Suça Azmettiren Sıfatıyla Katılma Nedir?
1. Giriş: Suça Azmettiren Sıfatıyla Katılmanın Ceza Hukukundaki Yeri
Ceza hukukunda suçun tek bir kişi tarafından işlenmesi her zaman hayatın olağan akışına uygun bir durum değildir. Birçok suç, arka planda yön veren, planlayan, teşvik eden, azmettiren veya yardım eden başka kişilerin etkisi altında gerçekleşir. İşte bu noktada “suça iştirak” ve özellikle “suça azmettiren sıfatıyla katılma” kavramı büyük önem kazanır. Türk Ceza Kanunu’nda azmettirme, suçun işlenmesine yönelik en ağır iştirak biçimlerinden biri olarak düzenlenmiş ve azmettiren, çoğu durumda bizzat suçu işleyen fail gibi sorumlu tutulmuştur. Zira azmettiren kişi, suç iradesinin doğmasına, güçlenmesine ve belirli bir suça yönelmesine sebep olan “esas itici güç” olarak kabul edilir. Bu nedenle, azmettirenin cezai sorumluluğu tartışılırken sadece görünürde suçu işlememesi değil, arka planda oynadığı belirleyici rol de dikkate alınır.
Suça azmettiren sıfatıyla katılma, hem doktrinde hem de yargı kararlarında ayrıntılı şekilde ele alınan, suça iştirakin en tartışmalı görünümlerinden biridir. Özellikle cinayet, dolandırıcılık, yağma, malvarlığına karşı suçlar, aile içi şiddet, tehdit ve hakaret gibi suçlarda azmettirme iddiaları oldukça sık karşımıza çıkar. Uygulamada çoğu zaman “ben yapmadım, sadece söyledim”, “ben sadece fikir verdim”, “sinirle söyledim, ciddi değildim” gibi savunmalarla karşılaşılır. Bu savunmaların hukuki değeri, azmettirme kavramının unsurları, kastın kapsamı ve delillerin değerlendirilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu makalede, “suça azmettiren sıfatıyla katılma” kurumunu; şartları, hukuki niteliği, cezai sonuçları ve Yargıtay uygulamasında öne çıkan ilkeler ışığında kapsamlı biçimde ele alacağız.
2. Suça İştirak Kavramı ve Azmettirenin Diğer İştirak Şekillerinden Ayrılması
Suça azmettiren sıfatıyla katılmayı anlayabilmek için önce “suça iştirak” kavramına genel olarak bakmak gerekir. Suça iştirak, en basit ifade ile, bir suçun birden fazla kişi tarafından, aralarında hukuki anlamda bir bağ ve iradi iş birliği bulunacak şekilde işlenmesi veya işlenmesine yardım edilmesidir. Türk Ceza Kanunu’nda iştirak; fail, azmettiren ve yardım eden şeklinde üç temel rol üzerinden ele alınır. Fail, suçun kanuni tanımında yer alan fiili bizzat işleyen veya birlikte işleyen kişidir. Birden fazla kişinin birlikte, paylaşılmış rollerle suçun icra hareketlerini gerçekleştirmesi hâlinde “müşterek faillik” gündeme gelir. Böyle bir durumda her bir müşterek fail, bütün suçtan sorumlu kabul edilir.
Azmettiren ise, henüz suç işlemeye karar vermemiş bir kişide suç işleme “kararının” doğmasına neden olan ve onu belirli bir suçu işlemeye yönlendiren kişidir. Yardım eden ise suç işleme kararı zaten mevcut olan failin, suç işlemesini kolaylaştıran; araç temin eden, bilgi veren, gözcülük yapan, yol gösteren, suçtan sonra delilleri gizleyeceğine söz veren gibi fiillerde bulunan kişidir. Dolayısıyla azmettirenin fonksiyonu, faili suç işlemeye sevk etmek; yardım edenin fonksiyonu ise halihazırda suç işlemeye kararlı failin bu suçunu kolaylaştırmaktır. Bu fark, hem nitelik hem de ceza bakımından son derece önemlidir; zira azmettiren çoğu zaman fail gibi cezalandırılırken, yardım eden hakkında daha hafif bir yaptırım öngörülmektedir.
