Single Blog Title

This is a single blog caption

İcra Takiplerinde Zamanaşımı Nedir?

1. İcra Takiplerinde Zamanaşımı Nedir?

Zamanaşımı, belirli bir süre içinde ileri sürülmeyen alacak hakkının, dava ve takip yoluyla artık zorla tahsil edilemez hâle gelmesini ifade eder. Maddi anlamda alacak hakkı tamamen ortadan kalkmasa da, borçlu zamanaşımı def’inde bulunduğu anda alacaklının icra takibi veya dava ile alacağını elde etme imkânı fiilen sona erer.

İcra takibi bakımından zamanaşımı, yalnızca alacağın doğduğu temel ilişkiye (örneğin satış sözleşmesine, kira ilişkisine, haksız fiile) uygulanmakla kalmaz; takip yolunda atılan her adımın ve yapılan her işlemin de zamanaşımı süresini kesmesi veya kesmemesi gibi sonuçlar doğurur. Bu nedenle “icra takibinde zamanaşımı” dendiğinde hem takibe konu alacağın zamanaşımı süresi, hem de takip sürecinde işlemlerin yenilenmemesi sebebiyle doğan zamanaşımı birlikte değerlendirilmelidir.


2. Zamanaşımı ile Hak Düşürücü Süre Arasındaki Fark

Uygulamada sıkça karıştırılan kavramlardan biri de zamanaşımı ile hak düşürücü süredir. İcra takiplerinde bu ayrımın doğru yapılması önemlidir:

  • Zamanaşımı süresi, borcun varlığına dokunmaz; yalnızca borcun devlet zoruyla tahsili engellenir. Borçlu, zamanaşımı süresinden sonra dahi borcunu ihtiyari olarak öderse, bu ödeme sebepsiz zenginleşme iddiasıyla geri istenemez. Zamanaşımı, borcu sona erdirmez; alacaklıya karşı def’i imkânı verir.

  • Hak düşürücü süre ise, sürenin dolmasıyla birlikte hakkın kendisini ortadan kaldırır. Hak düşürücü sürenin geçmiş olması hâlinde hâkim bunu re’sen dikkate alır; tarafların ileri sürmesine gerek yoktur. Zamanaşımı ise kural olarak borçlu tarafından ileri sürülmedikçe dikkate alınmaz.

İcra takiplerinde genellikle zamanaşımı hükümleri gündeme gelir; hak düşürücü süreler daha çok özel kanunlarda düzenlenen, belirli işlemlerin belli sürede yapılmasına bağlanan istisnai durumlar şeklindedir.


3. İcra Takiplerinde Zamanaşımı Sürelerinin Hukuki Dayanakları

İcra takiplerinde zamanaşımının hukuki dayanakları temel olarak iki grupta toplanabilir:

  1. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) düzenlenen genel ve özel zamanaşımı süreleri

    • TBK m. 146: Genel zamanaşımı süresi 10 yıldır.

    • TBK m. 147: Ücret, kira, vekâlet ücreti, otel – lokanta – taşıma gibi bazı periyodik edimlerde 5 yıllık zamanaşımı.

    • TBK m. 72: Haksız fiil tazminatında 2 ve 10 yıllık süreler.

    • TBK m. 88 ve devamında faiz ve yan alacaklara ilişkin hükümler, zamanaşımıyla bağlantılı değerlendirilir.

  2. İcra ve İflas Kanunu’ndaki (İİK) özel zamanaşımı ve süre hükümleri

    • İİK’da doğrudan “şu alacağın zamanaşımı süresi şudur” denmese de,

      • Takibin düşmesi,

      • Yenileme,

      • Hacizlerin devamı,

      • Satış isteme süreleri
        gibi konular zamanaşımıyla yakından ilintilidir ve alacağın takip edilebilirliğini doğrudan etkiler.

Bu sebeple icra takibinde zamanaşımı değerlendirmesi yapılırken, hem temel alacak ilişkisinin tabi olduğu TBK zamanaşımı, hem de İİK’da öngörülen süreler ve sonuçları birlikte analiz edilmelidir.


