Single Blog Title

This is a single blog caption

Doktor Hatası Nedeniyle Adli Tıp Raporuna Sanık Müdafii İtiraz Dilekçesi

İSTANBUL ANADOLU … ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO : 2023/…. Esas SANIK : Dr. [Sanık Doktor Adı Soyadı] MÜDAFİİ : Av. Aydanur NAS ADRES : [UETS Adresiniz]

MÜŞTEKİ : [Müşteki Adı Soyadı] VEKİLİ : Av. [Müşteki Vekili Adı]

KONU : Adli Tıp Kurumu (ATK) … İhtisas Kurulu’nun …/…/… tarihli raporuna karşı itirazlarımızın sunulması, eksik ve hatalı değerlendirmeler içeren raporun hükme esas alınamayacağı gerçeği karşısında dosyanın Üniversitelerin Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dallarında görevli, konusunda uzman Akademik Heyete tevdi edilerek YENİ BİR RAPOR ALINMASI talebidir.

AÇIKLAMALAR :

Sayın Mahkemeniz nezdinde görülmekte olan ve müvekkil sanık Dr. [Sanık Adı] hakkında “Taksirle Yaralama” suçlamasıyla ikame edilen işbu davada, dosyaya mübrez Adli Tıp Kurumu … İhtisas Kurulu’nun …/…/… tarihli raporu, maddi gerçeklerle örtüşmeyen, tıbbi standartları ve “komplikasyon” kavramını hatalı yorumlayan, soyut ve denetime elverişsiz tespitler içermektedir. Söz konusu raporun bu haliyle hükme esas alınması, müvekkil sanığın adil yargılanma hakkını ihlal edeceği gibi, tıp biliminin gereklerine de aykırılık teşkil edecektir.

Aşağıda detaylandıracağımız üzere, olay bir “tıbbi hata” (malpraktis) değil, literatürde tanımlı ve öngörülebilir bir “komplikasyon”dur. ATK raporu ise bu ince çizgiyi ayırt etmekte yetersiz kalmıştır.

I. OLAYIN MADDİ GERÇEKLİĞİ VE TIBBİ SÜREÇ

  1. Hasta Başvurusu ve Teşhis: Müşteki …, şiddetli karın ağrısı, bulantı ve kusma şikayetleri ile müvekkil sanığın görev yaptığı hastaneye başvurmuştur. Yapılan fizik muayene, ultrasonografi ve kan tetkikleri neticesinde hastaya “Akut Kolesistit” (Safra Kesesi İltihabı) ve “Kolelityazis” (Safra Kesesi Taşı) teşhisi konulmuştur. Hastanın safra kesesi duvarının kalınlaştığı ve iltihabi reaksiyonun yoğun olduğu tetkiklerle sabittir.

  2. Cerrahi Müdahale ve Aydınlatılmış Onam: Müvekkil sanık, hastanın durumunun aciliyeti ve tıbbi endikasyonun varlığı (ağrılı ataklar ve perforasyon riski) nedeniyle “Laparoskopik Kolesistektomi” (Kapalı Yöntemle Safra Kesesi Ameliyatı) önermiştir. Ameliyat öncesinde hastaya ve yakınlarına, yapılacak işlemin niteliği, riskleri, olası komplikasyonları (safra yolu yaralanmaları, kanama, enfeksiyon vb.) detaylıca anlatılmış ve yazılı “Aydınlatılmış Onam Formu” alınmıştır. Müşteki, safra yolu yaralanması riskini bilerek ve kabul ederek ameliyata girmiştir.

  3. Ameliyat Esnası ve Anatomi Zorluğu: Ameliyat sırasında, hastanın geçirdiği sık tekrarlayan iltihabi ataklar nedeniyle safra kesesi lojunda yoğun yapışıklıklar (adezyon) ve anatomik varyasyonlar (Callot üçgeninde bozulma) tespit edilmiştir. Müvekkil sanık, bir genel cerrahın göstermesi gereken en yüksek özeni göstererek diseksiyon yapmış, ancak yoğun enflamasyonun doku planlarını bozması neticesinde, literatürde %0.3 – %0.6 oranında görülebilen “koledok yaralanması” (ana safra kanalı zedelenmesi) meydana gelmiştir. Bu durum, cerrahın dikkatsizliği değil, dokunun hastalığa verdiği doğal tepkinin (fibrozis/yapışıklık) cerrahiyi zorlaştırması sonucudur.

