Şikayet, suçtan zarar gören kişinin maruz kaldığı suçla ilgili yetkili kurumlardan soruşturma ve kovuşturma yapılmasını istemektir. Uzlaşma, bir uzlaşmacı vasıtasıyla fail, mağdur ve müştekinin katılımıyla ceza davası konusunun çözüme kavuşturulmasıdır. Tazminat davası ise, kişinin maruz kaldığı hukuka aykırı fiillerden ötürü uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazminini hukuka aykırı fiilin sahibinden alınmak üzere hukuk mahkemelerinden talep etmektir. Şikayet ve uzlaşma kurumları, ceza hukukunu ilgilendirirken, tazminat kurumu özel hukuk kurumunu ilgilendirmektedir. Bu yazımızda, bu üç kavram arasındaki ilişkiyi; uzlaşma ve şikayetin tazminat davalarına olan etkisini irdeleyeceğiz.
Şikayet Bakımından:
Öncelikle şikayetteki öncelikli amaç, suç işleyen tarafın ceza hukuku bakımından cezalandırılmasıdır. Mağdur tarafın uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini ise, hukuk davalarının konusudur. Dolayısıyla, suç teşkil eden hukuka aykırı bir fiil bakımından, hukuk mahkemelerinde tazminat davası açılması için savcılığa şikayette bulunmak gibi bir ön şart bulunmamaktadır.
İkinci değinilmesi gereken nokta ise, şikayette bulunmuş fakat sonradan bu şikayetinden vazgeçme beyanında bulunmuş kişinin hukuk mahkemelerinde tazminat davası açıp açamayacağı konusudur. Bu hususta 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu arasında farklılık mevcuttur. Mülga TCK’nın 111. Maddesine göre suçtan zarar gören kişi şikayetinden vazgeçerek kamu davasının düşmesine sebep olduğu takdirde, şahsi haklarını ayrıca muhafaza ettiğini beyan etmeliydi.Fakat yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 73/7 maddesinde bu husus yeniden düzenlenmiştir.. Bu maddeye göre artık suçtan zarar gören kişi, şikayetini vazgeçerek ceza davasının düşmesine sebep olmuş ise ve vazgeçtiği esnada şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıkça beyan ederse, suça konu fiil hakkında hukuk mahkemelerinde dava açamayacaktır. Bu maddenin karşıt anlamından (mefhum-u muhalifinden) çıkarılacağı üzere, suçtan zarar gören kişi şikayetinden vazgeçerken açıkça şahsi haklarından vazgeçtiğini beyan etmedikçe hukuk mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat davası açması mümkündür. ‘’ Zarar görenin hukuk davası dışında vazgeçmesinin hukuki sonuç doğurabilmesi için, kamu davası açıldıktan sonra hakim huzurunda şikayetten vazgeçmiş olması ile birlikte ayrıca şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıklamış olması gerekir. 4.HD.06.03.2006, E.2005/3344 – K.2006/2188’’ Söz konusu yargıtay kararında da görüldüğü üzere mahkeme içtihatları da bu durumu desteklemektedir.
Uzlaşma Bakımından:
Uzlaşmanın sağlanması halinde, şikayetten vazgeçme kurumundan farklı olarak maddi ve manevi tazminata etkisi menfi yönde olacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun uzlaşma kavramını düzenleyen 253. Maddesinin 19. Fıkrasında da açıkça belirtildiği üzere, şüpheli ile suçtan zarar gören arasında uzlaşmanın sağlanması halinde artık tazminat davası açılamayacaktır. Hatta aynı düzenlemeye göre, uzlaşmadan önce hukuk mahkemelerinde açılmış tazminat davasından uzlaşmanın sağlanmasıyla birlikte feragat edilmiş sayılacak ve açılmış olan tazminat davası düşecektir.