Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Nedir?
1. Giriş: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Neden Önemli?
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), ceza yargılamasında sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün belirli şartlar altında açıklanmaması ve sanığın denetim süresine tabi tutulması anlamına gelen, sonuçları itibariyle son derece kritik bir kurumdur. Özellikle ilk defa suç işleyen, sabıkasız ya da düşük ceza gerektiren bir fiil nedeniyle yargılanan kişiler açısından HAGB, hayatlarına “sabıkalı” etiketi yapışmadan süreci atlatabilmeleri için önemli bir imkân sunar. Ancak HAGB kararı sanığın önüne çoğu zaman duruşma salonunda “kabul ediyor musun?” sorusuyla bir anda gelir; sanık, çoğu kez neyi kabul ettiğini, bu kararın ileride ne gibi sonuçlar doğuracağını, adli siciline nasıl yansıyacağını, yeniden suç işlediğinde neler olacağını tam anlamıyla bilmeden bu karara razı olur.
Bu nedenle “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) nedir, ne işe yarar, hangi şartlarda verilir, hangi hâllerde verilmez, HAGB kararı kabul edilmezse ne olur, HAGB kararı bozulabilir mi, adli sicil kaydına nasıl yansır, mağdur açısından ne anlama gelir?” gibi soruların ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde cevaplanması hem vatandaşlar hem de uygulayıcılar açısından büyük önem taşır. Bu makalede HAGB kurumunu temel hukuki dayanağından başlayarak şartları, sonuçları, itiraz yolları ve uygulamadaki pratik yansımalarıyla birlikte detaylı şekilde ele alacağız.
2. HAGB’nin Hukuki Dayanağı ve Tanımı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ceza muhakemesi sistemimizde Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) düzenlenmiştir. Basitçe ifade etmek gerekirse, mahkeme sanık hakkında bir mahkûmiyet hükmü kurmakta, yani suçun işlendiğine ve sanığın ceza alması gerektiğine karar vermektedir; ancak belirli şartlar gerçekleştiğinde bu hükmü “şimdilik açıklamamakta”, sanığı belirli bir denetim süresi boyunca gözetim altında tutmaktadır. Eğer bu denetim süresi sonunda sanık kasten yeni bir suç işlemez ve yükümlülüklere uygun davranırsa, açıklanmayan hüküm ortadan kaldırılmakta ve dava düşmektedir.
HAGB bu yönüyle klasik anlamda bir “beraat” kararı olmamasına rağmen, sonuçlar itibariyle sanığın sabıkalı hale gelmesini önleyen ve hükmün tüm sonuçlarıyla doğmasını engelleyen bir kurumdur. Mahkeme, sanığın suçu işlediği kanaatine vardığı halde sosyal durumunu, kişiliğini, yargılama sürecindeki davranışlarını, suçun ağırlığını ve özellikle de daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olup olmadığını göz önünde bulundurarak HAGB kararı verebilmektedir. Dolayısıyla HAGB, ceza adalet sisteminin “ıslah edici” ve “fırsat tanıyıcı” yönünü öne çıkaran bir düzenlemedir.
3. HAGB’nin Uygulanabilmesi İçin Aranan Temel Şartlar
Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için kanunda bir dizi şart öngörülmüştür. Bu şartlar gerçekleşmeden mahkeme HAGB kararı veremez. Uygulamada en çok karıştırılan noktalardan biri, HAGB’nin “otomatik” bir hak olduğu yanılgısıdır; oysa HAGB bir zorunluluk değil, mahkemenin takdirine bağlı bir imkândır. Yine de kanunda düzenlenen objektif ve sübjektif şartlar sağlanmadan mahkeme böyle bir takdir kullanamaz.
Öncelikle, sanık hakkında açıklanması geri bırakılacak bir mahkûmiyet hükmü kurulması gerekir; yani sanığın suç işlediği sabit olmalı ve mahkeme bir ceza tayin etmelidir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı gibi kararlar söz konusu olduğunda HAGB gündeme gelmez. HAGB yalnızca mahkûmiyet kararları bakımından söz konusu olur.
