Meşru Müdafaa Nedir?
Meşru müdafaa, bireyin kendisine veya başkasına yönelen haksız bir saldırıya karşı, saldırıyı durdurmak amacıyla yaptığı savunma olarak tanımlanır. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) 25. madde kapsamında düzenlenen bu kurum, hukuka uygunluk nedenlerinden biridir. Yani meşru müdafaa halinde gerçekleştirilen fiiller suç oluşturmaz. Meşru müdafaa, bireyin can ve mal güvenliğini korumak için yasaların tanıdığı bir “doğal savunma hakkıdır.”
1. Meşru Müdafaanın Hukuki Dayanağı
TCK m. 25/1’e göre:
“Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş ve devam eden haksız bir saldırıyı o anda defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Bu düzenleme, saldırıya maruz kalan kişiye, saldırıyı defetmek için gerekli oranda kuvvet kullanma hakkı tanır. Buradaki temel kriter, saldırının haksız, ani ve devam eden bir saldırı olmasıdır.
2. Meşru Müdafaanın Unsurları
a) Haksız Saldırı
Meşru müdafaa için ortada hukuka aykırı bir saldırının bulunması gerekir.
-
Bu saldırı, sadece fiziki şiddet değil, kişinin vücut bütünlüğüne veya malına yönelen her türlü fiil olabilir.
-
Örneğin, bir kimsenin elindeki silahı çekip ateş etmeye çalışması, hırsızın eve zorla girmesi gibi olaylar haksız saldırı olarak değerlendirilir.
b) Devam Eden Saldırı
Saldırı devam ediyor olmalıdır. Geçmişteki bir saldırı için intikam amacıyla yapılan eylemler meşru müdafaa sayılmaz.
Örnek: Failin saldırısı bittikten sonra saldırgana karşılık verilmesi, “meşru müdafaa” değil, “kasten yaralama” ya da “kasten öldürme” kapsamında değerlendirilir.
c) Savunmanın Zorunlu Olması
Meşru müdafaa kapsamında yapılan savunma, saldırıyı durdurmak için zorunlu olmalıdır.
-
Eğer kaçma veya kolluk kuvvetinden yardım alma imkânı varsa, savunmanın zorunluluğu ortadan kalkabilir.
-
Ancak kişinin saldırıyı engellemek için makul bir fırsatı yoksa, meşru müdafaa hakkı doğar.
d) Orantılılık
Savunma ile saldırı arasında orantı bulunmalıdır.
-
Hafif bir saldırıya aşırı bir karşılık verilmesi, meşru müdafaa sınırının aşılması anlamına gelir.
-
Örneğin, basit bir itmeye karşı ölümcül bir silah kullanmak orantısız kabul edilir.
3. Meşru Müdafaada Sınırın Aşılması
TCK m. 27/2’de, meşru müdafaa sınırının aşılması durumunda faile ceza indirimi uygulanabileceği belirtilir.
-
Özellikle ani gelişen olaylarda korku ve heyecan sebebiyle orantısız bir savunma yapılırsa, bu durum “ceza sorumluluğunu azaltan” bir neden olabilir.
-
Yargıtay, olayın gelişimi ve failin psikolojik durumu dikkate alınarak sınırın aşılması değerlendirmesini yapmaktadır.
4. Yargıtay Kararları Işığında Meşru Müdafaa
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E. 2019/4856 K. 2020/2134:
“Sanığın evine zorla giren hırsıza karşı bıçakla yaptığı savunma, saldırıyı bertaraf etmek için gerekli olup meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmelidir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2017/371 K. 2018/295:
“Basit bir yumruk darbesine karşılık ölümcül silah kullanılması, meşru müdafaa sınırının aşılmasıdır. Ancak olayın ani gelişmesi nedeniyle sanık lehine TCK 27/2 uygulanmalıdır.”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 2016/1254 K. 2017/874:
“Devam etmeyen bir saldırıya karşılık verilen eylem, meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Failin cezai sorumluluğu devam eder.”
5. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Perspektifi
AİHM, meşru müdafaa kavramını özellikle devlet görevlilerinin güç kullanımı bağlamında ele alır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m. 2, yaşam hakkını düzenlerken meşru müdafaayı istisna olarak kabul eder.