4. İcra Takibine Konu Olabilecek Alacakların Zamanaşımı Süreleri

İcra takibine konu edilen alacaklar çok farklı hukuki ilişkilere dayanabilir. Bu ilişkilerin her biri farklı zamanaşımı sürelerine tabidir. Uygulamada en sık karşılaşılan bazı alacak türleri ve bunların zamanaşımı süreleri şöyledir (özel kanun hükümleri ve Yargıtay uygulaması gözetilerek genel bir çerçeve çizilmektedir):

4.1. Genel Alacaklar (TBK m.146 – 10 Yıllık Zamanaşımı)

Bir alacak için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemişse, TBK’ya göre 10 yıllık genel zamanaşımı uygulanır. Örneğin:

  • Borçlar hukukunda genel nitelikli para alacakları,

  • Eser sözleşmesinden doğan bazı alacaklar,

  • Temerrüt faizi alacaklarının önemli bir kısmı (kök alacağın niteliğine göre),

bu kapsamda değerlendirilir.

4.2. Beş Yıllık Zamanaşımına Tabi Alacaklar

TBK’da özellikle periyodik edim içeren, devamlılık arz eden ilişkilere ait alacaklar için 5 yıllık zamanaşımı öngörülmüştür. Örneğin:

  • Kira bedeli alacakları,

  • Ücret, maaş, ikramiye, fazla mesai gibi iş ilişkisinden doğan periyodik edimler,

  • Vekâlet ücretine ilişkin bazı alacaklar,

  • Elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi abonelik sözleşmelerine dayanan periyodik fatura alacakları,

çoğu zaman 5 yıllık zamanaşımı kapsamında değerlendirilir. Bu tür alacaklara dayanılarak başlatılan ilamsız icra takiplerinde, borçlu zamanaşımı itirazında bulunduğunda, icra mahkemesi veya genel mahkeme ilgili süreyi dikkate alarak takibin devam edip etmeyeceğini belirler.

4.3. Haksız Fiil ve Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Alacaklar

  • Haksız fiil tazminatlarında, zarar gören zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl, her hâlde fiilin gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açmalı ve takibe geçmelidir.

  • Sebepsiz zenginleşmede ise kural olarak 2 yıllık kısa zamanaşımı, en geç 10 yıllık genel süre uygulanır.

İcra takibi aşamasında bu alacaklar için artık kesinleşmiş bir ilam (mahkeme kararı) varsa, ilamlı icra gündeme gelir ve bu kez ilamların icrası bakımından farklı süreler söz konusu olur.


5. İlamsız İcra Takiplerinde Zamanaşımı

İlamsız icra takibi, alacaklının elinde mahkeme kararı, ilam veya ilam niteliğinde belge bulunmadan, doğrudan alacak iddiasına dayanarak icra dairesine başvurmasıdır. İlamsız takipte zamanaşımı iki düzeyde incelenir:

  1. Takibe konu alacağın zamanaşımı süresi: Takip talebi yapılırken alacak zamanaşımına uğramışsa, borçlu zamanaşımı itirazında bulunabilir. Borçlu süresinde itiraz etmezse, süre geçmiş olsa bile takip kesinleşir; zamanaşımı kural olarak re’sen dikkate alınmaz.

  2. Takip sürecindeki işlemlerin zamanaşımı etkisi: Ödeme emrinin tebliği, itiraz, itirazın kaldırılması davası, haciz ve satış aşamaları; yapılacak her yeni işlem zamanaşımını kesen bir etki doğurabilir.

5.1. Takip Talebi Sırasındaki Zamanaşımı Kontrolü

İcra dairesi, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığını kendiliğinden denetlemez. Borçlu ödeme emrinin tebliğinden sonra süresi içinde;

  • Borca itiraz,

  • Zamanaşımı itirazı,

  • Yetki itirazı

gibi itirazlar ileri sürebilir. Zamanaşımı itirazı, borca itirazdan farklı olarak, alacağın esası değil, takip edilebilirliği ile ilgilidir. Borçlu zamanaşımı itirazında bulunmamışsa, alacaklının zamanaşımına uğramış bir alacağı dahi ilamsız takip yoluyla tahsil etmesi mümkün olabilir.

