Doping Yasağı ve Cezalarında “Kusursuz Sorumluluk
1. Giriş: Sporda Doping — Kazananı Da Kaybettiren Suç
Doping, sporcunun yalnızca rakiplerine değil, adalete, spora ve topluma karşı işlenmiş bir suçtur.
Fakat günümüz hukuk sisteminde doping fiilleri çoğu zaman “kusursuz sorumluluk” esasına göre cezalandırılmakta; bu da masumiyet karinesini zorlayan bir noktaya gelmektedir.
Sporcunun bilgisi dışında, doktor veya teknik ekibin eylemiyle alınan yasaklı madde nedeniyle kariyerinin bitmesi, adil yargılanma ve savunma hakkı açısından ciddi tartışmalar doğurmuştur.
Bu nedenle doping cezalarında orantılılık, kusur ve niyet değerlendirmesi, spor hukukunun merkezinde yer almalıdır.
2. Dopingin Hukuki Dayanağı ve Kusursuz Sorumluluk İlkesi
2.1. WADA Kodu ve Ulusal Düzenleme
Dopingle mücadele, Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA) tarafından belirlenen WADA Kodu esas alınarak yürütülür.
Türkiye’de bu kurallar, Türkiye Anti-Doping Komisyonu (TDMK) tarafından uygulanır; TFF, Atletizm Federasyonu, ve diğer branşlar bu sisteme entegre edilmiştir.
2.2. Kusursuz Sorumluluk İlkesi
WADA Kodu m. 2.1 ve TFF Disiplin Talimatı m. 44’e göre:
“Sporcunun örneğinde yasaklı maddeye rastlanması, kusur ve niyet aranmaksızın doping ihlali sayılır.”
Bu, klasik ceza hukukunun “kusursuz ceza olmaz” ilkesinin spor hukukunda geçerli olmadığını gösterir.
Yani sporcunun niyeti, bilmeme savunması ya da doktor hatası bile cezayı ortadan kaldırmaz; ancak cezanın indirilmesi sebebi olabilir.
3. Kusursuz Sorumluluğun Eleştirisi
3.1. Masumiyet Karinesi ve Savunma Hakkı
Anayasa m. 38 ve AİHS m. 6 gereği, herkes suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masumdur.
Ancak doping rejiminde laboratuvar sonucu tek başına “suçun ispatı” olarak kabul edilir.
Bu yaklaşım, sporcunun kendini savunma hakkını fiilen sınırlandırmakta, adeta tersine ispat yükü doğurmaktadır.
Sporcu, “yasaklı maddeyi bilmeden aldığını” veya “doktor tarafından verildiğini” ispatlamak zorunda kalır — bu da çoğu zaman imkânsızdır.
3.2. Ceza Adaletinde Orantısızlık
Doping fiilleri bazen iki yıl, bazen ömür boyu men gibi ağır cezalarla sonuçlanmaktadır.
Fakat aynı fiilin kasten mi yoksa ihmalen mi işlendiği çoğu zaman değerlendirilmeksizin aynı yaptırım uygulanmaktadır.
Bu da orantılılık ilkesini ihlal eder; zira hukuk, cezayı “kusurun ağırlığına göre” belirlemelidir.
4. Türk Hukukunda Yaptırımlar ve Cezai Boyut
4.1. TFF Disiplin Yaptırımları
TFF Disiplin Talimatı m. 45’e göre doping yapan veya yaptıran sporcu hakkında:
-
4 yıla kadar men,
-
Müsabaka sonuçlarının iptali,
-
Madalya ve ödüllerin geri alınması,
-
Kulüplere puan silme ve mali cezalar uygulanır.
Ayrıca TFF, tekrarlanan ihlallerde “ömür boyu men” kararı verebilir.
4.2. Ceza Hukuku Boyutu
Türk Ceza Kanunu m. 194:
“Sağlık üzerinde tehlike yaratacak maddeyi kullanan veya başkasına kullandıran kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Bu maddeye göre doping yalnızca disiplin ihlali değil, cezai suç olarak de değerlendirilebilir.
