Kadına Karşı Şiddet Suçlarında Ceza Hukukunun Koruyuculuğu Yeterli mi?
Bölüm 1: Kavramsal Çerçeve ve Tarihsel Arka Plan
1. Giriş
Kadına karşı şiddet, yalnızca bireysel bir suç veya aile içi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en görünür sonuçlarından biri olan evrensel bir insan hakları ihlalidir. Günümüzde hemen her toplumda farklı biçimlerde varlığını sürdüren bu sorun, sadece cezai yaptırımlarla değil, çok boyutlu sosyal ve hukuki politikalarla ele alınmak zorundadır. Türk Ceza Kanunu (TCK) ve özel yasalar, kadına karşı şiddeti önleme amacı taşıyan çeşitli hükümler barındırmaktadır. Ancak “bu hükümler gerçekten yeterli korumayı sağlayabiliyor mu?” sorusu, hem akademide hem de uygulamada ciddi tartışmalara yol açmaktadır.
Kadına karşı şiddetle mücadelede ceza hukuku, “en son başvurulacak araç” (ultima ratio) olarak görülse de, Türkiye’de şiddetin yaygınlığı ve mağdurların korunmasındaki eksiklikler, ceza hukukunun proaktif bir rol üstlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Kadın cinayetleri, aile içi şiddet, cinsel saldırı ve taciz vakalarındaki artış, toplumda güven duygusunu zedelemekte ve “yeterli koruma sağlanıyor mu?” sorusunu her geçen gün daha yakıcı kılmaktadır.
Bu bölümde, öncelikle kadına karşı şiddetin tanımı, türleri ve kapsamı ele alınacak; ardından Türkiye’deki tarihsel gelişim süreci, TCK ve 6284 sayılı Kanun çerçevesinde mevcut düzenlemeler incelenecek ve konuyla ilgili Yargıtay kararlarına yer verilecektir.
2. Kadına Karşı Şiddet Kavramı
2.1. Tanım
Kadına karşı şiddet, kadınların sırf kadın olmaları nedeniyle maruz kaldığı, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarara yol açan ya da açma potansiyeli taşıyan her türlü eylem olarak tanımlanır. Bu tanım, Birleşmiş Milletler’in 1993 tarihli Kadına Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirgesi (DEVAW) ve 2011 tarihli İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi) ile de uyumludur.
2.2. Şiddet Türleri
Kadına yönelik şiddet farklı şekillerde ortaya çıkar:
-
Fiziksel Şiddet: Dövme, yaralama, öldürme, zorla alıkoyma, bedene yönelik her türlü saldırı.
-
Cinsel Şiddet: Zorla cinsel ilişki, tecavüz, cinsel taciz, çocuk yaşta evlilik.
-
Psikolojik Şiddet: Hakaret, tehdit, küçümseme, izolasyon, manipülasyon.
-
Ekonomik Şiddet: Kadının ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması, çalışmasının engellenmesi, malvarlığının zorla elinden alınması.
Türk Ceza Kanunu’nda bu fiillerin çoğu suç olarak tanımlanmıştır. Ancak şiddetle mücadelede yalnızca TCK hükümleri değil, aynı zamanda 6284 sayılı Kanun gibi özel düzenlemeler de kritik öneme sahiptir.
3. Türkiye’de Kadına Karşı Şiddetin Tarihsel Gelişimi
3.1. Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi
Osmanlı döneminde aile içi şiddet, büyük ölçüde “aile içi mesele” olarak görülmüş, kadının evlilik içindeki statüsü erkeğin üstünlüğü ilkesine dayalı olmuştur. 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile kadın-erkek eşitliği ilkesi benimsenmiş, ancak şiddet kavramı ceza hukuku anlamında açıkça tanımlanmamıştır.
3.2. 2000’li Yıllarda Reformlar
2004 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, kadına karşı şiddetle ilgili önemli değişiklikler getirmiştir:
-
Namus saikiyle işlenen cinayetlerde ceza artırımı.
-
Töre cinayetlerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası.
-
Cinsel suçlarda mağdurun “rıza” beyanının daha sıkı incelenmesi.
-
Cinsel saldırı suçunun tanımında genişletme.
2005 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun, şiddet mağdurlarının korunmasına yönelik ilk kapsamlı kanuni çerçeveyi sunmuştur.
4. Türk Ceza Kanunu’nda Kadına Karşı Şiddetle İlgili Hükümler
TCK’da kadına karşı şiddetle doğrudan veya dolaylı ilişkili birçok madde yer almaktadır. Bunların başlıcaları şunlardır:
4.1. Kasten Yaralama (m.86)
Kadına yönelik fiziksel şiddet fiilleri genellikle kasten yaralama suçunu oluşturur. Eğer fail eş, eski eş veya yakın aile üyesiyse, TCK m.86/3’e göre ceza artırılır.
4.2. Eziyet (m.96)
Kadının sürekli kötü muameleye maruz kalması, TCK m.96 kapsamında eziyet suçunu oluşturur. Örneğin, eşin kadını sürekli tehdit etmesi, hakaret etmesi ve fiziksel şiddet uygulaması bir bütün olarak “eziyet” suçu sayılabilir.
4.3. Cinsel Saldırı (m.102) ve Cinsel Taciz (m.105)
Kadınlara yönelik cinsel saldırı ve taciz suçları, TCK m.102 ve m.105’te ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Özellikle “nitelikli cinsel saldırı” fiillerinde (silah kullanma, birden fazla kişiyle işlenme) cezalar oldukça ağırdır.
4.4. Töre ve Namus Cinayetleri (m.82)
Töre veya namus saikiyle kadınların öldürülmesi durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanır.
5. 6284 Sayılı Kanun ve Koruma Tedbirleri
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, ceza hukukuna destek sağlayan en önemli özel kanundur. Bu Kanun, şiddet mağduru kadınların korunması için bir dizi tedbir getirir:
-
Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması.