5.2. İtirazın Kaldırılması ve İtirazın İptali Davalarında Zamanaşımı

Borçlu, ödeme emrine süresinde itiraz ettiğinde takip durur. Alacaklı, itirazın kaldırılması (icra mahkemesinde) veya itirazın iptali (genel mahkemede) yoluna başvururken, ilgili davasını da zamanaşımı süresi içinde açmak zorundadır. Özellikle itirazın iptali davasında, temel alacak ilişkisinin zamanaşımı süresi dolmuşsa, mahkeme alacağı zamanaşımından reddedebilir.

Ayrıca, itirazın iptali davasını kazanarak alacaklı lehine verilen karar, ilam niteliği kazanır; bu aşamadan sonra alacak ilamlı icra hükümlerine göre takip edilir ve ilamlar bakımından geçerli zamanaşımı süresi artık 10 yıl olarak karşımıza çıkar.


6. İlamlı İcra Takiplerinde Zamanaşımı

İlamlı icra takibinde, alacaklı elinde bir mahkeme kararı, arabuluculuk anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhli hâli veya kanunda ilam hükmünde sayılan başka bir belge ile icra dairesine başvurur. Bu aşamada iki önemli zamanaşımı noktası vardır:

  1. İlamın zamanaşımı süresi: Genel olarak ilamların icrası 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İlâm kesinleşmiş olsa da, 10 yıllık süre içinde icra takibi başlatılmamış veya takip yenilenmemişse, borçlu zamanaşımı def’inde bulunabilir.

  2. İlamın icrası sırasında haciz ve satış işlemlerinin sürelere bağlı olması: Haczin devamı, satış isteme süreleri ve takibin düşmesi gibi kurumlar, ilamlı takipte de zamanaşımı değerlendirmesini doğrudan etkiler.

6.1. İlamın İcrasında 10 Yıllık Zamanaşımı

İlamların icrası bakımından süre, kural olarak kararın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Alacaklı, bu 10 yıllık süre içinde:

  • İcra takibi başlatmalı,

  • Haciz ve satış isteme haklarını kullanmalı,

  • Takibi gerektiğinde yenilemelidir.

Aksi hâlde ilam icraya konulsa bile, borçlu zamanaşımı def’iyle korunma imkânına sahip olur. Bu anlamda, ilamlı icra takibi uzun süre işlem yapılmadan bırakılmışsa, pratikte hem takibin düşmesi hem de zamanaşımı tartışmaları aynı dosyada gündeme gelebilir.


7. Haciz, Satış ve Takibin Düşmesi Bakımından Zamanaşımı İlişkisi

İcra takiplerinde, sadece alacağın zamanaşımı değil; haczin, satış isteme hakkının ve takibin akıbetinin de süreye bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Bu noktada özellikle şu kurumlar önem taşır:

7.1. Haczin Devam Süreleri

Haczin, belirli bir süre işlem yapılmaması hâlinde kalkacağı kabul edilir. Uygulamada çoğu zaman bir yıl içinde satış istenmemişse haczin kalkacağı yönündeki hüküm gündeme gelir. Haczin kalkması, alacaklının alacağından vazgeçtiği anlamına gelmez; ancak alacaklı yeniden haciz talebinde bulunmak zorunda kalır.

Bu durum zamanaşımı ile birlikte değerlendirildiğinde; takip uzun süre atıl bırakılırsa, hem hacizler düşebilir hem de alacağın dayandığı ilam veya temel ilişki yönünden zamanaşımı def’i ile karşılaşılabilir.

7.2. Satış İsteme Süreleri

Haczedilen malın satışının istenmesi için kanunda belirli süreler öngörülmüştür. Örneğin:

  • Taşınır mallarda genelde 6 aylık,

  • Taşınmazlarda 1 yıllık

satış talep süreleri gündeme gelir (özel düzenlemeler, güncel değişiklikler ve doktrin–Yargıtay uygulaması ayrıca incelenmelidir).

Bu süre içinde satış talep edilmezse:

  • Haciz kalkar,

  • Alacaklı yeniden haciz talep etmek zorunda kalır,

  • Uzayan süreç içinde zamanaşımı riski artar.

7.3. Takibin Düşmesi ve Zamanaşımı

İcra takip dosyasında uzun süre hiçbir işlem yapılmaması hâlinde takibin düşmesi gündeme gelir. Takibin düşmesi:

  • Takibe ilişkin önceki işlemlerin hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz; fakat

  • Alacaklının aynı alacak için yeniden takip yapmasını gerektirir.