Suça azmettiren sıfatıyla katılma, iştirak biçimleri içinde en ağır değerlendirilen türlerden biridir; çünkü azmettiren, suçun “fikrî babası” olarak kabul edilir. Suçun işlenmesi fikri, planı ve kararı çoğu zaman azmettirenin yönlendirmesiyle şekillenir. Faile göre daha geri planda görünmesine rağmen, suçun meydana gelmesinde belirleyici ve yönlendirici rolü nedeniyle azmettiren, ceza hukukunda asli sorumlular arasında sayılır.
3. Azmettirme Kurumunun Hukuki Dayanağı ve Şartları
Türk Ceza Kanunu sisteminde azmettirme, suça iştirakin özel bir şekli olarak düzenlenmiştir. Kanun koyucu, azmettirenin sorumluluğunu düzenlerken, azmettiren ile suçun işlenmesi arasında psikolojik bir bağ ve illiyet aramaktadır. Azmettirme, basit bir telkin, genel bir tahrik veya soyut anlamda suç işlemeye teşvikten ibaret değildir. Bir kişinin azmettiren sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi için bazı temel şartların gerçekleşmesi gerekir:
Birinci olarak, azmettirme fiili, henüz suç işlemeye karar vermemiş bir kişiye yönelmelidir. Failin zaten suç işleme kararı mevcutsa ve azmettiren olarak nitelendirilen kişi sadece bu kararı güçlendirici veya suçun işlenmesini kolaylaştırıcı bir rol üstlenmişse, burada azmettirme değil yardım etme söz konusu olur. Dolayısıyla azmettiren; failin zihninde suç işlemeye yönelik iradeyi “ilk kez” oluşturan veya en azından belirli bir suça yönelik netleştiren kişidir.
İkinci olarak, azmettirme belirli bir suça veya en azından belirli türden bir suça yönelik olmalıdır. “Git, bir şeyler yap; sana kalmış”, “Gerekirse hesabını sor” gibi soyut, belirsiz, muğlak ifadeler her durumda azmettirme olarak kabul edilmez. Azmettirme için, yönlendirmenin belirli bir suça, örneğin belirli kişiye yönelik kasten yaralama, öldürme, dolandırıcılık veya hırsızlık gibi somut bir suç tipine yönelmiş olması gerekir. Aksi halde, genel bir tahrik veya soyut kışkırtmadan bahsedilebilir ki bu durum çoğu zaman azmettirme seviyesine ulaşmayabilir.
Üçüncü olarak, azmettirme fiili ile işlenen suç arasında illiyet bağı kurulabilmelidir. Failin işlediği suç ile azmettirenin yönlendirmesi arasında zihinsel bir bağın varlığı aranır. Fail, azmettirenin sözleri veya davranışları ile suç işlemeye yönelmiş ve bu etki altında suçu işlemiş olmalıdır. Fail bu etkiden tamamen bağımsız, kendi başına, kendi motivasyonuyla suç işlemişse azmettirmeden söz etmek zordur. Bu nedenle yargılama sırasında, soruşturma ifadeleri, tanık beyanları, mesajlaşmalar, telefon kayıtları gibi deliller, azmettiren ile fail arasındaki ilişkinin niteliğinin ortaya konulmasında hayati önem taşır.