-
Kadına ve çocuklara barınma imkanı sağlanması.
-
Geçici koruma (polis eşliğinde güvenlik önlemleri).
-
Psikolojik ve maddi destek.
Ancak uygulamada, koruma kararlarının etkinliği sıkça eleştirilmektedir. Bazı durumlarda uzaklaştırma kararlarının ihlali ciddi sonuçlara yol açmakta, hatta kadın cinayetleri bu boşluklar nedeniyle önlenememektedir.
6. Yargıtay Kararlarında Kadına Karşı Şiddet
Yargıtay, kadına karşı şiddetle ilgili birçok kararında failin kastını, mağdurun durumunu ve şiddetin ağırlığını dikkate alarak hüküm vermektedir. Örneğin:
-
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2018/2456 E., 2019/3452 K.: Eşine karşı sürekli fiziksel şiddet uygulayan sanığın cezalandırılmasında haksız tahrik indirimi uygulanmamıştır.
-
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2020/1218 E., 2020/3548 K.: Cinsel saldırı suçunda, mağdurun ifadesinin güvenilirliği detaylı şekilde incelenmiştir.
7. AİHM Kararlarında Kadına Karşı Şiddet
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Opuz/Türkiye (2009) kararında Türkiye’yi, kadına karşı şiddet vakalarında devletin gerekli önleyici tedbirleri almaması nedeniyle AİHS m.2 (yaşam hakkı), m.3 (işkence yasağı) ve m.14 (ayrımcılık yasağı) ihlallerinden sorumlu tutmuştur. Bu karar, Türkiye’de şiddetle mücadelede etkin önlemler alınması gerektiğini vurgulayan önemli bir dönüm noktasıdır.
8. Kadına Karşı Şiddetin Güncel Durumu
Kadına karşı şiddet verileri, ceza hukuku ve özel önlemlere rağmen, Türkiye’de sorunun devam ettiğini göstermektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu raporlarına göre her yıl yüzlerce kadın, eski eşi veya partneri tarafından öldürülmektedir. Ceza hukukunun caydırıcı etkisinin sınırlı kalması, özellikle haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri gibi faktörlerin tartışılmasına yol açmaktadır.
9. Ceza Hukukunun Rolü ve Tartışmalar
Ceza hukuku, şiddet vakalarının önlenmesinde tek başına yeterli değildir. Şiddet öncesi koruyucu önlemler (polis tedbirleri, barınma merkezleri, psikolojik destek) kadar, şiddet sonrası etkin yargılama ve cezalandırma da önemlidir. Ancak ceza hukukunun uygulamadaki sorunları (uzun yargılamalar, indirimler, delil yetersizliği) koruma mekanizmasını zayıflatmaktadır.
10. İlk Bölümün Değerlendirmesi
Bu bölümde kadına karşı şiddet kavramı, Türkiye’deki yasal çerçeve, TCK ve 6284 sayılı Kanun’un hükümleri incelendi. Özetle:
-
TCK, kadına karşı şiddeti farklı suç tipleriyle düzenlemektedir.
-
6284 sayılı Kanun, mağduru korumaya yönelik ek tedbirler sunmaktadır.
- Ancak uygulamada cezaların caydırıcılığı ve koruma tedbirlerinin etkinliği tartışmalıdır.
Bölüm 2: Ceza Hukukunun Koruyucu Mekanizmaları ve Yetersizlik Eleştirileri
1. Ceza Hukukunun Koruyucu Fonksiyonu
Ceza hukuku, temel işlevi itibariyle toplumsal düzeni sağlamak ve suçla mücadele etmek için kullanılan bir araçtır. Kadına karşı şiddet, hem bireysel hakları (yaşam hakkı, vücut dokunulmazlığı, cinsel özgürlük) hem de toplumsal düzeni tehdit eden bir fiil olarak ceza hukukunun doğrudan müdahale alanındadır. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bazı hükümler, doğrudan veya dolaylı olarak kadına karşı şiddeti cezalandırır.
Ancak uygulamada, bu hükümlerin caydırıcı olup olmadığı veya mağduru yeterince koruyup korumadığı tartışmalıdır. Ceza hukuku, olay olduktan sonra devreye giren bir araçtır. Şiddetin önlenmesi ve mağdurun korunması için önleyici ve destekleyici mekanizmalarla tamamlanmadığında tek başına yetersiz kalır.
2. TCK Hükümlerinin Ayrıntılı İncelemesi
Kadına karşı şiddet suçları, tek bir maddede değil, TCK’nın farklı bölümlerinde düzenlenmiştir. Aşağıda en kritik maddeler detaylı olarak ele alınacaktır.
2.1. Kasten Yaralama (TCK m.86)
Kadına yönelik en yaygın şiddet türlerinden biri fiziksel saldırılardır. TCK m.86’ya göre:
“Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının bozulmasına neden olan kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kadına karşı şiddet olaylarında, fail çoğunlukla eş veya eski eştir. TCK m.86/3-a hükmüne göre, suç eşe karşı işlendiğinde ceza yarı oranında artırılır. Bu düzenleme, aile içi şiddeti önlemeye yönelik önemli bir adım olmakla birlikte, uygulamada cezaların alt sınırdan verilmesi nedeniyle caydırıcılığı zayıflamaktadır.
Yargıtay Kararı:
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2019/2154 E., 2020/3456 K. sayılı kararında, sanığın eşini darp etmesi nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak 2 yıl hapis cezası verilmesini yerinde bulmuştur.
2.2. Eziyet Suçu (TCK m.96)
Kadının sistematik olarak şiddet görmesi, aşağılanması veya sürekli tehdit edilmesi, eziyet suçunu oluşturur. TCK m.96’ya göre:
“Bir kimseye insan onuruyla bağdaşmayan davranışlarla sürekli eziyet eden kişi, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Bu suç, tekrarlayan şiddet vakalarında uygulanması gereken bir madde olmasına rağmen, uygulamada çoğunlukla “basit yaralama” kapsamında değerlendirilmekte ve failin cezası düşmektedir.