Bu durumda, yeniden takip yapıldığında alacağın zamanaşımına uğramış olması riski vardır. Özellikle ilamsız takiplerde, alacak zaten zamanaşımı sınırına yakınken başlatılmışsa ve takip sonra düşmüşse, yeniden başlatılacak takipte borçlunun zamanaşımı itirazı ile karşılaşma ihtimali yüksektir.


8. Zamanaşımını Kesme ve Durma Sebepleri

Zamanaşımı, belirli hukuki işlemlerle kesilebilir veya belirli olaylar sebebiyle durabilir. İcra hukukunda alacaklının dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan biri, takibin seyri boyunca zamanaşımını kesen veya durduran işlemleri planlı şekilde kullanmaktır.

8.1. Zamanaşımını Kesen İşlemler

Uygulamada en sık karşılaşılan zamanaşımını kesen işlemler şunlardır:

  • Borçluya karşı dava açılması,

  • İcra takibi başlatılması,

  • Borçlunun borcu ikrar etmesi (kısmi ödeme, taksit talebi, borcu kabul eden yazışmalar),

  • Alacaklıya yönelik temerrüt ihtarı gibi bazı bildirimler (temel ilişkiye göre),

  • Takip dosyasında yeni bir haciz talebi veya satış talebi gibi icra işlemleri.

Zamanaşımı kesildiğinde, süre yeniden işlemeye başlar. Örneğin 10 yıllık bir zamanaşımı süresi dolmaya yaklaştığında icra takibi başlatılırsa, takip zamanaşımı süresini keser ve alacak yeni bir 10 yıllık süre içinde takip edilebilir hâle gelir.

8.2. Zamanaşımının Durması

Bazı hallerde zamanaşımı hiç işlemeye başlamaz veya başlamışsa da durur. Bu durum daha çok:

  • Küçükler ve kısıtlılar,

  • Evlilik birliğinde eşler,

  • Velayet ve vesayet ilişkisi içindekiler,

gibi koruma amaçlı ilişkilerde karşımıza çıkar. İcra takibi bakımından, zamanaşımının durması nispeten daha sınırlı etki doğurmakla birlikte, özellikle temel alacağın dayandığı hukukî ilişki yönünden bu kurum göz ardı edilmemelidir.


9. Borçlunun Zamanaşımı Def’i ve İleri Sürülme Zamanı

Zamanaşımı, kural olarak borçlu tarafından ileri sürülmesi gereken bir def’idir. Hâkim veya icra mahkemesi, borçlu ileri sürmedikçe zamanaşımını re’sen dikkate almaz. Bu nedenle:

  • İlamsız takipte borçlu, ödeme emrine itiraz ederken açıkça “alacak zamanaşımına uğramıştır” demeli,

  • İtirazın iptali davasında veya genel mahkemede yürüyen alacak davasında zamanaşımı savunmasını süre geçmeden ileri sürmelidir.

  • İlamlı takipte dahi, eğer ilamın icrası bakımından 10 yıllık süre geçmişse, borçlu icra mahkemesinde veya şikâyet yoluyla zamanaşımı defiyle korunma yoluna gidebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, zamanaşımı def’inin yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilen bir def’i olup olmadığıdır. Uygulamada Yargıtay kararları ve doktrin görüşleri çerçevesinde zamanaşımı savunmasının mümkün olan en erken aşamada öne sürülmesi, aksi hâlde artık dikkate alınmamasına ilişkin sınırlar tartışma konusu olabilmektedir. Bu sebeple borçluların, zamanaşımı iddiasını ilk itiraz aşamasında mutlaka dile getirmesi önemlidir.


10. Zamanaşımına Uğramış Alacak İçin Yapılan İcra Takibinin Sonuçları

Alacaklı, zamanaşımına uğramış bir alacak için icra takibi başlatırsa ne olur?

  • İcra dairesi, kural olarak alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığını incelemez; takip talebini işleme koyar.

  • Borçlu, zamanında itiraz ederek zamanaşımı def’inde bulunursa, takip bu sebeple durdurulabilir veya iptal edilebilir.