-
McCann ve Diğerleri / Birleşik Krallık (1995): Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanmasının, “zorunlu ve orantılı” olması gerektiği vurgulanmıştır.
-
Nachova ve Diğerleri / Bulgaristan (2005): Orantısız güç kullanımı, meşru müdafaa sınırlarını aşan bir uygulama olarak değerlendirilmiştir.
-
AİHM, bireylerin kendini savunma hakkının sınırsız olmadığını, orantılılık ilkesinin her durumda korunması gerektiğini belirtir.
6. Meşru Müdafaa ve Ceza Sorumluluğu
Meşru müdafaa halinde, failin eylemi suç oluşturmaz ve ceza verilmez. Ancak:
-
Saldırı sona ermişse veya savunma gereksiz şiddet içeriyorsa, failin sorumluluğu doğar.
-
Meşru müdafaa sınırının korku, panik veya heyecan sebebiyle aşılması halinde TCK 27/2 uyarınca cezada indirim yapılır.
7. Meşru Müdafaa ve 3. Kişilerin Savunması
TCK m. 25/1 yalnızca kişinin kendi hakkını değil, başkasına yönelen haksız saldırıyı bertaraf etmek için yaptığı savunmayı da kapsar.
-
Örneğin, bir saldırıya uğrayan kişiyi korumak amacıyla saldırgana müdahale eden kişi meşru müdafaa hakkını kullanır.
8. Meşru Müdafaa ile Zorunluluk Hali Arasındaki Fark
Meşru müdafaa, haksız saldırıya karşı savunmayı ifade ederken; zorunluluk hali (TCK m. 25/2), bir tehlikeyi önlemek için başkasının hakkına zarar verme durumudur.
-
Örneğin, saldırganın bıçak çekmesi meşru müdafaa hakkı doğurur.
-
Yangından kaçarken başkasının kapısını kırmak ise zorunluluk hali olarak değerlendirilir.
9. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
-
Orantılılık değerlendirmesi: Savunmanın saldırıyla dengeli olup olmadığı her zaman tartışmalıdır.
-
Saldırının devam edip etmediği: Olayın gelişimi ve tanık beyanları çoğu kez belirsizlik yaratır.
-
Korku ve panik faktörü: Failin psikolojik durumunun tespiti, mahkemelerin değerlendirmesinde önemli bir unsurdur.
10. AİHM ve Yargıtay Kararlarının Ortak Noktaları
-
Orantılılık ve gereklilik temel kriterdir.
-
Savunma hakkı, saldırıyı bertaraf etmeye yetecek ölçüde kullanılmalıdır.
-
Yargıtay ve AİHM, “ani gelişen saldırılarda refleksif savunmanın” meşru müdafaa sınırında kabul edilebileceğini belirtir.
11. Toplumsal ve Hukuki Önemi
Meşru müdafaa, bireyin kendini ve sevdiklerini koruma hakkını güvence altına alır. Bu hakkın hukuki sınırlarının iyi anlaşılması, hem kişilerin gereksiz hukuki sorumluluk üstlenmesini önler hem de saldırganların cezalandırılmasını sağlar. Ayrıca, meşru müdafaa kavramı toplumsal barışı koruyan önemli bir unsurdur; zira bireylerin kendini savunma hakkının tanınmadığı bir düzende güven duygusu zayıflar.
12. Sonuç ve Öneriler
Meşru müdafaa, bireylerin haklarını savunmalarına imkan tanıyan en temel hukuka uygunluk nedenlerinden biridir. Hem TCK hem de uluslararası hukukta bu hakkın sınırları belirlenmiştir.
-
Orantılı savunma, hukuki korumanın anahtarıdır.
-
Yargıtay kararları ve AİHM içtihatları, bu hakkın suistimal edilmemesi ve mağduriyetlerin önlenmesi için önemli kılavuzlar sunmaktadır.
Öneriler:
-
Meşru müdafaa koşulları kamuoyuna daha iyi anlatılmalıdır.
-
Hukuk uygulayıcıları, olayın psikolojik ve fiili boyutunu titizlikle değerlendirmelidir.
-
Orantılılık ve saldırının devam edip etmediği kriterleri somut delillerle desteklenmelidir.
Gözdenur Turna