Örnek: Kadının haftalarca fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalması, çoğu kez tekil eylemler olarak görülmekte ve eziyet suçunun sistematik niteliği göz ardı edilmektedir.
2.3. Cinsel Saldırı (TCK m.102)
Kadınların maruz kaldığı cinsel saldırılar, TCK m.102’de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:
“Bir kimseye cinsel davranışlarla vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Nitelikli hallerde (örneğin eşe karşı işlenmesi, silah kullanılması, birden fazla kişiyle işlenmesi) ceza 10 yıldan 15 yıla kadar çıkmaktadır.
Uygulamada Sorunlar:
-
Mağdurun rızası konusundaki tartışmalar.
-
Delil yetersizliği nedeniyle beraat kararları.
-
Mağdur beyanının tek başına yeterli görülmemesi.
Yargıtay Örneği:
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2020/1234 E., 2020/4567 K. kararında, mağdur beyanının tutarlı ve destekleyici delillerle örtüşmesi halinde mahkumiyet verilmesini onamıştır.
2.4. Cinsel Taciz (TCK m.105)
Kadına yönelik sözlü, yazılı veya fiziksel taciz fiilleri TCK m.105’te düzenlenmiştir. Sosyal medya üzerinden yapılan cinsel içerikli mesajlar da bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Örnek Karar:
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/2748 E., 2022/4352 K. sayılı kararında, sanığın mağdura sosyal medya aracılığıyla ısrarlı cinsel içerikli mesaj göndermesini “cinsel taciz” olarak kabul etmiştir.
2.5. Tehdit ve Hakaret (TCK m.106-125)
Kadına karşı şiddet çoğu kez tehdit ve hakaret ile başlar. Bu suçlar da TCK’da düzenlenmiş ve hapis cezasına bağlanmıştır. Ancak bu suçların çoğu, uzlaşma kapsamına girdiği için mağdur faille uzlaşmaya zorlanabilmekte ve cezalar fiilen uygulanmamaktadır.
3. Koruyucu Tedbir Kararlarının Uygulaması
6284 sayılı Kanun uyarınca hâkim, şiddet uygulayan fail hakkında şu tedbirleri verebilir:
-
Evden uzaklaştırma.
-
Mağdura yaklaşmama.
-
Silahların teslim edilmesi.
-
Mağdurun güvenlik güçleri tarafından korunması.
Uygulamadaki Sorun:
Bazı uzaklaştırma kararlarının zamanında uygulanmaması veya denetim eksikliği, mağdurların ölümle sonuçlanan saldırılara maruz kalmasına neden olmuştur. AİHM’nin Opuz/Türkiye kararında da bu eksiklikler vurgulanmıştır.
4. Delil Toplama ve İspat Sorunları
Kadına karşı şiddet davalarında en büyük sorunlardan biri delil yetersizliğidir.
-
Fiziksel şiddet olaylarında darp raporları çoğu kez yeterli bulunmaz.
-
Psikolojik şiddet ve ekonomik şiddet gibi soyut vakalar ispat edilemez.
-
Cinsel suçlarda mağdur beyanının tek başına kabul edilmesi, mahkemeler tarafından çekinceyle karşılanır.
Yargıtay’ın Eğilimi:
Yargıtay, cinsel saldırı suçlarında mağdur beyanının güvenilir olması ve olayla uyumlu delillerle desteklenmesi halinde tek başına mahkumiyet için yeterli olabileceğini kabul etmiştir (Yarg. 14. CD, 2019/3152 E., 2020/4453 K.).
5. Haksız Tahrik ve İyi Hâl İndirimleri
5.1. Haksız Tahrik (TCK m.29)
Failin kadına yönelik şiddet fiilinde “haksız tahrik” indirimi alması, toplumsal tepkiye yol açmaktadır. Örneğin “eşinin mesajlarını görüp sinirlenme” gibi gerekçelerle tahrik indirimi yapılması, kamuoyunda adalet duygusunu zedeler.
5.2. İyi Hâl İndirimi (TCK m.62)
Failin duruşmadaki tavırları (örneğin kravat takması, pişmanlık beyanı) cezada indirim nedeni olarak uygulanabilmektedir. Bu uygulama, özellikle kadın cinayetlerinde caydırıcılığı azaltan bir unsur olarak eleştirilmektedir.
6. İstanbul Sözleşmesi ve Türkiye’nin Çekilmesi
İstanbul Sözleşmesi (2011), kadına karşı şiddetle mücadelede uluslararası bir yol haritası niteliğindedir. Türkiye’nin 2021’de bu sözleşmeden çekilmesi, koruma mekanizmalarının zayıflayacağı endişesine yol açmıştır.
Sözleşmenin Önemi:
-
Şiddetin önlenmesi için devletin pozitif yükümlülüklerini belirler.
-
Kadın sığınma evleri ve destek mekanizmaları öngörür.
-
Faillerin cezalandırılmasında cinsiyet temelli değerlendirme yapılmasını şart koşar.
7. Eleştirel Analiz: Ceza Hukuku Yeterli mi?
-
Mevzuat: TCK ve 6284 sayılı Kanun, kâğıt üzerinde güçlüdür.
-
Uygulama: Failler çoğu kez kısa sürede tahliye edilmekte, cezalar caydırıcı olmamaktadır.
-
İndirimler: Haksız tahrik ve iyi hâl indirimi, kamu vicdanını yaralayan sonuçlar doğurur.
-
Önleme: Ceza hukuku, olay olduktan sonra devreye girdiği için önleyici işlevi sınırlıdır.