Dolayısıyla doktor, menajer ya da kulüp yöneticisinin “verdiği ilaç” sporcuda yasaklı madde çıkarırsa, müşterek sorumluluk gündeme gelir.
5. Yargıtay ve CAS İçtihatları
5.1. Yargıtay Ceza Dairesi Kararı
Yargıtay 7. CD, 2018/2431 E., 2019/5129 K.:
“Sporcuya yasaklı madde kullandırılmasının, sporcunun bilgisi ve rızası bulunmasa bile, kamu düzenine ve spor etikine aykırı olduğu açıktır. Bu eylemin sorumluluğu doktor ve antrenörle birlikte müteselsildir.”
Bu karar, dopingde “kusursuz sorumluluk” ilkesini sporcudan çok yardım edenlere doğru genişleterek ceza adaleti açısından önemli bir denge noktası oluşturmuştur.
5.2. CAS Kararı
CAS 2011/A/2384 (WADA v. RFU & Player X) kararında:
“Kusursuz sorumluluk ilkesi, sporcunun bilinçli olmayan fiillerini de kapsar, ancak cezanın ağırlığı kusur oranına göre azaltılabilir.”
Bu içtihat, sporcunun sınırlı kusuru veya ihmali durumunda cezanın indirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
6. Orantılılık ve Caydırıcılık Arasındaki İnce Çizgi
Doping cezaları, sporcuyu korkutacak kadar ağır, ancak adil olacak kadar ölçülü olmalıdır.
Cezanın amacı intikam değil, önleme ve rehabilitasyondur.
Bir sporcunun kariyerini yok eden “ömür boyu men” cezası, bazı durumlarda yaşam boyu cezadan farksız etkiler doğurur.
Oysa hukuk, insana ikinci bir şans tanıyan bir sistemdir.
Ancak diğer yandan, sistematik olarak doping uygulayan kulüpler veya doktorlar için bu cezalar korkutucu bir örnek teşkil etmelidir.
“Sporcunun damarına enjekte edilen yasaklı madde, aslında spora olan güveni öldürür.”
7. Sporcunun Savunma Hakkı ve İspat Sorunu
Doping soruşturmalarında sporcunun örnek alma, laboratuvar inceleme ve bağımsız bilirkişi talep etme hakkı bulunur.
Bu hakların ihlal edilmesi durumunda cezanın iptali gündeme gelebilir.
CAS 2015/A/4195 kararı:
“Numune alımında usul hataları ve adil yargılanma ihlal edilmişse, disiplin kararı geçersizdir.”
Dolayısıyla sporcu, sadece “suçlamayı kabul etmek” yerine, delil toplama ve itiraz hakkını etkin kullanmalıdır.
8. İdari Para Cezalarının Orantılılığı
TFF ve TDMK tarafından kulüplere veya menajerlere uygulanan idari para cezaları da “orantılılık ilkesi” ile sınırlıdır.
Danıştay 8. Dairesi 2022/3416 K. kararında:
“Cezanın miktarı, ihlalin ağırlığı ve fiilin kasıt derecesiyle orantılı olmalıdır.”
Aksi halde, cezalar iptal edilebilir ve idare “ağır kusurlu cezalandırma” sebebiyle tazminat sorumluluğu altına girebilir.
9. Sonuç: Kusursuz Sorumluluk Yerine Adil Sorumluluk
Doping hukuku, sporu temiz tutmak için gerekli; ancak adaletsiz bir sıfır tolerans politikası, masum sporcuları da ezebilir.
Bu nedenle:
-
Kusursuz sorumluluk yerine “kusura dayalı orantılı sorumluluk” benimsenmelidir.
-
Sporcunun bilinçsiz fiilleri ile kasıtlı doping eylemleri aynı cezayı hak etmemelidir.
-
Tahkim ve yargı mekanizmaları adil yargılanma standartlarına uygun hale getirilmelidir.
Unutulmamalıdır:
“Doping yapan sporcu yalnız madde kullanmamış, sporun ahlakına ihanet etmiştir.”
Fakat hukuk, ihaneti cezalandırırken adaleti unutmamalıdır.