İkinci önemli şart, hükmolunan cezanın üst sınırına ilişkindir. Genellikle HAGB, belirli bir süreyi (örneğin 2 yıl gibi kısa süreli hapis veya adli para cezası) aşmayan cezalar bakımından uygulanabilmektedir. Ağır hapis cezaları ve özellikle uzun süreli mahkûmiyetler açısından HAGB kurumu devreye girmez. Bu nedenle HAGB, çoğunlukla basit yaralama, hakaret, tehdit, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılıkta belirli halleri, trafik suçları gibi daha düşük ceza öngörülen fiillerde gündeme gelmektedir.
Üçüncü şart, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamasıdır. Türk hukukunda HAGB açısından “başka bir kasıtlı suçtan mahkûmiyet” önemli bir engel olarak öne çıkar. Kasıtlı suçtan sabıkası bulunan bir sanık hakkında aynı şekilde HAGB kararı verilmesi kural olarak mümkün değildir. Burada kastın varlığına dikkat edilmelidir; taksirle işlenen suçlar (örneğin taksirle yaralama, taksirle ölüm) farklı değerlendirilir ve bazen HAGB’ye engel olmayabilir. Ancak her somut olayda mahkeme, sabıka kaydını, önceki mahkûmiyetlerin niteliğini ve zamanını tek tek değerlendirmek zorundadır.
Dördüncü şart, mahkemenin sanığın kişilik özellikleri, sosyal ilişkileri, yargılama sürecindeki tutumu ve işlediği fiilden dolayı duyduğu pişmanlık gibi unsurları değerlendirerek sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varmasıdır. Bu tamamen hâkimin takdirine ilişkin sübjektif bir şarttır. Sanığın duruşmalarda mahkemeye karşı tutumu, savunma çizgisi, suçun işleniş biçimi, mağdura yaklaşımı ve zarar giderme konusundaki iradesi bu değerlendirmenin önemli parçalarıdır.
Son ve çok önemli şart ise sanığın HAGB’yi kabul etmesidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığın rızası olmaksızın verilebilecek bir karar değildir. Sanığa, HAGB’nin ne anlama geldiği, kabul ederse hangi sonuçların doğacağı, denetim süresi boyunca yükümlülükleri, tekrar suç işlediğinde ne olacağı açıkça anlatılmalı; sanık, bilinçli bir şekilde bu kararı kabul ettiğini beyan etmelidir. Aksi hâlde HAGB kararı verilmesi hukuka uygun olmayacaktır.
4. HAGB Kararı Verildiğinde Denetim Süresi ve Yükümlülükler
Mahkeme, HAGB kararı verdiğinde sanığı belirli bir denetim süresi boyunca gözetim altında tutar. Bu denetim süresi genellikle 5 yıl olarak belirlenir; bazı suç türlerinde ve yaş küçüklüğü gibi hâllerde farklı süreler söz konusu olabilir. Denetim süresi boyunca sanığa genel bir yükümlülük olarak “kasten yeni bir suç işlememe” yükümlülüğü getirilir. Bazı durumlarda mahkeme, sanığa ek yükümlülükler de yükleyebilir; örneğin belirli bir eğitim programına katılmak, mağdurun uğradığı zararı gidermek, belirli kişilere veya yerlere yaklaşmamak gibi.
Denetim süresi, HAGB kararının kalbidir. Sanık, bu süre boyunca dikkatli davranmak, yeni bir suç işlememek ve mahkemece yüklenen yükümlülüklere riayet etmek zorundadır. Eğer sanık, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemez ve yükümlülüklere uygun hareket ederse, sürenin sonunda mahkeme açıklanmayan hükmü ortadan kaldırır ve haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar hakkında ceza davası düşer. Böylece sanık, mahkûmiyetin tüm sonuçlarından kurtulmuş olur.
