Deniz Ticareti Hukukunda Gemi Tanımı ve Hukuki Önemi
Deniz Ticareti Hukukunda Gemi Tanımı ve Türleri
Giriş
Deniz ticareti, dünya ekonomisinin en temel unsurlarından biridir. Uluslararası ticaretin yaklaşık yüzde 80’inin deniz yolu ile yapılması, bu alanın hukuki düzenlemelerle disipline edilmesini zorunlu kılmıştır. Türk hukukunda deniz ticareti, Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun beşinci kitabında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler arasında en kritik konulardan biri ise “gemi” kavramı ve gemi türlerinin ayrımıdır. Çünkü bir deniz aracının “gemi” sayılıp sayılmaması, hem tarafların sorumluluklarını hem de uygulanacak hukuki rejimi doğrudan etkilemektedir.
Gemi Kavramının Hukuki Tanımı
1. Türk Hukukunda Gemi Tanımı
Türk Ticaret Kanunu’nun 931. maddesi, gemiyi şöyle tanımlar:
“Kendi kendine hareket etsin veya etmesin, denizde kürekten başka bir kuvvetle yürütülen her türlü tekne gemidir.”
Bu tanımdan hareketle geminin unsurlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Denizde kullanılabilir olmalı: Geminin asli fonksiyonu denizde seyrüseferdir. Nehir, göl veya iç sularda kullanılan araçlar gemi kavramına girmemektedir.
- Kürek dışında bir kuvvetle hareket etmelidir: Bu unsur, gemiyi basit deniz araçlarından ayırır. Yelken, motor, buhar, nükleer enerji gibi kuvvetler gemi için yeterlidir.
- Tekne niteliği taşımalıdır: Bir su taşıtının gemi sayılması için yapısal olarak tekne olması gerekir.
Dolayısıyla bir kayık veya sandal, kürek gücüyle çalıştığından gemi değildir; fakat bir motor eklenirse gemi vasfı kazanır.
2. Uluslararası Hukukta Gemi Tanımı
Uluslararası sözleşmelerde gemi tanımı farklı biçimlerde yapılabilmektedir. Örneğin:
- 1924 Lahey Kuralları’nda gemi tanımı doğrudan yapılmamış, “yük taşıyan deniz aracı” ifadesi tercih edilmiştir.
- 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), gemi yerine “deniz aracı” kavramını kullanır.
Ulusal ve uluslararası hukukta tanım farklılıkları olsa da ortak amaç, deniz üzerinde ticari seyrüsefer yapan araçların hukuki rejimini belirlemektir.
Geminin Hukuki Önemi
Bir aracın gemi olarak kabul edilmesi, birçok hukuki sonucu beraberinde getirir:
- Gemi Siciline Tescil: Gemiler, tıpkı taşınmaz mallar gibi sicile tescil edilir. (TTK m. 940 vd.)
- Bayrak Çekme Hakkı: Türk gemileri, Türk bayrağı çekme hakkına sahiptir. Bu hak, milletlerarası hukuk bakımından geminin uyruğunu belirler.
- Donatan Sorumluluğu: Geminin sahibi veya işleteni olan donatan, gemi kaynaklı zararlardan TTK hükümlerine göre sorumludur.
- İpotek ve Rehin: Gemiler üzerinde ipotek tesis edilebilir; bu, geminin ekonomik değerini artırır.
- Çatışma ve Kurtarma Hükümleri: Gemiler arasında çatışma veya kurtarma gibi olaylarda uygulanacak hükümler, gemi tanımı üzerinden belirlenir.
Dolayısıyla, “gemi” kavramı sadece teknik bir ifade değil; aynı zamanda ekonomik, hukuki ve uluslararası boyutları olan bir statüdür.
Gemilerin Türleri
Türk Ticaret Kanunu ve uluslararası hukuk, gemileri çeşitli kriterlere göre sınıflandırır. Bu sınıflandırmalar, gemilerin kullanım amacına, seyrüsefer sahasına, yapısal özelliklerine veya mülkiyet statüsüne göre yapılabilir.
1. Kullanım Amacına Göre Gemiler
- Ticaret Gemileri: Eşya, yolcu veya her ikisini taşımak amacıyla kullanılan gemilerdir. Yük gemileri, konteyner gemileri, tankerler, feribotlar bu gruba girer.
- Savaş Gemileri: Devlete ait, askeri hizmetlerde kullanılan gemilerdir. Uluslararası hukukta dokunulmazlıkları vardır.
- Kamu Hizmeti Gemileri: Sahil güvenlik, gümrük, balıkçılık denetimi, liman hizmetleri gibi görevlerde kullanılan gemilerdir.