  • Borçlu hiç itiraz etmez ve dosya takibi kesinleşirse; alacaklı haciz ve satış yoluyla alacağını tahsil edebilir. Zamanaşımı burada bir def’i olduğu için, kullanılmadığında koruma sağlamaz.

  • Borçlu daha sonra rızasıyla borcu öderse, zamanaşımı sebebiyle yaptığı ödemeyi geri isteyemez; çünkü zamanaşımı, borcu hukuk düzeninden tamamen silmez, yalnızca dava ve takip yoluyla zorla tahsili engeller.

Bu nedenle, zamanaşımı alacaklı bakımından ciddi bir risk olduğu kadar, borçlu bakımından da etkin kullanılmadığında hak kaybına yol açan bir savunma aracıdır.


11. Zamanaşımı ve Rehinle Teminat Altına Alınmış (İpotekli) Alacaklar

İcra takiplerinde çokça karşılaşılan bir konu da ipotekle veya başka bir rehinle teminat altına alınmış alacakların zamanaşımı durumudur. Genel kabul gören yaklaşım şöyledir:

  • Rehinle teminat altına alınmış alacaklarda, rehin hakkı zamanaşımına tabi değildir. Yani alacak zamanaşımına uğrasa bile, rehin hakkı kural olarak varlığını sürdürür.

  • Ancak alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçerken, alacağın kendisine ilişkin zamanaşımı itirazları ayrıca gündeme gelebilir. Bu noktada hem rehin hakkının niteliği hem de alacağın dayandığı temel sözleşme incelenmelidir.

  • Uygulamada özellikle ipotekli kredi alacaklarında, hem bankaların takip stratejileri hem de borçlunun zamanaşımı def’i arasındaki denge önemlidir.

Rehinli alacaklar bakımından zamanaşımı değerlendirmesi yapılırken, Yargıtay’ın ilgili dairelerinin içtihatları ve özel kanun hükümleri birlikte ele alınmalıdır.


12. Zamanaşımı, Faiz ve Yan Alacakların Durumu

Bir icra takibinde, asıl alacağın yanı sıra faiz, gecikme faizi, temerrüt faizi, ücret, masraf gibi yan alacaklar da istenebilir. Zamanaşımı bakımından şu noktalara dikkat edilmelidir:

  • Asıl alacak zamanaşımına uğramışsa, çoğu zaman buna bağlı faiz alacağı da talep edilemez hâle gelir.

  • Bazı hâllerde faiz alacağı için ayrı bir zamanaşımı süresi de gündeme gelebilir. Örneğin, periyodik faiz alacaklarında 5 yıllık kısa zamanaşımı savunulabilir.

  • İcra dosyasında uzun süre işlem yapılmaması hâlinde, tahakkuk eden faiz miktarlarının, özellikle borçlu lehine hakkaniyete aykırı bir yük doğurup doğurmadığı da tartışma konusu olabilir; bu noktada hem TBK hükümleri hem de yerleşik içtihatlar dikkate alınır.

Alacaklı bakımından pratik sonuç: Takibi sürüncemede bırakmak, zamanaşımı riskini artırdığı gibi, ileride talep edeceği faiz ve masraf alacaklarının da tartışmalı hâle gelmesine yol açabilir.


13. Zamanaşımı ve Birden Fazla Borçlu – Müteselsil Sorumluluk

Bir icra takibinde birden fazla borçlu bulunabilir. Örneğin:

  • Bir ticari şirket ile kefili,

  • Müteselsil borçlular,

  • Ortak hesap sahipleri,

aynı dosyada takip edilebilir. Zamanaşımı bakımından şu hususlara dikkat edilmelidir:

  • Müteselsil borçlulardan biri hakkında yapılan bir işlem, zamanaşımını diğer borçlular bakımından da kesebilir. Ancak bunun kapsamı, temel borç ilişkisinin niteliği ve ilgili kanuni düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilir.

  • Bazı durumlarda, özellikle kefalet ilişkilerinde, kefil lehine daha kısa zamanaşımı süreleri öngörülmüş olabilir; bu da icra takibinde kefilin daha güçlü savunma imkânına sahip olmasına yol açar.

