Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Hukuki Niteliği ve Eleştirisi
Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Hukuki Niteliği ve Eleştirisi
1. Bölüm: Giriş ve Hukuki Çerçeve
1.1. Çekin Ticari Hayattaki Rolü
Çek, Türk ticaret hayatında yalnızca bir ödeme aracı değil, aynı zamanda kredi ve teminat aracı olarak da yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bankacılık sistemine duyulan güven, çekin bu işlevini pekiştirir. Çek, ticarette nakit akışını düzenleyen, vadeli satışları güvence altına alan ve taraflar arasındaki ilişkilerde güven unsuru sağlayan en önemli araçlardan biridir. Ancak, çekin işlevini sürdürebilmesi için karşılığının bankada hazır bulunması şarttır.
Ne var ki uygulamada çoğu kez karşılıksız çek düzenlenmekte, bu durum hem alacaklıları mağdur etmekte hem de ticari güveni sarsmaktadır. İşte bu sorunla mücadele amacıyla Türk hukukunda karşılıksız çek düzenleme suçu öngörülmüş ve bu fiil cezai yaptırımlara bağlanmıştır.
1.2. Karşılıksız Çek Sorunu
Türkiye’de karşılıksız çek sorunu tarihsel olarak çok yaygın olmuştur. Özellikle 1980’lerden sonra çekin kredi aracı gibi kullanılmaya başlanması, bu sorunu büyütmüştür. Çekin “vadeli çek” olarak kullanılması, aslında kanunun öngörmediği bir uygulamadır. Ancak piyasadaki pratik, çekin kredi aracı olarak tedavülünü olağan hâle getirmiştir. Bu durum, ekonomik kriz dönemlerinde binlerce karşılıksız çekin ortaya çıkmasına neden olmuş, ceza adalet sistemini de zorlamıştır.
1.3. Türk Ticaret Kanunu’nda Çek Düzeni
Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 780 vd. hükümleri, çeki “kayıtsız şartsız ödeme emri” olarak tanımlar. Buna göre:
-
Çek, bankaya hitaben düzenlenir.
-
Düzenlendiği anda görüldüğünde ödenmesi gerekir.
-
Çek, vadeli olamaz.
TTK hükümleri, çekin ticari hayatta nakit gibi kullanılmasını hedefler. Ancak fiili uygulama ile kanun arasındaki bu fark, karşılıksız çek sorununu sürekli gündemde tutmuştur.
1.4. 5941 Sayılı Çek Kanunu
5941 sayılı Çek Kanunu, karşılıksız çek sorununu çözmek amacıyla yürürlüğe girmiştir. Kanuna göre:
-
Banka, çek ibrazında belirli bir tutarı ödemek zorundadır.
-
Çekin karşılıksız çıkması hâlinde hamilin başvurusu üzerine karşılıksız işlemi yapılır.
-
Karşılıksız çek düzenleyen kişi hakkında adli para cezası verilir; ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrilebilir.
-
Ayrıca çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı uygulanır.
Bu düzenlemeler, alacaklıların korunması ve ticari güvenin tesisi amacını taşır.
1.5. Anayasa ve AİHM Standartları
Anayasa’nın 38/8. maddesi, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmediği için özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmünü içerir. Bu madde, borç için hapis yasağını açıkça ortaya koyar. Ancak karşılıksız çek düzenleme suçunun cezai yaptırımları, bu ilke ile çelişip çelişmediği yönünde uzun yıllardır tartışılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de benzer biçimde borç nedeniyle hapis cezasını yasaklamıştır. Bu nedenle Türkiye’deki çek suçları, uluslararası standartlar açısından da eleştirilere konu olmaktadır.
2. Bölüm: Karşılıksız Çek Suçunun Hukuki Niteliği
2.1. Suçun Maddi Unsurları
Karşılıksız çek düzenleme suçu, 5941 sayılı Çek Kanunu m. 5’te düzenlenmiştir. Bu suçun maddi unsurları şunlardır:
-
Çekin düzenlenmiş olması: Çek, kanunun öngördüğü şekil şartlarını taşımalıdır. Eksik düzenlenmiş veya çek niteliği taşımayan belgeler suçun konusunu oluşturmaz.
