Single Blog Title

This is a single blog caption

Kamu Davası ve Kovuşturmaya Yer Olmayan Durumlar

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA KAMU DAVASI REJİMİ: SAVCININ TAKDİR YETKİSİ, ERTELEME VE KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI

 

Modern hukuk devletlerinde ceza yargılamasının temel amacı, maddi gerçeğin hukuk kuralları çerçevesinde ortaya çıkarılması, suç işleyenlerin cezalandırılması, masumların aklanması ve böylece bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesidir. Bu süreçte devlet, cezalandırma yetkisini (jus puniendi) tekeline almıştır. Devlet adına bu yetkiyi harekete geçiren, soruşturmayı yürüten ve yargılamayı başlatan makam ise iddia makamı, yani Cumhuriyet Başsavcılığı’dır.

Soruşturma evresinin sonunda savcının önünde temel olarak iki yol bulunur: Ya suçun işlendiği kanaatine vararak bir iddianame ile Kamu Davası açmak ya da kovuşturma yapılmasına gerek görmeyerek dosyayı kapatmak. Ancak kanun koyucu, bu keskin ayrımın arasına “takdir yetkisi” ve “erteleme” gibi modern ceza hukuku enstrümanlarını da yerleştirmiştir.

Bu çalışmamızda; kamu davasının hukuki niteliğini, Cumhuriyet savcısının dava açıp açmama konusundaki takdir yetkisinin sınırlarını (Mecburilik İlkesi ve Maslahata Uygunluk İlkesi), Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kurumunu ve Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın (KYOK) hukuki rejimi ile denetim mekanizmalarını doktrin ve mevzuat ışığında detaylıca inceleyeceğiz.


I. KAMU DAVASI KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

 

Kamu davası; savcılık makamı tarafından, devlet ve toplum adına, suç şüphesi altında bulunan kişi veya kişiler hakkında cezai bir yaptırım uygulanması talebiyle bağımsız mahkemeler nezdinde açılan davadır.

Hukukumuzda “şahsi dava” yolu kapalıdır. Yani suçtan zarar gören kişi (mağdur), doğrudan mahkemeye gidip “Ben bu kişiyi yargılamak istiyorum” diyemez. Suç, bireye karşı işlenmiş olsa dahi (örneğin kasten yaralama), bu eylem aynı zamanda toplumsal barışı bozduğu için devlet, davayı bizzat üstlenir. Mağdur şikâyetçi olsa da olmasa da (takibi şikâyete bağlı suçlar hariç) davanın sahibi kamudur, yani devlettir.

Kamu davasının açılmasıyla birlikte soruşturma evresi sona erer ve kovuşturma (yargılama) evresi başlar. Bu andan itibaren şüpheli, “sanık” sıfatını alır.

Kamu Davasının Açılmasında Temel İlkeler

 

Türk Ceza Muhakemesi Hukuku’nda kamu davasının açılması konusunda iki ana ilke çatışır ve birbirini tamamlar:

  1. Mecburilik (Kanunilik) İlkesi: Eğer soruşturma neticesinde toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda “yeterli şüphe” oluşturuyorsa, savcı takdir hakkına sahip olmaksızın kamu davasını açmak zorundadır (CMK m.170). Bu ilke, kanun önünde eşitliğin ve keyfiliğin önlenmesinin bir gereğidir.

  2. Maslahata Uygunluk (Takdirilik) İlkesi: Belirli şartların varlığı halinde, yeterli şüphe olsa dahi savcıya dava açıp açmama konusunda takdir yetkisi tanınmasıdır. Modern ceza hukukunda, her fiilin cezalandırılması yerine toplumsal fayda (maslahat) gözetilerek bazı durumlarda yargılama yapılmaması tercih edilebilmektedir.


II. CUMHURİYET SAVCISININ KAMU DAVASI AÇMADA TAKDİR YETKİSİ (CMK m. 171)

 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, kural olarak Mecburilik İlkesini benimsemiş olsa da, istisnai hallerde savcıya takdir yetkisi tanımıştır. Bu yetki, yargının iş yükünü hafifletmek ve onarıcı adalet anlayışını hayata geçirmek amacıyla düzenlenmiştir.

