir, pedagojik destek sunulur ve mümkün olduğunca çocukların adalet sistemiyle teması asgari düzeyde tutulur.
Güncel Uygulamalar ve 2025 Gündemi
2025 yılı itibarıyla Türkiye’de suça sürüklenen çocuklara yönelik politikalar yeni bir döneme girmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde, çocuk adalet sistemine entegre yeni birimler kurulmuştur. “Güçlendirici bakım modeli” adı verilen sistemde, suça sürüklenen çocuklara sadece hukuki değil, psikolojik, sosyal ve pedagojik destek de sunulmaktadır.
Ayrıca Çocuk Adalet Merkezleri projesi ile İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep gibi büyükşehirlerde çocuklarla ilgili tüm adli süreçlerin tek bir merkezde yürütülmesi sağlanmaktadır. Bu merkezlerde savcı, hâkim, sosyal hizmet uzmanı, pedagog ve adli destek birimleri eşgüdüm içinde çalışmaktadır.
Bu merkezlerde çocuğun yargılamaya dâhil edilmeden önce ihtiyaç duyduğu destekler belirlenmekte, suça yönelten faktörler analiz edilmekte ve gerekli rehabilitasyon süreçleri başlatılmaktadır.
Suça Sürüklenen Çocukla İlgili Dava Süreci Nasıl İşler?
Bir çocuk hakkında suç isnadı varsa, süreç çocuk büro savcılığı tarafından yürütülür. Savcı ilk aşamada çocuğun ifadesini alır ve gerekirse sosyal inceleme raporu ister. Eğer suç unsurları oluşmuşsa, çocuk mahkemesinde kamu davası açılır. Dava boyunca çocuğun pedagojik destek alması sağlanır. Suç sabit görülürse, çocuğun yaş grubuna ve kusur yeteneğine göre ceza verilir veya güvenlik tedbirlerine hükmedilir.
Koruma ve Güvenlik Tedbirleri
Suça sürüklenen çocuklar için ceza yerine tercih edilen bazı güvenlik tedbirleri şunlardır:
-
Danışmanlık tedbiri (rehberlik ve psikolojik destek)
-
Eğitim tedbiri (zorunlu okul kaydı)
-
Sağlık tedbiri (bağımlılık tedavisi)
-
Barınma tedbiri (çocuk evlerine yerleştirme)
-
Aile destek tedbiri (aile yapısının güçlendirilmesi)
Bu tedbirler çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve içinde bulunduğu risk faktörlerine göre uygulanır.
Sonuç
Suça sürüklenen çocuk, salt bir fail değil, çoğu zaman sistemin ihmaliyle o noktaya gelmiş, korunmaya ve yönlendirilmeye muhtaç bir bireydir. Türk Ceza Hukuku bu gerçekliği göz önünde bulundurarak çocukları cezalandırmaktan çok, onları topluma kazandırma yaklaşımını benimsemiştir. Yaşa göre ceza sorumluluğu, kusur yeteneğinin değerlendirilmesi, sosyal inceleme raporları, özel mahkeme düzenlemeleri ve koruyucu tedbirler, bu sistemin omurgasını oluşturmaktadır.
Devletin çocuklara karşı sadece cezalandırma değil, aynı zamanda koruma ve önleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle çocuk adalet sisteminin her aşamasında pedagojik, psikolojik ve sosyal destek mekanizmalarının işler hâlde olması büyük önem taşımaktadır.