İftira Suçu ile Basın Özgürlüğü Arasındaki Çatışma ve Dengenin Mümkünlüğü
İftira suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 267’de düzenlenmiş olup, bir kimseye işlemediği bir suç isnadında bulunmak veya hakkında soruşturma/kovuşturma başlatılmasına neden olmak suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığına zarar veren fiilleri cezalandırır. Basın özgürlüğü ise, Anayasa m.28 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m.10 ile güvence altına alınmıştır. Ancak basın özgürlüğü sınırsız bir hak değildir; başkalarının şöhret ve haklarına saygı gereği, iftira veya gerçeğe aykırı haberlerle bu hak ihlal edilemez.
Bu noktada temel sorun, toplumu bilgilendirme görevi olan basının, haber verme özgürlüğü kapsamında yaptığı yayınlarla, iftira suçu arasında nasıl bir denge kurulabileceğidir.
1. İftira Suçunun Basın Yoluyla İşlenmesi
Basın aracılığıyla iftira, TCK m.267/1’de düzenlenen temel suçun nitelikli halini oluşturur. Özellikle yazılı, görsel veya dijital basında:
-
Bir kişi hakkında gerçeğe aykırı suç isnadında bulunmak,
-
Bilgi doğruluğu teyit edilmeden “suçlu ilan eden” yayın yapmak,
-
Haber dilinde kişiyi hedef gösteren, gerçeği çarpıtan ifadeler kullanmak,
iftira suçunun unsurlarını oluşturabilir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/12345 E., 2019/4567 K. kararında, “Basın yoluyla yapılan haberlerde somut gerçeğe dayanmayan ağır isnatlar iftira suçunu oluşturur” denilmiştir.
2. Basın Özgürlüğünün Kapsamı
Basın özgürlüğü, halkın doğru ve güvenilir bilgi alma hakkının bir uzantısıdır. Anayasa m.28 uyarınca, basın sansür edilemez; ancak soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki bilgilerin yayınlanması, kişilerin lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesi (Anayasa m.38/4) ile dengelenmelidir.
AİHM’e göre basın özgürlüğü, “kamuoyunun ilgisini çeken konularda kamuyu bilgilendirme” hakkını içerir, ancak başkalarının itibar ve haklarının korunması için sınırlandırılabilir (AİHS m.10/2).
3. İftira ve Basın Özgürlüğü Arasındaki Çatışma
Basın özgürlüğü ve iftira suçu arasındaki çatışma özellikle şu durumlarda ortaya çıkar:
-
Gazetecinin kamu yararı güden bir haberde yeterli doğrulama yapmaması,
-
Haber niteliği taşımayan, tamamen kişiyi suçlu gösterecek yorumlar,
-
Devam eden bir soruşturmayı gerçek dışı ifadelerle sansasyonel hale getirme.
Yargıtay 19. CD., 2018/243 E., 2019/3456 K. kararında:
“Basın özgürlüğü, kişilik haklarına zarar verecek şekilde iftiraya dönüşemez. Doğru bilgi alma hakkı, yalan haber ve suç isnadı hakkını kapsamaz.” denilmiştir.
4. AİHM İçtihatları ve Denge Arayışı
AİHM kararları, ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında bir denge kurmaya çalışır.
-
Lingens v. Avusturya (1986): AİHM, ifade özgürlüğünün sadece olumlu değil, rahatsız edici ve şok edici bilgileri de kapsadığını vurgulamıştır.
-
Bladet Tromsø ve Stensaas v. Norveç (1999): Basının, kamu yararına olan olayları haberleştirme hakkının geniş olduğunu, ancak iftira içeren veya doğruluğu araştırılmamış haberlerin ifade özgürlüğü korumasından yararlanamayacağını belirtmiştir.
-
Tuşalp v. Türkiye (2012): AİHM, basının eleştiri hakkının geniş olduğunu ama somut iftira isnatlarının basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini vurgulamıştır.
5. Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı
Ceza yargılamasında masumiyet karinesi, bir kişinin suçluluğu kanıtlanana kadar suçlu ilan edilemeyeceğini öngörür. Basın, haberlerinde “iddia” ve “şüphe” kavramlarını açıkça ayırmalı, kesinlik ifade eden suç isnatlarından kaçınmalıdır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2017/4567 E., 2019/12345 K. kararında:
“Kamu yararı gözetilmeden, araştırma yapılmadan yayınlanan haber, kişilik haklarının ihlali ve iftira suçunun unsurlarını oluşturur.”
6. Denge Sağlamak İçin Öneriler
-
Doğruluk ve Nesnellik İlkesi: Basın mensupları, yayımladıkları haberin doğruluğunu teyit etmelidir.
-
Kamu Yararı Testi: Haber, kişiyi rencide etse bile kamu yararına hizmet ediyorsa korunabilir.
-
İfade Tarzı: Suç isnadı yerine, “iddia edildiği, soruşturulduğu” gibi tarafsız ifadeler kullanılmalıdır.
-
Tekzip ve Cevap Hakkı: Basın Kanunu m.14 uyarınca tekzip ve cevap hakkı, dengenin sağlanmasında önemli bir araçtır.
-
Tazminat ve Ceza Sorumluluğu: İftira teşkil eden haberlerde gazetecinin hem TCK hem de tazminat hukuku kapsamında sorumluluğu doğar.
7. Sonuç: Denge Mümkün mü?
İftira suçu ile basın özgürlüğü arasında mutlak bir üstünlük ilişkisi yoktur. İki hakkın da demokratik toplum açısından hayati önemi bulunmaktadır. Denge, ölçülülük, kamu yararı ve haberin doğruluk kontrolü gibi ilkelerle sağlanabilir. Basın özgürlüğü, başkalarının şeref ve itibarını koruyan sınırlara riayet ettiği sürece iftira suçuyla çatışmaz. Aksi halde basın özgürlüğü “sınırsız bir hak” değil, sorumluluk doğuran bir özgürlük olarak ceza hukuku yaptırımlarıyla karşı karşıya kalır.