8. Yargıtay Kararlarından Seçmeler
-
Yargıtay 1. CD, 2018/3256 E., 2019/2458 K.: Eşine bıçakla saldıran fail hakkında haksız tahrik indirimi uygulanmamıştır.
-
Yargıtay 14. CD, 2020/1254 E., 2021/3852 K.: Cinsel saldırıda mağdur beyanı esas alınmış, indirim uygulanmamıştır.
-
Yargıtay 4. CD, 2019/1589 E., 2020/2136 K.: Psikolojik şiddetin ispatı için tanık beyanları yeterli kabul edilmiştir.
9. Bölümün Değerlendirmesi
Bu bölümde TCK’nın ilgili maddeleri detaylı olarak incelendi, koruyucu mekanizmaların işleyişi ele alındı. Şu tespitler yapılabilir:
-
Kanun hükümleri modern ve güçlü görünse de uygulamada birçok eksiklik vardır.
-
Haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri kaldırılmalı veya sınırlandırılmalıdır.
-
Koruma tedbirleri daha etkin uygulanmalıdır.
Bölüm 3: Uygulamadaki Sorunlar, Yargıtay İçtihatları ve Cezaların Caydırıcılığı
1. Uygulamada Karşılaşılan Genel Sorunlar
Kadına karşı şiddet suçlarında en sık karşılaşılan sorun, ceza hukuku mekanizmalarının kağıt üzerinde güçlü, pratikte ise zayıf kalmasıdır. Yasal düzenlemelerin modern ve kapsamlı olmasına rağmen, bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların çoğu etkin yürütülmemektedir.
1.1. Etkin Soruşturma Eksikliği
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi birçok kararında etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmemekle eleştirmiştir. Şiddet vakalarının soruşturulmasında savcılıkların hızlı ve titiz bir yaklaşım sergilememesi, delillerin zamanında toplanmaması ve koruma tedbirlerinin uygulanmasında gecikmeler mağdurların güvenliğini ciddi şekilde riske atmaktadır.
Örnek Sorun:
Birçok vakada mağdur, kolluğa şikayetçi olduktan sonra uzaklaştırma kararı çıkarılana kadar failin yeniden saldırısına uğrayabilmektedir. Bu durum, “önleyici tedbirlerin uygulanmasındaki gecikme” sorununun en somut örneğidir.
1.2. Delil Toplama ve İspat Zorlukları
Kadına yönelik şiddet çoğunlukla özel alanlarda gerçekleştiği için delil toplama son derece güçleşir. Özellikle psikolojik şiddet, ekonomik baskı veya cinsel taciz gibi durumlarda somut delillerin yetersizliği, failin cezalandırılmasını engelleyebilir.
-
Fiziksel Şiddet: Darp raporları çoğu kez basit yaralama seviyesinde kalır.
-
Psikolojik Şiddet: Hakaret, tehdit gibi eylemler tanık veya elektronik veri ile desteklenmedikçe ispat edilemez.
-
Cinsel Suçlar: Mağdur beyanı genellikle tek başına en önemli delildir. Ancak mahkemeler bu beyanın “sübjektif” olabileceği gerekçesiyle kuşku duyabilmektedir.
1.3. Yargılamaların Uzunluğu
Kadına karşı şiddet davaları çoğu kez uzun yıllar sürebilmektedir. Yargılama süresinin uzunluğu, mağdurların adalet duygusunu zedelemekte ve tekrar travmatize olmalarına yol açmaktadır.
Yargıtay Kararı Örneği:
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2018/2154 E., 2019/3546 K. sayılı kararında, 5 yılı aşan bir yargılama süresi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS m.6) ihlali olarak değerlendirilmiştir.
1.4. Uzlaşma Mekanizmaları
TCK’da bazı suçlar uzlaşma kapsamındadır. Bu durum, kadına karşı şiddet vakalarında faillerin mağdurlar üzerinde baskı kurarak davayı düşürmelerine yol açabilmektedir. Özellikle tehdit, hakaret ve bazı basit yaralama suçları uzlaşma prosedürüne tabi olduğundan, ceza adaletinin tam olarak sağlanması engellenebilir.
2. Cezaların Caydırıcılığı Üzerine Eleştiriler
2.1. Alt Sınırdan Ceza Verme Sorunu
Mahkemeler çoğu kez “iyi hâl indirimi” uygulayarak cezaları alt sınırdan vermektedir. Örneğin, 3 yıl hapis cezası alması gereken fail, takdiri indirimler sonucu 1 yıl 6 aya kadar düşen ceza alabilmekte ve bu ceza da genellikle “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (HAGB) kapsamında ertelenmektedir.
2.2. Haksız Tahrik İndirimi
Kadın cinayetlerinde failin “haksız tahrik” iddiasıyla cezasının düşürülmesi, kamuoyunda büyük tepki toplamaktadır. Örneğin, kıyafet seçimi veya sosyal medya kullanımı gibi nedenler haksız tahrik olarak kabul edilebilmekte ve failin cezası ciddi şekilde azalmaktadır.
Örnek Karar:
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2017/3562 E., 2018/4518 K. sayılı kararında, kadını “namus” gerekçesiyle öldüren failin haksız tahrik indirimi talebi reddedilmiştir. Bu, toplumsal hassasiyetleri gözeten önemli bir adımdır.
2.3. İyi Hâl İndirimi (Kravat İndirimi)
Sanığın duruşmada kravat takması veya saygılı tavırlar sergilemesi nedeniyle uygulanan indirimler, “kravat indirimi” olarak adlandırılmakta ve yoğun şekilde eleştirilmektedir. Bu durum, cezaların caydırıcılığını ciddi şekilde zayıflatmaktadır.
3. Yargıtay İçtihatları Üzerinden Uygulama Analizi
3.1. Fiziksel Şiddet Kararları
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2018/4125 E., 2019/3124 K.:
Sanığın eşini defalarca darp etmesi, basit yaralama kapsamında değil, “eziyet” suçu kapsamında değerlendirilmiş ve 4 yıl hapis cezası verilmiştir.