CMK’nın 171. maddesi uyarınca, cezayı kaldıran şahsi sebep olarak “etkin pişmanlık” hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da “şahsi cezasızlık” sebeplerinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kamu davası açmayabilir.

1. Etkin Pişmanlık ve Şahsi Cezasızlık Sebeplerinde Takdir Yetkisi

 

Kanun koyucu, bazı durumlarda failin cezalandırılmasından elde edilecek kamusal yararın, failin gösterdiği pişmanlık veya ailevi bağlar gibi nedenlerle önemsiz kaldığını varsayar.

  • Etkin Pişmanlık: Failin suçtan sonra mağdurun zararını gidermesi ve pişmanlık göstermesi halidir. Eğer kanunda o suç için etkin pişmanlık cezasızlığı gerektiriyorsa, savcı “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verebilir.

  • Şahsi Cezasızlık: Örneğin, hırsızlık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin diğerine karşı işlenmesi (TCK m. 167) şahsi cezasızlık sebebidir. Bu durumda savcı, olayı tespit etse bile dava açmama (takipsizlik verme) yetkisine ve hatta zorunluluğuna sahiptir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus; savcının bu yetkisini keyfi kullanamayacağıdır. Takdir yetkisi, kanunun çizdiği sınırlar içinde, kamu yararı gözetilerek kullanılmalıdır.


III. KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ (KDAE)

 

Ceza adalet sistemimize 5271 sayılı Kanun ile giren ve CMK m. 171/2’de düzenlenen Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kurumu, savcının takdir yetkisinin en somut ve en geniş görünümüdür.

Bu kurum; suçu sabit olan, yeterli şüphe altında bulunan bir şüpheli hakkında, belirli şartların varlığı halinde iddianame düzenlenmeyerek, şüphelinin belirli bir süre denetim altında tutulması ve bu süreyi iyi halli geçirmesi durumunda davanın düşürülmesi (takipsizlikle sonuçlanması) esasına dayanır.

A. Erteleme Kararı Verilebilmesinin Şartları

 

Savcının bu kararı verebilmesi için hem suça ilişkin (objektif) hem de şüpheliye ilişkin (subjektif) şartların bir arada bulunması gerekir:

1. Objektif Şartlar (Suça İlişkin)

 

  • Cezanın Üst Sınırı: İsnat edilen suç, uzlaştırma kapsamına giren bir suç olmamalıdır (Uzlaştırma önceliklidir). Uzlaştırma kapsamı dışındaki suçlarda ise, kanundaki cezasının üst sınırı 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren bir suç olmalıdır. (2024 yılındaki yasal değişikliklerle süreler güncellenmiş olabilir, ancak genel prensip hafif/orta ağırlıktaki suçlardır).

  • İstisnalar: Suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi veya kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle işlenmesi ya da kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi (örneğin polise mukavemet) halinde erteleme kararı verilemez. Ayrıca cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda da bu hüküm uygulanmaz.

2. Subjektif Şartlar (Şüpheliye İlişkin)

 

  • Sabıkasızlık: Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış olması gerekir.

  • Yeniden Suç İşlememe Kanaati: Şüphelinin suç işledikten sonraki tutumu ve halinin, savcıda “bu kişi bir daha suç işlemez” kanaatini oluşturması gerekir.

  • Kamusal Yarar Dengesi: Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından, kamu davası açılmasındaki yarardan daha ağır basması gerekir.

  • Zararın Giderilmesi: Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şarttır.

B. Erteleme Süresi ve Denetim (5 Yıl)

 

Şartlar oluştuğunda savcı, “Kamu Davasının Açılmasının 5 Yıl Süreyle Ertelenmesine” karar verir. Bu karar, şüpheliye ve mağdura tebliğ edilir. Şüpheli, bu karara itiraz edemez ancak suçtan zarar gören (mağdur), kararın şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edebilir.

  • Erteleme Süresince: Şüpheli 5 yıl boyunca denetim altındadır. Bu süre içinde kasıtlı bir suç işlememesi gerekir.

  • İyi Halin Sonucu: 5 yıllık denetim süresi, kasıtlı bir suç işlenmeden ve yükümlülüklere uygun geçirilirse, savcı “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” (KYOK) verir. Böylece dosya, sicile işlemeden kapanır.

