Kötü Muamele, İşkence İddiaları ve Etkin Soruşturma Yükümlülüğü
Kötü Muamele, İşkence İddiaları ve Etkin Soruşturma Yükümlülüğü: Devletin Pozitif Yükümlülükleri
1. Giriş: İşkence ve Kötü Muamele Yasağının Mutlak Niteliği
İşkence ve kötü muamele yasağı, çağdaş hukuk düzenlerinde tartışmasız kabul gören, maddi ve usuli hiçbir istisnaya izin vermeyen mutlak bir haktır. Savaş, olağanüstü hâl, terörle mücadele ve benzeri olağanüstü koşullar, işkence yasağını zayıflatmaz; tam tersine bu dönemler, devletin kötü muamele ve işkence iddiaları karşısında etkin soruşturma yükümlülüğünü daha da görünür kılar.
Klasik bakış açısından bakıldığında, işkence yasağı önce “devletin işkence yapmama yükümlülüğü” olarak anlaşılmıştır. Ancak insan hakları hukukunun gelişimiyle birlikte, sadece işkence yapmamak yetmemekte; kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü başlığı altında devletin, iddia ortaya çıkar çıkmaz aktif biçimde harekete geçmesi beklenmektedir. Bu aktif yükümlülük, pozitif yükümlülük olarak adlandırılır.
2. Normatif Çerçeve: Ulusal ve Uluslararası Hukukta Temel Düzenlemeler
2.1. Anayasal ve Cezai Koruma
Türkiye’de işkence ve kötü muamele yasağının anayasal temeli, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını güvence altına alan düzenlemelerdedir. Kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan onuruyla bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Böylece hem negatif yükümlülük (işkence yapmamak) hem de pozitif yükümlülükler (kişiyi korumak, etkili soruşturma yürütmek) anayasal seviyede güvence altına alınmıştır.
Türk Ceza Kanunu’nda ise işkence, eziyet ve kamu görevlisinin görevi kötüye kullanması gibi fiiller ayrıca suç olarak tanımlanmış; böylece işkence ve kötü muamele yasağının ihlali, hem insan hakları hem ceza hukuku sorunu hâline gelmiştir. Bu maddeler kâğıt üzerinde kaldığında değil, somut olaylarda etkili şekilde uygulanabildiğinde gerçek anlamını kazanır.
2.2. Uluslararası Boyut
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de işkence ve kötü muamele yasağı, vazgeçilemez ve ertelenemez haklar arasında sayılır. Bu sözleşmeler, sadece devletin sorumluluğunu belirlemekle kalmaz; aynı zamanda ulusal makamların yorum ve uygulamalarına yön veren bir standartlar bütünü oluşturur. Bu standartlar, özellikle etkin soruşturma yükümlülüğü bakımından yol göstericidir.
3. Kavramsal Ayrımlar: İşkence, Kötü Muamele, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele
Kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü tartışılırken, öncelikle hangi muamelenin hangi kavramsal kategoriye girdiğinin doğru belirlenmesi gerekir. Uygulamada çoğu zaman tüm bu fiiller “işkence” başlığı altında toplanmaya çalışılsa da, hukuki nitelendirme daha ayrıntılıdır.
-
İşkence: Kamu görevlisi veya kamu gücünü kullanan kişilerce, belirli bir amaçla (itiraf alma, cezalandırma, yıldırma, korkutma vb.) bilerek ve isteyerek ağır fiziksel veya psikolojik acı verilmesidir. Eylemin ağırlığı, sistematikliği ve amacı bu ayrımı belirler.
-
İnsanlık dışı muamele: İşkence kadar sistematik veya amaçlı olmayabilir; ancak kişiye ciddi fiziksel ya da zihinsel acı veren, insan onuruyla bağdaşmayan sert muameleyi ifade eder.
-
Aşağılayıcı muamele: Kişiyi kendi gözünde veya başkalarının gözünde küçük düşüren, onu utanç verici, hor görücü bir davranışa maruz bırakan, insan onurunu zedeleyen fiillerdir. Fiziksel acı şart değildir; ağır psikolojik baskı da bu kapsama girebilir.
Bu ayrım, hem ceza soruşturmasının doğru yürütülmesi hem de iç hukukta ve uluslararası düzeyde yapılacak hak arama başvurularının isabetli kurgulanması açısından önemlidir.
4. Devletin Pozitif Yükümlülükleri: Sadece “Yapmamak” Değil, “Korumak ve Soruşturmak”
Devletin işkence ve kötü muamele yasağı kapsamındaki yükümlülükleri sadece “kamu görevlileri işkence yapmayacak” cümlesiyle sınırlanamaz. Çerçeve çok daha geniştir ve üç ana başlıkta toplanabilir:
-
Önleyici (koruyucu) yükümlülükler,
-
Kurumsal ve normatif yapı kurma yükümlülükleri,
-
Etkin soruşturma ve yargılama yükümlülüğü.