-
Bankaya ibraz: Çekin karşılığının bulunmadığı, ancak ibrazla ortaya çıkar. Dolayısıyla ibraz, suçun gerçekleşmesi için zorunlu bir unsurdur.
-
Karşılığın bulunmaması: Banka nezdinde yeterli karşılığın olmaması, suçun maddi unsurunu tamamlar.
Yargıtay uygulamasında, çekin ibrazı sırasında banka tarafından “karşılıksızdır” işlemi yapılmamışsa suçun oluşmayacağı kabul edilmektedir.
2.2. Suçun Manevi Unsuru
Karşılıksız çek düzenleme suçu kastla işlenebilen bir suçtur. Keşideci, çekin karşılığının bulunmadığını bilerek düzenlediğinde suç oluşur. Taksirle, yani karşılıksız çıkacağını öngörmeden çek düzenlenmişse cezai sorumluluk doğmaz.
Ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, çekin karşılıksız çıkması hâlinde keşidecinin kastının varlığı karine olarak kabul edilir. Bu da uygulamada, borçlunun kusur savunması yapmasını zorlaştırmaktadır.
2.3. Düzenleme Anı Suçu mu, Borç Suçu mu?
Öğretide en çok tartışılan konulardan biri budur.
-
Borç Suçu Görüşü: Bu görüşe göre, karşılıksız çek suçu aslında borcun ödenmemesinden kaynaklanır. Çünkü sonuçta cezalandırılan kişi borcunu ifa etmeyen borçludur. Bu açıdan bakıldığında suç, Anayasa’daki borç için hapis yasağına aykırıdır.
-
Düzenleme Suçu Görüşü: Baskın görüş ve Yargıtay uygulaması ise suçun düzenleme anında işlendiğini kabul eder. Yani cezalandırılan husus, karşılıksız olduğu bilinen bir çeki piyasaya sürmek, böylece ticari güveni zedelemektir.
2.4. Öğretide Görüşler
-
Destekleyenler: Düzenleme suçu görüşünü savunanlar, bu düzenlemenin ticari güveni sağladığını ve hamilin korunması için zorunlu olduğunu ileri sürerler.
-
Eleştirenler: Karşı görüş ise cezai yaptırımların ekonomik ilişkilerde kullanılmasının yanlış olduğunu, idari yaptırımların yeterli olacağını belirtir. Ayrıca teminat çeki gibi fiilen kredi işlevi gören çeklerde cezai yaptırımın ağır sonuçlar doğurduğu vurgulanır.
2.5. Yargıtay’ın Benimsediği Yaklaşım
Yargıtay, yerleşik içtihatlarında karşılıksız çek düzenleme suçunu ekonomik düzeni ve ticari güveni koruyan bir düzenleme suçu olarak görmektedir. Bu nedenle borç için hapis yasağına aykırılık bulunmadığını belirtir.
Örneğin, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin birçok kararında, karşılıksız çek düzenleme fiilinin “borcun ödenmemesi değil, karşılıksız çekin piyasaya sürülmesi” olduğu açıkça ifade edilmektedir.
3. Bölüm: Eleştiriler ve Uygulamadaki Sorunlar
Karşılıksız çek düzenleme suçu, ticari güveni artırma hedefiyle kabul edilmiş olsa da; anayasal ilkeler, ceza siyasetinin rasyonelliği, ekonomik gerçeklik ve uygulamadaki öngörülemezlik bakımından ciddi tartışmalar doğuruyor. Aşağıda başlıca eleştiri başlıklarını ve sahada sık rastlanan sorunları, pratik örnek ve stratejilerle birlikte sistematik şekilde ortaya koyuyorum.