  • İhlal Durumu: Şüpheli, erteleme süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlerse, ertelenen dosya yeniden açılır ve savcı derhal iddianame düzenleyerek kamu davasını açar.

C. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) ile Farkı

 

KDAE ile HAGB sıkça karıştırılır.

  • Zamanlama Farkı: KDAE, soruşturma aşamasında Savcı tarafından verilir; henüz dava açılmamıştır. HAGB ise kovuşturma (yargılama) sonunda Hakim tarafından verilir.

  • Yetki Farkı: KDAE savcının takdirindedir, HAGB mahkemenin takdirindedir.

  • KDAE, kişinin mahkeme kapısından hiç girmemesini sağlayarak “lekelenmeme hakkını” daha güçlü korur.


IV. KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI (KYOK / TAKİPSİZLİK)

 

Soruşturma evresinin, kamu davası açılmadan sona erdirilmesini sağlayan nihai karara “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” (KYOK) veya halk arasındaki adıyla “Takipsizlik Kararı” denir. Bu karar, şüphelinin aklanması veya usuli engeller nedeniyle yargılanamaması anlamına gelir.

CMK m. 172 uyarınca, savcı şu hallerde KYOK kararı verir:

1. Yeterli Şüphenin Bulunmaması (Maddi Sebep)

 

Savcının en sık başvurduğu gerekçedir. Soruşturma sonucunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda mahkûmiyet ihtimalini kuvvetli kılmıyorsa, yani delil yetersizliği varsa savcı dava açamaz.

  • “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi evrensel olsa da, soruşturma aşamasında “Şüpheden şüpheli yararlanır” prensibi gereği, yeterli delil yoksa kişi mahkeme önüne çıkarılamaz.

2. Kovuşturma Olanağının Bulunmaması (Usuli Sebep)

 

Suç işlenmiş olabilir, deliller tam olabilir ancak yargılama yapılmasına engel hukuki bir durum vardır.

  • Şikâyet Yokluğu: Takibi şikâyete bağlı bir suçta (örn: hakaret) mağdurun şikâyetten vazgeçmesi veya 6 aylık sürede şikâyet etmemesi.

  • Dava Zamanaşımı: Suçun üzerinden kanuni zamanaşımı süresinin geçmesi.

  • Af: Fiilin genel veya özel af kapsamına girmesi.

  • İzin Şartı: Kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmemesi.

  • Önödeme: Şüphelinin önödeme miktarını yatırarak süreci sonlandırması.

3. Eylemin Suç Oluşturmaması

 

Şüphelinin yaptığı iddia edilen eylem sabittir, ancak bu eylem Türk Ceza Kanunu’nda bir suç olarak tanımlanmamıştır. (Örneğin, borcunu ödememek hukuki bir ihtilaftır, suç değildir). Bu durumda savcı, “Hukuki ihtilaf mahiyetindedir” diyerek KYOK verir.


V. KYOK KARARININ DENETİMİ: İTİRAZ MEKANİZMASI (CMK m. 173)

 

Savcının “dava açmıyorum” deme yetkisi sınırsız ve denetimsiz değildir. Eğer denetimsiz olsaydı, keyfi uygulamalarla suçlular korunabilir veya mağdurların hak arama hürriyeti kısıtlanabilirdi. Bu nedenle CMK, takipsizlik kararlarına karşı etkin bir yargısal denetim yolu öngörmüştür.

1. İtiraz Hakkı ve Süresi

 

Savcı, verdiği KYOK kararını suçtan zarar görene (mağdura/müştekiye) tebliğ etmek zorundadır. Tebligatta, itiraz hakkı, süresi ve merci açıkça gösterilir.

  • Süre: Kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içindedir.

  • Yetkili Merci: Kararı veren savcının bağlı bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğidir.

2. İtirazın İçeriği

 

İtiraz eden taraf, dilekçesinde savcının hangi delilleri toplamadığını, hangi noktaları eksik incelediğini veya hukuki değerlendirmesinde hangi hataları yaptığını gerekçeleriyle belirtmelidir. Soyut bir “kararı kabul etmiyorum” beyanı, itirazın reddedilmesine neden olabilir.