4.1. Önleyici ve Koruyucu Yükümlülük
Devlet, yetki alanındaki kişilerin –özellikle özgürlüklerinden yoksun bırakılanların– işkence ve kötü muameleye uğramaması için gerekli tüm pratik önlemleri almak zorundadır. Örneğin:
-
Gözaltı ve tutukluluk sürecinin şeffaf ve kayıt altına alınması,
-
Avukata erişim ve sağlık kontrolü imkânının fiilen kullanılabilir hâle getirilmesi,
-
Polis merkezleri ve ceza infaz kurumlarının düzenli şekilde denetlenmesi,
-
Kolluk personeline insan hakları ve işkence yasağı konusunda sistematik eğitim verilmesi
bu koruyucu yükümlülüğün parçalarıdır.
4.2. Kurumsal Yapı ve Mevzuat Yükümlülüğü
Devlet, işkence ve kötü muameleyi suç sayan açık ve erişilebilir bir ceza mevzuatına sahip olmanın yanı sıra, bu fiillerle mücadele edecek bağımsız denetim mekanizmaları kurmak zorundadır. Ulusal önleme mekanizması, ombudsmanlık, insan hakları kurumları gibi yapılar, işkence yasağının kağıt üzerindeki değil, pratikteki güvenceleridir.
5. Etkin Soruşturma Yükümlülüğü: Usuli Pozitif Yükümlülüğün Kalbi
Kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü denildiğinde, en kritik başlık ceza soruşturması ve devamındaki yargılama sürecidir. Devlet, bu tür iddialarla ilgili “kâğıt üzerinde” bir dosya açmakla yetinemez; ortaya konan iddia:
-
Ciddi görünen,
-
Objektif bulgularla desteklenebilen,
-
Devlet görevlileri veya onların kontrolü altında geçirilen bir dönemle bağlantılı
ise, resen ve derhâl etkili bir soruşturma başlatılması gerekir.
Etkin soruşturma yükümlülüğü, hem başlangıç hem yürütüş hem de sonuç bakımından birtakım asgari şartlar içerir.
5.1. Resen ve Derhâl Hareket Etme
İşkence veya kötü muamele iddialarında savcılık makamları, mağdurun aktif şikâyetçi olmasını beklemeksizin soruşturma açmalıdır. Örneğin:
-
Gözaltından çıkan bir kişinin bedeninde görülen yaralanmalar,
-
Ceza infaz kurumundan gelen sağlık raporları,
-
Kolluk müdahalesine ilişkin görüntüler
tek başına soruşturma için yeterli başlangıç sebebidir. Bu tür durumlarda “şikâyet yok” gerekçesiyle pasif kalınması, etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlaline yol açar.
5.2. Hızlı ve Makul Sürede Yürütme
Soruşturma, zamana yayılarak etkinliğini yitirmemelidir. Delillerin kaybolmasını engelleyecek şekilde:
-
İlk anda detaylı adli muayene raporu alınmalı,
-
Kamera kayıtları derhâl temin edilmeli,
-
Tanıklar mümkün olan en kısa sürede dinlenmelidir.
Yıllara yayılan, hiçbir zorunlu sebep olmaksızın geciktirilen süreçler, işkence ve kötü muameleyle mücadelede “cezasızlık algısı”nı güçlendirir.
5.3. Bağımsızlık ve Tarafsızlık
Etkin soruşturmanın en önemli unsurlarından biri, hem görünüşte hem fiilen bağımsız ve tarafsız bir makam tarafından yürütülmesidir. İddianın, aynı hiyerarşik yapıya bağlı ya da olaya karışmış kişiler tarafından soruşturulması, kamuoyu ve mağdur nezdinde güveni zedeler.
Bu nedenle:
-
Kolluğa ilişkin iddialarda, doğrudan o birimle organik bağ içinde olmayan savcılıkların devreye girmesi,
-
Gerekirse dosyanın başka bir yargı çevresine nakledilmesi,
bağımsızlık algısını güçlendiren önemli araçlardır.
5.4. Kapsamlılık, Ciddiyet ve Delil Odaklılık
Etkin soruşturma, olayı aydınlatmaya elverişli tüm delillerin toplanmasını ve değerlendirilmesini gerektirir. Sadece mağduru dinleyip, şüpheli kamu görevlisinin “inkâr” beyanıyla yetinmek, kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü ile bağdaşmaz.
Soruşturmada:
-
Olay yerinde inceleme yapılması,
-
Tüm kolluk görevlilerinin ve sivillerin tespit edilerek dinlenmesi,
-
Olası güvenlik kamerası ve diğer teknik kayıtların toplanması,
-
Tıbbi raporların eksiksiz ve ayrıntılı şekilde alınması
zorunlu adımlardır. Bu adımlar atılmadan verilen takipsizlik kararları, kağıt üzerinde “soruşturma yapılmış” gibi görünse de, hukuken etkin soruşturma olarak kabul edilmez.