4. Suça Azmettirenin Kastı ve Kapsamı
Suça azmettiren sıfatıyla katılmanın en kritik unsurlarından biri kasttır. Azmettirme, kasten işlenebilen bir iştirak biçimidir. Azmettiren, hem faili suç işlemeye sevk ettiğini bilmeli ve istemeli, hem de hangi suça azmettirdiğinin bilincinde olmalıdır. Azmettirenin kastı, hem yöneldiği suçun türünü hem de suçun nitelikli hallerini kapsayabilir. Örneğin bir kişiyi, belirli bir kişiyi öldürmesi için plan yapmaya, silah temin etmeye ve fiilen eylemi gerçekleştirmeye ikna eden kişi azmettiren sıfatını kazanırken; onu sadece darp etmeye, “bir tokat atıp gözünü korkutmaya” yöneltmişse, buna rağmen fail öldürme kastıyla hareket edip mağduru öldürürse, azmettirenin kastının kapsamı yeniden değerlendirilecektir.
Kastın kapsamı bakımından, azmettirenin öngörebildiği ve kabullendiği sonuçlar da önemlidir. Azmettiren, faili ağır şekilde dövmeye yöneltirken, bu fiilin mağdurun ölümüne yol açabileceğini öngörmüş ve bunu kabullenmiş ise, ölüm gerçekleştiğinde azmettirenin sorumluluğu da buna göre belirlenir. Buna karşılık, azmettirenin kastı sadece hakaret veya tehdit gibi nispeten daha hafif bir suça yönelikken, fail doğrudan öldürme veya çok daha ağır bir fiil işlemişse, azmettiren, kastının kapsamı dışındaki ağır neticeden sorumlu tutulmayabilir veya sorumluluğu sınırlanabilir.
Uygulamada bazen azmettirenin kastını ispat etmek oldukça güçtür. Zira azmettirme çoğunlukla kapalı ortamlarda, özel yazışmalarda, aile veya arkadaş sohbetlerinde ortaya çıkar. Bu durumda savcılık ve mahkemeler, taraf beyanlarını, olay öncesi ve sonrası davranışları, iletişim yoğunluğunu, para transferlerini, menfaat ilişkilerini ve hayatın olağan akışını bir bütün olarak değerlendirerek bir kanaate varmaya çalışır. Azmettirenin kastı, çoğu zaman dolaylı deliller aracılığıyla tespit edilir.
5. Azmettirme ile Yardım Etme, Haksız Tahrik ve Genel Kışkırtma Arasındaki Farklar
Suça azmettiren sıfatıyla katılma ile yardım etme arasındaki fark, hem teoride hem de uygulamada çok tartışılan bir konudur. Azmettirme, suç işleme kararını doğuran veya şekillendiren bir rol iken; yardım etme, zaten mevcut olan suç kararının icrasını kolaylaştıran bir roldür. Bu nedenle failin suç işlemeye ne zaman karar verdiği, bu karara kimlerin nasıl etki ettiği soruşturma aşamasında titizlikle araştırılmalıdır. Örneğin, failin suçtan çok önce mağdura karşı ciddi bir husumeti, planı veya kararı varsa ve “azmettiren” olarak gösterilen kişi sadece araç temin etmiş, gözcülük yapmış veya “arkandayım” demekle yetinmişse, bu durum azmettirme değil yardım etme olarak değerlendirilebilir.
Azmettirme ile haksız tahrik arasındaki fark da önemlidir. Haksız tahrik, mağdurun haksız bir fiiliyle failin yoğun öfkeye kapılması sonucu suç işlemesini ifade eder ve fail lehine bir indirim nedenidir. Azmettirme ise çoğunlukla üçüncü bir kişinin, fail üzerinde planlı bir şekilde suç işlemeye yönelik baskı veya ikna faaliyeti yürütmesidir. Bazı olaylarda mağdurun haksız davranışları, aradaki husumet ve üçüncü kişilerin devreye girmesi iç içe geçebilir. Bu durumda, bir kişinin gerçekten azmettiren mi olduğu, yoksa ortamın genel gerginliğine katkıda bulunan sıradan bir üçüncü kişi mi olduğu, somut deliller ışığında dikkatle analiz edilmelidir.
