Single Blog Title

This is a single blog caption

Korkutma (İkrah) Şartları, İspat ve Sözleşmeye Etkisi

1) Giriş

Türk Borçlar Kanunu (“TBK”), sözleşme özgürlüğünü korumakla birlikte irade sakatlıklarını da dikkate alarak taraflardan birinin gerçek iradesi dışında sözleşmeye bağlanmasını önlemek ister. Bu bağlamda, TBK m.30’da irade bozuklukları arasında korkutma (ikrah) düzenlenmiştir. İkrah, bir tarafın diğerini ciddi ve yakın bir tehlike tehdidi altında bırakarak, normal şartlarda irade açıklamasında bulunmayacak bir durumda sözleşme yapmaya zorlamasıdır.

2) Korkutmanın tanımı ve kanunî dayanağı

TBK m.37’ye göre:
“Bir kimse, kendisi veya yakınlarından biri için ciddi ve derhâl bir tehlike oluşturabilecek bir korkutma sonucunda sözleşme yapmışsa, bu sözleşme ile bağlı değildir.”

Dolayısıyla ikrahın varlığı için şu unsurlar aranır:

  1. Tehdit veya korkutma fiili,

  2. Tehdidin ciddi ve yakın bir tehlike doğurması,

  3. Tehdidin hukuka aykırı olması veya hukuka uygun olmakla birlikte aşırı ve haksız biçimde kullanılması,

  4. Bu tehdit altında sözleşme kurulması.

3) İkrahın şartları

  • Ciddiyet ve yakınlık: Tehdit, makul bir kişiyi korkutacak derecede olmalı; tehlikenin gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olmalıdır. Örneğin, “imzalamazsan sana zarar veririm” veya “yakınlarına kötülük yaparım” tehdidi gibi.

  • Hukuka aykırılık: Tehdidin konusu hukuka aykırı ise zaten ikrah söz konusudur. Ancak hukuka uygun bir hakkın (ör. dava açma) kötüye kullanılması da ikrah oluşturabilir (TBK m.2 dürüstlük kuralı çerçevesinde).

  • İrade ile korkutma arasında illiyet bağı: Kişi, sırf bu tehdit sebebiyle sözleşme yapmak zorunda kalmış olmalıdır.

4) İspat

HMK m.190 uyarınca, ikrah iddiasında bulunan taraf bu durumu ispatla yükümlüdür. Uygulamada; tanık beyanları, yazılı tehdit içerikleri, mesaj kayıtları, kamera kayıtları, olay sonrası tutanaklar ve tarafların davranışları delil olarak kullanılabilir. İspat, her türlü delille mümkündür; çünkü irade bozukluğu kamu düzeniyle ilgilidir.

5) Sözleşmeye etkisi

İkrah altında yapılan sözleşme, mutlak butlanla hükümsüz değildir; iptal edilebilir niteliktedir. TBK m.39 uyarınca, korkutulan taraf bu hakkını bir yıl içinde kullanmalıdır. Süre, korkutmanın ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar.

  • İptal hakkı kullanılırsa: Sözleşme baştan itibaren hükümsüz hale gelir; taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri alabilir.

  • İptal hakkı kullanılmazsa: Sözleşme geçerlilik kazanır.

Ayrıca korkutma ile sözleşme yapan taraf, karşı tarafın kusurlu davranışı nedeniyle tazminat talep etme imkânına da sahip olabilir.

6) HGK-K.2021/304 Kararı’nın önemi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 17.03.2021 tarihli ve E.2017/1280, K.2021/304 sayılı kararında;

  • Korkutma iddiasının varlığı için tehdit edilen tehlikenin ciddi, yakın ve kişinin iradesini sakatlayacak boyutta olması gerektiğini,

  • Salt ekonomik sıkıntıların veya olağan ticari baskıların ikrah sayılmayacağını,

  • İkrah iddiasının ancak somut delillerle desteklendiğinde hükme esas alınabileceğini vurgulamıştır.

Bu karar, özellikle ekonomik baskı ve sözleşme ilişkilerinde “zorlama–ikrah ayrımı”nı netleştirmesi açısından önemlidir.

7) Sonuç

İkrah, taraf iradesini sakatlayan en önemli sebeplerden biridir. TBK m.37–39 çerçevesinde ikrah, sözleşmeyi iptal edilebilir kılar ve korkutulan tarafa bir yıllık hak düşürücü süre içinde iptal imkânı verir. Yargıtay HGK-K.2021/304 kararı, ikrahın ispatında ciddi, yakın ve somut tehdidin varlığını aramakta; sıradan baskı ve sıkıntıları ikrah kapsamında değerlendirmemektedir. Bu yönüyle karar, sözleşme özgürlüğü ile irade serbestisinin korunması arasındaki dengeyi yansıtmaktadır.

Asel DÖNGELLİ

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button