Single Blog Title

This is a single blog caption

İnanç Sözleşmesi: Şartları, Şekli, İspatı ve Sonuçları

1) Giriş

Türk hukukunda sözleşme serbestisi ilkesi (TBK m.26) uyarınca taraflar, kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine, kişilik haklarına ve ahlâka aykırı olmamak kaydıyla istedikleri sözleşmeyi kurabilirler. Bu çerçevede uygulamada sıkça karşılaşılan ve doktrinde tartışmalı olan sözleşme türlerinden biri de **“inanç sözleşmesi”**dir. İnanç sözleşmesi, taraflar arasında kurulan bir güven ilişkisine dayanır ve özellikle taşınır veya taşınmaz malların, belli bir amaçla devri ya da kullanımına dair özel düzenlemeler içerir.

2) İnanç sözleşmesinin tanımı ve hukuki niteliği

İnanç sözleşmesi; bir mal veya hakkın, belirli bir amaç doğrultusunda, güven esasına dayalı olarak bir kimseye devredilmesi ve bu amacın gerçekleşmesinden sonra iade edilmesi konusunda tarafların anlaşmasıdır. Örneğin bir taşınmazın tapuda bir kimse adına geçirilmesi, fakat gerçekte bu kişinin malı belli bir süre muhafaza ettikten sonra devredeceğine dair güvence vermesi tipik bir örnektir.

Kanunda açık düzenleme bulunmamakla birlikte, Yargıtay uygulamasında TBK m.26’daki sözleşme serbestisi ilkesine dayandırılarak inanç sözleşmesinin geçerliliği kabul edilmektedir. Ayrıca inanç sözleşmeleri, TBK m.2’deki dürüstlük kuralı ve güven ilkesi çerçevesinde değerlendirilir.

3) İnanç sözleşmesinin şartları

İnanç sözleşmesinin geçerli olabilmesi için:

  • Taraflar arasında geçerli bir güven ilişkisi kurulmuş olmalı,

  • Mal veya hakkın devri belirli bir amaca yönelik olmalı,

  • İnanç konusu mal veya hakkın geri verileceği ya da belli bir amaç doğrultusunda kullanılacağı kararlaştırılmalı,

  • Sözleşme emredici hukuk kurallarına, ahlâka veya kamu düzenine aykırı olmamalıdır.

Özellikle muvazaalı işlemlerden farklı olarak, burada taraflar arasında gerçek bir güven ilişkisi vardır; amaç, üçüncü kişileri aldatmak değil, güven esaslı bir geçici devir sağlamaktır.

4) Şekil şartı

Kanunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarında inanç sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Özellikle taşınmazlara ilişkin inanç sözleşmelerinde yazılı şekil, ispat açısından da zorunludur. İnanç sözleşmesi yazılı değilse, kural olarak geçerli sayılmaz. Bu yaklaşım, sözleşmenin ciddi bir güven ilişkisine dayanması ve ispat kolaylığı sağlanması amacıyla benimsenmiştir.

5) İspat

HMK m.200 gereği, taşınmazlara ilişkin inanç sözleşmeleri ancak yazılı delil ile ispat edilebilir. Yazılı delil yoksa tanıkla ispat mümkün değildir. Yargıtay uygulamasında da yazılı delil aranmakta, sadece kesin deliller (belge, senet, ikrar) veya güçlü delil başlangıçlarıyla birlikte tanık beyanları kabul edilmektedir.

6) Sonuçları

  • İnançlı işlemde devralan kişi, mal veya hakkı kendi malı gibi kullanamaz; sözleşmede belirlenen amaç dışında tasarrufta bulunursa sorumluluk doğar.

  • İnanç konusu mal veya hak, amaç gerçekleştiğinde veya güven ilişkisi sona erdiğinde inanan tarafa iade edilmelidir.

  • İade yükümlülüğünü yerine getirmeyen inançlı kişi aleyhine tapu iptali ve tescil davası ya da iade davası açılabilir.

  • İnanç sözleşmesinin ihlali, taraflar arasında haksız fiil sorumluluğu veya sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmasına da yol açabilir.

7) Yargıtay uygulaması

Yargıtay birçok kararında inanç sözleşmesinin geçerliliğini kabul etmekte ve yazılı şekil şartını öne çıkarmaktadır. Özellikle Hukuk Genel Kurulu kararlarında, inanç sözleşmesinin varlığının ancak yazılı delillerle ispatlanabileceği, aksi halde tarafların iddialarının dinlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle, tarafların hak kaybı yaşamaması için inanç sözleşmelerinin mutlaka yazılı yapılması ve saklanması gerekir.

8) Sonuç

İnanç sözleşmesi, güven esasına dayalı özel bir sözleşme türüdür. Kanunda açıkça düzenlenmemiş olsa da, TBK m.26’daki sözleşme serbestisi ve Yargıtay içtihatlarıyla geçerliliği kabul edilmektedir. Ancak şekil ve ispat açısından titizlik gerektirir. Özellikle yazılı yapılmayan inanç sözleşmeleri, uygulamada ispat sorunları nedeniyle taraflar için ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Bu sebeple, tarafların iradelerini yazılı şekilde ortaya koymaları büyük önem taşır.

Asel DÖNGELLİİnançSözleşmesi

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button