Genel kışkırtma, yani belirli bir kişiye değil de geniş bir kitleye yönelik, genel ve belirsiz çağrılar yapmak da her zaman azmettirme olarak kabul edilmez. Örneğin, sosyal medyada yapılan bazı genel çağrılar, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya suça teşvik suçları kapsamında ayrıca değerlendirilebilir; ancak bu tür genel çağrılar, belirli bir fail ve belirli bir suç tipine yönelik somut bir yönlendirme içermiyorsa, klasik anlamda “azmettirme” sayılmayabilir. Dolayısıyla azmettirme, somut kişi, somut suç ve somut yönlendirme üçgeninde ele alınmalıdır.
6. Suça Azmettirenin Cezai Sorumluluğu ve Uygulanacak Ceza
Suça azmettiren sıfatıyla katılmanın en dikkat çekici yönü, azmettirenin çoğu zaman bizzat suçu işleyen fail gibi cezalandırılmasıdır. Azmettiren, azmettirilen suçun kanuni tanımına göre belirlenen cezanın aynısıyla sorumlu tutulabilir. Örneğin, azmettirdiği fiil kasten öldürme ise, azmettiren de kasten öldürme suçunun cezası ile cezalandırılabilir. Bu, azmettirme kurumunun ne kadar ağır bir sorumluluk doğurduğunu gösterir.
Bununla birlikte, azmettiren hakkında cezayı belirlerken bazı özel durumlar dikkate alınabilir. Azmettirme, nitelikli hallerle birlikte gerçekleşmişse, örneğin tasarlayarak, canavarca hisle, kamu görevlisine karşı veya çocuğa karşı işlenmiş bir suça azmettirme söz konusuysa, azmettirenin sorumluluğu da buna göre ağırlaşır. Azmettirenin yaşı, kişisel özellikleri, faille olan yakınlığı, olaydan elde ettiği veya elde etmeyi hedeflediği menfaat, suçu planlama düzeyi gibi unsurlar da mahkemece takdir edilir.
Öte yandan, şahsi cezasızlık veya cezada indirim halleri azmettiren bakımından da gündeme gelebilir. Örneğin, aile içi bazı suçlarda kanunda özel olarak düzenlenen şahsi cezasızlık veya ceza indirimi nedenleri varsa, azmettirenin bu hukuki statüden yararlanıp yararlanamayacağı somut olaya göre incelenir. Ayrıca azmettirenin pişmanlık duyup duymadığı, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma imkânı, soruşturma makamları ile iş birliği yapıp yapmadığı gibi hususlar da cezayı etkileyebilir.
7. Azmettirme – Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme ve Etkin Pişmanlık İlişkisi
Azmettiren bakımından önemli bir diğer mesele, suçun teşebbüs aşamasında kalması, failin gönüllü vazgeçmesi veya etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması hâlinde azmettirenin sorumluluğunun nasıl belirleneceğidir. Eğer azmettirilen suç, fail tarafından teşebbüs aşamasında kalmışsa veya elverişli hareketlerle icraya başlanıp herhangi bir nedenle tamamlanamamışsa, fail gibi azmettiren de teşebbüs hükümlerine göre sorumlu tutulabilir. Ceza, teşebbüs hükümleri doğrultusunda indirimli olarak tayin edilir.