  4. Post-Op Takip ve Müdahale: Ameliyat sonrası dönemde müvekkil, hastayı yakından takip etmiş, safra drenajının şüpheli gelmesi üzerine derhal gerekli tetkikleri istemiş ve hastayı bir üst merkeze (ERCP yapılabilmesi için) sevk etmiştir. Yani müvekkil, komplikasyonu yönetme konusunda da kusursuz davranmıştır.

II. ADLİ TIP KURUMU RAPORUNA İTİRAZLARIMIZ

Dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda özetle; “Meydana gelen safra yolu yaralanmasının teknik bir hata olduğu, cerrahın anatomik yapıları tam ayırt etmeden kesi yaptığı, bu nedenle eylemin tıp kurallarına aykırı olduğu ve hekimin kusurlu bulunduğu” yönünde görüş bildirilmiştir. Bu tespitlere katılmak mümkün değildir:

1. “Komplikasyon” ile “Malpraktis” Ayrımının Yapılmaması: Tıp hukukunun en temel prensibi şudur: “İzin verilen risk” sınırları içinde kalan, hekimin tüm özenine rağmen önlenemeyen sonuçlar (komplikasyon) hekime kusur olarak yüklenemez. ATK raporu, hastadaki “ağır enflamasyon” ve “yapışıklık” faktörlerini göz ardı etmiştir. Literatürde, iltihaplı dokularda yapılan laparoskopik safra kesesi ameliyatlarında safra yolu yaralanması riski kaçınılmaz bir komplikasyon olarak kabul edilir. Müvekkil, tıp ilminin kurallarına uygun davranmış, ancak anatomik belirsizlik nedeniyle istenmeyen sonuç doğmuştur. Rapor, “Neden yaralandı?” sorusuna “Dikkat etmediği için” gibi basmakalıp bir cevap vermiş; dokunun durumu, ameliyatın zorluk derecesi ve anatomik varyasyonları analiz etmemiştir.

2. Hekimin Özen Borcunun Kapsamı: Hekim, hastayı iyileştirmeyi garanti etmez; güncel tıbbi standartlara uygun tedaviyi uygulamayı taahhüt eder. Raporda, müvekkilin hangi cerrahi kuralı ihlal ettiği somut olarak belirtilmemiştir. Sadece sonucun (yaralanmanın) varlığından yola çıkılarak kusur atfedilmiştir. Oysa hukukumuzda “objektif kusur sorumluluğu” yoktur. Hekim, elinden geleni yapmasına rağmen sonuç kötü olabilir.

3. Yargıtay İçtihatlarına Aykırılık: Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, komplikasyon yönetiminin doğru yapılması hekimi sorumluluktan kurtarır. Müvekkil, komplikasyonu fark etmiş ve tedavi sürecini yönetmiştir. Rapor bu “yönetim” sürecini değerlendirme dışı bırakmıştır.

III. YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA HUKUKİ DEĞERLENDİRME

Yüksek Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatları, “komplikasyon” ve “malpraktis” ayrımının net yapılmasını ve bilirkişi raporlarının bu ayrımı somut verilere dayandırmasını şart koşmaktadır.

  • T.C. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/19799 E., 2014/15606 K. sayılı kararında: “…Hekimin eyleminin tıp verilerine uygun olup olmadığı, yapılması gerekenle yapılanın uyuşup uyuşmadığı, doktorun tıp kurallarına aykırı davranıp davranmadığı, olayda doktor hatası olup olmadığı, komplikasyon bulunup bulunmadığı konularında, Üniversitelerin Tıp Fakültelerinden konusunda uzman öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması bozmayı gerektirir.”

  • T.C. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2012/23062 E., 2013/16839 K. sayılı kararında: “Tıbbi müdahalelerde hekimin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, hekimin tıbbi standartlara aykırı davranması, yani malpraktis (hatalı tıbbi uygulama) olması gerekir. Tıbbi standartlara uygun müdahaleye rağmen ortaya çıkan ve ‘komplikasyon’ olarak adlandırılan durumlardan hekim sorumlu tutulamaz. Bilirkişi raporlarında komplikasyon-malpraktis ayrımının gerekçeli olarak yapılması zorunludur.”