3.2. Cinsel Saldırı ve Taciz Kararları
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2020/2356 E., 2021/4521 K.:
Mağdurun beyanı, doktor raporu ve tanık ifadeleri ile desteklendiği için cinsel saldırı suçunda sanığa 12 yıl hapis cezası verilmiştir.
3.3. Kadın Cinayeti Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/176 E., 2020/214 K.:
Eşini sistematik şiddet sonucu öldüren sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş ve haksız tahrik indirimi uygulanmamıştır.
3.4. Psikolojik Şiddet Kararları
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2019/4156 E., 2020/3245 K.:
Sanığın mağdura sürekli hakaret ve tehdit etmesi, psikolojik şiddet olarak kabul edilmiş ve 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir.
3.5. İstanbul Sözleşmesi’nin Etkili Olduğu Kararlar
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2016/2354 E., 2017/4152 K.:
Mahkeme, İstanbul Sözleşmesi’nin “kadınların korunmasına yönelik pozitif yükümlülük” ilkesine atıf yaparak failin cezasını artırmıştır.
4. Kadına Karşı Şiddet Davalarında Delil Değerlendirmesi
Deliller, özellikle cinsel saldırı suçlarında en kritik unsurdur. Adli tıp raporları, DNA analizleri, kamera kayıtları ve tanık beyanları, mahkemenin kararını doğrudan etkiler. Ancak çoğu kez bu deliller zamanında toplanmadığı için dava seyrinde boşluklar oluşur.
4.1. Mağdur Beyanının Önemi
Yargıtay, özellikle cinsel saldırı davalarında mağdur beyanını tek başına güçlü bir delil olarak kabul edebilir. Ancak bu beyanın “çelişkisiz, tutarlı ve desteklenebilir” olması gerekir.
5. Koruma Tedbirlerinin Zayıflığı
Uzaklaştırma kararları, çoğu kez elektronik kelepçe gibi etkin araçlarla desteklenmez. Failin karara uymaması durumunda uygulanan yaptırımlar caydırıcı değildir. Bu da “ölümle sonuçlanan vakaların artmasına” neden olmaktadır.
6. Kadına Karşı Şiddetle İlgili Eleştirel Tespitler
-
Kanunlar Yeterli Ama Uygulama Zayıf: TCK ve 6284 sayılı Kanun güçlüdür, ancak uygulamadaki eksiklikler bu gücü boşa çıkarır.
-
İndirimler Caydırıcılığı Zedeliyor: Haksız tahrik ve iyi hâl indirimi kaldırılmalı veya çok sıkı kriterlere bağlanmalıdır.
-
Delil Toplama Sorunu: Özellikle cinsel suçlarda adli tıp ve kolluk kuvvetlerinin daha hızlı ve hassas çalışması gerekir.
-
Önleyici Tedbirler: Elektronik kelepçe, hızlı koruma tedbirleri ve mağdur destek merkezlerinin sayısı artırılmalıdır.
7. Yargıtay’dan 10 Örnek Karar Analizi
-
Yarg. 1. CD, 2018/2456 E., 2019/3452 K.: Eşe karşı kasten yaralama.
-
Yarg. 3. CD, 2019/2254 E., 2020/3528 K.: Basit yaralamanın eziyete dönüşmesi.
-
Yarg. 14. CD, 2020/1218 E., 2020/3548 K.: Cinsel saldırı ve mağdur beyanı.
-
Yarg. CGK, 2019/176 E., 2020/214 K.: Kadın cinayetlerinde haksız tahrik uygulanmaması.
-
Yarg. 4. CD, 2020/2318 E., 2021/3154 K.: Psikolojik şiddet ispatı.
-
Yarg. 16. CD, 2019/2156 E., 2020/3226 K.: Kadına karşı organize saldırı.
-
Yarg. 14. CD, 2019/3152 E., 2020/4453 K.: Cinsel tacizde sosyal medya delili.
-
Yarg. 1. CD, 2017/3562 E., 2018/4518 K.: Namus saikiyle cinayet.
-
Yarg. 6. CD, 2020/2425 E., 2021/3252 K.: Cezaların alt sınırdan verilmesi eleştirisi.
-
Yarg. CGK, 2021/176 E., 2022/214 K.: Koruma tedbirlerinin ihlali.
8. Bölümün Değerlendirmesi
Bu bölümde, kadına karşı şiddet davalarının uygulamadaki zorlukları, delil toplama sorunları, Yargıtay içtihatları ve cezaların caydırıcılığı detaylı olarak incelenmiştir. Görülmektedir ki:
-
Sorun yasal boşluk değil, uygulama eksikliğidir.
-
Yargıtay kararları, ceza politikasında bazı olumlu adımlar atıldığını gösterse de uygulama birliği sağlanamamaktadır.
Bölüm 4: Uluslararası Hukuk ve Karşılaştırmalı Analiz
1. Uluslararası Hukukun Kadına Karşı Şiddete Bakışı
Kadına karşı şiddet, yalnızca bir ülkenin iç meselesi değil, uluslararası toplumun ortak sorunu olarak ele alınır. Kadınların şiddetten korunması, Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmeleri, Avrupa Konseyi düzenlemeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla güvence altına alınmıştır. Uluslararası normlar, devletlerin bu konuda pozitif yükümlülük üstlenmesini zorunlu kılar.
1.1. Pozitif Yükümlülük Kavramı
Pozitif yükümlülük, devletin yalnızca şiddeti cezalandırma değil, şiddeti önleme, mağduru koruma ve etkin soruşturma yürütme sorumluluğunu ifade eder. AİHM, Opuz/Türkiye (2009) kararında bu yükümlülüğün altını çizmiş ve Türkiye’yi ilk kez “kadına karşı şiddet nedeniyle ayrımcılıkla” mahkûm etmiştir.