Failin gönüllü vazgeçmesi, yani suçun icrasına başlamasına rağmen kendi iradesiyle eylemine son vermesi ve neticenin gerçekleşmesini engellemesi hâlinde ise, failin sorumluluğu sınırlanabilir veya ortadan kalkabilir. Bu durumda azmettirenin durumu ayrıca değerlendirilmelidir. Azmettiren, suçun tamamlanması yönünde ısrarcı olmuş, teşvik etmeye devam etmiş, ancak faile rağmen suç gerçekleşmemişse, azmettiren yine de azmettirme kastıyla hareket ettiği için belirli ölçüde sorumluluk doğabilir. Buna karşılık, azmettiren de faille birlikte suçu işlemekten son anda vazgeçmiş, onu caydırmış veya engellemişse, gönüllü vazgeçme hükümlerinin azmettiren lehine de uygulanabilmesi gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlık hükümleri ise özellikle malvarlığına karşı suçlarda ve bazı özel suç tiplerinde önem taşır. Örneğin hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet gibi suçlarda etkin pişmanlık hükümleri ile cezada indirim veya cezasızlık öngörülmektedir. Eğer azmettiren, suçu azmettirdikten sonra faille birlikte zararın giderilmesi için çaba harcamış, mağdurun zararını karşılamış veya suçun sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışmışsa, etkin pişmanlık hükümlerinden onun da yararlanması mümkündür. Ancak bu, ilgili suç tipinin kanuni düzenlemesine ve somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilecektir.
8. Birden Fazla Azmettiren, Suç Örgütü ve Zincirleme Suçlarda Azmettirme
Suça azmettiren sıfatıyla katılma, tek bir azmettirenin bulunduğu basit durumlarla sınırlı değildir. Uygulamada birden fazla kişinin birlikte hareket ederek bir kişiyi suç işlemeye yönlendirdiği, adeta “ortak azmettirme” şeklinde karşımıza çıkan durumlar vardır. Bu kişiler, faili organize eden, planı kuran, finansman sağlayan, psikolojik baskı kuran ve farklı roller üstlenen şahıslar olabilir. Böyle bir durumda, her bir azmettirenin suçun planlanmasındaki ve fail üzerinde kurduğu etki düzeyi ayrı ayrı değerlendirilmeli, aralarındaki iş bölümü, irtibat, menfaat birliği ve suça katkı oranı dikkate alınmalıdır.
Suç örgütü kapsamında işlenen suçlarda da azmettirme kavramı sıkça gündeme gelir. Örgüt yöneticilerinin, örgüt üyelerine talimat vererek, belirli suçları işlettikleri durumlarda; bu yöneticilerin azmettiren sıfatıyla hareket edip etmedikleri ve hangi suçlardan sorumlu olacakları tartışma konusudur. Bazı hâllerde örgüt yöneticisinin genel talimatları, örgütün amacına uygun şekilde “suç işleme kararı” nı zaten içerdiği için azmettirme sınırlarını aşan, daha ileri düzeyde bir sorumluluk doğabilir. Buna karşılık, somut olayda belirli bir mağdura, belirli bir zamanda, belirli bir yöntemle saldırı veya suç işlenmesi talimatı verilmişse, örgüt yöneticisi azmettiren sıfatıyla da sorumlu tutulabilir.
Zincirleme suçlarda ise, azmettirenin sorumluluğu, azmettirdiği suçların sayısı, yoğunluğu ve sürekliliği bakımından ayrıca değerlendirilmelidir. Örneğin bir kişiyi, aynı mağdura karşı sistematik şekilde hakaret etmeye, tehdit etmeye, belirli aralıklarla mala zarar vermeye yönlendiren azmettiren, zincirleme suç hükümleri çerçevesinde daha ağır bir cezai sorumlulukla karşılaşabilir. Bu noktada, azmettirme fiilinin bir defaya mahsus mu yoksa süreklilik arz eden talimatlar ve teşvikler şeklinde mi olduğu önemlidir.
9. Uygulamada Suça Azmettiren Sıfatıyla Katılmaya İlişkin Örnek Durumlar
Uygulamada suça azmettirme iddiaları, özellikle aile içi şiddet, çeteleşme, ticari menfaat çatışmaları, miras anlaşmazlıkları, alacak-verecek sorunları ve sosyal medya kaynaklı uyuşmazlıklarda oldukça yaygındır. Örneğin eski eşini tehdit eden bir kişinin, yeni partnerini veya aile bireyini “git, onu döv” şeklinde yönlendirmesi, mağdura karşı fiili saldırı, yaralama veya öldürme eylemine dönüşebilir. Bu tür olaylarda, azmettirenin gerçekten suç kararını doğurup doğurmadığı, yoksa sadece öfkesini dile getiren, ani ve ciddi olmayan sözler mi sarf ettiği önemlidir.