Ancak denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi veya yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkeme, HAGB kararını kaldırabilir ve daha önce açıklanmamış olan mahkûmiyet hükmünü açıklar. Bu durumda sanık, ilk kararla kendisi hakkında belirlenen cezayı aynen çekmek zorunda kalabilir. Yine de bazı durumlarda mahkeme, önceki hüküm yerine yeni bir hüküm kurmayı, cezayı ertelemeyi veya seçenek yaptırımlara çevirmeyi takdir edebilir. Bu hususlar tamamen somut olayın özelliklerine göre değişir.
5. Sanık Açısından HAGB’nin Avantaj ve Dezavantajları
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık açısından ilk bakışta oldukça cazip görünen bir kurumdur. Zira sanık, mahkeme huzurunda mahkûm edilmiş olsa dahi, hükmün açıklanması geri bırakıldığı için cezasını fiilen çekmemekte, adli siciline “mahkûmiyet” kaydı işlenmemekte ve denetim süresi sorunsuz atlatıldığında, dava düşerek hüküm tüm sonuçlarıyla ortadan kalkmaktadır. Özellikle işe girişte, kamu kurumlarında görev almada, güvenlik soruşturmalarında, vize başvurularında veya profesyonel kariyer planlamasında sabıkasız bir profile sahip olmak, birçok kişi için hayatî önem taşır. Bu açıdan bakıldığında HAGB, sanığa ikinci bir şans tanıyan koruyucu bir mekanizmadır.
Bununla birlikte HAGB’nin dezavantajları da bulunmaktadır. Öncelikle HAGB, beraat değildir; mahkeme, sanığın suçu işlediği kanaatine varmış ve ceza tayin etmiştir. Yani sanık, hukuken “suçlu bulunmuştur”; sadece bu hükmün açıklanması ertelenmiştir. Bu durum, kişinin kendisi için ve mesleki veya özel hayatı bakımından psikolojik bir yük getirebilir. Ayrıca HAGB kararı, özellikle başka soruşturmalarda, disiplin süreçlerinde ya da bazı güvenlik değerlendirmelerinde dolaylı şekilde gündeme gelebilir.
Bir diğer dezavantaj, denetim süresi boyunca sanığın sürekli “tekrar suç işlersem cezam açıklanacak” baskısı altında olmasıdır. Özellikle günlük hayatta sıkça karşılaşılan ve tarafların birbirini kolaylıkla şikâyet edebildiği suç tiplerinde (hakaret, basit yaralama gibi) HAGB kararı bulunan bir kişi, yeni bir dosyayla karşılaştığında hem yeni suçtan yargılanma riskiyle hem de eski HAGB kararının bozulması ihtimaliyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle HAGB kararı, topluma uyum sağlayıp bir daha suç işlemeyecek kişiler için büyük bir fırsat olsa da yaşam tarzı veya çalışma koşulları itibariyle sık sık çatışma ve şikâyetlerle karşılaşma ihtimali bulunan kişiler bakımından daha hassas bir dengeyi gerektirir.
6. Mağdur ve Katılan Açısından HAGB’nin Sonuçları
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sadece sanık için değil, mağdur veya katılan için de önemli sonuçlar doğurur. Mağdur, çoğu zaman sanık hakkında “mahkûmiyet ve cezanın infazı” beklentisi içindedir. HAGB kararı verildiğinde ise sanık hakkında hüküm kurulmuş olsa da ceza hemen infaz edilmez ve hüküm açıklanmadığı için klasik anlamda bir mahkûmiyet gibi sonuç doğurmaz. Bu durum, zaman zaman mağdurlar açısından “cezasızlık algısı”na yol açabilmektedir.
Yine de HAGB kararı verilirken mağdurun zararının giderilmesi, tazmin edilmesi veya mağdurla sanık arasında uzlaşma sağlanması önemli bir kriter olarak dikkatle değerlendirilir. Mahkeme, HAGB kararı verirken mağdurun zararının giderilip giderilmediğini, şikâyet hakkını kullanıp kullanmadığını, mağdurun olaydan nasıl etkilendiğini göz önünde bulundurmak zorundadır. Özellikle zararın giderilmesi, HAGB verilirken hem sanık lehine hem de mağdur açısından tatmin edici bir unsur olarak ortaya çıkabilir.