3.1. “Borç için hapis yasağı” ile gerilim
Anayasa m. 38/8 “yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilmemesi” nedeniyle özgürlüğün kısıtlanamayacağını söyler. Çek suçu taraftarları, “fiil borcu ödememek değil, karşılıksız olduğunu bile bile düzenleyip tedavüle sürmektir” der. Eleştiri ise şuradadır:
-
Sonuç itibarıyla cezalandırılan çoğu vakada, ekonomik daralma/likidite krizi nedeniyle borcunu ödeyemeyen keşidecidir. Ceza tehdidi, borç ilişkisini fiilen kriminalize eder.
-
Cezanın odak noktası (düzenleme anı) ile kamuoyunda algılanan asıl mesele (ödenmeme) arasındaki fark, hukuki tipiklik–algı makası yaratır; bu da öngörülebilirlik ilkesini zedeler.
-
Ölçülülük bakımından, suçun ağırlığı – korunan menfaat – yaptırım dengesi tartışmalıdır: Tebliğ, çek yasağı, adlî para cezası ve dönüşen hapis zinciri, borcun niteliğine göre çoğu kez orantısız görünür.
Pratik yansıma: Savunmada, müvekkilin çek düzenlediği anda karşılık bulunduğunu (veya bulunacağına makul güven olduğunu) gösteren banka ekstreleri, kredi onay yazıları, vadesi gelmiş alacak devir sözleşmeleri, sipariş/teslim tutanakları gibi belgelerle “düzenleme anında kast yokluğu” argümanı güçlendirilmelidir.
3.2. Manevi unsurda “fiilî karine” ve ispat güçlüğü
Uygulamada, çek ibrazında “karşılıksızdır” işlemi yapılınca kast karinesi neredeyse otomatik kabul görür. Bu, masum hata/öngörülemeyen nakit kırılması vakalarında ispat yükünü fiilen ağırlaştırır.
-
Kritik eleştiri: Ceza hukukunda kast somut olgularla ispatlanmalı; “bankada para yok → kast var” gibi otomatik çıkarım özgürlük güvencelerine aykırı bir pratik doğurur.
-
Çare: Kastı dağıtacak “düzenleme anı”na ait somut veri akışı sunulmalıdır (ör. aynı gün vadeli tahsil edilecek çek bordrosu, teyitli havale taahhütleri, teminat mektubu başvurusu/ön onayı, factoring sözleşmesi, kredi komitesi günlüğü).
3.3. Tipiklik belirsizliği: “Düzenleme suçu” ile “ödeyememe” arasındaki kopukluk
Teoride suç düzenleme anında tamamlanır; pratikte ise soruşturma çoğu zaman ibraz anındaki sonuç (karşılıksızlık) ve ödenmeme üzerine kurulur. Bu kopukluk:
-
Delil toplamayı yanlış zamana sabitler (ibraz/ödenmeme odaklı dosya).
-
“Düzenlerken biliyordu” iddiasını varsayım seviyesinde bırakır.
-
Öngörülebilirlik ve kanunilik ilkelerine gölge düşürür (suçun unsurları ile ispat edilen olgular farklı zaman dilimlerine dağılmıştır).
3.4. Teminat çeki vakaları: Sözleşmeye bağlılık – soyutluk gerilimi
Piyasada çeklerin hatırı sayılır kısmı teminat maksatlıdır. Teminat çekinin cezalandırmada kullanılması şu sorunları doğurur:
-
Çek soyut olmakla birlikte, teminat ilişkisi sebebe bağlı işliyor; koşul gerçekleşmeden ibraz/ceza tehdidi hakkaniyet ile çatışır.
-
Pek çok sözleşmede “teminat çekleri, şu şartlar halinde iade/ibraz edilir” kayıtları var. Bu şartlar ihtilaflı iken ceza tehdidi müzakere gücünü tek yanlı bozuyor.