  • Zamanaşımı savunmasının her borçlu bakımından ayrı ayrı ileri sürülmesi gerekebilir; bir borçlu zamanaşımı def’inde bulunmazken diğeri bulunursa, zamanaşımı savunmasından sadece def’ide bulunan borçlu yararlanabilir.

Bu nedenle, birden fazla borçluya karşı icra takibi yürütülürken, zamanaşımı sürelerinin her bir borçlu bakımından ayrı ayrı hesaplanması, gerektiğinde farklı stratejilerin belirlenmesi gerekir.


14. Zamanaşımı Riskini Azaltmak İçin Alacaklı Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler

Alacaklılar açısından icra takiplerinde zamanaşımı riski, çoğu zaman takip dosyasının yıllarca işlem yapılmadan bekletilmesinden kaynaklanır. Bu riski azaltmak için:

  1. Alacağın türünü ve zamanaşımı süresini başlangıçta belirlemek: Sözleşme hazırlanırken veya ilk uyuşmazlık ortaya çıktığında, alacağın 2 yıl mı, 5 yıl mı, 10 yıl mı gibi hangi zamanaşımı süresine tabi olduğunun tespiti önemlidir.

  2. Zamanaşımını kesen işlemleri bilinçli kullanmak:

    • Süre dolmaya yaklaşmışsa dava açmak,

    • İcra takibi başlatmak,

    • Borçludan yazılı ikrar veya ödeme almak,
      gibi işlemlerle süreyi kesmek mümkün olabilir.

  3. İcra dosyasını atıl bırakmamak:

    • Haciz talebi,

    • Satış istemi,

    • Yenileme talepleri
      belli aralıklarla yapılarak hem takibin canlı tutulması hem de zamanaşımının yeniden başlaması sağlanabilir.

  4. Haciz ve satış sürelerini izlemek: Özellikle taşınmaz satışlarında 1 yıllık, taşınırlarda 6 aylık süreler özenle takip edilmeli; aksi hâlde hacizlerin kalkması ve takibin düşmesi gündeme gelebilir.

  5. İlamlı takiplerde 10 yıllık süreyi unutmamak: Mahkeme kararı ile alacağı kesinleştiren alacaklı, “nasıl olsa ilam var” rehavetine kapılmamalı, 10 yıllık sürenin her an dolabileceğini göz önünde bulundurmalıdır.


15. Borçlu Açısından Zamanaşımı Savunmasını Etkin Kullanmanın Önemi

Borçlular, çoğu zaman kendilerine gelen icra ödeme emirlerini, “nasıl olsa bir şey olmaz” diyerek süresinde incelemeden bir kenara bırakmaktadır. Oysa:

  • Alacak zamanaşımına uğramış olabilir.

  • Alacak yanlış hesaplanmış olabilir.

  • Yan alacaklar (faiz, masraf vb.) hukuka aykırı şekilde talep ediliyor olabilir.

Borçlu, ödeme emrinin tebliğinden sonra:

  • Süresi içinde zamanaşımı itirazı ve diğer itirazlarını mutlaka sunmalı,

  • Gerekirse icra hukukunda uzman bir avukattan destek almalı,

  • İtirazın iptali veya kaldırılması davası açıldığında da zamanaşımı savunmasını yinelemelidir.

Aksi takdirde zamanaşımı def’i, artık kullanılamaz hâle gelebilir ve borçlu, zamanaşımına uğramış bir borç için dahi haciz ve satış işlemleriyle karşı karşıya kalabilir.


16. Sonuç: İcra Takiplerinde Zamanaşımı, Stratejik Yönetilmesi Gereken Bir Kurumdur

İcra takiplerinde zamanaşımı, yalnızca kanunda yazılı kuru bir süre meselesi değil; alacak–borç dengesini belirleyen, icra takibinin kaderini doğrudan etkileyen stratejik bir unsurdur.

  • Alacaklı açısından, sürelere riayet edilmediğinde; yıllar boyunca uğraşılmış bir davanın veya icra takibinin, sırf zamanaşımı sebebiyle sonuçsuz kalması söz konusu olabilir.

  • Borçlu açısından ise, zamanında ileri sürülmeyen zamanaşımı savunması, gereksiz yere ödenen bir borç ve ciddi bir ekonomik yük anlamına gelebilir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button