Mağdur veya katılan, HAGB kararına karşı kanunda öngörülen sürede itiraz yoluna başvurabilir. İtiraz incelemesi, hükmü veren mahkemeden farklı bir mahkeme tarafından gerçekleştirilir ve HAGB kararının şartlara uygun olup olmadığı denetlenir. Eğer itiraz mercii, sanık hakkında HAGB kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna kanaat getirirse, kararı kaldırabilir ve mahkûmiyet hükmünün açıklanmasını sağlayabilir. Bu bakımdan mağdur veya katılanın da süreci yakından takip etmesi, haklarını süresinde kullanması önem taşır.
7. HAGB Kararına Karşı İtiraz ve Denetimi
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, klasik anlamda istinaf veya temyiz kanun yollarına değil, itiraz yoluna tabidir. Yani HAGB kararı verildiğinde taraflar bu karara karşı belirli süre içerisinde itiraz edebilirler. İtiraz, hükmü veren mahkemeden daha üst derecede ya da kanunda belirlenmiş başka bir mahkeme tarafından incelenir.
İtiraz merci, HAGB kararının şartlarının oluşup oluşmadığını, sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkûm olup olmadığını, hükmolunan cezanın HAGB için uygun sınırlar içinde bulunup bulunmadığını, sanığın kabul beyanının usulüne uygun şekilde alınıp alınmadığını, mahkemenin takdirini hangi gerekçelere dayandırdığını değerlendirir. Şartların gerçekleşmediği veya takdirin hatalı kullanıldığı hallerde HAGB kararı kaldırılabilir ve açıklanmamış hüküm açıklanabilir ya da dosya yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilebilir.
Bu noktada özellikle sanığın HAGB’yi bilinçli olarak kabul etmesi, makul ve açık bir şekilde aydınlatılması gerektiğinin altını çizmek gerekir. Uygulamada kimi zaman HAGB, adeta “sihirli bir çözüm” gibi sanığa dayatılır ve sanık neye razı olduğunu tam anlamadan “kabul ediyorum” demek zorunda kalır. Böyle bir durumda, kararın itiraz yoluyla denetlenmesi ve sanığın aydınlatılmadığı iddiasının değerlendirilmesi mümkün olabilir. Ancak her olayın kendine özgü olduğu, itiraz süresinin kaçırılması halinde kararın kesinleşeceği unutulmamalıdır.
8. HAGB’nin Adli Sicil ve Arşiv Kaydına Etkisi
Vatandaşların HAGB kararı karşısında en çok merak ettiği husus, “Sabıkama işler mi? Adli sicilim bozulur mu? İş başvurusunda çıkar mı?” sorularıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, klasik anlamda bir mahkûmiyet sonucu doğurmadığı için adli sicil kaydına “mahkûmiyet” olarak işlenmez. Bu, HAGB’nin en önemli avantajlarından biridir. Özellikle iş başvurularında talep edilen “adli sicil kaydı”nda HAGB kararı görünmez; kişi sabıkasız gibi görünmeye devam eder.
Bununla birlikte, HAGB kararlarının adli sicil arşiv kayıtlarında belirli koşullar altında görülmesi mümkündür. Özellikle yargı mercileri, soruşturma makamları ve bazı kamu kurumları, HAGB kararlarının yer aldığı arşiv kayıtlarına ulaşabilir. Bu kayıtlar, örneğin yeni bir ceza soruşturmasında, sanığın geçmişi değerlendirilirken gündeme gelebilir. Ancak normal bir iş başvurusunda, özel sektörde çalışırken veya günlük hayat içerisinde talep edilen standart adli sicil belgelerinde HAGB kararlarının görünmediğini vurgulamak gerekir.