Savunma pratiği: Teminat çeklerinde, teminat maddeleri, ifaya aykırılık/kusur tespitleri, teslim–muayene protokolleri ve ihtarnameler ayrıntılı kurgulanmalı. “Şart gerçekleşmedi – kast yok” hattı dosyada doküman kroniği ile somutlanmalıdır.
3.5. Kriz dönemleri, mücbir sebep ve kitlesel suçlaşma riski
Makro şoklar (kur krizi, pandemi, tedarik zinciri kopması) döneminde likidite hızla donar. Aynı takvim bandında binlerce çek ibraz olur ve karşılıksız kalır:
-
Sorun: Ceza mekanizması sistemik risk içinde bireysel kusuru ayıklamakta zorlanır; cezalandırma “kronik piyasa arızasını” kişiselleştirir.
-
Öneri: Kriz dönemlerinde geçici moratoryum, yeniden yapılandırma ve cezai süreçlerde erteleme/filtreleme gibi kamusal önlemler, cezaya başvurmadan düzen sağlama işlevi görebilir.
3.6. Banka karşılığı – asgarî ödeme – teknik hatalar
İbrazda bankanın asgari ödeme yükümlülüğü, teyit süreci, sistem kesintisi, şube–merkez koordinasyonu gibi teknik hatalar nedeniyle “karşılıksız” damgası vurulabiliyor.
-
Hukukî problem: Karşılıksız işlemi, kusursuz bir idari sonuç gibi kabul edilir; oysa hatalı işlem cezai süreci tetikleyebilir.
-
Pratik çözüm: İbraz anı kayıtları (kamera, sıra fişi, sistem logları), şube yazışmaları, MİY/teyit ekran çıktıları talep edilmelidir. Hatalı “karşılıksız” varsa cezai sorumluluk dışı bırakılmalıdır.
3.7. Çek yasağı ve ikincil yaptırımların orantısızlığı
Adlî para cezası yanında çek düzenleme ve hesap açma yasağı ticari faaliyeti felç eder:
-
Borçlu “yasağı kaldırmak” için önce borcu kapatmak zorunda kalır; oysa yasağın kendisi nakit yaratma kanallarını keser – kısır döngü.
-
Yeni girişimlerde, kamu ihalelerinde ve kredi tahsisinde kara liste etkisi doğar.
Politika eleştirisi: İdari yaptırımlar hedefe odaklı ve kademeli tasarlanmalı; örneğin sektörel/işlem üst sınırı kısıtları, zorunlu eğitim–uyum programı, teminatlandırılmış çek modelleri, genel yasaktan daha orantılı olabilir.
3.8. Cezada şahsilik – şirket–temsilci ayrımı
Çoğu dosyada şirket adına keşide edilen çekleri temsilci imzalar. Uyuşmazlıklar:
-
Temsil yetkisinin sınırları, imza sirküleri ile net değilse cezai sorumluluk tartışmalı hale gelir.
-
Cezada şahsilik ilkesi gereği, fiilî/kastî karar ile imza sahibi ayrışıyorsa sorumluluğun kime yüklenmesi gerektiği belirsizleşir.
Savunma pratiği: Yönetim kurulu/temsil kararları, iç yazışmalar, ERP onay akışları, ödeme planı/projeksiyon sunumları ile kastın failde toplandığı (veya toplanmadığı) somutlanmalıdır.
3.9. Uzlaşma–etkin pişmanlık mekanizmasının sınırlılığı
Birçok ekonomik suçta uzlaştırma/etkin pişmanlık modeli gerilimi yumuşatır. Çek suçunda:
-
Standart bir uzlaştırma çerçevesi bulunmadığı için, ödeme niyeti olan borçlu “ceza tehdidini” kaldırmakta zorlanır.
-
Uyum–öğrenme–tekrarların önlenmesi için eğitim ve gözetim yerine salt cezalandırma tercih ediliyor.
Öneri: “Ödeme planına bağlanmış etkin pişmanlık”, tekerrürü önleyici finansal okuryazarlık/eğitim şartı ve denetimli serbestlik-model çözümleri, cezadan daha verimli olabilir.