  • T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/13-393 E., 2014/169 K. sayılı kararında: “Hekim, tıp verilerine uygun teşhis ve tedaviyi seçmekle yükümlüdür. Ancak tıbbi müdahalelerin bünyesinde taşıdığı risklerin (komplikasyonların) gerçekleşmesi halinde, şayet hekim bu riski yönetmekte kusurlu davranmamışsa ve hastayı aydınlatmışsa sorumlu tutulamaz. Kusurun varlığı, soyut ifadelerle değil, tıp biliminin somut verileriyle ispatlanmalıdır.”

  • T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin (Tazminat boyutuyla ilgili olsa da kusur tespiti açısından emsal) 2015/34562 E. sayılı kararı: “…Safra kesesi ameliyatlarında koledok yaralanmasının literatürde bilinen bir komplikasyon olduğu, ameliyatın kapalı (laparoskopik) yöntemle yapılması sırasında yapışıklıklar nedeniyle bu riskin arttığı, komplikasyonun fark edilip onarılması veya sevk edilmesi durumunda hekimin kusurundan söz edilemeyeceği…”

IV. TALEBİMİZİN HUKUKİ DAYANAKLARI

Mevcut ATK raporu, yukarıda anılan Yargıtay kriterlerini karşılamaktan uzaktır. Rapor, cerrahın “Kritik Güvenlik Görüşü”nü (Critical View of Safety) sağlayıp sağlamadığına, hastanın anatomisinin buna izin verip vermediğine dair bir analiz yapmamıştır. Sadece “ana safra kanalı kesilmiştir, o halde doktor kusurludur” mantığıyla hazırlanmıştır. Bu, tıbbın doğasına aykırı “sonuç odaklı” bir yaklaşımdır.

Müvekkil sanık, 20 yıllık meslek hayatında binlerce başarılı ameliyata imza atmış, uzman bir genel cerrahtır. Mesleki kariyeri boyunca gösterdiği özen ve dikkat, bu olayda da aynen sergilenmiştir. Ancak tıbbın sınırları dahilinde, her cerrahın karşılaşabileceği bir risk realize olmuştur. Bu riskin gerçekleşmesi suç değildir.

Ceza Muhakemesi Kanunu m. 67 ve devamı maddeleri uyarınca, raporun yetersiz veya çelişkili olması halinde mahkeme yeni bir bilirkişi incelemesine karar vermelidir. Tek bir kurumun görüşüne bağlı kalınarak, Üniversite hastanelerinin akademik görüşü alınmadan hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir.

V. SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re’sen gözetilecek nedenlerle;

  1. Dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunun, olayın “komplikasyon” niteliğini göz ardı etmesi, yetersiz gerekçe içermesi ve Yargıtay kriterlerine aykırı olması nedeniyle İTİRAZLARIMIZIN KABULÜNE,

  2. Maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması amacıyla; dosyanın, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) veya Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı bünyesinde görevli, özellikle “Hepatobiliyer Cerrahi” (Karaciğer-Safra Yolları Cerrahisi) alanında uzman 3 kişilik Profesörlerden oluşan Akademik Bir Heyete tevdi edilmesine,

  3. Heyetten alınacak raporda;

    • Hastanın ameliyat öncesi klinik tablosunun (enflamasyon, yapışıklık ihtimali) değerlendirilmesi,

    • Koledok yaralanmasının laparoskopik kolesistektomi ameliyatlarında “beklenen risk/komplikasyon” olup olmadığının tespiti,

    • Müvekkilin komplikasyon yönetimi (tanı koyma, sevk etme) sürecinde bir ihmalinin olup olmadığının irdelenmesi,

    • Olayın “malpraktis” mi yoksa “komplikasyon” mu olduğu hususunda net ve gerekçeli görüş bildirilmesinin istenmesine,

  4. Neticeten; atılı suçun yasal unsurları (taksir/kusur) oluşmadığından, tıbbi standartlara uygun hareket eden müvekkil sanığın BERAATİNE karar verilmesini,

Vekaleten saygılarımla arz ve talep ederim. [Tarih]

Sanık Müdafii Av. Aydanur NAS (e-imzalıdır)

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button