Denetim süresi sorunsuz tamamlanıp dava düşürüldüğünde, HAGB kararı da hukuki anlamda ortadan kalkar. Bu aşamadan sonra, HAGB kararı daha da sınırlı biçimde dikkate alınabilir. Yine de arşiv kayıtlarının tamamen silinmesi, belirli süreler, kişisel verilerin korunması ve ilgili mevzuat çerçevesinde ayrı bir değerlendirme gerektirir. Kişinin hayatının hangi alanında, ne tür bir belge istendiğine göre HAGB’nin etkisi değişebilmektedir.
9. HAGB ile Cezanın Ertelenmesi ve Hapis Cezasının Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesi Arasındaki Farklar
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması çoğu zaman cezanın ertelenmesi veya hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesiyle karıştırılmaktadır. Oysa bu kurumlar hem hukuki nitelikleri hem de sonuçları itibariyle birbirinden farklıdır. Cezanın ertelenmesi, mahkûmiyet hükmünün açıklanması ve kesinleşmesiyle birlikte infazın ertelenmesi anlamına gelir. Yani kişi hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ve açıklanmıştır; sadece ceza fiilen çektirilmemekte, belirli süre içinde tekrar suç işlemezse infazdan vazgeçilmektedir. Bu durumda kişi, adli sicilde mahkûmiyet olarak görünmeye devam eder.
HAGB’de ise mahkûmiyet hükmü kurulmuş olsa dahi açıklanmadığı için adli sicilde klasik mahkûmiyet kaydı oluşmaz. Bu bakımdan HAGB, sanık açısından cezaya hükmedilip hükmedilmediği tartışmasını bir yana bırakmaksızın sonuç itibariyle daha koruyucu bir statü sağlar.
Hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi veya kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine (örneğin kamuya yararlı bir işte çalıştırma) dönüştürülmesi ise cezanın hukuk düzeninde tam anlamıyla varlığını koruduğu, sadece infaz şeklinin değiştiği durumlardır. Bu hâllerde de mahkûmiyet adli sicil kaydı olarak görünür. Dolayısıyla HAGB ile bu kurumların farkı, özellikle “sabıkasız görünme” ve “hükmün açıklanmamış olması” boyutlarında belirginleşir.
10. HAGB Kararı Kabul Edilmeli mi? Stratejik Değerlendirme
Uygulamada birçok kişi, avukatı olmaksızın HAGB kararıyla karşılaştığında “ceza almış mıyım, almamış mıyım, kabul etsem mi, etmesem mi?” ikilemine düşmektedir. Bu noktada HAGB’nin otomatik olarak her sanık için en doğru seçenek olmadığı, somut olay bazında stratejik bir değerlendirme yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Örneğin kişinin kuvvetli delillerle suçsuzluğunu ispatlayabileceği, beraat ihtimalinin yüksek olduğu bir dosyada sanığın sadece “hemen bitsin” düşüncesiyle HAGB’yi kabul etmesi, uzun vadede büyük bir hata olabilir.
Buna karşılık suçun sabit olduğu, delillerin açıkça aleyhte olduğu, mahkûmiyet halinde cezanın adli sicilde görüneceği ve infaz gerektireceği durumlarda HAGB sanık için çok önemli bir çıkış yolu sağlayabilir. Yani HAGB bir “kurtuluş bileti” değil, doğru dosyada doğru şekilde kullanıldığında sanığa ikinci bir şans tanıyan bir araçtır. Bu nedenle HAGB teklif edildiğinde, mümkünse bir avukatla birlikte dosyanın tüm yönleri, delillerin durumu, beraat ihtimali, yeni suç işleme riski, kişinin mesleki ve özel hayatına etkileri değerlendirilerek karar verilmesi en sağlıklı yaklaşım olacaktır.
11. Uygulamada HAGB ile İlgili Sık Karşılaşılan Sorular
“HAGB aldım, ben sabıkalı mıyım?”
HAGB kararı, klasik anlamda sabıka kaydı doğuran bir mahkûmiyet değildir. Normal adli sicil belgesinde görünmez. Ancak yargı mercileri ve bazı kamu kurumları, arşiv kayıtlarında bu kararı görebilir.