5.5. Mağdurun Sürece Katılımı ve Bilgilendirilmesi
Mağdurun veya yakınlarının süreçten tamamen dışlanması, soruşturmanın etkinliğini ve meşruiyetini zedeler. Mağdurun:
-
Avukatı aracılığıyla dosyayı inceleyebilmesi,
-
Delil sunabilmesi,
-
Kararlara karşı başvuru yolunu fiilen kullanabilmesi
etkin soruşturma yükümlülüğünün ayrılmaz parçasıdır. Aksi hâlde soruşturma, kapalı devre, içe dönük ve güvensiz bir prosedür hâline gelir.
5.6. Şeffaflık ve Kamu Denetimi
İşkence ve kötü muamele, sadece bireyin değil, toplumun tamamının vicdanını ve hukuka güvenini ilgilendirir. İlgili kararların gerekçeli, denetime açık ve gerektiğinde kamuoyuna açıklanabilir olması, hem cezasızlık algısıyla mücadele eder hem de benzer ihlallerin önlenmesine katkı sağlar.
6. Türkiye Uygulamasında Karşılaşılan Sorunlar ve Cezasızlık Tartışması
Türkiye’de işkence ve kötü muamele iddialarında en çok eleştirilen noktaların başında, cezasızlık riski gelmektedir. Uygulamada sık karşılaşılan sorunları özetlemek mümkündür:
-
Yanlış nitelendirme: Ağır kötü muamele fiillerinin “basit yaralama” veya “zor kullanma yetkisinin sınırları içinde” değerlendirilmesi, ceza yaptırımını zayıflatmakta ve caydırıcılığı azaltmaktadır.
-
Geciken soruşturmalar: Delillerin kaybolmasına yol açan, yıllara yayılan soruşturmalar, pratikte fiili cezasızlığa neden olmaktadır.
-
Zamanaşımı: Soruşturma ve yargılama süreçlerinin makul sürede tamamlanmaması, zamanaşımı nedeniyle kamu görevlilerinin yargıdan kaçmasına yol açabilmektedir.
-
İdari ve adli süreçlerin birbirini gölgelemesi: Disiplin soruşturmalarında verilen “ceza vermemeye” yönelik kararların, ceza soruşturmasını da etkilemesi, delillerin tarafsız değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır.
Bu tablo, kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü konusunu sadece hukuki değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun hâline getirmektedir.
7. Uygulayıcılar İçin Stratejik Öneriler
Savcı, hâkim, avukat ve kolluk birimleri için bazı temel noktalar, etkin soruşturma kültürünün yerleşmesi bakımından önemlidir:
-
Hukuki nitelendirmeyi hafife almamak:
İlk değerlendirmede “sıradan yaralama” gibi görünen olaylarda dahi, kamu görevlisi ve özgürlükten yoksun bırakma gibi unsurlar varsa, işkence veya kötü muamele ihtimali mutlaka ciddiyetle ele alınmalıdır. -
Delil koruma refleksi:
Kamera kayıtlarının silinmesinin önlenmesi, olay sonrası derhâl adli muayene yapılması ve tanıkların hızlı şekilde tespiti, soruşturmanın omurgasını oluşturur. -
Mağdur odaklı yaklaşım:
Mağdurun fiziksel ve psikolojik durumunu gözeten, tekrar travmatize etmeyen ifade alma tekniklerinin kullanılması, insan haklarına uygun bir soruşturma anlayışının gereğidir. -
Bağımsız soruşturma birimlerinin güçlendirilmesi:
Kolluğa ilişkin şikâyetlerde, tamamen bağımsız bir yapı tarafından olayların soruşturulması, hem hukuken hem de toplumsal algı bakımından zorunludur. -
İnsan hakları içtihatlarının takip edilmesi:
Ulusal ve uluslararası kararların düzenli takibi, “etkin soruşturma” kriterlerinin somutlaşmasına ve uygulamada hataların azalmasına yardımcı olur.
8. Sonuç: Etkin Soruşturma, Pozitif Yükümlülüğün En Somut Testidir
İşkence ve kötü muamele yasağı, modern hukuk düzeninin en temel kırmızı çizgilerinden biridir. Ancak bu kırmızı çizgi; sadece norm metinlerinde kalır, kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü gereğince yerine getirilmezse, pratikte anlamını yitirir.
Devletin pozitif yükümlülüğü;
-
kişileri korumayı,
-
kötü muamele iddialarını ciddiye almayı,
-
her ciddi iddia için resen, hızlı, bağımsız ve kapsamlı soruşturma yürütmeyi,
-
sorumluları etkili yaptırımlara tabi tutmayı
zorunlu kılar. Bu halkalardan biri koparsa, hem bireylerin adalet duygusu zedelenir hem de toplumda cezasızlık algısı güçlenir.
Sonuç olarak, kötü muamele, işkence iddiaları ve etkin soruşturma yükümlülüğü, yalnızca ceza hukuku tekniği değil; aynı zamanda hukukun üstünlüğü, insan onuruna saygı ve demokratik toplum düzenine bağlılığın en görünür göstergelerinden biridir.