3. Sulh Ceza Hakimliğinin İncelemesi ve Verebileceği Kararlar

 

Sulh Ceza Hâkimi, savcılık dosyasını ister ve inceler. Gerekirse soruşturmanın genişletilmesine (örneğin dinlenmeyen bir tanığın dinlenmesine) karar verebilir. İnceleme sonunda üç türlü karar çıkabilir:

  • a) İtirazın Reddi: Hâkim, savcının kararını yerinde bulur. KYOK kararı kesinleşir. Artık o dosya, yeni bir delil çıkmadıkça tekrar açılamaz.

  • b) İtirazın Kabulü (Kamu Davasının Açılması): Hâkim, dosyadaki delillerin dava açmak için yeterli olduğuna kanaat getirirse itirazı kabul eder. Bu durumda savcı, takdir yetkisini kullanamaz; hâkimin kararı doğrultusunda İddianame düzenleyerek davayı açmak zorundadır.

  • c) Soruşturmanın Genişletilmesi: Hâkim, kararın doğru olup olmadığına karar verebilmek için bazı eksiklerin giderilmesini isteyebilir. Bu eksikler tamamlandıktan sonra nihai kararını verir.


VI. KYOK KARARINDAN SONRA YENİDEN SORUŞTURMA YAPILMASI (CMK m. 172/2)

 

Bir olay hakkında KYOK kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmişse (ya itiraz edilmemiş ya da itiraz reddedilmişse), kural olarak aynı olaydan dolayı aynı kişi hakkında bir daha soruşturma yapılamaz. Bu, bireyin “hukuki güvenliği” ve “lekelenmeme hakkı” için hayati bir güvencedir.

Ancak bu kuralın bir istisnası vardır: Yeni Delil.

CMK m. 172/2 uyarınca, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılabilmesi için şu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:

  1. Yeni Delil: Soruşturma aşamasında savcının elinde olmayan, sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen, davanın seyrini değiştirecek nitelikte “yeni bir delil” elde edilmelidir.

  2. Sulh Ceza Hâkimliği Kararı: Sadece yeni delil bulmak yetmez; savcı bu delille Sulh Ceza Hâkimine başvurmalı ve soruşturmanın yeniden açılması için karar almalıdır. Hâkim onayı olmadan savcı kendiliğinden dosyayı yeniden açamaz.

Bu sıkı şartlar, vatandaşın sürekli yargılanma tehdidi altında yaşamasını engellemek için getirilmiştir.


VII. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

 

Ceza muhakemesi hukukunda kamu davası rejimi, devletin cezalandırma gücü ile bireyin özgürlükleri arasındaki hassas dengeyi kurmayı amaçlar. Cumhuriyet savcısı, bu teraziyi tutan en önemli aktördür.

Mecburilik ilkesi ile kanun önünde eşitlik sağlanırken; Maslahata Uygunluk (Takdirilik) ilkesi ve Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) gibi kurumlarla, adalet mekanizmasının katı dişlileri yumuşatılmakta, onarıcı adalet ve usul ekonomisi öncelenmektedir. Savcının “yeterli şüphe” olmadan dava açmaması (KYOK vermesi), kişilerin haksız yere sanık sandalyesine oturtulmasını engelleyen en büyük güvencedir.

Ancak savcının bu geniş yetkileri, Sulh Ceza Hakimlikleri nezdindeki itiraz mekanizması ile sıkı bir yargısal denetime tabi tutulmuştur. Bu denetim, iddia makamının yetkilerini keyfi kullanmasının önündeki en büyük settir.

Sonuç olarak; iyi işleyen bir kamu davası rejimi, sadece suçlunun cezalandırıldığı değil, aynı zamanda masumun lekelenmediği, mağdurun tatmin edildiği ve toplumsal barışın en az hasarla korunduğu bir sistemdir. Hukuk uygulayıcılarının (savcı, avukat, hakim) bu teknik kuralları CMK’nın ruhuna uygun işletmesi, adil yargılanma hakkının teminatıdır.


Yasal Uyarı: İşbu metin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri ile hukuki doktrin çerçevesinde genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Somut hukuki ihtilaflarda hak kaybı yaşamamak adına uzman bir hukukçudan profesyonel destek alınması gerekmektedir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button