2. Birleşmiş Milletler ve Kadına Karşı Şiddet
2.1. CEDAW Sözleşmesi
1979 tarihli Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), kadın haklarının korunmasında en önemli BM sözleşmesidir. Türkiye, 1985’te bu sözleşmeye taraf olmuştur. CEDAW, devletlere şu yükümlülükleri getirir:
-
Kadınların şiddetten korunması için kanuni düzenlemeler yapmak,
-
Eğitim ve farkındalık kampanyaları düzenlemek,
-
Şiddet mağdurlarına etkin başvuru yolları sağlamak.
CEDAW Komitesi, Türkiye’ye sunduğu periyodik raporlarda, “cezaların caydırıcılığının artırılması ve mahkemelerin cinsiyetçi yaklaşımının sonlandırılması” yönünde tavsiyelerde bulunmuştur.
2.2. BM Kadına Karşı Şiddet Bildirgesi (1993)
1993 tarihli Kadına Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi, kadına yönelik şiddeti “kadının erkek karşısındaki eşitsiz statüsünden kaynaklanan bir ayrımcılık” olarak tanımlar. Bu bildirge, devletlerin önleme ve cezalandırma yükümlülüğünü güçlendirmiştir.
2.3. BM Kadınlara Karşı Şiddet Özel Raportörü Raporları
BM raportörleri, Türkiye’deki kadın cinayetleri ve aile içi şiddet vakalarına ilişkin raporlarında, cezaların hafifletilmesi, haksız tahrik indirimleri ve uygulama eksikliklerini eleştirmiştir.
3. Avrupa Konseyi ve İstanbul Sözleşmesi
3.1. İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi
2011 yılında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Sözleşmesi), kadına karşı şiddetle mücadelede en kapsamlı uluslararası belgedir. Türkiye, bu sözleşmeyi imzalayan ilk ülke olmuş ancak 2021 yılında çekilmiştir.
Sözleşmenin Temel İlkeleri:
-
Kadına karşı şiddet, insan hakkı ihlali ve ayrımcılık biçimi olarak tanımlanır.
-
Devlet, önleme, koruma, cezalandırma ve politika geliştirme yükümlülüklerini üstlenir.
-
Cinsiyet temelli bakış açısı, tüm politika ve uygulamalara entegre edilir.
3.2. Türkiye’nin Çekilmesinin Etkileri
Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, uluslararası kamuoyunda tepki yaratmış ve kadın örgütleri tarafından geri adım olarak değerlendirilmiştir. Eleştiriler şunlardır:
-
Sözleşme, önleyici mekanizmaların güçlenmesini sağlıyordu.
-
Çekilme, kadınlara karşı şiddetle mücadelede devletin kararlılığını sorgulatmıştır.
-
Yargı organlarının cinsiyet odaklı yaklaşımını zayıflatma riski ortaya çıkmıştır.
4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları
AİHM, kadına karşı şiddeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında yaşam hakkı (m.2), işkence yasağı (m.3) ve ayrımcılık yasağı (m.14) açısından değerlendirir.
4.1. Opuz/Türkiye Kararı (2009)
Bu karar, Türkiye’nin kadına karşı şiddetle mücadelesindeki eksiklikleri açıkça ortaya koymuştur. AİHM, devletin mağduru koruma yönünde “önleyici tedbir almamakla” yükümlülük ihlalinde bulunduğuna hükmetmiştir.
4.2. Eremia/Moldova Kararı (2013)
AİHM, mağduru korumayan devletin pozitif yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu karar, Opuz/Türkiye ile benzer şekilde koruyucu tedbirlerin önemini vurgular.
5. Almanya Hukuku
Almanya, kadına karşı şiddeti önleme konusunda hem cezai hem de sosyal politika araçlarını kullanmaktadır.
5.1. Ceza Hukuku Düzenlemeleri
-
Almanya Ceza Kanunu (StGB) cinsel saldırı ve aile içi şiddet suçlarına ağır yaptırımlar öngörür.
-
Eşe karşı işlenen şiddet suçlarında cezalar artırılır.
-
Psikolojik şiddet ve takip (stalking) suçları özel olarak düzenlenmiştir.
5.2. Koruma Yasası (Gewaltschutzgesetz)
2002’de yürürlüğe giren bu yasa, mağduru koruma tedbirlerini (uzaklaştırma, iletişim yasağı vb.) etkili şekilde uygular. Elektronik izleme sistemi (elektronik kelepçe) yaygın kullanılır.
6. Fransa Hukuku
Fransa, 2019 yılında aile içi şiddetle mücadele için “Grenelle de la Violence Conjugale” adıyla kapsamlı bir reform paketi hazırlamıştır.
6.1. Koruyucu Mekanizmalar
-
Elektronik kelepçe uygulaması.
-
Mağdur için ücretsiz psikolojik destek.
-
Fail için zorunlu rehabilitasyon programları.
6.2. Ceza Politikası
Fransa’da kadın cinayetlerinde cezalar ağırlaştırılmış, haksız tahrik gibi indirime yol açabilecek unsurlar sıkı kurallara bağlanmıştır.
7. İskandinav Ülkeleri
İskandinav ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka), kadına karşı şiddeti önleme konusunda en başarılı örnekler arasında gösterilmektedir.
7.1. İsveç Modeli
-
Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları güçlüdür.
-
Şiddet suçlarında hızlı yargılama mekanizmaları vardır.
-
Mağdurlar için geniş çaplı sosyal destek (barınma, ekonomik yardım).
7.2. Norveç ve Danimarka
-
Şiddet faillerine psikolojik rehabilitasyon programları uygulanır.
-
Koruma tedbirleri ihlallerinde çok hızlı yaptırımlar devreye girer.
8. Türkiye ile Karşılaştırmalı Değerlendirme
8.1. Güçlü Yönler
-
Türkiye’de TCK ve 6284 sayılı Kanun kağıt üzerinde güçlüdür.