Bir diğer örnek, ticari alacak-verecek ilişkilerinde karşımıza çıkar. Alacağını tahsil etmekte zorlanan kişi, borçluyu baskı altına almak için üçüncü kişileri devreye sokar; “adam gönderme”, “tahsilatçı yollama”, “işyerine gidip rahatsız etme” gibi yöntemlerle, borçluya karşı yağma, tehdit, hakaret veya mala zarar verme suçları işlenebilir. Bu durumda, alacaklının, bu kişileri doğrudan yönlendirmesi, onlara talimat vermesi, planı kurması gibi hallerde azmettirme sorumluluğu gündeme gelebilir.
Sosyal medya üzerinden işlenen suçlarda da suça azmettiren sıfatıyla katılma iddialarına sıkça rastlanmaktadır. Bir kişinin, takipçilerine belirli bir kişiye yönelik hakaret, linç kampanyası, tehdit veya ifşa çağrısında bulunması, somut mağdurların zarar görmesine ve çeşitli suçların oluşmasına yol açabilir. Bu tür durumlarda, her somut suç açısından azmettirme unsurlarının oluşup oluşmadığı ayrı ayrı değerlendirilmeli; yapılan çağrıların hedefi, içeriği, netliği ve somutluğuna göre hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
10. Yargıtay İçtihatları Işığında Azmettirme Kriterleri (Genel İlkeler)
Yargıtay uygulamasında suça azmettiren sıfatıyla katılma değerlendirilirken bazı temel kriterler öne çıkmaktadır. Öncelikle, azmettirme fiili ile işlenen suç arasında güçlü bir psikolojik bağ ve nedensellik aranır. Yargıtay, sadece genel anlamda “öfke” veya “kızgınlık” ifadesi içeren sözleri her zaman azmettirme olarak kabul etmemekte; aksine fail üzerinde belirli, ciddi ve yönlendirici bir etkinin varlığını aramaktadır. Örneğin “onu gebert”, “görür o, hesabını sor” gibi sözler tek başına her olayda azmettirme sayılmaz; olayın öncesi ve sonrası, taraflar arasındaki ilişki, failin kişiliği, suçun planlı olup olmadığı, kullanılan araçlar, hazırlık hareketleri ve suçun işleniş biçimi birlikte değerlendirilir.
İkinci olarak, Yargıtay, azmettirme ile yardım etme arasındaki ayrımı titizlikle yapmaktadır. Eğer failin suç işlemeye kararlı olduğu, bu kararı azmettirenin sözleri veya davranışlarından önce aldığı, azmettirenin sadece suçun işlenmesini kolaylaştırıcı bir rol üstlendiği anlaşılırsa; bu durumda çoğunlukla yardım etmeden söz edilmektedir. Buna karşılık, failin başlangıçta suç işlemeye niyetli olmadığı, azmettirenin baskısı, yönlendirmesi, telkini veya vaadi sonucunda suç işlemeye karar verdiği ortaya konursa, azmettirme kabul edilmektedir.
Üçüncü olarak, Yargıtay, azmettirme iddialarında delil standardını oldukça yüksek tutmaktadır. Sadece tek bir tanık beyanı, çelişkili ifadeler veya soyut iddialar üzerinden ağır cezalar kurulmaması gerektiği vurgulanmakta; iletişim kayıtları, yazışmalar, kamera görüntüleri, paranın hareketi, olay öncesi ve sonrası davranışlar gibi somut delillerin destekleyici rolüne dikkat çekilmektedir. Azmettirme gibi ağır bir suç ortaklığı iddiasında, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği, kuşku ve varsayımlarla mahkûmiyet kurulmasına sıcak bakılmamaktadır.