3.10. Lehtarın kötü niyeti – haksız zenginleşme ihtimali
Piyasada kayıp/çalıntı–ihtilaflı temlik–çifte tahsil gibi örüntüler yaşanıyor:
-
Lehtarın koşul gerçekleşmemişken ibrazı, pazarlık baskısı amacıyla ceza tehdidi üretmesi hakkaniyetsiz sonuçlar doğurur.
-
Aynı borç için hem teminat–kesinti–ceza baskısı uygulanması haksız zenginleşme riskini büyütür.
Denge önerisi: Teminat çeklerinde koşul tespiti için hızlı sivil yargı filtresi (ihtiyati tedbir ölçeğinde) olmadan ceza sürecine geçilmemesi düşünülebilir.
3.11. “Vadeli çek” pratiğiyle yapısal çelişki
Kanunen çek görüldüğünde ödenir; fakat yaygın pratik “tarih atıp vadeli kullanmak”tır. Bu yapısal çelişki:
-
Hamilin, “henüz vadesi gelmemişken” çekin finansman aracı yapılmasını ve nihayetinde karşılıksızlık ihtimalini yükseltir.
-
Hukuk düzeni “vadeyi tanımıyor”, piyasa “fiilen tanıyor”; sonuç norm–pratik uyumsuzluğu ve kitlesel uyuşmazlık.
Politika yolu: “Tarihli çek”in hukuki statüsünü açık tanımlayan, teminatlı/garantili çek seçenekleri sunan ve bankacılık altyapısına risk paylaşımı getiren hibrit modeller.
3.12. Elektronik/fintech katmanı: e-çek, doğrulama ve veri erişimi
Elektronik çek/fintech çözümleri, doğru tasarlanırsa ibraz–karşılık–doğrulama bantlarını iyileştirir; fakat:
-
Anlık karşılık görüntüleme, kişisel veri–bankacılık sırrı ile gerilimlidir.
-
Sistem entegrasyonu zayıfsa hatalı “karşılıksız” stempleri artabilir.
-
Zaman damgası/log eksikliği, savunmada “düzenleme anı” ispatını zorlaştırır.
Teknik öneri: e-çek sisteminde anlık rezerv kilidi, geriye dönük log erişimi, ibraz simülasyonu (çeki düzenlerken “risk uyarısı”) ve bankalar arası standart API zorunluluğu.
3.13. Çoklu takip – rücu zinciri ve yargı yükü
Müteselsil sorumluluk ve çoklu borçlu yapısı nedeniyle aynı çekten:
-
Hamil, paralel icra süreçleri yürütebilir; ödemeyi yapan borçlu rücu davaları açar.
-
Ceza davası yanında hukuk/iccra dosyaları kümülatif iş yükü yaratır; barışçı çözüm ihtimali azalır.
Çözüm: Zorunlu “tek dosyada koordine” ilkesi; ödeme gerçekleşince ceza dosyası ve rücu zincirinin otomatik entegrasyonu (mahkeme–UYAP–banka köprüsü).
3.14. Eşitlik ve hedefleme: KOBİ–büyük işletme asimetrisi
Büyük işletmeler nakit havuzları, rotatif krediler ve hukuk birimleri sayesinde ceza riskini yönetebilirken, KOBİ’ler:
-
Bilgi eksikliği nedeniyle kast–tipiklik–ispat hatalarına düşer.
-
Çek yasağı, tek ticari kanalını keser.
Politika önerisi: KOBİ’lere yapılandırılmış eğitim–uyum programları, “çek sigortası/garantisi” ürünleri, devlet destekli risk havuzu ve erken uyarı sistemleri.
3.15. Uluslararası standartlarla uyum
Uluslararası eğilim, borcun ifasına ilişkin sorunların cezalandırılmasından kaçınmak; sicil–teminat–sigorta–şeffaflık araçlarını güçlendirmektir. Türkiye’de de:
-
Cezai yaptırım son çare olmalı (ultima ratio).