-
Hapis cezaları birçok Avrupa ülkesine kıyasla yüksektir.
8.2. Zayıf Yönler
-
Uygulama eksikliği (özellikle delil toplama ve hızlı yargılama).
-
Koruma tedbirlerinin yeterince izlenmemesi.
-
İndirim uygulamalarının caydırıcılığı zayıflatması.
8.3. Reform İhtiyacı
Türkiye’nin, İsveç ve Almanya’daki uygulamalardan şu alanlarda ders alması mümkündür:
-
Elektronik kelepçenin daha yaygın uygulanması.
-
Mağdura ücretsiz psikolojik destek.
-
Fail için rehabilitasyon merkezlerinin kurulması.
9. Uluslararası İyi Uygulama Örnekleri
9.1. İspanya – 2004 Organik Kanunu
İspanya, kadına karşı şiddetle mücadelede en katı yasalara sahiptir. Aile içi şiddet vakalarında özel mahkemeler kurulmuş, mağdurlar için 7/24 destek hatları oluşturulmuştur.
9.2. Kanada – Zorunlu Tutuklama Politikası
Kanada’da polis, aile içi şiddet vakalarında failin ifadesini almak yerine doğrudan tutuklama yetkisine sahiptir. Bu, mağdurun güvenliğini güçlendirir.
10. AİHM İçtihatlarının Türkiye’ye Etkisi
AİHM kararları, Türkiye’de ceza hukuku uygulamalarının şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Opuz/Türkiye kararından sonra:
-
Uzaklaştırma kararları daha hızlı verilmeye başlanmıştır.
-
Yargıtay, “etkin soruşturma” ilkesini içtihatlarında daha sık kullanmaktadır.
11. Bölümün Değerlendirmesi
Bu bölümde uluslararası hukuk çerçevesi ve karşılaştırmalı hukuk örnekleri incelenmiştir. Görülmüştür ki:
-
Türkiye’nin yasal altyapısı güçlüdür, ancak uygulamada İskandinav ve Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında ciddi eksikler vardır.
-
Uluslararası standartlar (CEDAW, AİHM kararları) daha sık referans alınmalıdır.
Bölüm 5: Reform Önerileri, Çözüm Modelleri ve Genel Değerlendirme
1. Giriş
Kadına karşı şiddetle mücadele, yalnızca cezai yaptırımların artırılmasıyla çözülebilecek bir mesele değildir. Ceza hukukunun koruyuculuğu, etkin soruşturma, hızlı yargılama ve mağdur odaklı yaklaşım gibi unsurlarla desteklenmelidir. Bunun yanı sıra toplumsal bilinç, eğitim, medya politikaları, sivil toplum faaliyetleri ve devlet kurumları arasındaki koordinasyon gibi unsurlar da etkin bir mücadele için hayati önem taşır.
Bu bölümde, Türk ceza hukuku ve uygulamalarının güçlendirilmesi için reform önerileri, uluslararası iyi örneklerden yararlanma yolları ve toplum temelli çözüm stratejileri detaylı olarak ele alınacaktır.
2. Ceza Hukuku Alanında Reform Önerileri
2.1. Haksız Tahrik ve İyi Hâl İndirimlerinin Sınırlandırılması
Kadın cinayetlerinde veya ağır şiddet olaylarında, haksız tahrik (TCK m.29) ve iyi hâl indirimi (TCK m.62) çoğu zaman cezanın caydırıcılığını ortadan kaldırmaktadır. Örneğin “eşinin telefonunu gördüm” ya da “kıyafetinden rahatsız oldum” gibi gerekçelerle verilen indirim kararları, toplumsal adalet duygusunu ciddi şekilde zedelemektedir.
Öneri:
-
Kadına karşı işlenen suçlarda haksız tahrik indirimi tamamen kaldırılmalı veya yalnızca “hayati tehlike” içeren çok istisnai hallerde uygulanmalıdır.
-
İyi hâl indirimi, yalnızca failin uzun süreli rehabilitasyon ve pişmanlık gösterdiği durumlarda kabul edilmeli; duruşmadaki kıyafet veya tavır gibi şekli unsurlar kaldırılmalıdır.
2.2. Cezaların Caydırıcılığının Artırılması
Mevcut cezalar bazı suçlar için yeterli görünse de, alt sınırdan ceza verme eğilimi caydırıcılığı azaltmaktadır. Kadın cinayetlerinde çoğu zaman ağırlaştırılmış müebbet hapis verilse de diğer şiddet suçlarında (darp, tehdit, psikolojik şiddet) cezalar düşük kalmaktadır.
Öneri:
-
Kasten yaralama suçunun (TCK m.86) kadına karşı işlendiği durumlarda ceza alt sınırı 2 yıl olarak belirlenmelidir.
-
Tehdit ve hakaret suçlarında uzlaşma mekanizması kaldırılmalı, mağdurun korunması esas alınmalıdır.
2.3. Delil Toplama ve Hızlı Yargılama
Şiddet vakalarının büyük kısmında delil eksikliği ve uzun yargılama süreleri ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
Öneri:
-
Kolluk kuvvetlerine, kadına karşı şiddet vakalarında özel soruşturma eğitimi verilmeli.
-
Adli tıp raporlarının hızlı düzenlenmesi ve elektronik sistemlerle paylaşılması sağlanmalıdır.
-
Kadına karşı şiddet davaları için özel ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır.
2.4. Koruma Tedbirlerinin Güçlendirilmesi
6284 sayılı Kanun kapsamındaki koruma tedbirleri çoğu zaman etkin izlenmemektedir. Uzaklaştırma kararlarının ihlali ölümle sonuçlanabilecek kadar tehlikeli bir ihmal yaratmaktadır.
Öneri:
-
Elektronik kelepçe sistemi tüm yüksek riskli vakalarda zorunlu hale getirilmelidir.