11. Soruşturma ve Kovuşturma Aşamasında İspat Sorunları
Suça azmettiren sıfatıyla katılmanın en önemli pratik zorluklarından biri ispat sorunudur. Zira azmettirme, çoğunlukla kapalı kapılar ardında, gizli görüşmelerde veya tarafların özel yazışmalarında gerçekleşir. Azmettiren, çoğu zaman doğrudan sahneye çıkmaz, fiili bizzat işlemez, olay yerinde görülmez. Bu nedenle savcılık ve mahkemeler, azmettirme iddialarını değerlendirirken dolaylı delillerden ve olayın genel mantığından yola çıkmak zorunda kalır. Telefon görüşmeleri ve mesaj kayıtları (HTS, WhatsApp, SMS, sosyal medya yazışmaları), banka hareketleri, para transferleri, tanık anlatımları, güvenlik kameraları, tarafların hayat tarzları ve aralarındaki menfaat ilişkileri bu noktada büyük önem taşır.
Soruşturma aşamasında, faile yöneltilen sorularla birlikte azmettiren olduğu iddia edilen kişinin olaydan önceki ve sonraki davranışları da ayrıntılı şekilde incelenmelidir. Failin “beni o yönlendirdi”, “o söyledi, ben yaptım” şeklindeki beyanları tek başına yeterli görülmez; zira fail, sorumluluğu paylaşmak veya hafifletmek amacıyla başkasını suçlayabilir. Bu nedenle, bu tür beyanların diğer delillerle desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde, yalnızca failin sözlerine dayanarak ağır bir azmettirme mahkûmiyeti verilmesi, ceza yargılamasının temel ilkelerine aykırı olacaktır.
Kovuşturma aşamasında ise mahkeme, tarafların tüm beyanlarını, delillerin ortaya koyduğu tabloyu ve hayatın olağan akışını birlikte değerlendirerek “mantıksal bir bütünlük” içinde karar vermelidir. Azmettirme; failin kişiliği, suçun işleniş biçimi, planlama düzeyi, kullanılan araçlar, seçilen zaman ve yer gibi unsurlarla örtüşüyorsa, yani azmettiren olduğu iddia edilen kişinin yönlendirici rolü somut bulgularla destekleniyorsa, mahkûmiyet kararı verilebilir. Ancak bütün bu unsurlar kuşkulu, çelişkili veya eksikse, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği beraat kararı gündeme gelir.
12. Avukat Gözüyle Pratik Öneriler: Suça Azmettirme İddiasıyla Karşılaşan Taraflar İçin
Suça azmettiren sıfatıyla katılma iddiası, hem sanık hem de mağdur bakımından oldukça ciddi sonuçlar doğurur. Azmettirme ile suçlanan kişilerin, bu iddiayı hafife almadan profesyonel hukuki destek alması hayati önem taşır. Savunma stratejisinde, önce failin suç işlemeye yönelik iradesinin kaynağı ortaya konulmalı; azmettirme olarak nitelendirilen davranışın gerçekte ne olduğuna odaklanılmalıdır. Kişinin sadece arabuluculuk yapmaya çalıştığı, tarafları yatıştırmaya çalıştığı veya öfke anında, ciddi bir yönlendirme kastı olmaksızın bazı sözler sarf ettiği durumda; bunların azmettirme kastını karşılayıp karşılamadığı detaylı biçimde tartışılmalıdır.