-
İdari ve finansal regülasyonlar (zorunlu çek sigortası, risk limitleri, kademeli yasaklar) ana taşıyıcı hâline gelmeli.
4. Bölüm: Değerlendirme ve Çözüm Önerileri
Karşılıksız çek düzenleme suçu, hem ticari güvenin korunması hem de borçluların temel hak ve özgürlüklerinin gözetilmesi açısından hassas bir dengeyi ilgilendirir. Uygulamada yaşanan sorunlar ve eleştiriler dikkate alındığında, çözüm önerilerini dört başlıkta toplamak mümkündür.
4.1. Cezai Yaptırımların Yeniden Değerlendirilmesi
-
Cezanın amacı: Karşılıksız çek suçu ile sağlanmak istenen esas amaç, alacaklıların korunması ve ticari güvenin tesisidir. Ancak cezanın ağırlığı, çoğu zaman bu amacı aşarak borçlular üzerinde orantısız bir baskı yaratmaktadır.
-
Öneri: Hapis tehdidi kaldırılarak, yerine adli para cezası, çek yasağı veya bankacılık temelli yaptırımlar getirilebilir. Böylece ticari güven korunurken, “borç için hapis yasağı” ile çatışma da önlenmiş olur.
4.2. Teminat Çekleri İçin Ayrı Düzenleme
-
Uygulamada en çok tartışılan konulardan biri, teminat çekleridir. Bu çekler çoğu zaman bir sözleşmenin ifasını garanti altına almak için düzenlenir.
-
Teminat amacıyla verilen çekin karşılıksız çıkması hâlinde cezai sorumluluk doğması, çekin asıl fonksiyonuna aykırıdır.
-
Öneri: Teminat çeklerinin ayrı bir kategori olarak kanunda düzenlenmesi, bu çeklerde cezai sorumluluk yerine idari yaptırım veya tazminat sorumluluğu öngörülmesi, hakkaniyete daha uygun olacaktır.
4.3. Kriz Dönemlerinde Esneklik Mekanizmaları
-
Ekonomik kriz dönemlerinde binlerce işletme, iradesi dışında karşılıksız çek düzenlemek zorunda kalmaktadır. Bu durum, cezai yaptırımların toplumsal etkisini ağırlaştırmaktadır.
-
Öneri: Mücbir sebep ve kriz dönemlerinde, cezaların ertelenmesi, özel yapılandırma imkânları veya kamusal destek paketleri ile ceza tehdidinin yumuşatılması gerekir.
4.4. Avrupa Birliği ve AİHM Standartlarıyla Uyum
-
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, borcun ifa edilmemesi nedeniyle özgürlüğün kısıtlanmasını insan haklarına aykırı bulmaktadır.
-
Öneri: Türkiye’deki düzenleme, AB ülkelerindeki gibi idari ve finansal yaptırımlar temelinde yeniden şekillendirilmelidir. Bu sayede hem uluslararası standartlarla uyum sağlanır hem de ticari güven korunur.
5. Bölüm: Sonuç
Karşılıksız çek düzenleme suçu, Türk hukukunda ticari güveni koruma amacıyla kabul edilmiş, ancak borç için hapis yasağı ve insan hakları standartları bakımından tartışmalı bir suç tipi olmuştur.
-
Teoride suç, düzenleme anında işleniyor görünse de, pratikte cezalandırılan çoğu zaman borcunu ödeyemeyen kişilerdir.
-
Bu nedenle mevcut sistem, alacaklıların korunması ile borçluların temel hakları arasında sağlıklı bir denge kuramamaktadır.
-
Çözüm, cezai yaptırımı son çare olarak kullanmak; teminat çeklerini ayrı düzenlemek; kriz dönemlerinde esneklik sağlamak; uluslararası standartlara uygun, idari ve finansal mekanizmaları güçlendirmektir.