“HAGB süresince başka bir suç işlersem ne olur?”
Denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlerseniz, mahkeme önceki HAGB kararını kaldırabilir ve açıklanmayan mahkûmiyet hükmünü açıklar. Böylece hem yeni suçtan yargılanır hem de önceki cezanızın infazıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
“HAGB’yi kabul etmek zorunda mıyım?”
Hayır. HAGB için sanığın rızası şarttır. Sanık istemezse HAGB uygulanamaz. Ancak HAGB’yi reddettiğinizde mahkeme mahkûmiyet hükmünü açıklar ve karara karşı istinaf/temyiz yolları gündeme gelir.
“HAGB kararı verildi, itiraz edebilir miyim?”
Evet. HAGB kararına karşı belirli süre içinde itiraz kanun yoluna başvurabilirsiniz. İtiraz mercisi, HAGB şartlarının oluşup oluşmadığını ve kararın hukuka uygunluğunu denetler.
“HAGB kararından sonra tazminat davası açabilir miyim?”
Ceza davasında HAGB verilmiş olması, mağdurun hukuk mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat talep etmesine engel değildir. Hatta ceza mahkemesindeki hüküm, bazı hallerde hukuk davasında delil niteliği taşıyabilir.
“HAGB kararını iş değiştirirken işveren görür mü?”
Çoğu durumda, işverenin talep ettiği standart adli sicil belgesinde HAGB görünmez. Ancak bazı özel güvenlik soruşturmalarında veya kamu görevlerinde arşiv kayıtlarına erişim söz konusu olabilir.
12. Sonuç: HAGB, İkinci Bir Şans mı, Riskli Bir Tuzak mı?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), ceza yargılamasında özellikle ilk kez suçla karşılaşan, genellikle sabıkasız kişiler için ikinci bir şans sunan, kişinin hayatına “sabıkalı” etiketi yapışmasını engelleyen son derece önemli bir kurumdur. Doğru dosyada, doğru zamanda ve bilinçli şekilde kullanıldığında HAGB, sanığın ceza adalet sistemiyle tek bir defaya mahsus olmak üzere karşılaşmasını ve bu süreci ceza infazı olmaksızın atlatmasını sağlayabilir. Adli sicil kaydının temiz kalması, iş hayatı ve sosyal yaşam bakımından büyük bir avantajdır.
Ancak HAGB’nin beraat olmadığı, mahkemenin sanığı suçlu bulduğu ve sadece hükmün açıklanmasını ertelediği gerçeği göz ardı edilmemelidir. HAGB kararı, özellikle uzun denetim süresince sanığı yeni bir suç işleme riskine karşı son derece hassas bir konuma getirir. Denetim süresince kasten yeni bir suç işlenmesi veya yükümlülüklere uyulmaması halinde HAGB bozulur ve daha önce açıklanmayan mahkûmiyet hükmü açıklanarak ceza infaz edilir. Bu açıdan HAGB, ikinci bir şans olduğu kadar dikkatli kullanılmadığında ağır sonuçlar doğurabilecek bir risk alanıdır.
Sonuç olarak HAGB, ceza yargılamasında ne otomatik olarak reddedilmesi gereken ne de sorgusuz sualsiz kabul edilmesi gereken bir kurumdur. Her somut olayda delillerin durumu, beraat ihtimali, sanığın yaşam koşulları, yeni suç işleme riski, mesleki ve sosyal hayatına etkileri ve HAGB’nin uzun vadeli sonuçları ayrıntılı şekilde değerlendirilmelidir. Özellikle HAGB teklifiyle karşılaşan kişilerin bu kararı kabul etmeden önce mutlaka hukuki yardım almaları, kendi dosyalarının özelliklerine göre profesyonel değerlendirme yaptırmaları en sağlıklı yoldur. Böylece Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, gerçekten amacı doğrultusunda, kişiye ikinci bir fırsat tanıyan adil ve dengeli bir kurum olarak işlev görebilecektir.