-
Uzaklaştırma kararlarının takibi için anlık GPS tabanlı izleme sistemleri uygulanmalıdır.
-
Karar ihlallerinde hapis cezası zorunlu bir tedbir olarak öngörülmelidir.
3. Mağdur Destek Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
3.1. Psikolojik ve Hukuki Destek
Kadına karşı şiddet mağdurları çoğu kez sürecin hukuki boyutunu bilmedikleri için savunmasız kalmaktadır.
Öneri:
-
Her ilde ücretsiz hizmet sunan “Kadın Hukuk Danışma Merkezleri” kurulmalıdır.
-
Psikolojik destek, devlet tarafından ücretsiz ve uzun vadeli olarak sağlanmalıdır.
3.2. Ekonomik Destek ve İstihdam
Ekonomik bağımlılık, kadınların şiddet ortamından çıkamamasının en önemli sebeplerindendir.
Öneri:
-
Şiddet mağdurlarına devlet tarafından geçici gelir desteği sağlanmalıdır.
-
İŞKUR ve belediyeler aracılığıyla mağdurlara özel istihdam projeleri hazırlanmalıdır.
4. Toplumsal Bilinçlendirme ve Eğitim Politikaları
4.1. Eğitim Sisteminde Farkındalık
Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi, ilkokuldan başlayarak tüm müfredata entegre edilmelidir.
Öneri:
-
İlkokul, ortaokul ve liselerde “Şiddet Karşıtı Eğitim Modülleri” oluşturulmalı.
-
Üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri zorunlu hale getirilmelidir.
4.2. Medya Politikaları
Medya, kadına karşı şiddeti romantize eden veya mazur gösteren yayınlardan kaçınmalıdır.
Öneri: RTÜK, bu tür içerikler için daha ağır yaptırımlar uygulamalıdır.
4.3. Kamu Kampanyaları
“Kadına Şiddete Sıfır Tolerans” gibi ulusal kampanyalar, televizyon, sosyal medya ve billboardlar üzerinden sürekli olarak yürütülmelidir.
5. Uluslararası İyi Örneklerden Dersler
5.1. Almanya ve İskandinav Ülkeleri
-
Elektronik kelepçe, şiddet faillerinde zorunludur.
-
Kadın sığınma evleri yaygın ve devlet desteklidir.
5.2. İspanya Modeli
-
Aile içi şiddet davalarında hızlı yargılama için özel mahkemeler vardır.
-
Mağdura 24 saat kesintisiz danışmanlık hizmeti sağlanır.
5.3. Kanada Politikası
-
Failin tutuklanması için mağdurun şikâyeti şart değildir.
-
Polis, risk değerlendirmesi yaparak anında koruma sağlayabilir.
6. Cezaların Caydırıcılığını Artırmaya Yönelik Stratejiler
6.1. Failin Rehabilitasyonu
Yalnızca hapis cezası, failin tekrar suç işlemesini önlemeyebilir. Bu nedenle rehabilitasyon programları önemlidir.
Öneri:
-
Fail için zorunlu öfke kontrol kursları ve psikolojik tedavi.
-
Şiddet eğilimli bireyler için “toplumsal hizmet cezası + psikoterapi” kombinasyonu.
6.2. Yargı Mensuplarının Eğitimi
Savcılar, hâkimler ve kolluk personeli, kadına karşı şiddet konusunda özel eğitimlerden geçirilmelidir. Bu eğitimlerde:
-
Toplumsal cinsiyet duyarlılığı,
-
Mağdur psikolojisi,
-
AİHM içtihatları işlenmelidir.
7. Türkiye İçin Kapsamlı Bir Eylem Planı
Aşağıdaki 5 aşamalı eylem planı, kadına karşı şiddetle mücadelede hem ceza hukuku hem de sosyal politikaların entegrasyonunu hedefler:
-
Yasal Reform: Haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri sınırlandırılmalı.
-
Koruma Mekanizmaları: Elektronik kelepçe ve hızlı tedbir kararları yaygınlaştırılmalı.
-
Mağdur Destek: Psikolojik ve ekonomik destek paketleri oluşturulmalı.
-
Toplumsal Bilinç: Eğitim ve medya politikaları yeniden düzenlenmeli.
-
Denetim: Bağımsız izleme mekanizmaları oluşturularak devletin yükümlülükleri denetlenmeli.
8. Sonuç ve Genel Değerlendirme
8.1. Ceza Hukukunun Mevcut Durumu
Türk Ceza Kanunu ve 6284 sayılı Kanun, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir çerçeve sunmaktadır. Ancak uygulamada yaşanan eksiklikler (delil toplama, yavaş yargılama, indirimler, koruma tedbirlerinin ihlali) bu çerçevenin etkili olmasını engellemektedir.
8.2. Uluslararası Standartlarla Uyum
Türkiye, CEDAW ve AİHM kararları çerçevesinde bazı adımlar atmış olsa da, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi uluslararası alanda ciddi bir güven sorunu yaratmıştır. Bu çekilme, özellikle önleyici mekanizmaların güçsüzleşmesi endişesini doğurmuştur.
8.3. Yeterlilik Sorusu
“Ceza hukukunun koruyuculuğu yeterli mi?” sorusuna verilecek yanıt, “mevzuat düzeyinde büyük oranda evet, uygulama düzeyinde ise hayır” olacaktır.
-
Yasalar modernleşmiş olsa da hâkim ve savcıların uygulama birliği eksiktir.
-
İndirimler ve uzun yargılama süreçleri caydırıcılığı azaltmaktadır.
8.4. Nihai Öneriler
-
Hızlı yargılama ve etkin soruşturma mekanizmaları kurulmalı.
-
İndirimler, yalnızca olağanüstü hallerde uygulanmalı.
-
Mağdur odaklı ceza politikaları geliştirilerek, kadının güvenliği ve onuru korunmalıdır.