Görevini Bırakan veya Yapmayan Kamu Görevlisinin Cezai Sorumluluğu
1. Giriş
Kamu hizmetlerinin sürekliliği ve etkinliği, demokratik hukuk devletinin temel taşlarından biridir. Devletin vatandaşlarına karşı en önemli yükümlülüklerinden biri, kamusal hizmetleri aksamadan ve tarafsız biçimde sunmaktır. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal etmeleri veya bilinçli olarak yerine getirmemeleri, sadece idari anlamda değil, aynı zamanda cezai anlamda da ciddi yaptırımlara tabi tutulmuştur. Türk Ceza Kanunu’nun 260. maddesinde düzenlenen “Kamu Görevinin Terki veya Yapılmaması Suçu”, bu yükümlülüğün ihlali halinde devreye giren bir ceza normudur.
Bu suç tipi, yalnızca kamu görevlisinin şahsını ilgilendiren bir disiplin meselesi değil; kamu düzeni, idarenin güvenilirliği ve vatandaşın devlete olan güveni açısından da kritik öneme sahiptir. Günümüzde sağlık, güvenlik, adalet ve eğitim gibi hayati kamu hizmetlerinde görev yapan personelin görevini terk etmesi, ciddi sosyal ve hukuki sonuçlar doğurabilmektedir.
2. Suçun Hukuki Dayanağı ve Unsurları
TCK m. 260 hükmüne göre:
“Kamu görevlisinin görevini terk etmesi veya görevini yapmaması suretiyle kamu hizmetlerinin aksamasına neden olması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Görevi terk etme veya yapmama fiili kamu düzeninin bozulmasına veya kamu güvenliğinin tehlikeye düşmesine neden olmuşsa, ceza yarı oranında artırılır.”
Suçun unsurları şunlardır:
-
Fail: Yalnızca “kamu görevlisi” olabilir. TCK m. 6’ya göre kamu görevlisi; kamu faaliyetini yürütmekle görevli olan kişidir.
-
Fiil: Görevin terk edilmesi veya hiç yapılmaması.
-
Netice: Kamu hizmetinin aksaması.
-
Kast: Failin, görevi bilerek ve isteyerek terk etmesi veya yapmaması gerekir.
-
Nedensellik Bağı: Görevi terk/yapmama ile kamu hizmetinin aksaması arasında doğrudan bağlantı olmalıdır.
3. AİHM Perspektifi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), doğrudan “kamu görevinin terki” başlıklı davalar görmemiş olsa da, kamu hizmetinin sürekliliği ve kamu güvenliği ile ilgili birçok kararında, devletin hizmet sunma yükümlülüğünü ve kamu görevlilerinin bu süreçteki rolünü vurgulamıştır.
Örneğin Kudla / Polonya (2000) kararında AİHM, adli hizmetlerin makul sürede ve etkin şekilde sunulmamasının, bireyin hak arama özgürlüğünü ihlal edebileceğini belirtmiştir. Bu yaklaşım, kamu görevinin terk edilmesinin dolaylı olarak temel hak ihlallerine yol açabileceğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca, Öneryıldız / Türkiye (2004) kararında, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal etmelerinin, yaşam hakkı dahil olmak üzere birçok temel hakkın ihlaline sebebiyet verebileceğini tespit etmiştir. Bu da, TCK m. 260’daki suç tipinin yalnızca disiplin düzenini korumakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda insan haklarını da güvence altına aldığını göstermektedir.
4. Yargıtay Kararları Işığında Uygulama
Yargıtay uygulamalarında, bu suçun oluşabilmesi için kamu görevlisinin:
-
Görevini mazeretsiz olarak terk etmesi,
-
Görevini hiç yerine getirmemesi,
-
Bu davranışın kamu hizmetini aksatması şartları aranır.