- Özel Amaçlı Gemiler: Araştırma gemileri, buz kıranlar, römorkörler gibi özel görevli gemilerdir.
2. Seyrüsefer Sahasına Göre Gemiler
- Açık Deniz Gemileri (Okyanus Gemileri): Uzak sefer yapabilen, uluslararası taşımacılıkta kullanılan büyük tonajlı gemilerdir.
- Kabotaj Gemileri: Ülke limanları arasında yük ve yolcu taşımacılığı yapan gemilerdir. Türkiye’de kabotaj hakkı, 1926 tarihli Kabotaj Kanunu ile Türk vatandaşlarına tanınmıştır.
- Kıyı Gemileri: Daha kısa mesafeli seferlerde kullanılan gemilerdir.
3. Yapısal Özelliklerine Göre Gemiler
- Motorlu Gemiler: Dizel veya başka tür motorlarla çalışan gemilerdir.
- Yelkenli Gemiler: Ana itici gücü yelken olan, ancak yardımcı motorları da bulunabilen gemilerdir.
- Hibrit Gemiler: Hem motor hem yelkenle çalışabilen gemilerdir.
4. Taşıma Konusuna Göre Gemiler
- Yük Gemileri: Konteyner gemileri, dökme yük gemileri, tankerler.
- Yolcu Gemileri: Kruvaziyerler, feribotlar.
- Karma Gemiler: Hem yük hem yolcu taşıyabilen gemiler.
5. Mülkiyet Statüsüne Göre Gemiler
- Özel Mülkiyet Gemileri: Şahıslara veya şirketlere ait gemilerdir.
- Devlet Gemileri: Kamuya ait olup genellikle ticari olmayan hizmetlerde kullanılır.
Yargıtay İçtihatlarında Gemi Kavramı
Yargıtay, gemi tanımı ve türleri konusunda birçok karar vermiştir. Örneğin:
- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bir kararında, balıkçı teknelerinin motor gücüyle çalıştığından gemi sayılacağını vurgulamıştır.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise römorkörlerin, çekme ve kurtarma amacıyla çalıştığı için gemi statüsünde olduğuna hükmetmiştir.
- Kürek gücüyle çalışan tekneler hakkında verilen kararlar ise genellikle gemi sayılmadığı yönündedir.
Bu içtihatlar, TTK’daki tanımın uygulamada nasıl yorumlandığını ortaya koymaktadır.
Geminin Hukuki İşlemlere Konu Olması
Gemi, hukuken taşınmaz mallara benzer özellikler gösterir. Şöyle ki:
- Tescil ve İpotek: Gemiler sicile tescil edilir ve üzerlerinde ipotek kurulabilir.
- Rehin Hakkı: Gemi alacaklısı, gemi üzerinde kanuni rehin hakkına sahiptir (TTK m. 1320 vd.).
- Miras ve Devir İşlemleri: Gemiler miras yoluyla intikal edebilir, satış veya bağış yoluyla devredilebilir.
Bu yönüyle gemiler, ticaret hukuku ile medeni hukukun kesişim noktasında yer almaktadır.
Doktrindeki Görüşler
Öğretide, gemi kavramının sınırlarının daha net çizilmesi gerektiği yönünde tartışmalar vardır. Bazı yazarlar, sadece ticari amaçlı deniz araçlarının gemi sayılması gerektiğini savunurken; bazıları da TTK’daki geniş tanımın doğru olduğunu ileri sürmektedir. Özellikle yatlar, balıkçı tekneleri, araştırma araçları gibi ticari faaliyeti olmayan araçların gemi sayılıp sayılmaması, doktrinde farklı görüşlere yol açmaktadır.
Sonuç
Deniz ticareti hukukunda gemi tanımı ve türleri, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli sonuçlar doğuran bir meseledir. Türk Ticaret Kanunu, geniş bir gemi tanımı yaparak denizde kürek dışında bir kuvvetle hareket eden her türlü tekneyi gemi olarak kabul etmiştir. Bu tanım, uygulamada çeşitli tartışmalara yol açsa da, deniz ticaretinin dinamizmine uygun esnek bir çerçeve sunmaktadır.
Gemilerin kullanım amacı, yapısal özellikleri, seyrüsefer sahası ve mülkiyet statüsüne göre türlere ayrılması; hukuki sorumlulukların ve uygulanacak kuralların belirlenmesinde yol gösterici olmaktadır. Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler de bu kavramın gelişimine ışık tutmaktadır.
Sonuç olarak, gemi kavramı yalnızca bir deniz aracını tanımlamakla kalmaz; ticaretin, hukukun ve uluslararası ilişkilerin kesişiminde yer alan çok yönlü bir hukuki statüyü ifade eder.
Gözdenur Turna