Mağdur vekili veya katılan vekili açısından ise, azmettiren olduğu iddia edilen kişinin olaydaki rolü dikkatle incelenmeli; onun menfaati, organizasyon içindeki yeri, olaydan önce ve sonraki davranışları, faille ilişkisi somut delillerle ortaya konulmalıdır. Mesajlaşmalar, telefon kayıtları, para alışverişi, tehdit ve baskı izleri, tanık ifadeleri gibi unsurlar, azmettirme iddiasını güçlendirebilir. Ancak sırf husumet veya öfke nedeniyle, bir kişiyi haksız yere azmettiren ilan etmek; hem hukuken hem de etik açıdan son derece sakıncalıdır.
Bu nedenle, gerek savunma tarafı gerekse mağdur tarafı, suça azmettiren sıfatıyla katılma iddialarında delil stratejisini çok iyi kurgulamalı; soyut iddialar yerine somut, çelişmeyen ve birbirini tamamlayan delillerle hareket etmelidir. Böylece hem masumların haksız yere cezalandırılmasının hem de gerçekten suçun arkasında olan kişilerin cezasız kalmasının önüne geçilebilir.
13. Sonuç: Suça Azmettiren Sıfatıyla Katılma, Ciddi ve Teknik Bir Cezai Sorumluluk Türüdür
Suça azmettiren sıfatıyla katılma, ceza hukuku bakımından son derece önemli, sonuçları itibarıyla ağır ve ispatı bakımından hassas bir kurumdur. Azmettiren, çoğu zaman görünürde olay yerinde bulunmayan, fiili eline bulaştırmayan ancak suçu planlayan, yöneten, teşvik eden ve menfaat sağlayan kişi konumundadır. Kanun koyucu, bu kişinin rolünü hafife almamış; çoğu durumda azmettirenin de fail gibi cezalandırılmasını öngörmüştür. Bu nedenle, “ben sadece söyledim”, “ben sadece yol gösterdim”, “sinirle söyledim” gibi savunmalar, tek başına cezai sorumluluğu ortadan kaldırmaz; azmettirme kastı, somut olayın tüm özellikleri ışığında değerlendirilir.
Azmettirme ile yardım etme, haksız tahrik ve genel kışkırtma arasındaki sınırlar, hem teoride hem de uygulamada hassas çizgilere sahiptir. Yargı organları, azmettirme iddialarını değerlendirirken; failin suç işleme kararının kaynağı, azmettirenin söz ve davranışlarının niteliği, suçun planlanması, kullanılan araçlar, menfaat ilişkileri ve somut delilleri bütünsel şekilde inceler. Suça azmettiren sıfatıyla katılma iddiasıyla karşı karşıya kalan kişilerin, profesyonel bir ceza avukatı desteği almadan hareket etmemeleri; savunmalarını rastgele beyanlar yerine hukuki bir strateji çerçevesinde oluşturmaları büyük önem taşır.
Öte yandan, mağdurlar ve mağdur vekilleri açısından da suça azmettirenin tespiti, çoğu zaman adalet duygusunun tatmini için zorunludur. Zira sadece görünen faillerin değil, perde arkasındaki asıl yönlendiricilerin de cezalandırılması, ceza adaletinin temel hedeflerinden biridir. Bu noktada, delil toplama süreci, başvuru dilekçelerinin içeriği, şikâyet stratejisi ve yargılama sürecinde izlenecek yol haritası titizlikle planlanmalıdır.
Sonuç olarak, suça azmettiren sıfatıyla katılma; hem suç siyaseti hem de bireysel adalet açısından kritik bir kavramdır. Bu kavramın doğru anlaşılması, doğru uygulanması ve somut olaylara dikkatle uyarlanması, hem masumların korunması hem de gerçek suçluların cezalandırılması için vazgeçilmezdir. Gerek şüpheli/sanık gerekse mağdur konumunda olan herkesin, böyle bir iddia veya şikâyetle karşılaştığında, haklarını ve sorumluluklarını bilmesi; uzman ceza hukuku desteğiyle hareket etmesi, sürecin adil ve dengeli ilerlemesi bakımından büyük önem taşır.