1. Kozmetik Ürün Satışı – Üniversite Personeli (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2014/8673)
Üniversitede idari personel olarak görev yapan sanık, resmi görev alanı dışındaki bir internet aracılığıyla kozmetik ürün satışı yaptığı için suçlandığından, suçun temel unsuru olan “kamusal nüfuzun kullanılması” şartı oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmesini gerektirdiğine, verilen mahkûmiyet kararının hatalı olduğuna hükmedilmiştir.
2. PTT Pullarıyla Ticaretten Menfaat Sağlama (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2013/12324)
PTT merkezinde görevli gişe memuru, okullardan düşük bedelle temin ettiği posta pullarını toplu gönderilerde satarak menfaat sağlamıştır. Yargıtay, bu durumu TCK m.259 kapsamında değerlendirmeli iken, mahkemenin bu unsuru göz ardı etmesinin bozma sebebi olduğunu belirtmiştir.
3. Gayrimenkul Alım Satımı – Kamu Görevinin Nüfuzu (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2013/1638)
Sanık, memuriyetinin sağladığı nüfuzu kullanarak birçok kez gayrimenkul alım satımı yapmış; ancak mahkeme bu işlemlerin görevin gereklerine aykırılığı yakından araştırmadan karar vermiştir. Yargıtay, tanık beyanları ve bilirkişi raporlarına dayanarak bu konunun detaylıca değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek bozma kararı vermiştir.
4. Emniyet Amirinin Nüfuzla Patates Satışı (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2017/5144)
Emniyet amiri sıfatını kullanan sanığın, görev birimi çalışanlarına patates sattığı iddiası tanık ifadeleriyle desteklenmiştir. Yargıtay, toplanan delillerin kamu davası açılması için yeterli olduğunu ve yerel mahkemenin itirazı reddetmesinin isabetli bulunmadığını belirtmiştir.
5. Günümüzde Yaşanan Sorunlar
a) Grev ve Toplu İş Bırakma Eylemleri:
Kamu çalışanlarının grev hakkı Türkiye’de sınırlıdır. Ancak bazı meslek gruplarında (ör. sağlık çalışanları, öğretmenler) sendikal eylem adı altında toplu iş bırakmalar yaşanabilmekte ve bu durum TCK m. 260 kapsamında değerlendirilme riski doğurabilmektedir.
b) Pandemi Dönemindeki İhlaller:
COVID-19 salgını sırasında bazı sağlık personelinin görev yerini terk ettiği veya mazeretsiz devamsızlık yaptığı iddiaları gündeme gelmiş, bu durumun cezai ve disiplin boyutları tartışılmıştır.
c) Kamu Hizmetinin Dijitalleşmesi:
E-devlet ve çevrim içi hizmetlerde görev yapan memurların görevini yapmaması, fiziksel hizmet aksaması kadar hızlı tespit edilememektedir. Bu, suçun ispatında yeni zorluklar yaratmaktadır.
6. Ceza ve Yaptırımlar
-
Temel ceza: 3 aydan 1 yıla kadar hapis.
-
Ağırlaştırıcı neden: Kamu düzeni bozulur veya kamu güvenliği tehlikeye girerse ceza yarı oranında artırılır.
-
Ek sonuçlar: Disiplin cezası, memuriyetten çıkarma.
7. AİHM ve Yargıtay Işığında Değerlendirme
TCK m. 260, hem idari disiplini hem de temel hakları koruma amacı taşır. AİHM kararları, kamu görevinin terk edilmesinin sadece iç hukukta değil, uluslararası insan hakları bağlamında da sonuç doğurduğunu ortaya koymaktadır. Yargıtay ise uygulamada kamu hizmetinin aksamasının somut delillerle ispatını şart koşarak suçun sınırlarını netleştirmektedir.
8. Sonuç
Kamu görevinin terki veya yapılmaması suçu, idarenin sürekliliği, kamu güvenliği ve vatandaş-devlet ilişkisi açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, hem kamu görevlilerinin görev bilincini artıracak önleyici tedbirler alınmalı hem de bu suçu işleyenler hakkında adil ve ölçülü yaptırımlar uygulanmalıdır.